• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Türkçe

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
Endometriozis cilt kanseri riskini artırıyor mu?

Bu çalışma endometriozis ve cilt kanseri arasindaki ilişkiyi araştıran şimdiye kadar yapılmış en büyük ve en kapsamlı çalışmadır. Sonuçlar endometriozis ile cilt kanseri arasinda bir bağlantı bulundugunu özellikle de cilt kanseri tiplerinden melanom ile ilişkili olduğunu göstermektedir 

Bu çalışmada büyük bir hasta populasyonunda (40-65 yaşları arasında 98.995 Fransız kadın) endometriozis ile üç ana cilt kanseri tipleri arasinda (bunlar bazal hücreli karsinom, yassı hücreli karsinom ve kutanöz melanom) ilişki olup olmadığını araştırmış ve sonrasında 21 yıl boyunca bu hastaların takibi yapılmıştır.

Endometriozis ile özellikle melanomla olmak üzere cilt kanseri arasinda ilişkili saptanmıştır. Ailesinde cilt kanseri öyküsü olan kadınlarda endometriozis riski artmıştır.

Araştırmanın kısıtlılığı ise endometriozis öyküsü hastaların anamnezi ile elde edilmiştir ve hatalı sınıflandırmalara neden olmuş olabilir. Endometriozisin tipi, evresi ve şiddetiyle ilgili bilgi toplanmamıştır
Cilt kanserinin iki temel tipi: daha az görülen ancak daha yüksek metastaz potansiyeline sahip malign melanom ile bazal hücreli karsinom ve yassı hücreli karsinom gibi alt tipleri olan non-melanom kanserlerdir. Cilt kanseri için birkaç risk faktörü saptanmıştır. Bunlar: güneş maruziyeti, ailede cilt kanseri öyküsü, genetik vb. Son zamanlarda yapılan çalışmalar endometriozis hastalığının da melanom tip cilt kanseri riskini arttırdığını belirtmektedir. Farland ve arkadaşları geniş bir hasta populasyonunda (40-65 yaşları arasında 98.995 Fransız hasta) endometriozis ile yukarda belirtilen üç cilt kanseri arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Buldukları sonuçlarda endometriozisin en çok melanom tip ile olmakla beraber bütün cilt kanserlerinde risk artışı ile ilişkilendirilmiştir. Non-melanom cilt kanserleri için premenapozal progestojen (menopoza geçiş döneminde progesteron içeren hormon tedavisi) kullanmamış hastalarda sadece bazal hücre karsinomu ile ilişkili bulunmuştur. İlgi çekici başka bir sonuç da endometriozisli hastalarin cilt kanseri için riski arttırması yanında aile hikayesinde cilt kanseri hikayesi olan kadınlarda endometriozis riskinin de artmasıdır.

Bu sonuçlara göre endometriozisle cilt kanseri arasinda güçlü bir ilişki bulunsa da iki hastalığın birbirini neden etkilediği henüz anlaşılmamıştır. Teorilerden biri çevresel faktörler (güneş ışığı maruziyeti gibi), genetik (kızıl saç, cilt ve göz rengi, güneş ışığına olan cilt hassasiyeti) ve hormonal (yolak henuz bulunmamistir) faktörlerin iki hastalık arasındaki bağlantıya neden olabileceğidir. Alternatif olarak da endometriozisin neden oldugu yangı gibi sistemik değişiklikler veya oluşan immün cevap, artmış cilt kanserinin nedeni olabilir. İleri araştırmalar bu iki hastalık arasındaki paylaşılmış yolakları açıklamak için ve endometriozis ile cilt kanseri arasındaki bağlantıyı açıklamak için faydalı olacaktır. 

Kaynak Site: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28799019
Çeviren: Dr. Elif Göknur TOPÇU

Klinik Haberler
Gezgin Rahim Dokusunu Yeniden Değerlendirmek

Endometriozis ve Bipolar Bozukluk arasındaki ilişki

Önemli noktalar

Rahim aktivitesi ve ruhsal sağlık, oksitosin adlı bir hormonla bağımlı etkiler üzerinden ilişkilidir.

Önemi

Endometriozis ve bipolar bozukluk; komorbid (eşlik eden) hastalıkların, aktivitesi bozulmuş olan pleitropik sistemden kaynaklanmasına paradigmatik bir örnek teşkil etmektedir.

Oksitosin sistemi; kadınların yaşadığı zihinsel ve bedensel rahatsızlıkları oluşturan koşullara duyarlılığın artmasına yol açan olayları aydınlatabilir.

Hipotez

Yüksek oksitosin etkinliği, kadınlarda bipolar hastalık ve endometriozisin ortaklaşa hastalık riskine aracılık eder.

Ne yapıldı?

Endometriozis ve bipolar bozukluğun ikisinde birden yüksek oksitosin aktivitesi tanımlandı.

Endometriozis ve bipolar bozuklukla zıt karakteristikleri olan; otizmle ve beraberinde polikistik over sendromunda oksitosinerjik aktivite gözden geçirildi.

Veri

Yüksek oksitosin aktivitesinin endometriozis ve bipolar bozukluğun başlıca özelliklerini artırdığı gözlendi.

Endometriozisli kadınlar; bipolar yelpazesinde yer alan düşünmeden hareket etme (p=0,09), ben ötesi tanımlama (p=0,08) gibi özellikleri artmış olduğunu ifade etmektedirler.

Otizm ve polikistik over sendromu; azalmış oksitosin aktivitesini ortaya koymaktadır.

Kısıtlılıklar

Konuyla ilgili kanıtların çoğu dolaylı ve bağlantılıdır.

Endometriozis ve bipolar bozukluk oksitosinerjik sistemden bağımsız olan bir dizi nedensel faktör aracılığıyla ortaya çıkmaktadır.

Bu çalışma daha geniş kadın örneklemlerinde, uygun ağrı kontrolüyle ve daha geniş bir anket formu kullanılarak netleştirilmelidir.

ÖZET

Histeri (yunanca hysterikos, yani rahim anlamına gelir), her ne kadar günümüzde mental hastalığa neden sayılmaktan azledilse bile,  yakın zamandaki deliller oksitosini; kadınları erkeklerden daha çok etkileyen çeşitli psikolojik, fiziksel semptomlar ve koşullarla ilişkilendirmiştir.

