• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Türkçe

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
POSTMENOPOZAL ENDOMETRİOZİS: NADİR RASTLANAN BİR DURUM MU?

Endometriozisin doğurganlık dönemi hastalığı olduğu inanışı, postmenopozal endometriozis konseptinin gelişimi ile değişime uğradı.

ANAHTAR NOKTALAR

Önemli Başlıklar:

  • Postmenopozal endometriozis gelişiminde altta yatan nedenler hala bilinmemesine karşın, hastalığın bu yaş grubunda da görülebileceğini bilmek önemlidir.

Önemi:

  • Endometriozis semptomlarından şüphelenilen postmenopozal bir kadın olgu endometriozis ve malign hastaların ayrımı açışından dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.

Ne yapıldı?

  • Bu makale endometriozisin postmenopozal periyotta da görülebileceğini vurgulamak amacıyla yazılmıştır.
  • Doğurganlık dönemi hastalığı olarak bilinen endometriozis için literatürde postmenopozal endometriozis hakkında kısıtlı bilgi bulunmaktadır.
  • Bu makalede postmenopozal endometriozisin yönetimi, tanısı, prevelansı, kliniği ve patofizyolojisi hakkında verilere yer verilmiştir.
  • Ayrıca postmenopozal dönemde endometriozisin malign transformasyon riski ve pelvis dışı yayılım durumu değerlendirilmiştir.

Anahtar Sonuçlar:

  • Postmenopozal dönemde tespit edilen endometriozis insidansı %2-5 dir.
  • Hastalık hormone replasman tedavisi veya tamoksifen kullanmış postmenopozal kadınlarda gelişebilir. Fakat kısıtlı literatür bilgisine rağmen postmenopozal endometriozis daha kompleks bir patofizyolojiye sahiptir.
  • En fazla kabul gören östrojen eşik teorisidir: Bu teoriye göre yoğun östrojen endometriotik lezyonların gelişmesi veya aktive olmasına neden olmaktadır.

Postmenopozal dönemdeki ana östrojen kaynağı yağ dokusu ve cildi içeren periferik dokulardır.

Artmış östrojen için diğer bir kaynakta dış kullanımdır (Hormon replasman terapisi veya fitoöstrojenler).

  • Semptomların dağılımı premenopozal veya postmenopozal kadınlar için benzerdir. Fakat postmenopozal dönemde malignite ve endometriozisin ayrımında özenli davranılmalıdır.
  • Her ikisi içinde tanıdaki altın standart benzerdir: Cerrahi olarak lezyonun çıkarılması ve histopatolojik tanıdır.
  • Endometriozis tanısında yüksek sensitivite ve spesifiteye sahip kabul görmüş bir biyomarker bulunmamaktadır.
  • Postmenopozal endometriozisli hastalarda laparoskopik yaklaşım hem tanı hem de tedavi olanağı sağlamaktadır.
  • Hormon replasman tedavisi, tibolon, tamoksifen veya aromataz inhibitörleri gibi tedavilerin kullanımları kontraendike olmayan kişilere önerilebilir.
  • Postmenopozal endometriozisi olan kadınlar %2-3 oranında artmış over kanseri riskine sahiptirler.
  • Eldeki sınırlı veriye dayanarak gastrointestinal sistem, üriner sistem gibi pelvis dışı endometriozis yayılımı, bu yaş grubunda son derece nadir görülmektedir.

ÖZET

Endometriozis, endometrial glandüler ve stromal dokunun uterin kavite dışında bir yerde localize olması olarak tanımlanan, östrojene bağımlılık gösteren ve genellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda tespit edilen bir hastalıktır. Fakat son veriler göstemiştirki bu hastalık premenopozal ve postmenopozal yaş grubundaki kadınlarda da görülebilmektedir.

Romen ve Fransız bilim adamları olan Secosan ve arkadaşları, Diagnostics Dergisinde ¨Menopozda Endometriozis-Tartışmalı Bir Hastalığa Yeni Bir Bakış¨ başlıklı makalelerini yayınlamışlardır. Yazarlar bu makale ile postmenopozal endometriozisin prevelansı, pathofizyolojisi, kliniği, tanı ve tedavi metodları, malign transformasyon riski ve pelvis dışı yayılım durumu gibi tüm yönlerini değerlendirmeyi amaçlamışlardır.

Postmenopozal endometrioziste altta yatan ana mekanizma östrojen eşik teorisidir; yani yoğun östrojenin endometriotik lezyon gelişimi veya aktivasyonu ile sonuçlandığı teorisidir. Postmenopozal dönemde yağ dokusu ve cildi içeren periferik doku kaynaklı ve hormone replasman tedavisi gibi dış kaynaklı iki östrojen kaynağı bulunmaktadır.

