• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Türkçe

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
Endometriozis Üzerine Kapsamlı Bir Literatür Derlemesi

Özellikleri

  • Hatalı programlanmış endometrial mezenkimal progenitör/kök hücreler, intrakaviter endometrium (rahim içini döşeyen) ve ekstrauterin (rahim dışındaki) endometriotik dokudaki altta yatan patolojik mekanizmadır.
  • Endometrial ve endometriotik epitel hücreleri, pelvik endometriozis veya yumurtalık kanseri oluşumuyla ilişkili olabilecek KRAS gibi birçok kanser mutasyonunu içerir.

Önemi

  • Endometriozis patofizyolojisi daha iyi anlaşıldığı için, uzun vadeli yumurtlamanın baskılanması gibi önleyici yaklaşımlar gelecekte önemli bir rol oynayabilir.

Burada ne yapıldı?

  • Endometriozis ile ilgili ayrıntılı bir literatür taraması yapılmıştır.

Anahtar noktalar

  • Östrojene bağımlı kronik enflamatuar süreçle karakterize kompleks bir sendrom olan endometriozis, adet kanamasının geriye akımının tekrarı ve dökülen endometrial dokuların hayatta kalmasından kaynaklanır.
  • Endometriotik stromal hücreler, toplu olarak östrojen bağımlı enflamasyona neden olan ve progesteron reseptörünün eksik ekspresyonuna neden olan GATA bağlayıcı faktör-6, steroidojenik faktör-1 ve östrojen reseptörü-beta gibi anahtar transkripsiyon faktörlerinin ekspresyonunu değiştiren spesifik epigenetik anormallikler gösterir.
  • Epigenetik olarak kusurlu stromal hücreler ile epitel hücrelerde mutasyona uğramış genler arasındaki etkileşimlerin endometriozis patogenezine nasıl katkıda bulunduğu bilinmemektedir.
  • Biyolojik süreçler endometriotik stromal ve epitel hücreleri ile ilgilidir. Bu süreçler apoptoz, kusurlu farklılaşma, iltihaplanma, proliferasyon, anjiyojenez, dokunun yeniden şekillenmesidir.
  • Endometriozis ile ilişkili pelvik ağrının yönetimi, yumurtlamanın baskılanmasını ve östrojen üretimini, siklooksijenaz inhibitörlerini ve pelvik lezyonların cerrahi olarak çıkarılmasını kapsar.

Özet

Bulun ve arkadaşları bu çalışmada endometriozisin temel biyolojik süreçlerinin yanı sıra tanım, olağandışı tıbbi özellikler, klinik olarak faydalı araştırma bulguları, prevalans ve dağılım, histopatoloji ve endometriozis mekanizmalarına da değinmektedir. Ek olarak, endometriozisin klinik yönetiminde, endometriozis ile ilişkili kısırlığın tedavisinde ve indüklenmiş pluripotent kök hücreler dahil olmak üzere ileri veya gelecekteki hücre bazlı tedavilerde yeniliklere değinilmiştir. Bu ayrıntılı inceleme makalesi yakın zamanda “Endocrine Reviews” adlı dergide yayınlanmıştır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN

Klinik Haberler
Endometriozis Heterojenitesi

Özet

Bilim camiası endometriozisin genetik, klinik ve biyokimyasal açıdan ne kadar komplike olduğunu fark ettikçe veriye bağlı tedavi analizleri istatistiksel açıdan o derece komplike bir hal almaktadır.

Yakın zamanda endometriozis makroskopik açıdan heterojen bir hastalık olarak belirlenmiş olmakla beraber birçok farklı klinik semptom ile de kendini göstermektedir. Örnek olarak, bazı derin endometriozis lezyonlarında kanserle ilişkili mutasyonlar izlenmiştir. Genelde çoğu endometriozis lezyonunu östrojen etkisiyle büyürken bazı olgularda endometriozis menopozdan yıllar sonra ortaya çıkmaktadır.

‘Facts, Views & Vision in Obstetrics Gynaecology and Reproductive Health’ adl dergide yayınlanan Koninckx ve ark. tarafından yapılan bu çalışmada endometriozis gelişimi nesiller arası aktarılan büyük genetik ve epigenetik olaylara veya hücre bölünmesi sırasında oluşan hasarlara, oksidatif strese veya radyasyona bağlanmaktadır. Bu sebeple endometriozisin nedeni ve oluşumu aktif araştırma konusudur.