Bu makale, yükselmiş oksitosin aktivitesinin kadınlarda bipolar bozukluk ve endometriozis riskini birlikte yönlendirdiği hipotezini öne sürmektedir. Artmış oksitosin aktivitesinin, endometriozis ve bipolar bozukluğun önemli özelliklerinden olan özellikle kadınlarda rahim hareketinde artış, kişilerarası sıkıntı ve ilişki kaygısını artırdığı görülmektedir. Ayrıca, endometriozisi olan kadınlarda bipolar spektrum özelliklerinin seviyeleri önemli derecede artmıştır; düşüncesiz davranışlar ve ben ötesi kimlik gibi. Yayınlanan tüm çalışmalar anlamlı bir korelasyon sunmamasına rağmen, ağrı düzeyini denetleyen bir çalışma, endometriozisli kadınlarda bipolar bozukluk sıklığında artışa işaret etmektedir.

 Ek olarak, endometriozis ve bipolar bozukluk ile zıt özelliklere sahip olan polikistik over sendromunda (PCOS) ve otizmde azalmış oksitosin aktivitesi, rahim aktivitesinde ve ruhsal sağlıkta oksitosinin önemini ortaya koymaktadır.

Bununla birlikte, bu ön eğilimlerin, oksitosin aracılı, iki kutuplu spektrum kişilik özelliklerini nicelleştiren geniş anket formları kullanılarak, uygun ağrı kontrolüyle daha geniş kadın örneklerinde netleştirilmesi gerekir.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Stj. Dr. Buket Tuğba ÇALIŞKAN

Klinik Haberler
Uterus Ait Anormalliklerin Saptanması ve Endometrioz ile İlişkisi

Endometrioz ve kısırlık sorunu olan kadınlarda daha sık görülen rahime ait düzensizliklerin saptanmasında vajinal yolla yapılan dört boyutlu (transvaginal 4D ultrasonografi) ultrason üstün bir metoddur. 

ANAHTAR NOKTALAR

öne çıkanlar:

  • Bu çalışma iki bölümden meydana gelmektedir:
  • İlk bölüm, endometrioz, kısırlık ve rahim boşluğundaki düzensizliklerle ilgilidir. Bu malformasyonlar endometriyal polipler, rahime ait perde (uterin septum) ve gelişimi tam olmamış rahimdir (hipoplastik uterus) . 
  • Çalışmanın ikinci bölümü lezyon saptanmasında ofis histeroskopi (rahim boşluğunun kamera ile görüntülenmesi) veya transvajinal 4D ultrasonografi yöntemlerinden hangisinin daha iyi olduğunu belirlemeyi amaçlamıştır.

önemi:

  • Endometriozlu ve kısırlık sorunu olan bireylerde rahim boşluğu anormalliklerinin daha sık olup olmadığını saptamak hastalığın doğasına daha fazla ışık tutacaktır.
  • Hangi lezyon saptama metodunun daha iyi ve etkin olduğunu anlamak, gelecekte daha etkin tanı konmasına yardım edecektir.

Ne yapıldı?

  • Alexandria üniversitesi, El Shatby fertility kliniğinden, 50 hasta bu çalışma için seçilmiştir. Söz konusu kişide endometrioz olup olmadığını belirlemek için laparoskopi kullanılmıştır. Daha önceden rahime ait anormalliği bilinen veya son altı ay boyunca hormonal tedavi alan katılımcılar çalışmaya katılmak için uygun değildi.
  • Transvajinal 4D Ultrasonografi tüm hastalara uygulandı. Rahim,yumurtalıklar ve tüpler tarandı.
  • Aynı zamanda tüm hastalara adet bitiminden sonra ofis histeroskopi uygulandı. Rahim boşluğu, rahim ağzı kanalı ve tüplerin girişleri gözlendi.
  • Değerlendirme sırasında bulunan poliplere biyopsi uygulandı.

Temel Sonuçlar:

  • Önceden bahsedilen rahim boşluğuna ait anormalliklerin endometrioz ve kısırlık yakınması olan kadınlarda daha sık olduğu bulunmuştur.
  • Ofis histeroskopi ve transvajinal 4D Ultrasonografinin her ikisi de hastalık saptanmasında etkin metodlardır ancak transvajinal 4D Ultrasonografi noninvazivdir, bu da lezyon değerlendirmesi için daha iyi bir seçenek olmasını sağlar.

Çalışmanın kısıtlamaları:

  • Bu çalışma tek bir coğrafi bölgedeki hastalarla kısıtlıdır.

öZET

Dr. Abd El Fattah yakın zamanda “Uterine Cavity Abnormalities in Patients with Endometriosis in Alexandria: A Diagnostic Test Accuracy Study” isimli bir araştırma makalesini “Obstetrics and Gynecology International” dergisinde yayınlamıştır. Bu makalede çalışmasının sonuçlarının anahatlarını belirtmiş ve sunmuştur. çalışmanın iki bölümü vardır; ilk bölüm endometrioz ve kısırlık sorunu olan kadınlarda bulunan endometriyal poliplerin patolojik özelliklerin, uterin septum ve hipoplastik uterus arasındaki ilişkiyi irdelemiştir. çalışmanın ikinci bölümü ise anormalliklere tanı koymada iki metodu karşılaştırmaktadır: Histerosalpingogram ve transvajinal 4D ultrasonografi. Ofis veya operatif histeroskopi lezyonları saptamada kullanılan geleneksel bir yöntemken 4D Ultrasonografi daha yeni bir yaklaşımdır; fakat hangi yöntemin daha iyi olduğu bilinmemektedir.

Bu çalışma için Alexandria üniversitesindeki fertilite kliniğinden endometriozlu 50 katılımcı seçilmiştir. Endometrioz tanısı laparoskopi ile konmuştur. Daha sonra hastalar ofis histeroskopi ve transvajinal 4D Ultrasonografi ile değerlendirilmiştir.

Sonuçlar, lezyonlara tanı konması açısından bakıldığında ofis histeroskopinin ve transvajinal 4D Ultrasonografinin temelde eşit derecede etkin olduğunu göstermiştir ama bazı seçilmiş olgularda transvajinal 4D Ultrasonografi daha üstün bir yöntemdir. Ek olarak; bu çalışma, endometrial polipler, uterin septum ve hipoplastik uterusun endometriozlu infertil kadınlarda daha sık bulunduğunu ortaya çıkarmıştır.

Çeviren: Melodi İNCEBOZ

Klinik Haberler
Endometriozis ve Migren Komorbiditesi

Migren ve endometriozis arasında bir ilişki olabileceği daha önceki çalışmalarda ileri sürülmüştü; ancak tutarlı bir ilişki saptanamamıştı. 18-51 yaşları arasındaki kadınlarda migrenle endometriozis arasındaki ilişkinin araştırıldığı çalışmaya 2000-2007 yılları arasında başvuran 20.220 endometriozis hastası ve 263.767 kontrol olgusu dahil edildi. Çalışmada endometriozis hastalarında daha sık migren görüldüğü saptandı. (Odds oranı: 1.70; %95 GA 1.59, 1.82; p<0.001). Çalışma migren ve endometriozis komorbiditesini desteklemektedir.