Pelvik ağrı, over kisti, bağırsak ve üriner sitem şikayetleri premenopozal dönemde görülen en yaygın bulgulardır. Fakat semptomların şiddeti ile klinik bulguların korale olmaması nedeniyle klinisyenler değerlendirmede dikkatli olmalıdırlar. Postmenopozal endometriozisi tespit etmede hastalardan alınacak anamnez, klinik değerlendirme ve fizik muayene klinisyene sınırlıda olsa yardımcı olacaktır.

Tanıda altın standart lezyonun çıkarılması ve histopatolojik tanıdır, fakat araştırmacılar non-invaziv yeni bir tanı metodu geliştirmek için de çalışmaktadırlar. Ümit vaat eden bazı non-invaziv biyomarkerlar tespit edilmiş olmasına rağmen, endometriozis tanısı için klinik pratikte kullanılabilecek yüsek sensitivite ve spesifiteye sahip bir biyomarker hala yoktur.

Postmenopozal endometriozis tanısında bazı görüntüleme yöntenleri kullanılabilinmektedir. Transvaginal ultrosonografi, radyasyona maruziyet olmaması, kolay ulaşılabilir olması, ucuz olması ve iyi tolere edilebilir olması gibi avantajları nedeniyle ilk basamaktaki görüntüleme yöntemidir. Bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme ve çift kontrast baryumlu enema gibi görüntüleme yöntemleri derin infiltratif endometriozis ve endometrioma tanılarında bilgi sağlamaktadır.

Yoğun araştırmalara rağmen endometriozisin optimal tedavisi hala netleşmemiştir. Tedaviye karar verme; hastanın klinik durumu, yaşı, semptomların yoğunluğu, hastalığın yaygınlığı ve lokalizasyonu, tıbbi ve cerrahi tedavi ile ilişkili komplikasyonların, yan etkilerin, maliyet ve eşlik eden yandaş patolojilerin varlığı gibi durumları göz önünde bulundurarak hasta merkezli olmalıdır. Hormon replasman tedavisi, tibolon, tamoksifen veya aromataz inhibitörleri gibi tedaviler, kullanımları kontraendike olmayan kişilere önerilebilir. Şüpheli endometriozis semptomları olan post menopozal kadınlar, bu olgularda artmış over kanser riski nedeniyle malignite açısından dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidirler.

Yazarlar makalelerinde; göreceli olarak düşük insidansta olmasına rağmen nedeni açıklanmayan pelvik ağrısı olan postmenopozal hastalarda daha önceden endometriozis öyküsü tariflemiyor olsalar bile endometriozis varlığının akılda tutulması gerektiğini belirtmişlerdir.

Çeviren: Dr. Çağdaş Şahin

Derneğimizden Haberler  ·  Geçmiş Kongreler  ·  Kongreler
7 Haziran “Endometriozis 2020 Son Durum” Webinar’ı

7 Haziran günü derneğimizin ilk Webinar’ını “Endometriozis 2020 Güncel Durum” başlığıyla gerçekleştiriyoruz. Detaylı programa aşağıdan ulaşabilirsiniz. Cerrahi TV‘de yayımlanacak toplantıya davetlisiniz.

Genel
6 Haziran Webinar

Moderatör: Ümit İnceboz

Endometriozis Ultrasonografisi: Kompartman kompartman yaklaşım; C.Exacoustas

Sunum 30 dak. Tartışma: 5 dak.

Endometriozis medikal tedavi; Kime? Nasıl? Engin Oral

Sunum 20 dak. Tartışma: 5 dak.

Endometrioma cerrahisi; Standart Teknik Olmalı? Ahmet Kale

Sunum 20 dak. Tartışma: 5 dak.

Derin Endometriozis: Adım Adım Taner Usta

Sunum 20 dak. Tartışma: 5 dak.

Endometriozis ve Ağrı: Ne Biliyoruz? Michael Hibner

Sunum 20 dak. Tartışma: 5 dak.

Ekstragenital Endometriozis: Sınırımız Var mı? Camran Nezhat

Sunum 20 dak. Tartışma: 5 dak.

Toplam 2 saat 35 dak

Klinik Haberler
Defektif ‘Ferroptozis’: Endometriozis patogeneziyle ilgili yeni bir açıklama

Endometriozsizde yeni bir tema: Demir aracılı hücre ölümüne direnç.

Önemli Noktalar

  • Ferroptozis, demir aracılı ve hücre zarlarının rastgele fakat yaygın lipid peroksidasyonuna neden olan bir programlanmış hücre ölümüdür.
  • Dengesiz demir homeostazının, lokalize aşırı demir yükü ve enflamasyon ile endometriotik lezyonların gelişiminde etkili olduğu ileri sürülmektedir.

Önemi

  • Ferroptozis hücre ölüm mekanizmasının daha iyi anlaşılması, endometriozis patogenezi hakkındaki anlayışımızı geliştirebilir ve aynı zamanda tanı ve tedavi için farklı bakış açısı sağlayabilir.

Ne yapıldı?