İşleri daha da zorlaştıran bir konu da medikal tedavi alan hastaların hepsinde ağrının azalması veya hastalığın ilerlemesinin önlenmesinde anlamlı sonuçlar elde edilememesidir. Bu sebeplerden ötürü yazarlar değişik popülasyonların endometriozis açısından yakından değerlendirilmesini endometriozisin klinik veya biyokimyasal verileri açısından kullanışlı olacağını belirtmektedirler.

Araştırmacılar, ‘benzer görünümlü endometriozis lezyonlarının klinik, enflamatuar, immünolojik, biyokimyasal, histokimyasal ve genetik-epigenetik heterojenitesi araştırma, tanı ve tedavi açısından zorluk oluşturmaktadır; yayınlarda endometriozis heterojenitesi ortalama, standart sapma ve p değerleri ve Bayezyan istatistiği yerine verilerin tek tek ve zaman içerisindeki değişimlerinin Scatchard plotları ile değerlendirilmesinin heterojen popülasyonlara daha uygun olduğu’ şeklinde bir sonuca varmışlardır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Fitnat TOPBAŞ

Klinik Haberler
Klinikte Derin Endometriozis Teşhis ve Tanısı

Endometriozis teşhis ve tanısında hangi yöntemler kullanılmaktadır?

ÖZET

Bu derlemenin amacı derin infiltran endometriozis (DİE) tanısında transvajinal ultrasonografi (TVS) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi görüntüleme yöntemlerinin katkılarını değerlendirmektir. Endometriozis üreme çağındaki kadınların %10’unda görülen endometriyal dokunun rahmin dışında bulunmasından kaynaklanan bir hastalıktır. Hastalığın lokalizasyonu ve ağırlığına bağlı olarak belirtiler değişkenlik göstermektedir. İnfertiliteye (üreme problemleri) neden olabilmektedir. Endometriozisle ilişkili belirtileri olan hastalarda (dismenore (ağrılı adet dönemi), disparoni (ağrılı cinsel ilişki), dizüri (ağrılı işeme), diskezi (ağrılı dışkılama) ve kronik kasık ağrısı) fiziksel muayene bulgularının varlığından bağımsız TVS veya MRG gibi görüntüleme yöntemleri tedavi planlamasında kullanılmaktadır. Yazarın deneyimine göre endometrioziste fiziksel muayene bulguları tanı için yeterli olmayabilir. Günümüzde DİE tanısında altın standart cerrahi laparoskopi (kapalı operasyon) ve lezyonların histolojik değerlendirilmesidir.

TVS ile DİE’nin lokalizasyonu ve de lezyonların yaygınlığı peritonun, overlerin (yumurtalıkların) ve hidronefroz (genişleme) açısından böbreklerin (özellikle dizüri tarifleyen hastalarda) izlenmesiyle hızlı bir şekilde değerlendirilebilir. TVS ile endometriozisin değerlendirilmesinde değişik teknikler mevcuttur. Mesela sonovajinografi (SVG) yönteminde vajina çevresindeki lezyonların optimal izlenmesi için TVS ile birlikte vajen içerisine jel veya salin solüsyon uygulanmaktadır. Yakın zamanda SVG’nin tek başına TVS’ye göre sensitivite ve spesifisitesinin daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Posterior pelvisin değerlendirilmesinde hem TVS’nin hem de rektoskopik sonografinin (RES) rektovajinal septum lezyonlarının ekarte edilmesinde sınırlı görüntü sağladıkları tespit edilmiştir. Fakat, her iki yöntemin de (TVS ve RES) rektosigmoid endometriozis tanısında yeterli olduğu belirtilmiştir.

MRG, genellikle TVS’de endometriozis lezyonlarının varlığından şüphelenildiği zaman veya bazen de preoperatif olarak yapılmaktadır. DİE T1 veya T2 ağırlıklı MR görüntülerinde hipointens alanlar veya hiperintens fokuslar olarak izlenen doku implantlarının varlığı ile tanımlanır. Uterosakral ligamentler MRG ile TVS ve RES’e göre daha iyi değerlendirilebilmektedir. Mesane (idrar kesesi) gibi ön organların değerlendirilmesinde de MRG yararlı bir yöntemdir.

