• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Türkçe

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
Görmezden Gelmemeniz Gereken 5 Endometriozis Belirtisi

İşte size bir kadın olarak tıbbi tedavi arayışıyla ilgili can sıkıcı gerçekler: koşullara sıklıkla tanı koyulmamakta ve hastaların endişeleri çoğu zaman giderilmemekte. Endometriozis ile ilgili durum da böyledir fakat deneyimleyenlerin hepsi kadın değildir. Guardian; rahmi olan her 10 kişiden 1’inin üreme çağına ulaştığında bu bozukluğu geliştirdiğini, buna rağmen hastaların genellikle ihtiyaç duydukları tedaviyi alamadığını bildirdi. Aşağıda listelenen endometriozis belirtilerinden herhangi birini fark ettiniz mi? Bir jinekolog ile görüşmekten ve endişelerinizi ifade etmekten çekinmeyin.

  1. Adet dönemleriniz ağrılı ve yoğun mu geçiyor?

Mayo klinik tarafından listelenen iki semptom olan ağrı ve yoğun akıntı anlaşılmayacak kadar zorlayıcıdır, sonuçta kötü bir adet dönemi mi yoksa endometriozis mi nasıl anlayabilirsiniz? NHS (ulusal sağlık hizmeti) ağrı “normal aktivitelerinizi kısıtlıyor” ise bir doktora görünmenizi önerirken; Endometriozis İngiltere’den Emma Cox Cosmopolitan’a, ay boyunca ağrının da kırmızı bir bayrak olduğunu söyledi. Cox “Endometriozis skar dokusuna yol açabilir ya da organları, sinirleri etkileyebilir bunun sonucunda çok sıradan bir ağrıya yol açabilir.” diyor. Bununla birlikte ağrınızın çok hafif olmasının herhangi bir teşhisi engellediğini sanmayın. Mayo klinik şöyle açıklıyor: “ Hafif endometriozisi olan bazı kadınlarda çok şiddetli ağrı görülürken, ileri endometriozisli olanlarda çok az veya hiç ağrı olmayabilir.”

  1. Adet dönemlerinizde başka belirtileriniz oluyor mu?

Mayo kliniğine göre bunlar: “yorgunluk, ishal, kabızlık, şişkinlik ve bulantı” bunun dışında tuvaletinizi yaparken ağrı ve rahatsızlık hissi de duyuyor olabilirsiniz. Yine, bunlar genellikle mensturasyonla ilişkili durumlardır ancak özellikle diğer endometriozis semptomlarını yaşıyorsanız jinekoloğunuzun da normal olduğundan emin olduğunu görmeye değer.

  1. Vücudunuzun başka bölgelerinde de ağrı hissediyor musunuz?

NHS, genellikle adet dönemlerinde kötüleşen “ alt karın bölgesi veya sırtınızda ağrı”hissediyorsanız bunun endometriozis belirtisi olabileceğini söylüyor. Fakat Emma Cox Cosmopolitan’da şöyle açıklıyor: “Bu bozukluk sadece pelvik alanla sınırlı değil ve karaciğer, akciğer hatta beyinde bile bulunabiliyor. Bu da demektir ki ağrı farklı bölgelerde meydana gelebilir ve her hasta için farklı olacaktır.”

  1. Cinsel ilişki acı verici olabilir

Medical News Today’e göre ağrılı cinsel ilişki veya disparoni endometriozisin yaygın bir belirtisidir. Sitede “Cinsel ilişkiyle ilgili penetrasyon ve diğer hareketler, özellikle vajina ya da rahim arkasında büyümüşse endometrial dokuyu çekebilir ve gerebilir.”diye açıklanıyor. Eğer endişeye kapıldıysanız doktorunuza görünün ve umutsuzluğa kapılmayın çünkü endometriozis ağrılı cinselliği gerektirmez. Healthline, pozisyonu değiştirmek, yağ kullanmak ve ayın belli zamanlarında sevişmek de dahil olmak üzere cinselliği daha rahat hale getirmek için çeşitli ayarlamalar önermektedir.

  1. Gebe kalmak için mücadele mi veriyorsunuz?

“Gebe kalmakta zorlanmak” da endometriozisin NHS listesinde yer alan bir belirtisidir hatta Mayo kliniğe göre çoğu kadın durumunu bu şekilde keşfeder. Endometriozis teşhisi aldıktan sonra çocuk sahibi olmak imkansız değildir; NHS, “endometriozis dokusunu çıkarmak için cerrahi, hamile kalma şansınızı artırmanıza yardımcı olabilir.” diyor. Hamile kalmakla ilgili sıkıntı yaşıyorsanız bunu jinekoloğunuzla paylaşın.