  • Demir aracılı hücre ölümü olan ferroptozis hakkında ve bu mekanizma ile endometriozis arasındaki muhtemel ilişkiyle ilgili kapsamlı bir derleme.

Veriler

  • Hücrelerde yaygın bulunan demir, farklı oksidasyon durumları ile elektron kazanma veya kaybetme eğilimine sahiptir ve her hücreye çeşitli temel enzimatik reaksiyonlarda ve oksijen taşıyan proteinler olarak görev alır.
  • Demir eksikliği uzun süredir üreme bozuklukları için iyi bilinen bir risk faktörü olmuştur, ancak tam tersi, aşırı demir yükü durumları da zararlıdır.
  • Ferroptozise, hücre içi aşırı demir yükü aracılık eder.
  • Ferroptozis mekanizmalarında düzensizlik, kanser, nörodejeneratif hastalıklar ve özellikle iskemi / perfüzyon hasarı gibi çeşitli hastalıklarda rol oynamıştır.Yazarlara göre, ötopik endometrium demir aracılı programlanmış hücre ölümüne, yani ferroptozise dirençlidir.
  • Ayrıca, ferroptozise bağlı stres, endometriozis ve hiperkolesterolemi arasında bir bağlantı olabilir.

Özet

Endometrioziste, ötopik endometrium, demir aracılı programlanmış hücre ölümü, yani ferroptozis sürecine direnç gösterir. Ötopik endometrial hücreler ferroptozis ile programlanmış hücre ölümüne maruz kalmadıkları sürece, vücuttan atılması gereken hücreler hayatta kalacak ve retrograd menstrüasyonla periton ve karın boşluğuna implant edilecektir. Bu ektopik lezyonlardaki lokal kanama ve enflamasyon, adhezyon ve büyümeyi destekleyen demir ve serbest radikaller açısından zengin bir ortam sağlar. Endometriozisli hastalarda aşırı demir yükü, toplam vücut demir içeriğiyle yansıtılamaz çünkü periton boşluğuna lokalizedir.

Lokalize demir fazlalığı ve bunun neden olduğu enflamasyon, endometriotik odakların daha da ilerlemesine katkıda bulunur. Endometriotik odaklar, enerji ve hücre çoğalması açısından artan hücre içi demirden faydalanmalarına izin veren mekanizmalara sahiptir. Ayrıca, bir mevalonat kolesterol biyosentez yolağı yoluyla hareket eden ferroptozis ile hiperkolesterolemi arasında bir bağlantı vardır. Hiperkolesterolemili kadınlarda hiperaktif bir mevalonat yolu endometriotik dokular için koruyucu olabilir.

Yazarlar, “Ferroptozise dirençli moleküler ve hücresel mekanizmaların çözülmesi, sadece endometriozis ile ilgili bilgileri geliştirmekle kalmayacak, aynı zamanda tanı ve tedaviye farklı yaklaşımlar da sağlayabilecektir” şeklinde görüşlerini belirtmişlerdir.

Klinik Haberler
HİSTEROLAPAROSKOPİ EKLENEN YARDIMLI ÜREME ENDOMETRİOZİSLİ KADINLARDA FERTİLİTEYİ ARTTIRIYOR

“Journal of Clinical Medicine“ dergisinde yayınlanan bir çalışmanın da doğruladığı gibi, histeroskopi ve laparoskopik cerrahi etkin ve güvenilir tedavi edici yöntemlerdir. Bu yaklaşım cerrahiden sonraki uygun zamanda yapay döllenme ve in vitro fertilizasyon (IVF) gibi yardımlı üreme teknikleri ile kombine edildiğinde çok daha etkin hale gelir.

Çalışmanın sonucuna göre bu iki tekniğin kombinasyonu kadınların üreme performansını anlamlı derecede arttırıyor, ve onların iyilik halleriyle yaşam kalitelerini yükseltiyor.

Bu çalışma için Macaristan’dan Dr. Miklos Koppan önderliğinde bir araştırma grubu endometriozis ilişkili infertilitesi olan kadınların verilerini topladı. Tüm kadınlar histero-laparoskopik cerrahi geçirmiş ve cerrahiden önce en az bir fertilite tedavisi (yapay döllenme veya IVF) almıştı.

455 kadının tamamı çalışmayı tamamladı. Bunlardan 370 kadın (%81.3) cerrahi sonrası gebe kaldı, ve 327’si başarılı bir şekilde canlı doğum ile sonuçlandı. Gebeliklerin tamamının 146’sı (%39.5) spontan gebelik iken 14 tanesi yapay döllenme ile (%3.8) ve 210 tanesi de IVF (%56.8) ile oluşmuştur.

35 yaşında ve daha genç olan kadınlarda, 35 yaşından büyük olanlara kıyasla cerrahi sonrası gebelik şansı daha yüksek bulundu.