Gelecekte şüpheli endometriozis lezyonlarının histolojik değerlendirilmesinin de eklenmesiyle endometriozis lezyonlarının klinik tanı ve yönetiminde değişiklikler olacaktır. Görüntüleme yöntemleri, laparoskopik ve histolojik değerlendirmeyle eşdeğer seviyeye getirilebilmek için geliştirilmektedir.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Dr. Fitnat Topbaş

Klinik Haberler
Rektal/Rektosigmoid Derin Endometrioziste “Kayma Bulgusu” ve/veya Barsakların Doğrudan Görüntülenmesinin Tanı Koydurucu Değeri

Derin endometriozis; rektum/rektosigmoid kolon, uterosakral ligament, rektovajinal septum, vajina ve/veya mesanede 5 mm ve üzeri endometriyal subperitoneal implantların bulunması durumudur. Ameliyat öncesi taramada en sık kullanılan görüntüleme metodları transvajinal ultrason (TVS) ve manyetik rezonans görüntüleme (MR)’dir.

Transvajinal ultrason ile görülen “kayma işareti” daha önceki yayınlarda tanımlanmış ve endometriozisten şüphelenilen kadınlarda Douglas poşunun oblitere olmasının (kapanmasının) öngörüsünde kullanılmıştır. Nodül varlığını belirlemek için transvajinal ultrason ile barsakların doğrudan görüntülenmesi ise bir diğer yöntemdir.

Avustralya ve Birleşik Krallık’tan bir grup bilim insanı olan Reid ve arkadaşları “Acta Obstetricia et Gynecologica Scandinavica” adlı dergide “Rektal/rektosigmoid derin endometriozisi belirlemede en iyi ultrasonografik görüntüleme metodu: Transvajinal ultrason kullanılarak bakılan “kayma işareti”, doğrudan görüntüleme veya ikisi birden?” başlıklı bir makale yayınlamışlardır. Yazarlar, rektal/rektosigmoid endometriozisin ameliyat öncesi değerlendirilmesinde en doğru görüntüleme metodunu (transvajinal ultrason kullanılarak “kayma işareti” veya barsakların doğrudan görüntülenmesi veya iki tekniğin kombine edilmesi) araştırmışlardır.

Kriterlere uyan 410 kadın çalışmaya dahil edilmiş ve laparoskopik müdahaleden (kapalı operasyon) önce tüm hastalardan detaylı hikayeleri alınmış, fizik muayene ve transvajinal ultrason görüntüleme yapılmıştır. Uterus (rahim) ve överler (yumurtalıklar) pozisyonuna, boyutuna, hareket edebilirliğine ve patolojik bulgularına göre değerlendirilmiştir. Douglas poşu ise gerçek zamanlı ultrasonda tespit edilen “kayma işareti”ne göre değerlendirilmiştir. Barsak endometriozisinin kesin tanısı, çıkarılan en az bir rektal/rektosigmoid nodülün histopatolojik incelenmesi veya rektal/rektosigmoid subperitoneal nodülün görüntülenmesi ya da palpe edilmesi veya Douglas poşunun tamamen kapandığının görülmesi ile konmuştur. 376 kadına (%91) planlandığı gibi transvajinal ultrason ile tam bir değerlendirme ve laparoskopik cerrahi yapılmıştır.

Bu çalışmanın sonuçlarına göre, rektal/rektosigmoid derin endometriozisin cerrahi öncesi değerlendirilmesinde spesifisitesi (özgüllük) ve pozitif prediktif (öngörü) değeri en yüksek olan metodun kayma işaretinin izlenmemesi ile beraber rektal/rektosigmoid nodüllerin doğrudan görüntülenmesi olan kombine teknik olduğu sonucuna varılmıştır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Hümeyra ÖZKAYA

Klinik Haberler
Transvajinal Ultrason ile “Rektosigmoid Endometriozis” Tanısında Barsak Hazırlığı Gerekli mi?

Barsak hazırlığı, rektosigmoid endometrioziste transvajinal ultrasonun tanısal doğruluğunu arttırmıyor.

Rektosigmoid endometriozis derin endometriozisin ciddi bir şeklidir. Rektosigmoid endometriozisli kadınlar, kabızlık, ishal, barsak krampları, karın şişkinliği, eksik boşaltma hissi, adet döneminde mukuslu ve kanlı pasaj dışkılama gibi çeşitli barsak şikayetleri yaşarlar.

Transvajinal ultrason (TVUSG), rektosigmoid endometriozisin saptanması için ilk basamak tanı yöntemidir. İnvazif olmayan bu yöntem, rektal endoskopik sonografi, manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi diğer yöntemlere göre daha kolay tolere edilebilir. Bazı klinisyenler rektosigmoid endometriozis tanısında performansı artırmak için TVUSG’den önce barsak hazırlığını tercih ederler.