Endometriozisiniz olduğundan mı şüpheleniyorsunuz? Doktorunuzdan randevu almaktan çekinmeyin. Ağrılı ve üzücü bir durum olsa da, NHS, ağrı kesiciler ve doğum kontrol haplarından ameliyata kadar semptomları hafifletmek için birçok potansiyel tedavi listelemektedir. 

Bu sessizce katlanacağınız bir şey değil, bunun yerine daha iyi olmaya ve jinekoloğunuzla konuşmaya yönelik ilk adımı atın.

Kaynak Site: bustle.com
Çeviren: Dr. Tuğba Buket ÇALIŞKAN


Klinik Haberler
Klinik Endometriozis Tanısı İçin Önerilen Algoritma

Anahtar Noktalar

  • Endometriozis yalnızca cerrahi sonrası lezyonların histopatolojk incelenmesi ile kesin tanı almaktadır.
  • Tanımı için spesifik patognomonik klinik özellikler veya biyolojik belirteçler olmamasına rağmen uygun algoritma ile erken klinik tanı ve erken tedavi mümkün olabilmektedir.

Önemi:

  • Endometriozis kronik sistemik enflamatuar heterojen bir hastalıktır ve hastalığın ilerlemesinin engellenmesi, infertilite (kısırlık) ve pelvik ağrı gibi semptomlarının azaltılması için tedavisinin mümkün olan en erken evrede başlatılması gereklidir.

Ne yapıldı?

  • Med-line veri tabanı tanı gecikmesini engellemek amaçlı uygun bir klinik endometriozis tanısı oluşturmak için 2008-2018 yılları arasında ağrı ve infertilite gibi endometriozis semptomları için taranmıştır.

Algoritma:

Yazarlar endometriozise giden aşağıdaki algoritmayı ek özellikleri ile beraber tanımlamışlardır. Böylece diğer ek tanılar göz önüne alınabilir:

  • Semptomların varlığını değerlendir: pelvik ağrı tek başına endometriozise aİt bir belirteç değildir fakat kronik, siklik, persistan (devamlı) veya progresif (ilerleyici) olarak tanımmlanırsa endometriozis olasılığı artmaktadır. Erken evrelerde tipik olarak menstrual (adet dönemi ile ilgili) olan ağrı nonmenstrual (adet dönemi ile ilgili olmayan) pelvik ağrıya ilerler ve hasta tarafından ”menstrual ve nonmenstrual dönemde şiddetli ve ilerleyici” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca derin disparöni (cinsel ilişkide ağrı), siklik diskezi (ağrılı dışkılama) ve dizüri (ağrılı idrar yapma) normal kadınlardan daha sık görülmektedir. Bunlara eş zamanlı siklik olmayan kramp tarzı semptomlar ise farklı ek hastalık düşündürmelidir.
  • Hastanın hikayesini gözden geçir: aile hikayesi, ağrı kesici tedavisine yanıt vermeyen adolesan dismenore (ağrılı adet dönemi), infertilite endometriozis ile bağlantılıdır.
  • Fizik muayene yap: retrovert uterus, cul-de-sac nodülü, endometriozis ile uyumlu kitle, spekulum muayenesinde veya deride aşikar endometriozis araştırılmalıdır.
  • Görüntüleme iste: ultrasonda endometrioma (çikolata kisti) varlığı, kayma bulgusu veya nodül varlığı endometriozis ile bağlantılıdır.

Diğer taraftan,

  • Laparoskopinin (kapalı operasyon) değeri ve hastalığın yönetimindeki rolü küçümsenmemelidir.
  • Laparoskopide endometriozis belirlenmesi lezyonların görsel olarak tanımlanmasına dayanmaktadır, bu nedenle lezyonların ve yerleşimlerinin heterojenitesi düşünüldüğünde endometriozis konusunda uzman görüşü şarttır.
  • Laparoskopi ile ilişkili cerrahi risk genellikle düşüktür fakat pragmatik bir görüş açısından bakıldığında endometriozis tanısı ve yönetimi için yapılacak laparoskopinin maliyeti düşünülmelidir.
  • Yukarıdaki algoritma medikal tedavinin yetersiz olduğu durumlarda, laparoskopinin bir tedavi seçeneği veya tanı yöntemi olarak değerini azaltmamaktadır.