Araştırmacılar; yardımlı üreme tekniklerinden birinin doğru zamanda kullanımının cerrahi sonrası fertiliteyi 35 yaş ve daha genç hastalarda %91.3, 35 yaş üstünde ise %74.1 arttırdığını hesapladılar.

“Histero-laparoskopiyi fertilite çalışmalarında, açıklanamayan infertilitede ve endometriozis ilişkili infertilitede ideal bir araç olarak destekliyor ve öneriyoruz“ diye eklediler.

Kaynak: endonews.com
Çeviren: Dr. Hümeyra ÖZKAYA

Klinik Haberler
Endometriozis ile ilişikili ağrıyı azaltmada hormonal olmayan kimyasallar

Klinik çalışma endometriozis ilişkili ağrıda hormonal olmayan iki kimyasal kombinasyonun faydalı olduğunu bulmuştur

ÖZET

Loi ve meslektaşları İtalya Cagliari Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’nda klinik prospektif bir çalışma yürüttüler ve International Journal of Woman’s Health(Uluslararası Kadın Sağlığı) dergisinde yayınladılar.

Adezyon oluşumu ve / veya üreme süreci ile endometriozis etkileşimi, şiddetli kronik ağrı sonuçları ve tedavi gerektiren fonksiyonel yetersizliğe neden olabilir. Lezyonlardaki aktive mast hücreleri özellikle sinirlerin proksimalinde olan derin infiltratif endometriozis lezyonlarında doğrudan sinir yapılarına etki ederek ağrıya yol açmaktadır. Mast hücrelerinden salınan büyüme faktörleri ve sitokinler, çoğalmayı ve damarlanmayı indükleyerek ektopik endometrium dokusunun büyümesini ve yayılmasını destekliyor gibi görünmektedir.

Mevcut tedavi yöntemleri semptomları palyatif, non invaziv yöntemlerle çözmeyi hedeflemektedir. Palmitoiletanolamid(PEA), bağışıklık-inflamasyon gücreleri üzerinde görev alan yağ asidi etanolamid ailesindendir ve iltihabın iyileşmesinde yardımcı olur. Resveratrolün bir glikozidi olan Polydatin(PLD), iyi bilinen bir antioksidan ve antikemotaktik etkilere sahiptir. Bu bileşiklerin ko-mikronize formda kombinasyonu, bu çalışmada endometriozis ile ilişkili ağrının tedavisi için kullanılmıştır. Amaç, laparoskopik endometriozis tanısı olan semptomatik hastalarda bu tedavinin semptomları ve yaşam kalitesini iyileştirip iyileştirmediğini araştırmaktır.

Endometriozis semptomları ve gebelik istemi olan otuz kadın bu klinik çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalar yukarıda bahsedilen ultra mikronize ilaçlarla tedavi edilmiştir.

Kronik pelvik ağrı şiddeti, disparoni, dismenore, diskezi ve dizüri başlangıç ​​olarak ve 90 güne kadar zaman aralıklarında kaydedilmiştir. İstatistiksel analizler klinik çalışma sonlanana dek tüm ağrı semptomlarının gerilemiş olduğunu göstermektedir. Görsel analog skor(VAS), kronik pelvik ağrının ortalama skoru da anlamlı şekilde azalmıştır. Kendi kendine uygulanan anketlerden elde edilen ortalama değerler, daha iyi bir yaşam kalitesi ve psikolojik duruma doğru olumlu bir eğilim ortaya koymuştur. Bu değişkenlerin genel olarak iyileşmesine ek olarak tedavi sonunda analjezik ketoprofen kullanımında da anlamlı bir düşüş gözlenmiştir.

Bu çalışma göstermiştir ki, semptomatik endometriozis hastalarında um-PEA ve takiben m-PEA/PLD tedavileri ağrı semptomunun yoğunluğunda anlamlı bir azalma sağlamış, yaşam kalitesi ve psikolojik iyi olma hali üzerinde de olumlu etki etmiştir. Önceki klinik çalışmalar göstermiştir ki, hem m-PEA hem de um-PEA, mesane ağrı sendromu, adölesanda mensturel ağrı, ve özellikle endometriozis gibi çeşitli kronik pelvik ağrı durumlarında azalma sağlamıştır.

Bu ko-mikronize formdaki bileşişlerin kombinasyonu endometriozis ilişliki ağrı tedavisinde faydalı görünmektedir, fakat az sayıda kayıtlı gönüllü olması bu çalışmayı ileride yapılacak plasebo-kontrollü, çift kör klinik çalışmalarla onaylanmaya açık hale getirmektedir.

Klinik Haberler
RUTIN PELVİK ULTRASON SIRASINDA ENDOMETRİOZİS AÇISINDAN DEĞERLENDİRME YAPILMALIDIR

Kadınlar ameliyat öncesi uygun bir şekilde tanı alabilir ve cerrahlar tek, iyi planlanmış bir operasyon için daha iyi hazırlanabilir.