İtalya’dan bir grup bilimadamı olan Ferrero ve arkadaşları, Obstetri ve Jinekolojide Ultrason dergisinde “Rektosigmoid endometriozis tanısında barsak hazırlığı olanlarda ve olmayanlarda transvaginal ultrasonografi: prospektif çalışma” başlıklı bir çalışma yayınladı. Yazarlar, rektosigmoid endometriozis tanısında TVUSG’den önce barsak hazırlığının yararının olup olmadığını araştırdılar.

Ağrı belirtileri ve/veya endometriozis şüphesi nedeniyle üçüncül merkeze başvuran 262 hasta prospektif çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalar ilk muayenede barsak hazırlığı olmadan endometriozis ultrasonografik tanısında deneyimli bir jinekolog tarafından yapılan TVSUSG ile değerlendirildi. Daha sonra hastalar ilk muayeneden 1 hafta ila 3 ay sonra barsak hazırlığı yapılarak başka bir deneyimli jinekolog tarafından yapılan TVUSG için ikinci bir muayeneye çağrıldı. Her ikisinin de hastanın vajinal muayenelerinde barsak hazırlığı konusunda fikirleri yoktu ve sadece klinik öykülerinden haberdar edilmişlerdi. Rektosigmoid bölgede bulunan tüm görünür endometriotik lezyonlar, laparoskopik cerrahi sırasında aşağıdaki tekniklerden biri ile kesilmiştir: traşlama, disk şeklinde veya segmental rezeksiyon.

Kesin tanı, laparoskopik cerrahi ile eksize edilen örneklerin histopatolojik incelemesi ile konuldu. Rektosigmoid endometriozis tanısında, barsak hazırlığı olan veya olmayanlarda yapılan TVUSG’nin tanısal doğruluk açısından anlamlı bir fark oluşturmadığını buldular.

Yazarlar, rektosigmoid endometriozis şüphesi olan kadınların barsak hazırlığı yapılmadan TVUSG ile değerlendirilebileceğini vurguladılar. “Barsak hazırlığı rektosigmoid endometriozis tanısında ek yarar sağlamaz” diye ekleme yaptılar.

Çalışmanın Kısıtlılıkları

Çalışma, yüksek oranda rektosigmoid endometriozis olan bir toplulukta gerçekleştirildi. Hastayı deneyimli sonograflar değerlendirdi, barsak hazırlığı daha az deneyimli ellerde TVUGS’nin tanısal performansını değiştirebilir. Cerrahlar, hastaların ultrasonografik bulguları hakkında fikir sahibiydi. Tüm kadınlar hormonal tedavi seçeneklerine dirençliydi. Bu nedenle, cerrahi tedavi gerektirmeyen hastalara çalışma sonuçları uygulanamaz.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Ayşegül Mut

Klinik Haberler
Ekstragenital Endometriozis ve Ultrason

Kontrastlı ultrason (K-US), intestinal (bağırsak) endometriozisin erken teşhisinde yardımcı olan etkili, girişimsel olmayan bir görüntüleme tekniğidir. Radyasyona maruz bırakmaz.

Özet

            Literatürde endometriozis değerlendirilmesinde K-US kullanımı hakkında az sayıda rapor vardır.

            Ekstragenital endometriozis nadirdir (endometriozisli kadınların %8-12’si) ve en sık gastrointestinal (sindirim) ve idrar yolu olmak üzere tüm organları tutabilir.

Gastrointestinal sistemde en sık tutulan bölge rektosigmoid bileşkedir, bunu ileum ve apendiks takip eder. Kabızlık, gastrointestinal kanama, bulantı, kusma, kramp benzeri karın ağrısı, diyare ve pelvik ağrı gibi çeşitli belirtiler ile başvuran hastalarda, bağırsak endometriozisi düşünülmelidir. Bağırsak endometriozisli hastaların çoğunluğu laparoskopi veya laparotomi ile teşhis edilir.

Dong ve arkadaşları, histopatolojik olarak kanıtlanmış 3 ekstragenital (sigmoid kolon, pankreas, mesane arka duvarı) endometriozis vakasını bildirdiler ve ilgili literatürü gözden geçirdiler. Makaleleri ‘Ultrasonografi Dergisi’nde yayınlandı .