Özet

“American Journal of Obstetrics and Gynecology” adlı dergide endometriozis tanısındaki zorluklar ve hastalığın kadın günlük yaşantısı üzerine etkisi hakkında yakın zamanda yayınlanmış bu makale California Üniveritesi San Diego (UC San Diego)’dan Agarwal ve arkadaşları tarafından yapılmıştır.

Yazarlar endometriozis hastalığının, ağrı ve infertilite gibi tanıyı 4 ile 11 yıl geciktirebilen belirsiz klinik semptomlarını içeren doğasına dikkat çekmektedir. ABD’de son yapılan toplum bazlı veriler reprodüktif çağda endometriozis tanısı alan 4 milyondan fazla kadın olduğunu göstermektedir. 10 endometriozis vakasından 6’sının tanı almadığı düşünüldüğünde tahmin edilen rakam 6 milyondan fazladır. Endometriozis tanısının altın standardı laparoskopik operasyon ve histopatolojik onaydır. Tanıda gecikme dünya çapında görülmektedir ve hastanın eğitim seviyesi, ağrı farkındalığı, doktor hasta ilişkisi, ilk muayene sonrası uzamış aralıklı kontroller ve laparoskopinin ertelenmesi ile yakın ilişkilidir.

Bunun ötesinde endometriotik lezyonların derinliği ve yerleşimi hastanın sözünü ettiği ağrı ile ilintili olmayabilmektedir ve temel iki semptom olan ağrı ve infertilite hastalığa özgü olmamakla beraber başka bir hastalığın yansıması da olabilmektedir. Hastalığa özgü biyolojik belirteç bulunmaması, hastalığın gecikmiş tanısını önlemek için, yazarları endometriozisin klinik tanımlamasına yönlendirmiştir. Bu makale endometriozisin klinik tanısına odaklanılması gerektiğine dair bir çağrı görevi taşımaktadır. Yazarlar ayrıca laparoskopinin tanı ve yönetimdeki yararının küçümsenmemesi gerektiğini, laparoskopik endometriozis tanısı için uzman görüşünün şart olduğunu ve laparoskopi ile ilişkili cerrahi riskin düşük olduğunu da eklemektedir.


Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Aslıhan DERİCİOĞLU

Klinik Haberler
Yeni Lipid Biyobelirteçleri Endometriozisin Erken Teşhisini Sağlayabilir

Anahtar noktalar

Vurgu

  • Araştırmacılar, endometriozisin erken teşhisi için yeni biyolojik belirteçlerin keşfedilmesini amaçlamaktadır.

Anahtar sonuçlar

  • Laparoskopik ve histeroskopik olarak endometriozis tanısı konan 21 hasta ile endometriozisi olmayan 20 kadın çalışmaya dahil edildi.
  • Araştırmacılar, bu iki grupta farklı Fosfatidik Asit (PA), Fosfatidilkolin (PC) ve Fosfatidilserin (PS) metabolitlerinin varlığını incelemeye çalışmışlardır.
  • Endometrial dokunun, özgün lipidler içeren farklı bir lipid profiline sahip olduğu Önemli olarak, iki çalışma grubu arasında en çok değişenin PA (25: 5/22: 6) olduğu bulundu.

Ne yapıldı?

  • Bu çalışma, kütle spektrometresine dayalı metabolomik kullanılarak PA, PC ve PS değişikliklerini içeren spesifik lipid metabolitlerinin evre I-II endometriozis ile ilişkili olduğunu bulmuştur.

Sınırlamalar

  • Bu çalışmanın sonuçlarını doğrulamak için endometriozisin lipid metabolomiklerini analiz eden daha kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç vardır.

Özet

Halen, endometriozisin erken tespiti için spesifik klinik tanı belirteçleri, yaygın kullanım için yeterli özgüllük ve duyarlılıkta bulunmamıştır.

Endometriozisi mümkün olduğunca erken tespit etmek için hem etkili hem de invazif olmayan yeni tanısal biyolojik belirteçlere ihtiyaç vardır. Bu yazıda, yazarlar elektrosprey iyonizasyon yüksek çözünürlüklü kütle spektrometresi (UHPLC-ESI-HR-MS) ile ultra-yüksek performanslı sıvı kromatografisi kullanarak endometriotik lezyonların lipit profilindeki değişiklikleri araştırmaktadır.