Kaynak Site: http://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0033941/

Klinik Haberler
PMS veya premenstural sendrom ve endometriozis

Geleneksel görüş

Premenstural sendrom, yaygın ve iyi bilinen fakat yeteri kadar anlaşılamayan bir sendromdur, her kadında olmasa da kadınların çoğunda görülür.

PMS semptomları çeşitlilik gösterir…

  • Bazı kadınlarda başlıca beyin semptomları veya premenstural disforik bozukluk ile rahatsızlık hissi, depresyon, duygu dalgalanmaları, endişe, uyku bozukluğu, kişilik değişimleri ve daha şiddetli psikiyatrik sendromlar oluşabilir.
  • Kimi kadınlar da karında şişkinlik, su tutma ve meme hassasiyeti gibi “progesteron” etkilerinden şikayetçidir.

Geleneksel jinekoloji ve endokrionoloji progesteron seviyelerinin ve hormon değişikliklerinin PMS için itici güç olduğu düşüncesindedir. Klasik fakat deneysel oral veya intravajinal olarak yapılan progesteron tedavisi ne yazık ki çok etkili değildir. Hatta yakın zamandaki Cochrane incelemesine göre ovulasyonun (yumurtlamanın) baskılanması bile etkili değildir.

Literatürdeki eksikler nelerdir?

Geleneksel jinekoloji ve endokrinoloji klinik gözlemi değerli bilgi olarak görmemektedir. Kanıta Dayalı Tıpta “kanıtlanamayan şey mevcut değildir” inanç haline gelmiştir. Yakın zamanda bunu cerrahi için tartışmıştık.

30-40 yıllık jinekolojik endokrinoloji ve endometriozisten sonra PMS için önemli olduğunu düşündüğümüz:

  • Yaşın etkisi: genç kadınlarda şiddetli PMS nadirdir, yaşla artar ve 45 yaşından sonra geriler.
  • Uterusun önemi: Ovulasyon belirtileri gösteren ve düzenli ovulasyon döngüsü olan kadınlarda bile uterus (rahim) yokluğunda şiddetli premenstrural sendrom oldukça nadirdir.
  • Progesteron etkisinin bireyden bireye değişim göstermesi: Tıp ve araştırma ortalama etki üzerinde yoğunlaşmaya eğilimlidir. Oysa her kadın farklıdır. Bilindiği gibi oral yoldan verilen progesteronların (ve östrojenlerin)  biyoyararlanımı kadından kadına 4 kata kadar değişebilmektedir.  Progesteronun bireydeki etkisi ( ovulasyon inhibisyonu yapan doz ve clauberg testi)  kadından kadına daha da değişkenlik gösterdiği bilinmektedir.  Bireysel değişkenliğin bir Gauss dağılımına sahip olduğunu göz önünde bulundurursak, gerçek değişkenlik en uç noktadaki kadında 10 katın üzerinde olacaktır. Bu durumda farklı kadınlarda 1 mg ve 10mg aynı etkiyi gösterebilir. Bu hormon replasman tedavisinde barizdir.
  • Progesteronun beyin üzerindeki etkileri; özellikle de östrojenlerle etkileşimi ve 5 alfa indirgenmiş progestinlerin etkileri yeterli ölçüde anlaşılamamıştır. Bu konuda çalışmak zordur fakat etkisi olmadığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Beyindeki etkilerinin örnekleri; kemirgenlerdeki hipnotik etkiler ve primatlarda libido ve cinsellik üzerine yapılan güzel çalışmalardır. Kadınlarda hemen adet öncesi dönemde aşırı agresiflik meydana gelir. Lokal progesteron bir immunsupresör gibi işlev gösterebilir.
  • Progesteronun bazal endometriumda, endometriozis ve myom büyümesi üzerine olan etkisi tam anlaşılamamıştır.  Ayrıca son zamanlarda derin endometriozisin heterojen olduğunu ve bazı kadınlarda endometriozis büyümesini inhibe etmek yerine stimüle ettiği bildirilmiştir.
  • Mevcut progesteron reseptör modülatörlerinin (antagonist ve parsiyel agonist) beyin üzerine etkisi yeterince araştırılmamış veya anlaşılamamıştır.

PMS tedavisi

PMS, progesterona karşı direkt beyin üzerine veya dolaylı olarak rahim üzerinden aşırı duyarlılık etkisi gösterme özelliğindedir.

Tedavi kişiler arası duyarlılık ve metabolizmadaki değişkenliklerin önemli rol oynadığı potansiyel mekanizmaların anlaşılmasını gerektirir. Progesteron reseptör modülatörleri ve rahimde ilk geçiş etkisi göz önünde bulundurularak tedavinin bireyselleştirilmesi, tedavinin köşe taşıdır.

Kaynak Site: http://www.gynsurgery.org
Çeviren: Stj. Dr. Buket Tuğba ÇALIŞKAN

Klinik Haberler
Endometriozis ve Adenomyozisle Birlikte Görülen Hastalıklar

Önemli noktalar:

Bu çalışma iki benzer koşul üzerinde yoğunlaşmaktadır: Endometriozis ve adenomyozis, endometrial bezlerle ve uterin boşluktan (rahim) farklı bir yerde bulunan dokuyla karakterizedir.

Yazarlar, Koreli kadınlarda adenomyozis ve endometriozis ile birlikte bulunan jinekolojik ve non-jinekolojik hastalıkları belirlemeye çalışıyorlar.

Önemi:

Bu çalışma, endometriozis ve adenomyozis ile birliktelik arasında bağlantı kuran moleküler mekanizmaların aydınlatılmasına yardımcı olabilir.

Burada ne yapıldı?

Araştırmacılar, endometriozis ve adenomyozis vakaları için 3 yıllık Sağlık Sigortası İnceleme ve Değerlendirme verilerinde arama yaptı. Daha sonra, yıllık endometriozis ve adenomyozis insidansını hesaplayabildiler.

Endometriozis ve adenomyozisin doğru tanınması katılımcının tedavi geçmişi kullanılarak yapıldı.

Araştırmacılar endometriozis ve adenomyozis ile seyredebilecek jinekolojik ve non-jinekolojik hastalıkları da araştırdı.

Anahtar sonuçlar:

Bu çalışmada toplam 61.516 katılımcı vardı. Endometriozis ve adenomyozis prevalansı her yıl nispeten benzerdi.

2009’da katılımcıların %12.4’ü adenomyozis ve %9.3’ünün endometriozis vardı.