            Bağırsak endometriozisli hastada, K-US ve kontrastlı renkli doppler ultrasonografi arteryel ve venöz fazlarda hızlı ve heterojen bir şekilde gelişen bir lezyon gösterdi. Endorektal endoskopik ultrasonda kitlenin transmural bir uzantısı görüldü. Manyetik rezonans görüntüleme ile farklı bir bulgu eklenmedi.

            Pankreatik endometriozis vakasında, ultrason ve bilgisayarlı tomografi karnın solunda pankreas kuyruğu ile iştirakli kalın duvarlı multipl birleşik kistik lezyonlar saptandı. Pankreas parenkimi veya pankreas kanalında ne ultrasonda ne de bilgisayarlı tomografide başka anormallik görüldü.

            Mesane endometriozisli üçüncü hastada, ultrasonla tespit edilen mesane arka duvarında kas tabakasını infiltre eden hipoekoik lezyon izlendi. Manyetik rezonans görüntülemede, ektopik endometrial bezleri temsil eden, lezyonlar arası karakteristik 1-4 mm yüksek sinyal yoğunluğu olan hipointense nodüler lezyon saptandı.

            Halen, cerrahi öncesi değerlendirmede hangi görüntüleme tekniğinin en uygun yöntem olduğuna dair tartışmalar devam etmektedir. Endometriozis ayırıcı tanısında malign hastalıklar da bulunduğundan, tanıda yalnızca görüntüleme kullanılmamalıdır.

            Klinik şüphe, uygun görüntüleme ve histopatolojik inceleme için biyopsi ile daha yüksek mortaliteli geniş ameliyatlar önlenebilir. K-US, bağırsak endometriozisin erken teşhisini destekler.

 Çalışmanın Kısıtlılıkları:

  • K-US ile incelenen ekstragenital endometriozis olgu sayısının azlığıdır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Ayşegül Mut

Klinik Haberler
Kolona (Kalın Bağırsak) Yerleşmiş Endometrioziste Cerrahi Tedavi

Bu çalışmada, geçmişte cerrahi tedavi almış derin infiltre (derine yerleşmiş) endometriozisli 8 hastanın tedavisinde yapılan kolonik segmental rezeksiyon (kalın barsağın lezyonlu bölümünün çıkartılması) ve lokal eksizyon (sadece lezyonların bölgesel olarak çıkarılması) uygulamalarının sonuçları ve bunların hayat kalitesi üzerine etkileri Anne Arundel Medical Center adlı merkezde karşılaştırılmıştır. 

8 hastaya da cerrahi öncesi tanı amaçlı karın ve pelvik MR (manyetik rezonans görüntüleme) ve BT (bilgisayarlı tomografi) görüntülemesi yapılmıştır. Cerrahi öncesi kolonoskopi (kalın barsağın kamera yardımı ile görüntülenmesi) sadece ciddi sindirim sistemi şikayetleri olan hastalara yapılmıştır. Ancak hastaya kolonik segmental rezeksiyon mu yoksa lokal eksizyon mu yapılacağının son kararı cerrahi başlangıcında yapılan tanı amaçlı laporoskopide (kapalı ameliyatta) yakın gözlem sonucu elde edilmiştir. Ciddi anlamda barsak invazyonu (barsak tutulumu) olan hastalarda lezyonla birlikte barsak bölümünün de çıkarılması tercih edilirken diğer hastalarda sadece lezyonun çıkarılıp geride kalan barsak duvarının tamiri yoluna gidilmiştir. Cerrahi tedavi sonuçları analiz edilmiştir ve tedavinin hastanın hayat kalitesi üzerindeki etkisinin fiziksel ve duygusal durum, ağrı azalması ve hastanın enerjisinin yerine gelmesi, semptomların gerilemesi  yönlerinden incelenmesi cerrahi sonrası yapılan anketlerle ortaya konmuştur.

Sonuçlarda, lokal eksizyon yapılan hastalarda, segmental barsak çıkarılması yapılan hastalara göre operasyon süresinin daha kısa olduğu, daha az kan kaybı, daha az hastanede kalış süresi olduğu gözlenmiştir. Cerrahi sonrası ortalama hasta takibi süresi lokal eksizyonlarda 18 gün iken hasarlı barsak kısımları çıkarılan hastalarda bu süre 151 gündür. Barsak çıkarımı yapılan hastalarda sürenin bu kadar uzun olması hastalığın yaygınlığın fazla olmasına ve böylelikle gözetim süresinin artmasına bağlıdır. 1 yıl sonra 4 hastayla yapılan görüşmelerde cerrahi tedavinin hastalığın belirtilerini önemli ölçüde azalttığı görülmüştür.