Laparoskopik ve histeroskopik olarak endometriozis tanısı konan 21 hasta çalışmaya dahil edilirken, 20 infertil kadın kontrol grubu olarak eklendi. Ötopik endometrial doku her iki hasta popülasyonundan elde edildi ve m / z değerleri, retansiyon süreleri (spesifik lipit metabolitinin  belirteci) ve tepe noktalarından oluşan üç boyutlu verileri çizerek analiz edildi. Endometriozis ile kontrol dokusu arasındaki lipid metabolitleri arasındaki farklar çizildi ve potansiyel belirteçler alıcı işletim karakteristiği (ROC) ve eğri altındaki alan (AUC) parametreleri kullanılarak analiz edildi. Bu bilgi daha sonra yüksek veya düşük özgüllük ve duyarlılığı olan lipidleri ayırmak için kullanılmıştır.

Araştırmacılar, endometriozisli ve endometriozisi olmayan hastalardan elde edilen dokular arasındaki aynı tutma sürelerinde saptanan zirve yoğunluklarında birçok farklılık bulmuşlardır.

Endometrial dokunun, çoğunlukla aşağıdaki lipid seviyelerini içeren farklı bir lipid profili olduğu bulundu: PC (18: 1/22: 6), PC (20: 1/14: 1), PC (20: 3/20: 4) , PA (25: 5/22: 6) ve PS (20: 3/23: 1) Özellikle, PA (25: 5/22: 6) düzeyleri, endometriozis grubundan elde edilen dokularda kontrol grubuna göre daha yüksekti. Erken endometriozisi öngören tam model için ROC eğrisinin AUC’si, 0.905 duyarlılık ve 0.750 özgüllük ile 0.871 idi.

Araştırmacılar, analizlerine dayanarak bu lipid metabolitlerinin endometriozisin potansiyel belirteçleri olabileceğini iddia etmektedirler.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işık Sözen

Klinik Haberler
Endometriozis Öngörüsünde Kullanılabilecek Yeni Biyobelirteçler

Önemi

-Uzmanlar, HMGB1, Osteopontin (OPN) ve Hyaluronik Asit (HA)’in endometriozis öngörüsünde kullanılabilecek biyobelirteçler olabileceği konusunda yeni bir fikir ortaya attı.

-Endometriozis için girişimsel olmayan bir tanı prosedürü mevcut değildir, çünkü etkilenen yerdeki boyut, derinlik gibi özellikler heterojen olabilir.

-Şimdiye kadar yapılan çalışmalar, ardarda hasarlanan ve iyileşen endometriotik dokularda fibroz denilen bir mekanizmanın meydana geldiğini göstermektedir.

-Endometriozise özel biyobelirteç, endometriozisdeki fibrozu içeren dinamik değişimi yansıtabilmelidir.

-Çin’deki Fudan Üniversitesi’nden Dr. Guo ve grubu, fare ve insandaki endometriozisli dokuları kullanarak biyobelirteçleri test etmeye karar verdi.

Anahtar Noktalar

-Fare kanındaki HMGB1 ve OPN seviyesi, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, endometriozisli farelerde önemli ölçüde daha yüksektir.

-Bu belirteçler hem endometriotik lezyonda hem de fibrozlu dokuda test edildi.

-HMGB1, OPN ve HA belirteçleri incelendiğinde, sadece OPN fibroz derecesi ile ilişkilendirildi. Bununla birlikte, her üç belirteç de endometriozis lezyon ağırlığı ile ilişkiliydi, ancak kandaki OPN seviyeleri en yüksek korelasyona sahipti.

-Endometriozisli kadınlarda kandaki HMGB1, OPN ve HA düzeyi, sağlıklı kontrol seviyesinden anlamlı derecede yüksekti.

-Belirteçler ayrıca lezyonlarda fibrozun derecesi ile pozitif olarak ilişkilidir.

Sonuç

-Kandaki HMGB1, OPN ve HA düzeyleri, hem fare hem de insan endometriozis dokularından endometriozis için kabul edilebilir biyobelirteçlerdir. Bununla birlikte, bu çalışma yalnızca sınırlı sayıda numuneye sahiptir, bu nedenle bulgunun farklı endometriozis alt tipleri olan geniş bir örneklem grubunda doğrulanması gerekir.

Özet

Endometriozis, östrojenden etkilenen, rahim içi dokusunun vücudun başka yerlerinde görülmesiyle karakterize, kadınların %10’unu etkileyen bir jinekolojik durumdur. Hayat kalitesini ciddi şekilde etkileyen bu durum için, şimdiye kadar girişimsel olmayan bir tanı yöntemi yoktu. Çünkü lezyonların boyut ve derinliği, dokular arasında farklılık gösterdiğinden, herhangi bir kan testi durumun ciddiyetini gösteremiyordu.