ANAHTAR NOKTALAR

ÖNEMLİ BAŞLIKLAR:

• Derin infiltraif endometriozis tanısı rutin pelvik ultrason sıraında konulabilmektedir.

ÖNEMİ:

• Video yazısında belirtildiği gibi rutin pelvik ultrason değerlendirmesi endometriotik nodüllerin tespiti amaçlı uterus ve overler dışına genişletilebilir ve hastalar cerrahi öncesi derin infiltratif endomeirozis tanısı alabilmektedir.

BURADA YAPILAN NEDİR?

• Avustralya’lı doktorların anlatımını yaptığı videoda endometriozis tanısı için dinamik ultrasonografik yaklaşım anlatılmıştır.

SONUÇLAR:

• Videoda rutin pelvik ultrasonografinin uterus ve overlerin dışına nasıl genişletilebileceği, ön ve arka pelvik kompartmanların nasıl değerlendirilebileceği anlatılmıştır.

SINIRLAMALAR:

• Yaklaşım ileri düzey beceri gerektirmektedir.

ÖZET

Avustralya’lı doktorlara göre rutin pelvik ulrasonografide utrus ve overlerin dışına çıkılarak ön ve arka pelvik kompartmanlar değerlendirilmelidir.

Yazarlar bu şekilde yapılmış bir muayene ile derin infiltratif endometriozis nodülleri araştırılarak kadınların cerrahi öncesi tanı almasının sağlanabİldiğini ve bu şekilde iyi hazırlanmış bir cerrahi ekibin hastalyı tek seanslık bir cerrahi ile tedavi edilebildiğini belirtmişlerdir.

Endometriozis değerlendirmesinin rutin pelvik ultrason ile yapılabileceğini göstermek için City Imaging Ultrasound for Women Melbourne Avustralya’dan Drs. Spohie Piessens ve Andrew Edwards Journal of Minimal Invasive Gynecology derigininde, anlatımını kendilerinin yaptıkları bir video yayınlamışlardır. Videoda 4 basamaklı dinamik ultrason yaklaşımı gösterilmiştir.

Normal koşullarda endometriozis laparoskopik cerrahi ile tanı alan bir hastalıktır. Cerrahi sırasında aynı zamanda nodüller çıkarılmaktadır. Fakat bu cerrahi ekibin yeterince hazır olmaması ve hastayı opere edene dek ne ile karşılaşabileceklerini bilmedikleri anlamına gelmektedir. Derininfirltatif endometirozis odaklarının çıkarılması oldukça zor bir işlemdir ve Drr. Piessens ve Edwards’a göre ” doğru tanı almaması durumunda tamamı ile yapılamamaktadır”.

Endometriozis tanısı koymanın bir diğer yolu ise üreme organlarının değerlendirilmesi amaçlı yapılan, ultrason probunun vaginaya yerleştirilmesi ile uygulanan transvaginal ultrasonografidir. By yöndem normalde ara kanamaları veya pelvik ağrısı olan kadınları değerlendirmek için uygulanan bir yöntemdir.

Çalışmanın yazarlarına göre rutin pelvik ultrasonografide endometriozise yönelik değerlendirme yapılır ise derin infiltratif endometriozis tanısı erkenden konulabilmektedir ve bu hastalara yapılan cerrahi girişim hasta yönetiminin daha iyi yapılabilmesini sağlamaktadır.

Klinik Haberler
Endometriozis için Erken Yaşam Faktörleri

Endometriozis için erken yaşam faktörlerine ilişkin epidemiyolojik kanıtların sistematik bir derlemesi

Özet

Endometriozis üreme çağındaki kadınların yaklaşık % 10’unu etkiler. Önemli etkisine rağmen, endometriozis etiyolojisi hala belirsizdir.

Ergenlerde yapılan 15 çalışmanın yakın tarihli bir sistematik incelemesi, laparoskopik araştırma yapılan kızların% 65’ine endometriozis tanısı konduğunu ortaya koymuştur. Genç kadınlar arasında yüksek endometriozis prevalansı, hastalığın başlangıcının beklenenden daha erken olabileceğini düşündürmektedir. Anne karnındaki maruziyetler de dahil olmak üzere erken yaşamda potansiyel faktörlere odaklanan araştırmalar, endometriozis etiyolojisi hakkında fikir verebilir.

Birkaç bireysel çalışma da çocukluk gelişimi ve daha sonra teşhis edilen endometriozis ile ilişkili erken yaşam faktörlerini araştırmıştır. Bu faktörler arasında erken doğum, düşük veya yüksek doğum ağırlığı, öncelikle bebeklerin beslenme tipi ve çocukluktaki vücut ağırlığı, ayrıca in utero sigara ve sentetik bir östrojen formu olan dietilstilbestrol maruziyeti bulunur. Bununla birlikte, bu bulgular oldukça karışıktır, bu nedenle sistemik bir değerlendirme gereklidir.