2010 yılında, katılımcıların %12.5’inde adenomyozis, %9.4’ünde endometriozis vardı.

2011 yılında, katılımcıların %13.3’ünde adenomyozis, %9.1’inde endometriozis vardı.

Endometriozis ile ilişkili 44 ICD-10 kodu vardı.

Endometriozis ve adenomyozis ile bağlantılı jinekolojik hastalıklar şunları içerir:

Leiomiyom (myoma uteri, ur)

Benign (iyi huylu) yumurtalık tümörü

Endometriozis ve adenomyozis ile ilgili jinekolojik olmayan hastalıklar şunları içerir:

Anemi

Hiperkolesterolemi

Bu çalışmanın sonuçları, sağlık çalışanlarının, endometriozis veya adenomyozisli hastalarda eşlik eden jinekolojik ve non-jinekolojik hastalıkları izlemek için özen göstermesi gerektiğini kanıtlamaktadır.

Araştırmanın kısıtlılıkları:

Sınırlardan bir tanesi, hastalığın ihmaline veya yanlış sınıflandırılmasına yol açabilecek tanıların klinik olmasıydı.

Bir diğer kısıtlama ise, verilerin çeşitli kurumlardan gelmesinin ve verilerin bütünlüğünü olumsuz yönde etkileyebileceği gerçeğidir.

Katılımcıların hepsi tek bir ülkenin mensubuydu. Dolayısıyla, çalışma sonuçları küresel düzeyde geçerli olmayabilir.

Özet

Adenomyozis ve endometriozis patolojik ve semptomatik olarak benzer iki jinekolojik hastalıktır. Choi ve ark. kısa süre önce bu iki hastalığın yaygınlığını belirlemeyi umduğu bir çalışma yaptı. Bununla birlikte, araştırmanın odak noktası, endometriozis ve adenomyozis ile eş tanı gösteren jinekolojik ve non-jinekolojik hastalıkları saptamaktı. Deneysel süreçleri ve sonuçları, yakın zamanda yayınlanan “Adenomyozis ve endometriozis ile jinekolojik ve jinekolojik olmayan hastalıkların eşlik etmesi” başlıklı bir makalede bulunabilir.

Deneysel süreç, endometriozis ve adenomyozis vakaları için 3 yıllık Sağlık Sigortası İnceleme ve Değerlendirme verilerine danışmanlık yapan araştırmacılardan oluşmaktadır. Ardından araştırmacılar, her iki hastalığın da yıllık insidansını belirlediler. Ardından, araştırmacılar endometriozis ve adenomyozis ile komorbiditeler olarak görülebilecek jinekolojik ve jinekolojik olmayan hastalıkları araştırdı.

Bu çalışmada 61.516 katılımcı vardı. Tüm bu katılımcıların verilerine baktıktan sonra, araştırmacılar endometriozis ve adenomyozi yaygınlık oranlarının 2009, 2010 ve 2011 yıllarında karşılaştırılabilir olduğu sonucuna vardı. Araştırmacılar ayrıca 31 Uluslararası Hastalık Sınıflaması (ICD-10 kodları) veya önemli komorbiditeleri, adenomyozisi ve endometriozisli 44 ICD-10 kodunu içermektedir. Adenomyozis ve endometriozis ile bağlantılı jinekolojik hastalıklar, leiomyoma ve benign yumurtalık tümörüdür. Adenomyozis ve endometriozis ile bağlantılı jinekolojik olmayan hastalıkları anemi ve hiperkolesterolemiyi içerir. Kısacası, bu çalışma, sağlık çalışanlarının, adenomyozis veya endometriozis bulunan bir hastayı gözlemlediğinde eşlik eden hastalıklara özel önem vermeleri gerektiğini kanıtlamaktadır. Bu yapılırsa hastaya en etkili tedavi ve bakım şekli sağlayabilir.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN

Klinik Haberler
Endometriozisi olan kadınlar over (yumurtalık) kanseri konusunda endişelenmemeli

Endometriozisi olan kadınlar yumurtalık kanseri için artmış riske sahipken, genel risk hala düşüktür ve invazif müdahaleleri gerektirmez.

ANAHTAR NOKTALAR

Önemli noktalar:

  • Kvaskoff, Horne ve Missmer’in makalesi, endometriozisli kadınların over (yumurtalık) kanseri için artmış riske sahip olduğu bilgisinin etrafında endişenin arttığını kabul etmektedir.
  • Yazarlar, klinisyenlere ve hastalara, risk artışının düşük olduğunu ve invazif müdahale gerektirmediği gerçeğini vurgulamaktadır.

Önemi:

  • Endometriozis ve artmış over (yumurtalık) kanseri riskini ilgilendiren endişeleri yatıştırmak esastır, çünkü endişe ek strese ve pahalı, gereksiz müdahalelere neden olacaktır.

Ne yapıldı?

  • Lancet’teki bu makale endometriozis ve over kanseri riski konusunda bilgi sahibi olan bireylerin oluşturduğu bir grup tarafından yazılmıştır. Yazarlar, ana fikri desteklemek için farklı yayınlardan ilgili bilgileri derlemektedir.

Anahtar sonuçlar:

  • Yazarlar, endometriozis ile over (yumurtalık) kanseri arasındaki bağlantının genellikle yanlış yorumlandığını ve bunun da sonrasında gereksiz ve potansiyel olarak invazif over (yumurtalık) kanseri girişimlerine neden olabileceğini bildirmektedir.
  • Over kanseri riskini azaltan bilateral (iki taraflı) salpingo-ooforektomi (yumurtalık ve tüplerin alınması), cerrahi komplikasyonlar, premenopozal (menopoz öncesi) kadınlarda erken başlangıçlı menopoz ve kardiyovasküler hastalık insidansında artış gibi bir çok risk ile ilişkilidir.
  • Over (yumurtalık) kanserinin göreceli riskleri şunlardır:
  • Genel kadın nüfusu için her 76 kadından 1’i veya %1.31’i
  • Endometriozisli bir kadın nüfusta her 100 kadından 2’si veya %1.80’i .
  • Endometriozis ile ilişkili belirli over (yumurtalık) kanseri tipleri vardır, ancak bu tümörler diğer over (yumurtalık) kanserlerinden daha iyi teşhis ve tedavi edilebilir.
  • Over kanseri riskini azaltmak için kişinin dengeli bir diyeti ve kilosu olmalı, egzersiz yapmalı, alkol tüketimini azaltmalı ve sigarayı bırakmalıdır.
  • Kısaca, endometriozisi olan bir kadın için over (yumurtalık) kanseri riski, hala önemli ölçüde düşüktür. Sağlık hizmeti verenler endometriozisi olan kadınları, genel over (yumurtalık) kanseri riskinin düşük olduğu konusunda rahatlatmalıdır.