Bu çalışmada, Fudan Üniversitesi’nden Dr.Guo ve grubu, önce farelerde, sonra insanlarda endometriozis tanısı için kullanılabilecek biyobelirteçleri araştırdılar. Önce, kandaki HMGB1, OPN ve HA seviyelerini endometriozisli insan ve farelerde ölçtüler. HMGB1 ve OPN düzeyi, endometriozisli farelerde kontrol grubuna kıyasla anlamlı derecede yüksekti. Belirteçler hem endometriotik lezyonda hem de fibrozlu dokuda immünohistokimya yapılarak test edildi. Kandaki bu belirteçlerin seviyesinin fibrozun derecesi ile uyumlu olup olmadığını araştırdılar. Sadece OPN’nin ilişkili olduğu tespit edildi. Fakat, her üç belirteç de, endometriozis lezyon ağırlığı ile ilişkiliydi, ancak plazma OPN seviyeleri lezyon ağırlığında da en yüksek korelasyona sahipti.

30 hasta ve 20 sağlıklı gönüllü çalışmaya katıldı. Belirteçlerin kandaki seviyesi, endometriozisli hastalarda, sağlıklı gönüllülere göre anlamlı olarak daha yüksekti. İlginç şekilde, bu seviye, endometriozis nedeniyle ameliyat olan hastalarda 3 ay sonra yapılan test tekrarında, daha düşük bulundu. Belirteçler aynı zamanda lezyonlardaki fibroz derecesiyle de uyumluydu.

Hem fare hem de insan endometriozis dokularından elde edilen sonuçlara göre, kandaki HMGB1, OPN ve HA seviyeleri endometriozis için kabul edilebilir biyobelirteçlerdir. Çalışmanın sınırlamaları da vardır, örneğin bu çalışmada endometriozisin farklı alt tiplerini araştırılmamıştır. Ayrıca, bu çalışma sınırlı hasta sayısı içerdiğinden, geniş bir örneklem grubunda bulgunun onaylanması gerekir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN

Klinik Haberler
Endometrioziste Hangi Tanı Yöntemi Daha İyi?

Transvajinal ultrason nodüllerin yerini daha iyi gösterirken, manyetik rezonans görüntüleme (MR) mesane (idrar kesesi) endometriozisinde daha başarılı.

Önemi

-Transvajinal ultrason, vajinal ve rektovajinal endometriozis tanısında daha iyi gibi gözükse de MR mesane endometriozisi tanısında daha iyidir.

-Derin infiltran endometriozisin (DIE) doğru teşhisi, tedavi stratejilerine karar vermede önemlidir.

Ne yapıldı?

-Araştırmacılar DIE’li 48 kadını analiz etti.

Anahtar sonuçlar

-Transvajinal ultrason, rektovajinal endometriozis tespitinde %77, MR ise %69 doğruluk oranına sahiptir.

-Transvajinal ultrasonun doğruluğu vajinal endometriozis tespitinde %94, MR’ın ise %89’dur.

-MR, mesane endometriozisi tespitinde %92’lik bir doğruluğa sahip olan transvajinal ultrason ile karşılaştırıldığında daha iyidir (%96).

-Nodülün boyutunun, iki tekniğin doğruluğu üzerinde bir etkisi yoktur.

Çalışmanın Kısıtlılıkları

-Bu çalışmada hasta sayısı nispeten düşüktü ve çevresindeki fibroz nedeniyle nodül boyutunu ölçmek zordu. Bu faktörler elde edilen sonuçları etkilemiş olabilir.

-Çalışmaya alınan tüm hastalar DIE’ye sahipti ve bu görüntüleme tekniklerinin duyarlılığını ve özgüllüğünü etkileyebilir.

Özet

Transvajinal ultrason, yeni yayınlanan bir çalışmaya göre, MR ile karşılaştırıldığında, vajinal ve rektovajinal endometriozisin daha kesin bir lokalizasyonunu sağlar. Bununla birlikte, MR mesane endometriozisini saptamada daha iyi bir doğruluğa sahiptir ve yazarlara göre mesane endometriozis şüphesi varsa önerilmelidir. İki yöntemin de etkinliği, nodüllerin boyutundan etkilenmiş görünmemektedir.

Doğru yöntemi seçmek, DIE teşhisinin doğruluğunu artırabilir ve en iyi tedavi sürecinin zamanında başlatılmasını sağlayabilir.

Bu iki tekniğin DIE’yi tespit etmedeki etkinliğini karşılaştırmak ve nodüllerin boyutunun teşhis doğruluğunu etkileyip etkilemediğini değerlendirmek için, İspanya, Madrid’deki “La Paz” Üniversitesi Hastanesinde Dr. Roberto Rodriguez tarafından yönetilen bir araştırma ekibi, DIE tanısı alan 48 kadını analiz etti. Transvajinal ultrasonun, MR oranı olan %69’la karşılaştırıldığında, rektovajinal endometriozis vakalarının %77’sini tespit edebildiğini buldular. Vajinal endometriozis durumunda oranlar transvajinal ultrasonda %94, MR’da ise %89 olarak bulundu.