Burada, Avusturalya’dan Dr. Mishra’nın grubu, sonradan konulan endometriozis tanısı ile ilişkili erken yaşam faktörleri hakkındaki epidemiyolojik kanıtların sistematik bir incelemesini sunmaktadır. Bu makale yakın zamanda “Human Reproduction Update” dergisinde yayınlandı.

Kriterlere dayanarak, bu sistemik analiz için toplam 11 çalışma seçildi; beş makale vaka-kontrol çalışmasıydı. Bunlardan ikisi kesitsel, dördü kohort çalışmalara sahipti. İnceleme, 10 Haziran 2018 tarihine kadar İngilizce olarak yayınlanan ve endometriozis teşhisi konulan çalışmalardan elde edilen orijinal verilerin olduğu makaleleri içermektedir.

Altı çalışma doğum ağırlığı ile sonrada konulan endometriozis tanısı arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Bunlar arasında, üç çalışma düşük doğum ağırlığının daha sonraki yaşamda endometriozis tanısı alma oranını artırma eğilimi olduğunu gösteren kanıtlar sunmaktadır. Özellikle, düşük doğum ağırlığı (2.5 kg’dan az) endometriozis tanısı olasılığının 3 kat artmasıyla ilişkili bulunmuştur. İlginç bir şekilde, yüksek doğum ağırlığı ile endometriozis tanısı arasında bir ilişki olduğuna dair kanıt yoktur.

Bazı çalışmalar anne karnında sigara maruziyeti ile endometriozis tanısı arasında mütevazı bir ilişki olduğunu belirtmesine rağmen, bu ilişki diğer çalışmalarda doğrulanmamıştır. Sentetik bir östrojen olan dietilstilbestrol ile endometriozis tanısı arasındaki ilişki umut verici bir korelasyon göstermiştir, ancak yine de daha fazla çalışma gerekmektedir. Bu derlemede tutarsız sonuçlar nedeniyle preterm doğumla ilgili kanıtlar yoktur. Ayrıca, hamilelik sırasında annenin sigara içimine maruz kalma ilişkisi çok karışık olduğu için, analiz için daha ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu çalışmada bebeklerde beslenme, kimyasal maruziyeti ve erken doğum hakkında sınırlı kanıt mevcuttur.

Sonuç olarak, Dr. Mishra grubu bu derlemede düşük doğum ağırlığının endometriozis tanısı için bir risk faktörü olduğunu ileri sürmektedir. Bununla birlikte, vaka kontrol çalışmalarının örneklem büyüklüğü ve tutarlı ölçüm yöntemleri ile iyi tasarlanmış çalışmalar artırılarak ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Klinik Haberler
Endometrioziste İnflamasyonun Regülasyonu

İnflamasyonun endometriozis patogenezinde rolü ve seks hormonlarının inflamatuar yanıttaki etkisi

ANAHTAR NOKTALAR

Öne Çıkan Noktalar:

Dr. García-Gómez Grubu tarafından “Endometriozis patogenezinde inflamasyon ve inflamazom rolündeki güncel algı”

Arkaplan:

Endometriozis, sıklıkla kronik ve siklik pelvik ağrıya neden olan ve sıklıkla inflamatuar bir hastalık olarak kabul edilen östrojene bağlı ve çok yönlü bir jinekolojik durumdur.

Çoğu durumda ağrı, sinir lifleri üzerindeki endometriyal hücrelerin ve pro-inflamatuar mediatörlerin istilası sonucu oluşmaktadır.

Bu hastalık için gerçek bir tedavi yoktur ve endometriozisi anlamaya dayanan yeni tedavilerin geliştirilmesi son derece önemlidir.

Anahtar noktalar:

Endometriozisteki hormonal dengesizlik temel olarak anjiyogenez, metabolizma ve inflamasyon gibi çoklu hücresel fonksiyonlarda değişime neden olur.

Nükleer reseptörlerin aktivitesi endometrioziste de değişmiştir.

Endometriozisteki farklı transkriptomik değişiklikler, değişmiş gen ekspresyonunun inflamatuar yolları etkilediği bulunmuştur.

İnflamazomlar, piropitozisi (inflamatuar bir hücre ölümü formu) ve inflamasyonda anahtar bir enzim olan Kaspaz 1’in aktivasyonunu kontrol eden karmaşık moleküler yapılardır.

İnflamazom bileşeninin, NLRP3, endometrioziste kritik yolları aktive eden östrojen reseptörü ile etkileşimi bulunmuştur.

İnflamasyonu inhibe etmek için çeşitli potansiyel ilaçlar ve alternatif tedaviler olabilir:

Crocin, bazı çiçeklerde ve safranda bulunan bitkisel bir bileşiktir ve anti-inflamatuar ve anti-proliferatif özelliklere sahip.

Nobiletin, NF-kB aktivasyonunu inhibe etme kapasitesine sahip narenciye kabuğundan izole edilmiş bir flavonoid.

Statinler ailesine ait olan Simvastatin, bir babun endometriozis modelinde de etkisi gösterildi.