ÖZET

Kvaskoff, Horne ve Missmer kısa süre önce Lancet’de “Endometriozisli kadınların over (yumurtalık) kanseri riski konusunda bilgilendirilmesi” başlıklı bir makale yayınladı. Bu makale, endometriozisden muzdarip olan kadınların over (yumurtalık) kanseri için yüksek risk taşıdığına dair artan endişeye işaret etmek için yazılmıştır. Bu durum, gereksiz ve potansiyel olarak zararlı olan tarama ve risk azaltmaya yönelik müdahalelere sebebiyet vermiştir. Risk azaltma yöntemlerinden biri olan bilateral salpingo-ooforektominin kendisi, fertilite (doğurganlık) sorunları, menopoz öncesi kadınlarda erken başlangıçlı menopoz ve kardiyovasküler hastalık insidansında artış gibi birçok risk ile ilişkilidir.

Endometriozisi olan bir kadın, over kanseri için artmış riske sahipken, hastalık için genel risk hala düşüktür. Aslında, endometriozisli kadınlar over kanseri için %1.80 risk altında iken genel toplumdaki kadınlar %1.31 oranında over kanseri riskine sahiptir. Ek olarak, over kanserlerinin belirli tipleri endometriozis ile ilişkilidir. Bununla birlikte, bu over tümörleri daha erken evrelerde daha kolaylıkla saptanmakta ve büyük ölçüde tedavi edilebilmektedir. Kadınlar over kanseri riskini, daha dengeli bir diyet uygulayarak, sağlıklı vücut ağırlığını koruyarak, egzersiz yaparak, alkol tüketimini azaltarak ve sigara içmeyi bırakarak azaltabilirler.

Sağlık hizmeti sağlayanlar, genel riskin düşük, müdahalelerin gereksiz ve zararlı olduğu gerçeğini vurgulayarak endometriozis ve yumurtalık kanseri hakkındaki endişelerin üzerine eğilmelidirler.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Dr. Işık SÖZEN

Klinik Haberler
Endometriozis ve Kanser

Son bir kaç yılda, endometriozisi olan kadınlarda kanser gelişme riskinin arttığına dair endişeler var – yumurtalık kanseri başta olmak üzere- ve ne yazık ki, bu endişeler bu yazıda anlatılan verilerle de desteklendiği üzere kafa karıştırıyor.

 Endometriozis ve sonrasında kanser gelişme riski arasındaki bağlantıyı araştırmak için çok sayıda çalışma yapılmıştır, fakat bu çalışmaların bir çoğu:

  • Gücü düşük ( yeterli kadın çalışmaya katılmamış)
  • Seçimleri bias’lı ( bazı demografik grupları hedeflerken, bazılarını dahil etmeyen)
  • Geri bildirim bias’ı (kanser olan kadınlar geçmişlerini raporlarken sağlıklı kadınlardan farklı bildirimde bulunabilir)
  • Kadınların kanserlerinin alt tipleri için yeteri kadar özelleşmemiş
  • Endometriozisin karateristikleri ve semptomları, endometriozisin detayları, konusunda yeterli ayrıntılamadan yoksun
  • Kadınların, demografik, çevresel, yaşamsal, özgeçmiş ve tıbbi tedavi geçmişleriyle ilgili ayrıntılı veriden yoksun, ki bu faktörler hem endometriozis hem kanserle ilişkili olabilmekte (1,2).

 Başka bir deyişle endometriozis ile kanser arasındaki ilişki karmaşıktır ve bu konuda bilgilerimiz artmakta, anlayışımız gelişmektedir.

 Bu, gelecek araştırmaların odak noktası olmalıdır. Bunu başarmak için sağlam bulgular üretebilecek titizlikle tasarlanmış çalışmalar için kaynak talep etmeliyiz ve endometriozisi olan kadınları ve onlarla ilgilenenleri bu keşifte yer almasını beklemeliyiz.

 Öncelikle, sağlık ve risk bilgilerinin aktarılmasında daha iyi bir iş yapmak zorundayız. Tüm kadınlar kanser geliştirme riski altındadır. On kadından birinde endometriozis bulunmaktadır.

 Kritik sorular şunlardır: endometriozisi olmayan kadınlara kıyasla endometriozis gelişen kadınlarda kanser riski daha mı yüksek? Öyleyse, hangi endometriozisli kadınların riski daha yüksektir ve endometriozis riski arttıkça ne olur?

Bir sonraki adım, bu bilgiyi erken tespit, kişiselleştirilmiş tedavi ve hatta önleme potansiyeli için araçlar geliştirmek için kullanmaktır.

Bu arada bugün bildiklerimizi inceleyelim:

Endometriozis ve kanser

Endometriozisin benign bir yapısı vardır ancak malign tümörler ile yerel ve uzak organların işgali, anormal doku büyümesi, hedef organların etkilenme fonksiyonu ve genetik hasar gibi bazı özellikleri paylaşmaktadır [3].

Endometriotik implantların kansere dönüştüğüne dair doğrudan bir kanıt bulunmamaktadır. Kanser riski ile ilgili genetik değişiklikler, aynı over üzerinde kanser bulunan kadınlardan bazı endometriomalarında (~% 20) bulunmuştur [4].

Bununla birlikte, bu “kansere yol açan mutasyonlar” başlangıçtaki kanserin bildirilmediği derin endometriozis lezyonlarının yaklaşık % 20’sinde bulunmuştur [5].

Endometriomalı kadınlarda malign dokuya dönüşümle yumurtalık kanseri gelişirse, endometriomalı kadınlar (ve muhtemelen belirli bir genetik imza ile endometriomalar) endometriozise bağlı yumurtalık kanseri riski altındadır.

 Bununla birlikte, bu, endometriyozisli kadınlar arasındaki diğer kanser riskini açıklamamaktadır. Bu nedenle, endometriozisin ve kanserin “co-morbid” hastalıklar olduğunu gözönünde bulundurmalıyız; bu şu anlama geliyor, belirli bir biyoloji veya özelliklere veya yaşam tarzına veya çevreye sahip kadınların endometriozis geliştirme olasılıklarının daha yüksek ve aynı zamanda kanser geliştirme olasılığının da daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Kavramsal olarak bu, endometriozisin, bu belirteçe sahip olmayan kadınlara kıyasla kanser geliştirme şansı yüksek olan bir grup kadın için bir belirteç olduğu anlamına gelir.