Bu çalışmayı takiben Annapolis, Maryland’de bulunan Anne Arundel Medical Center adlı merkezde kolona yerleşmiş endometriozisi bulunan hastalara cerrahi öncesi kolonoskopi yapılması protokolü getirilmiştir.

Çalışma kolonik endometrioziste yapılması gereken cerrahi çalışmalara ışık tutsa da 8 hasta üzerinde yapılan incelemeler sağlam sonuçlar elde etmek için henüz yeterli değildir. özellikle buradaki yaklaşım cerrahi öncesi (pre-operatif) çalışmaların zenginleştirilmesi ve cerrahi sırasında yapılan tanı çalışmalarının (intraoperatif) hastaya uygun cerrahi tekniğin belirlenmesinde önemini vurgulamaktadır.

Sonuç olarak, ileriye dönük ve geniş hasta kitlesini kapsayan, barsak rezeksiyonunu gerektiren koşulları net bir şekilde ortaya koyan çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Damla MERGEN

Klinik Haberler
Derin İnfiltratif Endometriozis (DIE) İle İnfertilite İlişkisi

Derin infiltratif endometriozis (DIE) ile infertilite arasındaki ilişki net bilinmemektedir. Ayrıca gebe kalmadan önce endometriozisli hastaların ameliyat olmasının yararı henüz bilinmemetedir. Endometriozisin infertilite üzerine olumsuz etkileri olduğu düşünülmektedir. Aile kurmak isteyenen endometriozisli hastalara ameliyat olmanın yüksek derecede faydası dokunabilir.

Carneiro, Costa ve Avila yakın bir zamanda Reproduction isimli bir bilimsel dergide “ Tüp Bebek öncesi DIE’li Hastalar Ameliyat Edilmeli Midir Edilmemeli Midir” isimli bir makale yayınlamışlardır. Araştırmacılar en son çalışmaları kullanarak infertilite ve DIE arasındaki ilişkiyi, ameliyat kararının doğurganlık, tüp bebek tedavisi ve endometriozisli hastaların gebeliği üzerindeki etkisini anlamayı hedeflemişlerdir.

Yazarlar DIE’li hastalarda ameliyat olmanın kısırlık ve tüp bebek üzerine etkisini anlamak amacıyla birçok çalışma incelemişlerdir. Bu çalışmaları incelerken üç soru üzerinde durmuşlardır: İnfertilite şikayeti olan hastalarda DIE tanısı nasıl konulmalıdır? Hastanın gebe kalmasını DIE nasıl etkileyebilir? DIE’li hastalarda tüp bebek tedavisi öncesi ameliyat olmanın faydaları nelerdir?

Makalenin ilk kısmında infertilite sorunları olan hastaların doğru bir şekilde ve doğru bir zamanda DIE tanısı alması üzerine yoğunlaşmışlardır.Carneiro ve arkadaşları DIE’nin karışık doğası nedeniyle hekimleri dikkatli olmaya ve ayrıntılı bir anamnez almaya davet etmişlerdir. Ayrıca DIE’nin birçok farklı şekillerde kendini gösterebildiğine ve bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerektiğine karar vermişlerdir.İnfertilite sorunu olan DIE’li hastalarda ameliyatın yararlı olup olmadığına karar vermek oldukça güçtür. Belirtildiği gibi, DIE’li her hastanın infertilite tedavisi yada tüp bebek tedavi sonuçlarını iyileştirmesi amacıyla ameliyat olması önerilmemektedir. Ameliyat kararı hasta bazlı verilmelidir ve multidisipliner bir endometriozis ekibi tarafından verilmelidir.

Araştırmaya göre infertilite hastalarında DIE tanısı koymak için hekimlerin hastanın ayrıntılı olarak tıbbi geçmişini sorgulamaları gerekmektedir. İncelenen çalışmalarda, DIE ve infertilite arasında zayıf ve karmaşık bir ilişki olduğu gözlenmiştir ancak infertilite kaynaklı DIE’nin hormonal disfonksiyon ve immünolojik faktörlerden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. DIE’nin karmaşık yapısı nedeniyle ameliyat sonrası infertiliteye etkisi henüz bilinmemektedir. Ayrıca bu konuda yeterince araştırma ve kaynak bulunmamaktadır. Tüp bebek düşünen DIE’li hastalara ameliyat önerilmesi hakkında bir fikir birliği bulunmamaktadır. Kısırlık ile ilgili sorunları olan DIE’li hastalar multidispliner deneyimli bir endometriozis ekibine başvurmalılardır. Ekibin kurgulayacağı planda ameliyat kararı olmayabilir.