Endometriozisli kadınlarda terapötik ajanların etkinliğini belirlemek için daha fazla çalışma yapmak hala gereklidir.

Endometriozisin patogenezini aydınlatmak için daha fazla in vivo ve klinik çalışmalar gereklidir.

ÖZET

Endometriozis östrojene bağımlı ve çok yönlü bir jinekolojik hastalıktır. Ne yazık ki, bu hastalık sıklıkla kronik ve siklik pelvik ağrıya neden olur. Birkaç tedavi mevcut olsa da bu hastalık için gerçek bir tedavi yoktur. Bu nedenle, endometriozisi anlamak üzerine kurulu yeni tedavilerin gelişimi son derece önemlidir.

Endometriozis sıklıkla inflamatuar bir hastalık olarak kabul edilir. Çoğu durumda ağrı, endometriyal hücrelerin ve sinir lifleri üzerindeki pro-inflamatuar mediatörlerin istilasına bağlıdır. Bu nedenle, Meksika’dan Dr. García-Gómez grubu, endometriozis patogenezinde inflamasyon ve inflamazom rolünü özetledi. Bu makale yakın zamanda “Frontiers in Endocrinology” dergisinde yayınlandı.

Endometriozisteki hormonal dengesizlik esas olarak anjiyogenez, metabolizma ve inflamasyon gibi çoklu hücresel fonksiyonların değişmesine neden olur. Enzimatik ve hormonal değişikliklerin yanı sıra, nükleer reseptörlerin aktivitesi de endometrioziste değişmiş durumdadır. Ayrıca, endometriozisteki farklı transkriptomik değişiklikler, değişmiş gen ekspresyonunun inflamatuar yolları etkilediği bulunuldu.

İnflamazomlar, piropitozisi (inflamatuar bir hücre ölümü formu) ve inflamasyon için anahtar bir enzim olan Kaspaz 1’in aktivasyonunu kontrol eden karmaşık moleküler yapılardır. İnflamatuar hastalıkların gelişmesinde inflamazom değişiklikleri yer alır. İnsan endometriyumunda NLRP3 ve ASC proteinleri de dahil olmak üzere inflamazom bileşenleri ekspresyonu olduğu gösterilmiştir. NLRP3’ün östrojen reseptörü ile etkileşime girdiği bulunmuştur. Bu etkileşim endometrial hücre sağkalımı, adhezyon ve proliferasyon ve epitel-mezenkimal geçiş yolu gibi endometriozisteki kritik yolları aktive eder.

İnflamasyonu inhibe eden çok sayıda çeşitli potansiyel ilaçlar ve alternatif tedaviler vardır. Crocin, bazı çiçeklerde ve safranda bulunan bitkisel bir bileşiktir ve anti-inflamatuar ve anti-proliferatif özelliklere sahiptir. Nobiletin, NF-kB aktivasyonunu inhibe etme kapasitesine sahip narenciye kabuğundan izole edilmiş bir flavonoiddir. Statinler ailesine ait olan Simvastatin, aynı zamanda bir babun endometriozis modelinde etkisini göstermiştir

Tüm bunlarla birlikte, endometriozisli kadınlarda terapötik ajanların etkinliğini belirlemek için daha fazla çalışma yapmak gerekmektedir. Özellikle, endometriozisin patogenezini aydınlatmak için in vivo ve klinik çalışmalar gerekliliğini sürdürmektedir.

Araştırma Kaynağı: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32063886

Klinik Haberler
DERİN İNFİLTRATİF ENDOMETRİOZİS (DİE) TANISINDA TRANSVAJİNAL ULTRASONOGRAFİ ( TVUS) DOĞRULUĞUNUN GÜNCEL DURUMU

ANAHTAR NOKTALAR

MAKALENİN ÖNEMİ

Hastalara DİE’nin değerlendirilmesi ve tanısı için noninvaziv görüntüleme seçenekleri sunabilmek, endometriozis tedavisinde ve etkili cerrahi planlamasında çok önemlidir.

VURGULAR

Transvajinal ultrasonografi, endometriozisin çeşitli pelvik organları tutulumunun teşhisinde değişen duyarlılık, özgüllük ve doğruluğa sahiptir.

Bu makale DİE tanısında transvajinal ultrasonografinin yararlılığının değerlendirildiği güncellenmiş bir derlemedir.

SONUÇLAR

Yapılan 4 çalışmada , TVUS’un DİE tanısı için duyarlılığı ve özgüllüğü değerlendirilmiş sırasıyla duyarlılığı % 78.5-85.3 , özgüllüğü % 46.1- 92.5 arasında değişirken, yedi çalışmada tanı koymadaki doğruluğu % 75.7 – 97 olarak saptanmıştır.

TVUS’un DİE tutulumunun tanısında mesane, uterosakral bağlar, yumurtalıklar, douglas poşu ve rektosigmoid kolon dahil olmak üzere çeşitli pelvik organlarda değişen oranlarda doğru tanı koyduğu görülmüştür.