Buna karşılık, MR, mesane endometriozisi tespitinde transvajinal ultrasona kıyasla daha yüksek doğruluk gösterdi (%92’ye karşı %96). Nodül büyüklüğünün, her iki tekniğin doğruluğu üzerinde bir etkisi yoktu.

Araştırmacılar, “Tüm pelvik alanlar, DIE tanısı için iki tamamlayıcı yöntem kullanılarak doğru bir şekilde haritalanabilir” görüşündeler. Mesane tutulumundan şüphelenildiğinde MR’ın önerilmesi gerektiğini eklediler.

Transvajinal ultrason vajina, uterus, fallop tüpleri, yumurtalıklar ve mesaneyi vajinaya yerleştirilmiş bir aletle incelemek için kullanılan bir işlemdir. Cihaz, bir bilgisayar ekranında görüntü oluşturan pelvik organları yansıtan ses dalgaları üretir.

MR, manyetik alan ve radyo dalgaları kullanarak pelvik organların ayrıntılı görüntülerini oluşturabilen bir yöntemdir. Endometriozis tespitinde umut vaat etmektedir, ancak tüm endometriozis vakalarının teşhisinde yeterince kesin olmayabilir ve cerrahi her zaman en kesin tanı yöntemidir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN

Klinik Haberler
Endometriozis Tanısı Ne Kadar Süre Alır?

Kadınlar endometriozis teşhisi konulmadan önce ne kadar beklemek zorundadır ve bunu etkileyen faktörler nelerdir?

Anahtar Noktalar

Öne çıkan noktalar

Endometriozis teşhisi koymada hala semptomlarının ilk ortaya çıkışından sekiz yıl sonrasına kadar gecikme bulunmaktadır.

Önemi

Bu rapor klinisyen eğitiminin ve endometriozis hakkında halkın bilinçlendirilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Ne yapıldı?

İngiltere’deki araştırmacılar endometriozisli 101 kadının psikososyal durumunu, semptomlarını ve yaşadıklarını kendi rapor ettikleri bir anket aracılığıyla analiz ettiler.

Anahtar sonuçlar

İlk belirti başlangıcından endometriozis tanısına kadar yaklaşık sekiz yıl kadar bir gecikme vardır. Semptomlar ne kadar erken ortaya çıkarsa hastalık o kadar geç teşhis ediliyor gibi görünmektedir. Gecikmiş tanıya katkıda bulunan faktörler; ergenlikte adet sancıları, rektovajinal endometriozisin varlığı, ağrının olağanlaştırılması ve sağlık çalışanlarının tutumlarını içermektedir.

Çalışmanın kısıtlılıkları

Bu çalışma, geçmiş olayları %100 doğru olmayan bir şekilde hatırlayabilen katılımcılar tarafından sağlanan bilgilere dayanan, retrospektif (geriye dönük) bir çalışmadır.

Sonuçlar, endometriozis merkezine katılan kadınlarla sınırlıdır. Bu kadınlar şiddetli endometriozisi ya da tedaviye cevap vermeyen endometriozisi olan kadınlar olabilir. Dolayısıyla, sonuçlar tüm endometriozis vakaları için temsili olmayabilir.

Özet

Yeni bir İngiliz çalışmanın da teyit ettiği üzere endometriozis tanısına ulaşmak için ilk semptomlar çıktığı andan itibaren yaklaşık sekiz yıl sürmektedir. İlginçtir ki, semptomlar ne kadar erken ortaya çıkarsa, hastalık o kadar geç teşhis edilir.

Yazarlara göre, gecikmiş bir tanıya neden olan faktörler şunlardır:

  • Ergenlikte adet sancıları,
  • Rektovajinal endometriozis varlığı,
  • Ağrının olağanlaştırılması ve
  • Sağlık profesyonellerinin tutumları

Bu bulgular, hastalığın erken teşhisini ve tedavisini sağlamak için klinisyen yetiştirmenin ve endometriozis hakkında halkın bilinçlendirilmesinin önemini vurgulamaktadır. Bu şekilde, tedavi edilmeden bırakıldığında gelişen endometriozis ile ilişkili diğer durumların ve komplikasyonların insidansı azaltılabilir.