Endometriozis ile bağlantılı olarak araştırılan kanserler şunları içerir:

 Overyan (yumurtalık) kanser ve endometriozis

 Yumurtalık kanseri, endometriozis ile en ilişkili olan kanserdir. Bununla birlikte, endometriozis (endometrioid ve şeffaf hücre) ile ilişkili yumurtalık kanseri alt tiplerinin, daha erken evrede en sık tespit edilen ve diğer yumurtalık kanseri tiplerine göre daha iyi bir prognoza sahip oldukları belirtilmelidir.

 Genel kadın nüfusunda overyan kanser oranı % 1.3’tür – bu 100 kadından 1’in biraz üstünde bir oranda yaşam boyu yumurtalık kanseri gelişebileceği anlamına gelir.

Endometriozisli kadınlar için bu oran % 1.8’dir [6] – bu endometriozisli 100 kadından 2’sinden azının yaşamları boyunca yumurtalık kanseri geliştireceği anlamına gelmektedir.

 Açık belirtelim: Endometriozisli kadınların çoğunda (100’den biraz az 98) yumurtalık kanseri gelişmeyecektir. Risk şu an rutin taramayı önermeyecek kadar düşüktür [7,8].

 Lancet son zamanlarda endometriozis ve yumurtalık kanseri ile ilgili gerçekleri yayınladı ve riski bir perspektife koydu[6]:

Son tahminlere göre, zararlı BRCA1 mutasyonunu olan kadınların % 39’u ve zararlı BRCA2 mutasyonunu (meme kanserine yatkınlık getiren seyrek genler) olan kadınların % 11-17’si, 70 yaşına kadar yumurtalık kanseri geliştirecektir.

Ayrıca, genel popülasyondaki bir kadın olarak göğüs (% 12), akciğer (% 6) ve barsak (% 4) kanseri riskiniz hala over kanseri riskinizden daha yüksektir.

 Meme Kanseri ve Endometriozis

Endometriozis ve meme kanserinin her ikisi de yaygın olduğundan, aralarındaki ilişki yanlış görünebilir. Bununla birlikte, önemli bir patojenik temel paylaşıyorlar: her ikisi de östrojen hormonuna bağımlı, bu da vücuttaki bu hormonun daha yüksek seviyelerinin varlığında bu kanserlerin çoğalmalarına işaret etmektedir.

 Endometriozis ve meme kanseri hakkında on dört çalışma rapor edilmiştir. Altı tane endometriozisli kadında meme kanseri riski artmış gözlenirken, diğer dördünde meme kanseri riski daha düşük ve diğer dördünde risk açısından anlamlı fark görülmemiştir [3].

 Yakın tarihli bir araştırma, endometriozis ile meme kanseri arasında genel bir ilişki bulunmamasına karşın, meme kanserinin spesifik hormon reseptörüne özgü alt tipleri için daha büyük bir risk olabileceğini önermektedir [9].

 Mevcut kanıtlara dayanarak, bu kesin değildir. Hormonal tedavilerin endometriozisten ziyade meme kanseri geliştirme riski üzerindeki etkisinin göz önüne alınması da dahil olmak üzere, ileri çalışmalar gerekmektedir.

 Endometriozisiniz olsun veya olmasın: Memelerinizi düzenli olarak kontrol edin ve düzensizlik saptarsanız tıbbi yardım isteyin. Kimse sizin kadar iyi şekilde vücudunuzdaki değişiklikleri algılayamaz.

 Endometrial (Rahim) ve Servikal (Rahim ağzı) Kanser ve Endometriozis

 Endometriyal ve servikal kanserlere yönelik çalışmalar çok düşük sayıdaki kadını içeriyor. Bununla birlikte, hepsi ya ilişki olmadığını ya da serviks kanseri için endometriozisli kadınlarda daha düşük bir risk olduğunu bildirmektedir (3).

 Bunun nedeni, endometriozisi olan kadınların bir tanı almış olması ve düzenli smear ve muayenelere gitmelerinden kaynaklanıyor olabilir. Serviks kanseri, servikste erken dönemde yakalanırsa ve kanser olmadan önce tedavi edilirse önlenebilir.

 Smearlarınızı Kaldırın Havaya!

 Melanom (Cilt) kanseri ve Endometriozis

 Jinekolojik olmayan kanserler arasında, melanom cilt kanseri, endometriozis öyküsü ile ilişkili olarak en fazla çalışılandır.

 Bu potansiyel bağlantıyı araştıran 12 çalışmanın 7’si pozitif bir ilişki sonucuna ulaşırken, 5 araştırma endometriozis ve melanom riski arasında net bir ilişki olmadığını bildirmiştir [3].

 Dolayısıyla, kanıt henüz kesin değildir – ancak yıllık muayenelerinizde cildinize rutin kontrolleri yaptırmayı unutmayın!

 Non-Hodgkins lenfoma (Lenf kanseri) ve Endometriozis

 Humoral bağışıklık anormallikleri endometriozisli kadınlarda belgelenmiştir ve endometrioziste B hücresi aktivasyonu ve B hücreli lenfoma gelişimi arasında bir bağlantı olabilir [10].

Çok geniş popülasyon içeren çalışmalar, Hodgkin dışı lenfoma ve endometriozis ile bir ilişki olduğunu belgelemektedir – ancak bu çalışmalar şu ana kadar çok küçük sayılara dayanmaktadır [10].

 Diğer kanserler ve Endometriozis

 Diğer kanserlerle olan araştırmalar seyrektir. Sonuç olarak, endometriozisli kadınlarda diğer maligniteleri geliştirme riski açısından hiçbir kesin sonuç bulunmamaktadır[3].

 Endometriozis ve kanser ile ilgili sonuçlar

 Endometriozisin, herhangi bir kanser türüyle bağlantısı kurulmadan önce, metodolojik olarak sağlam temellere dayanan daha çok araştırmaya ihtiyaç vardır. Bu araştırma, tüm bu detaylı veriler arasındaki ilişkileri göz önüne alarak, kanserlerle bir ilişki olup olmadığını değerlendirmek için ileri yöntemler kullanarak yeterince büyük ve yeterince ayrıntılı olmalıdır:

 1. Endometriozisin (kronik ağrı, infertilite (kısırlık), kronik inflamasyon, anormal hormonal ve immünolojik yanıtlar) sebep olduğu fizyolojik değişiklikler;

 2. Endometriozis ilişkili semptomların, yaşam tarzı değişimi dahil, tedavisi; kronik pelvik ağrı veya ağrılı ilişkiyi veya irritabl barsak sendromu tedavisinde kullanılan ilaçlar; ayrıca infertilite yaşayanlarda gebelik oluşması için verilen ilaçlar;

 3. Genler, metilasyon kalıpları, protein ifadesi ve mikro-RNA’lar gibi, henüz keşfedilmemiş etyolojik etkenler (hastalıktan kaynaklanan bulgular için yeni ortaya çıkan alanların sadece birkaçını belirtmek için) [10].