ÇALIŞMANIN LİMİTASYONLARI

Mesanenin DİE tutulumu ilgili sonuçlarında, bazı makaleler mesane tutulumunu diğer ön kompartman organları arasında gruplandırmış ve ultrasonografi ile tanı koyma sırasında mesanenin dolu olup olmadığı belirtilmemiştir.

ÖZET

Transvajinal ultrason (TVUS) yumurtalık torsiyonu, ektopik gebelik ve uterus leiomyomları gibi birçok jinekolojik hastalıkların teşhisi için yeri doldurulamaz bir görüntüleme aracıdır. TVUS, sadece rahim ve yumurtalıklarda değil aynı zamanda derin pelvik yapılarda da endometriozis varlığını değerlendirebileceğinden endometriozis tanısında giderek daha fazla kullanılmaktadır. TVUS’un artan kullanımı nedeniyle, DİE tanısında Emar (MRG) gibi diğer görüntüleme yöntemleri kadar doğru tanı koyup koymadığının şüphesi devam etmektedir. Bu makale, TVUS’un DIE’ye olan hastalarda tanı koyma doğruluğunu belirlemeyi ve poliklinik hastalarında operatörün değerlendirmede güvenini ölçmeyi amaçlamaktadır.

4 çevrimiçi veritabanından Ocak 2000 ve Kasım 2019 tarihleri arasında yapılan çalışmalar taranmış , (1) makalelerde TVUS (veya 3 boyutlu [3D] TVUS, sono-vajinografi [SVG], rektal sonografi[RWC] veya salin kontrast TVUS varyasyonu dahil edilmiş ,(2) operasyon ile tanı konulanlar (histolojik inceleme ile veya histolojik inceleme olmadan); (3 yumurtalıklar, periton, barsak, mesane, uterosakral ligamentler (USL’ler), vajinal duvarlar, rektovajinal septum veya Douglas (POD) poşundaki endometriozis odakları değerlendirilmiş; ve (4) yalnızca orijinal araştırma makaleleri incelenmiştir. (vaka çalışmaları, sistematik derlemeler veya meta analizler değerlendirlimeye alınmadı.) Dışlama kriterlerinden sonra toplamda 35 çalışma derlemeye alınmıştır.

Dört makalede, TVUS’un DİE tanısı için duyarlılığı sırasıyla% 78.5 ila % 85.3 ve özgüllüğü% 46.1 ila % 92.5 arasında değişirken, yedi çalışmada doğru tanı koyma oranı % 75.7 ila% 97 arasında değişmektedir. Çalışmalarda mesane, uterosakral ligamentler, yumurtalıklar, douglas poşu ve rektosigmoid kolon dahil olmak üzere spesifik alanlarda DİE tutulumu için TVUS’un faydasını değerlendirilmiş, TVUS’un endometriozisin mesane tutulumu tanısındaki duyarlılığının çok değişken olduğu saptanmıştır. (bazı çalışmalar% 20 ile% 100 arasında değişmektedir) Ancak, bu çalışmaların çoğunda vaka sayısı, mesane endometriyozu tanısı koymada küçük bir örneklem içermektedir. Uterosakral ligament tutulumu tanısı için sekiz çalışma değerlendirmeye alınmış, çalışmaların duyarlılığı % 70’in altında ve özgüllüğü % 80’den fazla olduğunu bildirilmiştir. TVUS’un endometriozisin yumurtalık tutulumu (özellikle endometriomalar) duyarlılığı 80’den fazla, özgüllüğü % 90’dan fazla olarak saptanmıştır .Douglas poşu (POD) endometriozis tutulumunun tespiti TVUS ile , duyarlılık % 72-99 ve özgüllük % 90-100 bulunmuştur. Transvajinal ultrasonografi ile görülen rektal yapışıklıkları değerlendirmede ‘kayma işareti’ duyarlılığı % 31-89 arasında değişmektedir. Rektosigmoid tutulumun tespiti için, TVUS’un bazı çalışmalarda yüksek özgüllüğe (>% 90) sahip olduğu görülmüştür, ancak çoğu çalışmada vaka sayıları kısıtlıdır. Dikkat çekici bir şekilde, TVUS yapılmadan önce yapılan barsak hazırlığının tanı koyma duyarlılık, özgüllük veya doğruluğunda anlamlı bir iyileştirme olmadığı çalışmalarda saptanmıştır.

Sonuç olarak, TVUS DİE olduğundan şüphelenilen hastaların ilk değerlendirmesi için önemli bir araç olmaya devam etmektedir. Endometriotik lezyonların yerine bağlı olarak, pelvik organ tutulumunu dışlama yeteneği MRG gibi ek görüntüleme gerektirebilir.

« First‹ Previous67891011121314Next ›Last »
Page 10 of 38


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.