Makalenin kısıtlamaları ise bu konu hakkında yeterince bilgi bulunmamasıdır. Ayrıca endometriozis, kısırılık, tüp bebek ve ameliyat gibi bir çok konudaki ilişkiler ele alınmaya çalışılmıştır.

Kaynak Site: https://www.endonews.com/deep-infiltrating-endometriosis-surgery-and-fertility
Çeviren: Dr. Göknur Topçu

Klinik Haberler
Tekiz Gebeliği Olan Derin Infiltratif Endometriozis Hastalarında Total Eksizyon Sonrası Vajinal Doğum Oranı Aynı Kalmaktadır

ÖZET

İsviçre Bern Üniversitesi’nden Nirgianakanis ve ark. tarafından Fertility Sterility isimli dergide yakın zamanda yayınlanmış bu çalışma planlanmış eşleştirilmiş bir olgu kontrol çalışmasıdır. Yazarlara göre bu yayın bu konu hakkında yapılan ilk çalışmadır; çünkü daha önceden yapılmış derin infiltratif endometrioziste (DIE) laparoskopik (kapalı) cerrahi sonrası gebelik sonuçlarıyla ilgili çalışmalarda hatalar bulunmaktadır.

Gebelik sonuçları ve doğum riskleri endometriozis hastası olmayan kadınların sonuçlarıyla karşılaştırılmış. Sonuçlar yapılan barsak cerrahisinin şekli, endometriozis evresi, eğer yapılmışsa barsak anastomozunun seviyesi, posterior vajinal forniksin parsiyel rezeksiyonu, endometriozisten etkilenen yapılar, eşzamanlı yapılan mesane duvar rezeksiyonu gibi faktörler göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir.

Laparoskopik cerrahi ile total eksizyon (çıkarılma) yapılan DIE hastaları endometriozis hastası olmayan grup ile karşılaştırıldıklarında plasenta previa (aşağı yerleşimli plasenta), gestasyonel hipertansiyon (gebelikte tanı konulan hipertansiyon) ve intrauterin gelişme geriliği (IUGG) açısından daha yüksek risk altında oldukları gösterilmiş. Başka bir değişle endometriozisli kadınlarda sıkça rastlanan plasenta previa riskini DIE’nin total posterior eksizyonu azaltmamıştır.

Hasta grubunda sezaryen endikasyonu plasenta previa olup olmamasına, barsak rezeksiyonunun seviyesine, endometriozis sebebiyle intraabdominal kanamanın olup olmamasına, geçirilmiş sezaryen öyküsüne ve başka plasental anomalilerin olup olmamasına bağlı olarak verilmiştir. Çoğul gebelikler çalışmaya dahil edilmemiştir. Fakat kontrol grubu ve hasta grubu karşılaştırıldığında vajinal doğum oranı hemen hemen aynı olarak izlenmekte olup sonuçlar istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (%41,9 hasta grubunda ve %56,5 kontrol grubunda).

Diğer taraftan hasta grubunda postpartum kan kaybı istatiksel olarak anlamlı olmasa da kontrol grubuna göre daha fazla izlenmiştir. Klinisyenler, posterior DIE öyküsü olan endometriozis hastaları gebelik takiplerinde plasenta previa, IUGG, yüksek tansiyon ve preeklampsi açısından risk daha yüksek olduğu için dikkat etmelidirler.

Yazarlar, ‘geçirilmiş DIE cerrahisi olan ve tekiz gebeliği olan hastalarda cerrahi öyküsünden bağımsız olarak sezaryen veya vajinal doğum kararı alınabilir,’ şeklinde bir sonuca varmışlardır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Fitnat TOPBAŞ

Klinik Haberler
Over Endometrioması ve Derin İnfiltratif Endometriozisin Yardımla Üreme Tekniklerinin Sonuçları Üzerine Etkisi

Önemli noktalar

Derin infiltratif endometriozis, overyan endometrioma (çikolata kisti) ve hormonal anormalliklerin varlığı, “Journal of Gynaecology” isimli dergide yayınlanan son sonuçlara dayanarak yardımcı üreme teknikleri sonuçları üzerinde farklı etkilere sahiptir.