 Burada da belirtmek gerekir ki, tüm kanserler için belirlenen önemli alt tipler olduğudur (örneğin yumurtalık kanseri [1] ve meme kanseri tipleri yukarıda belirtilmiştir),

 Farklı endometriozis tiplerini ve bunları tanımlamalarını keşfetmeliyiz. Bu endometriozis ile ilişkili olduğu tespit edilen kanserleri belirlemede kritik önem taşır;

Bunun bilinmesi, bir kadının riskini daha doğru belirlememize, tarama ve müdahale stratejisi geliştirmemize yardımcı olacaktır. Bu da önleme yollarını keşfetmek için hayati önem taşıyan, kanserle olan bu ilişkinin altında yatan fizyolojiyi daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Bununla birlikte, bu durum finansal yatırım ve araştırmalara katılım sözü gerektirmektedir!

 Tutarlı, ileriye dönük, veri toplama WERF EPHect’in tümüdür.

Kadınlar, klinisyenler ve bilim insanlarının katılımı ve bu katılımcıların geniş ve kıyaslanabilir data arşivi ile endometriozis ve kanser riski hakkındaki ilişkide dahil olmak üzere önümüzdeki birkaç yıl içinde endometriozis hakkında çok daha fazla şey bildirebiliriz .

 Kanser riskini azaltmak için ne yapabilirim?

 Kanserlerin yarısı, riski azaltmak için yapabilceğiniz birkaç anahtar eylem ile önlenebilir.

Genel olarak, sağlığı iyileştirmek ve herhangi bir kanser riskini azaltmak için düşük alkol alımı, düzenli egzersiz yapma, sağlıklı kilo verme ve sigara içmeme gibi dengeli bir diyet deneyin [6].

Kanser riski ve önlemeyle ilgili daha ayrıntılı bilgi, sizin için tek tek hesaplanabilir.

 Her zaman: Vücudunuzdaki değişiklikler veya sizi endişelendiren belirtiler tespit ediyorsanız, tıbbi yardım isteyin.

 References

1 Thomsen LH, et al. Risk factors of epithelial ovarian carcinomas among women with endometriosis: a systematic review. Acta Obstet Gynecol Scand 2017;96(6):761-778.

2 Guo S-W, et al. Endometriosis and ovarian cancer. Lancet Oncol 2012;13(5):e189-90.

3 Kvaskoff M, et al. Endometriosis: a high-risk population for major chronic diseases? Hum Reprod Update 2015;21(4):500-516.

4 Anglesio MS, et al. Multifocal endometriotic lesions associated with cancer are clonal and carry a high mutation burden. J Pathol 2015;236:201-209.

5 Anglesio MS, et al. Cancer associated mutations in endometriosis without cancer. N Engl J Med 2017;376(19):1835-1848.

6 Kvaskoff M, et al. Informing women with endometriosis about ovarian cancer risk. Lancet 2017;390:2433-34.

7 Johnson NP, et al. Consensus on current management of endometriosis. Hum Reprod 2013;28(6):1552-68.

8 Dunselman GA, et al. ESHRE guideline: management of women with endometriosis. Hum Reprod 2014;29(3):400-12.

9 Farland LV, et al. Laparoscopically Confirmed Endometriosis and Breast Cancer in the Nurses’ Health Study II. Obstet Gynecol 2016;128(5):1025-1031.

10 Vigano P, et al, 2012 (in: Giudice, Evers, and Healy, Endometriosis: Science and Practice)

Kaynak Site: http://www.endometriosis.org
Çeviren: Dr. Ezgi DARICI
Yazan: Lone Hummelshoj, Marına Kvaskoff, Andrew Horne, Stacey Mıssmer

Klinik Haberler
Endometriozisli Kadınlarda Benign Jinekolojik Tümörler

Benign jinekolojik tümörler için risk endometrioziste yüksektir ve overyan endometriomaların (çikolata kistleri) çoğunluğu sol tarafı tercih eder.

ANAHTAR NOKTALAR

Vurgu

  • Bu çalışma endometriozis ile benign (iyi huylu) jinekolojik tümörler için risk arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir.
  • İkinci amaç, endometriozisten muzdarip olan kadınlarda over kistlerinin ve endometriomanın dağılımını incelemektir.

Ne yapıldı?

  • Bu retrospektif çalışma, endometriozisten muzdarip olan ve laparoskopi (kapalı operasyon) veya laparotomi (açık operasyon) olmak üzere iki farklı cerrahi tedavi uygulanan 1.000 kadını araştırdı.
  • Her hasta için aşağıdaki veriler elde edildi.
  • Hastaların yaşı ve semptomları
  • Endometriozisin evresi ve lokalizasyonu
  • Overyan kistlerin sınıflandırılması ve benign jinekolojik tümörlerin histolojik tipleri

 Katılımcılar, benign jinekolojik tümörler açısından dört gruba ayrıldı:

  • Overyan veya paraovaryen kistler
  • Uterin leiomyomalar
  • Adenomyozis
  • Yukarıdakilerin kombinasyonu
  • Tümörün lokalizasyon sıklığını sol veya sağ olarak belirlemek için istatistiksel analiz kullanıldı.

Anahtar bulgular

  • Endometriozisli kadınlarda histolojik olarak teyit edilmiş lezyonların dağılımı şöyledir:
  • Endometrioma (295 vaka), adenomyozis (172 vaka), overyan kistler (173 vaka), uterin leiomyoma (89 vaka)
  • Overyan (yumurtalık) kistlerde en sık görülen “seröz kist” iken, sonraki en sık görülen tanı “dermoid kist” idi.
  • Unilateral (tek taraflı) endometrioması olan kadınlarda sol taraflı kistler, sağ taraflı kistlere göre daha yaygındır.
  • Çalışmada varılan genel sonuç, endometriozisin büyük olasılıkla artmış benign jinekolojik tümör riski ile ilişkili olabileceğidir.
  • Endometriomalar ve over kistleri sol tarafta bulunmaya yatkınlık gösterir.

Çalışmanın kısıtlılıkları

Bu çalışma retrospektiftir (geriye dönük) ve yalnızca farklı bireyler tarafından girilen verilere dayanmaktadır. Veriler eksik olabilir veya yanlış girilmiş olabilir.

Özet

Matalliotaki ve arkadaşları yakın zamanda “Oncology Letters” dergisinde “1.000 kadından oluşan bir grupta endometriozis ile benign jinekolojik tümörlerin birlikte bulunması” başlıklı bir yazı yayınladı.