“Journal of Obstetrics and Gynecology” adlı dergide yayınlanan araştırma için, İngiltere’deki Guildford Kraliyet Surrey İlçe Hastanesi’ndeki bir jinekolog olan Bay Andrew Kent’in yönetiminde araştırmacılar endometriozisli 101 kadını topladı. Araştırmacılar kadınlardan psikososyal durumları, semptomları ve deneyimleri hakkında 20 madde içeren bir anket doldurmalarını istedi.

Araştırmacılar kadınların cevaplarını istatistiksel olarak analiz ettikten sonra, semptomların başlamasından endometriozis teşhisine kadar ortalama sekiz yıllık bir gecikme olduğu sonucuna varmışlardır. “Bu çalışmanın sonuçları, endometriozis ile ilgili önemli bir tanısal gecikmeyi vurgulamaktadır.”

Endometriozis tanısı konmadan önce dünya çapında yedi ila dokuz yıl gecikme olduğu zaten bilinmektedir. Bu gecikmeyi kısaltmak, aynı zamanda cerrahi tedavileri ve sonuçlarını standardize etmek için, 2011’de İngiltere’deki kendi konularına spesifik endometriozis merkezleri açıldı. Ancak, bu merkezlerin herhangi bir iyileşmeye yol açıp açmadığını kontrol etmek için bugüne kadar hiçbir değerlendirme yapılmamıştır.

Bu çalışma, kendi konularına spesifik olan bu endometriozis merkezleri açıldığından beri tanısal gecikmelerde hiçbir gelişme olmadığını göstermekte ve klinisyenlerin ve halkın bu zorlayıcı durum hakkında daha fazla eğitilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Miray Nilüfer Cimşit
Klinik Haberler
Endometriozis Tanı ve Tedavisinde Son Gelişmeler

Endometriozis, geniş araştırmalara rağmen tanı ve tedavisi açısından halen esrarengiz bir hastalıktır.

Anahtar Noktalar

Önemi

Endometriozis, tanı ve tedavisi ile ilgili birçok konuda aydınlanmayı bekleyen bir hastalıktır.

Ağrı ve kısırlığa bağlı endometriozisli kadınlar ayırıcı tanı, tedavi seçenekleri ve doğurganlık koruyucu yöntemler hakkında bilgilendirilmelidir.

Ne yapıldı?

Bu derleme, literatüre dayanarak endometriozis tanısı ve tedavisi ile ilgili gelişmeleri netleştirmek için yapılmıştır.

Makaleler Medline ve diğer internet tarayıcılarında “endometriozis, patogenez, tedavi ve kısırlık” arama kelimeleri kullanılarak değerlendirildi.

Okurlara patofizyolojik mekanizmalar, sınıflandırma ve tedavi seçenekleri sunuldu.

Ek olarak, gelecekte hamile kalmak isteyebilecek endometriozisli kadınlarda fertilite (doğurganlık) koruyucu yöntemler de belirtildi.

Sonuçlar

Endometriozis kronik enflamatuar bir hastalıktır, en sık görülen semptomlar ağrı ve fertilite problemleridir.

Patofizyolojik mekanizmasının altında yatan pek çok teori vardır, ancak kesin mekanizma henüz bilinmemektedir.

Endometriozisli kadınlarda genetik yatkınlığın varlığı, tek nükleotid polimorfizm dizisi ve genom çapında ilişkilendirme çalışmaları (GWAS) kullanılarak netleştirilmiştir.

Bakteriyel kontaminasyon hipotezi, etiyopatogenetik mekanizmaları açıklayan yeni bir kavramdır. Anormal oosit kalitesi ve azalmış endometrial alıcılık, endometriozisin in vitro fertilizasyon sonuçları üzerindeki olumsuz etkisiyle ilişkilidir.

Endometriozis ile berrak hücreli karsinom ve endometrioid yumurtalık kanseri riskinin artması arasında ilişki vardır

Amerikan Üreme Tıbbı Derneği (AFS), en yaygın kullanılan sınıflandırma sistemidir. Ancak, doğurganlık potansiyeli için prognostik bir ipucu sağlamamaktadır, bu nedenle Endometriozis Doğurganlık İndeksi (EFI) IVF (tüp bebek) dışı tedaviler için kullanılır.

Mevcut üç yöntem tıbbi tedavi, cerrahi ve tıbbi yardımlı üremedir, tıbbi tedavi seçenekleri küratif (tedavi edici) olmaktan ziyade baskılayıcıdır.

Endometriozisli kadınlarda embriyo ve oosit donması ve over doku kriyoprezervasyonu (dondurma) dahil fertilite koruma yöntemleri hakkında bilgi verilmelidir.