Önem

Farklı endometriozis tiplerinin yardımcı üreme tekniklerini nasıl etkilediğini anlamak, IVF (in vitro fertilizasyon) veya ICSI (intra sitoplazmik sperm enjeksiyonu)/embriyo transfer döngülerinin başarı oranı konusunda danışmanlık yapmaya ve hamile kalmak isteyen endometriozisli kadınlar için doğurganlık oranlarını optimize etmek için tıbbi ve cerrahi tedavilere rehberlik edecektir.

Ne yapıldı?

Bu olgu kontrol çalışması, endometriozis ve overyan endometrioma varlığının serum AMH düzeyleri üzerindeki etkilerini değerlendirmek ve overyan endometrioması olan hastalarda terapötik cerrahi sonrası IVF/ICSI sonuçlarını karşılaştırmak için tasarlanmıştır.

Sonuçlar

Overyan endometrioma ile birliktelik gösteren veya gösteremeyen derin infiltratif endometriozis varlığı, AMH, AFC (antral folikül sayısı)ve OSI (overyan duyarlılık indeksi)’de anlamlı bir azalma ile ilişkili bulunmuştur.

Overyan endometrioma veya derin infiltratif endometriozis ve ikisinin birlikte bulunma durumu olan hastalarda alınan oosit sayısı kontrol grubununkinden daha düşüktü. İki hastalığın birlikte varlığında hastalar, kontrol grubuna göre over stimulasyonu için daha fazla FSH dozuna ihtiyaç duydular (p<001). Tek başına bir overde endometrioma varlığının klinik gebelik ve canlı doğum oranları üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Ancak, derin infiltratif endometriozis varlığı her ikisini de olumsuz etkiler.

Kısıtlamalar

Kontrol grubu asemptomatik endometriozis için taranmamış ve şiddetli erkek faktörü infertilitesi tanımlanmamıştır.

ÖZET

Önceki çalışmalarda overyan endometriomanın over rezervi üzerindeki etkileri değerlendirilmiş olup yardımlı üreme teknikleri sonuçları üzerine olan etkisi tartışmalıdır.

Yardımlı üreme teknikleri, bir kadının kendi hormonlarının, doğurganlığı sağlamak için kontrollü ve zamanlı bir klinik ortamda kullanıldığı bir yöntemdir. Anti-Müllerian hormonu (AMH), bir kadının in vitro fertilizasyon (IVF) tedavisi için yumurtalık stimülasyonuna ne kadar iyi yanıt verebileceğini ve IVF sırasında hangi hormonlarının kullanılması gerektiğini tahmin etmek için rutin olarak kullanılan bir hormondur. Önceki çalışmalarda, yumurtalık endometriozisi varlığının kontrollü yumurtalık uyarımı üzerindeki etkisi nedeniyle yardımcı üreme teknikleri sonuçlarını azalttığı gösterilmiştir.

Üreme Biyomedikal Araştırma Merkezi’nden (Tahran/İran) Ashrafi ve arkadaşları tarafından yayınlanan bu vaka kontrol çalışması endometriozisin terapötik cerrahi sonrası IVF sonuçları üzerine etkilerini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Endometriozis ile uyumlu semptomları olan 40 yaşın altındaki 152 infertil kadından oluşan ve “erkek faktör infertilitesi” nedeniyle infertil olduğu düşünülen 131 kadın kontrol grubunu kullanmışlardır. Endometriozis varlığı cerrahi tespit ve histolojik doğrulamaya dayanıyordu. Serum anti-mullerian hormon (AMH) düzeyleri ve IVF/Intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) kullanılarak, sonuçları endometriozis (ASRM sınıflandırması) ve overyan endometrioma varlığı açısından karşılaştırıldı.

Çalışmanın sonuçları, endometriozis şiddetinin yumurtalık rezervini ve kontrollü over uyarılması sonuçlarını etkileyebileceğini buldu. Bununla birlikte, tek başına derin infiltratif endometriozis varlığının ve over endometrioması ile kombinasyonun, endometriozis hastalarında azalmış canlı doğum oranı ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Ek olarak, sadece over endometrioması varlığı gebelik sonuçları üzerinde etkili değildir. Bu nedenle, herbir kadın endometriozis hastalığının kapsamı, yeri ve karakteri açısından tetkiki uygun ön tedavi danışmanlığı için gerçekleştirilmelidir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Tuğba Buket ÇALIŞKAN

« First‹ Previous141516171819202122Next ›Last »
Page 18 of 38


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.