Çalışmanın iki ana amacı vardı. Birinci amaç endometriozis ile benign jinekolojik tümör riski arasındaki ilişkiyi anlamaktı. Araştırmanın ikinci amacı endometriozisi olan bireylerde endometriomaların ve over kistlerinin dağılımını anlamaktı.

Bu retrospektif çalışmada endometriozisi olan, laparoskopi ya da laparotomi olmak üzere cerrahi tedavi uygulanan 1.000 kadın incelendi. Araştırmacılar her hasta için birçok veri topladı. Bu veriler, yaş, semptomlar, endometriozin evresi, lokalizasyonu, kistlerin sınıflandırılması ve benign jinekolojik tümörün histolojik tipini içermekteydi. Katılımcılar, hastalıklarına göre over veya para-over kistlerine, uterin leiomyomalarına, adenomyozise veya yukarıda belirtilenlerin kombinasyonlarına göre 4 gruba ayrıldı. Bu araştırmadan elde edilen verilerin bir kısmı da istatistiksel analize tabi tutuldu.

Sonuçlar, çalışmaya dahil edilen endometriozisli kadınlardan 295 vakada endometrioma, 172 vakada adenomyozis, 173 vakada over kisti ve 89 vakada uterin leiomyoma olduğunu gösterdi. Over kistleri olan kadınlar seröz kistlere ve dermoid kistlere daha çok yatkınlardı. Unilateral endometrioması olan kadınların sağ taraflı kistlere göre daha fazla sol taraflı kistlerinin olduğu bulundu.

Kısaca, bu çalışma, endometriozisli kadınların benign jinekolojik tümörler için artmış risk altında olduğunu kanıtladı. Ayrıca bu çalışma, endometriomaların ve over kistlerinin sol tarafta bulunma eğiliminde olduğunu kanıtladı.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işık SÖZEN

Klinik Haberler
İrritabl (Huzursuz) Barsak Sendromu (IBS) ve Endometriozis: Her İki Hastalıkta Kronik Enflamasyon Anahtar Özellik

Anahtar Noktalar:

Vurgu:

Kronik düşük dereceli enflamasyon, huzursuz barsak sendromu ve endometrioziste ortak karakteristiktir.

Amaç:

Dr. Usai grubu IBS ve endometriozisin patofizyolojik mekanizmalarını analize ederek iki klinik olay arasındaki kompleks ilişkiyi gösterdi.

Anahtar noktalar:

  • Kronik düşük dereceli enflamasyon, organların organik ve fonksiyonel değişimiyle ilgili hasar verici süreçte ilerleme ve devamlılığa sebep olmaktadır.
  • IBS ve endometrioziste saptanan düşük dereceli enflamasyon, temelde yatan patolojik durumu desteklemektedir.
  • IBS ve endometrioziste, düşük dereceli enflamasyon ortak anahtar faktörleri paylaşmaktadır.
    • Mast hücrelerinin IBS ve endometrioziste merkezi rolü
      • IBS veya endometriozisi olan hastalar kolon mukozasında veya peritonda artmış mast hücresi sayısına sahiptir.
    • IBS ve endometrioziste nörojenik enflamasyon gelişimi
      • Biriken deliller IBS ve endometrioziste istikrarlı nörojenik enflamasyonun kronik düşük dereceli enflamasyonun devamlılığını desteklediğini göstermektedir.
    • IBS ve endometrioziste disbiyoz etkisi
      • IBS ve endometrioziste mikrobiyota yapısı belirgin biçimde değişmiştir.
    • İntestinal geçirgenliğin IBS ve endometriozisteki rolü
      • Değişen intestinal geçirgenlik, IBS ve ilgili semptomlara katkıda bulunabilmektedir.

Sonuçlar:

  • Toplu veya bireysel şekilde kadın popülasyonunun belirli bir kısmını etkileyen IBS ve endometriozis önemli sonuçlarıyla hastaların hayat kalitesini etkileyen hastalıklardır.
  • İki hastalık da hastalığın devamlılığının temelinde kronik enflamasyon durumunu barındırmaktadır.
  • IBS ve endometriozisteki kronik enflamasyonun meydana gelişinde ve devamlılığında bazı anahtar noktalar bulunmaktadır.

Sınırlamalar:

Endometriozis veya IBS motilite değişimleri için her iki hastalığın karakterize edilmesinde hormonel komponentler ve menstrual reflü gibi diğer patojenik durumların araştırılması önerilmektedir.

Özet:

  • Toplu veya bireysel şekilde kadın populasyonunun belirli kısmını etkileyen IBS ve endometriozis önemli sonuçlarıyla hastaların hayat kalitesini etkileyen hastalıklardır. Birçok çalışma iki hastalık arasındaki epidemiyolojik bağlantıyı ileri sürmektedir. Aralarındaki bağlantının sadece bir epidemiyolojik fenomen olmasından ziyade bu ortak fenomenin meydana gelmesinde patofizyolojik ilişki önemli rol oynamaktadır. Özellikle her iki klinik olay hastalığın devamlılığının temelinde kronik enflamasyon durumunu barındırmaktadır.
  • İtalya Calgari Üniversitesi’nden Dr. Usali grubu mast hücrelerinin aktivasyonu, nöronal enflamasyon, disbiyoz ve bozulmuş intestinal geçirgenlikteki ortak patofizyolojik mekanizmaları analiz ettiler. Amaç IBS ve endometriozisteki patofizyolojik mekanizmaların bulunmalarını araştırmak ve kronik enflamasyonun meydana gelişinde ve devamlılığında, ikisi arasındaki kompleks ilişkiyi göstermekti. Dr. Usai, IBS ve endometrioziste mast hücrelerinin sayısındaki artışı ve nörojenik enflamasyonu gösterdi. Ayrıca mikrobiota yapısında ve intestinal geçirgenlikte her iki hastalıkta da anlamlı değişiklikler saptandı.
  • Sonuç olarak IBS ve endometriozis toplu veya bireysel şekilde kadın populasyonunun belirli bir kısmını etkileyen ve önemli sonuçlarıyla hastaların hayat kalitesini etkileyen bir hastalıktır. Bu hastalıklar hastalığın devamlılığının temelinde kronik enflamasyon durumunu barındırmaktadır. IBS ve endometriozisteki kronik enflamasyonun meydana gelişinde bazı anahtar noktalar bulunmuştur. Endometriozis veya IBS motilite değişimleri için her iki hastalığın karakterize edilmesinde hormonel komponentler ve menstrual reflü gibi diğer patojenik durumların araştırılması önerilmektedir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Stj. Dr. Rümeysa KANTARCI

« First‹ Previous91011121314151617Next ›Last »
Page 13 of 38


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.