Özet

Endometriozis, üreme çağındaki kadınlarda yaygın olarak teşhis edilen östrojene bağımlı bir hastalıktır. Endometriozisli kadınların en sık şikayeti ağrı ve doğurganlık problemleridir. Etiyoloji, ayırıcı tanı ve tedavi ile ilgili birçok ileri araştırma yapılmış olmasına rağmen, halen esrarengiz bir hastalıktır.

Endometriozis gelişimini açıklayan en yaygın kabul gören teori, retrograd menstrüasyon teorisidir. Endometriozisin altta yatan mekanizmasını anlamak için diğer teoriler; çölemik metaplazi, hormonal değişiklikler, oksidatif stres ve inflamasyon, immün fonksiyon bozukluğu, apoptoz baskılanması, genetik yatkınlık ve kök hücre teorisidir.

Genom çapında ilişkilendirme çalışmaları endometriozisli kadınlarda genetik duyarlılık olduğunu göstermiştir. Bakteriyel kontaminasyon hipotezi ve D vitamini eksikliği hipotezi son zamanlarda endometriozis gelişimindeki rol için tartışılmıştır.

Endometriozis, oosit (yumurta) kalitesi ve endometriyal alıcılık üzerindeki olumsuz etkiden dolayı doğurganlığın kötü sonuçları ile ilişkilidir.

Üç endometriozis formu vardır: peritoneal, over (endometrioma=çikolata kisti) ve derin infiltrasyonlu endometriozis. En yaygın kullanılan sınıflandırma sistemi, endometriozisi hafif, orta veya şiddetli olarak tanımlamak için lokalizasyona, implantların boyutuna, over endometriozisi ve yapışma derecelerine dayanan revize edilmiş Amerikan Üreme Tıbbı Derneği’ninkidir. Derin infiltrasyonlu endometriozis ve Endometriozis Doğurganlık Endeksi ve Enzian sınıflandırması, bu sınıflandırmanın detaylandırılması ve IVF dışı tedavilerin başarı oranının tahmin edilmesi için önerilmiştir.

Endometriozisin optimal yönetimi de hala belirsizliğini korumaktadır. Tedavi kararı, klinik durumu ve yaşı, semptom (belirti) şiddeti, hastalık derecesi ve yeri, üreme istekleri, diğer komorbiditeler (eşlik eden hastalıklar), tıbbi tedavi ve cerrahi ile ilgili yan etkiler ve komplikasyonlar ve maliyetler göz önüne alınarak hasta merkezli olmalıdır. Ağrının giderilmesi, kısırlığın iyileştirilmesi veya her ikisinin de endometriozis tedavisine yönelik olması gerekir. Mevcut tıbbi ve cerrahi tedavi seçenekleri, yan etkiler, maliyet, tekrarlama riski, gebe kalma kabiliyeti üzerindeki etkiler gibi çeşitli sınırlamalara sahiptir. Cerrahi tedavi, tedavi algoritmasının gerekli bir parçası olmaya devam etmektedir.

Yazarlar “Endometriozis vakalarında ağrı ve infertilite ile başa çıkacak yeni tıbbi ajanlar bulmaya yönelik klinik çalışmalar var ve sonuçlar nispeten yakın bir zamanda biliniyor olacak” diye bir sonuca varmaktadırlar.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Miray Nilüfer Cimşit
Klinik Haberler
Endometriozis İçin Değiştirilebilir Bir Risk Faktörü Var Mıdır?

Özet

Endometriozisin östrojen ve progesteron bağımlı bir hastalık olduğuna inanılmaktadır. Alkol/kafein alımı, sigara içimi ve fiziksel aktivite gibi yaşam biçimi faktörleri, vücuttaki östrojen seviyesini ve bu nedenle endometriozis gelişimini etkileyebilir.

Hemmert ve arkadaşlarının “Paediatric and Perinatal Epidemiology” adlı dergide yayınladıkları çalışmasında, kafein ve alkol alımı, sigara içimi ve fiziksel aktivite seviyelerinin daha önce endometriozis tanısı almış hastalardaki ilişkisi değerlendirilmiştir.

2007 ile 2009 yılları arasında 14 klinikte laparoskopi (kapalı cerrahi) ve laparotomi (açık cerrahi) geçirmiş 18-44 yaşlarındaki dört yüz yetmiş üç kadın çalışmaya dahil edilmiştir. Daha önce endometriozis veya kanser tanısı (non-melanom cilt kanseri hariç) almış hastalar, 6 aydan fazla süredir emzirmekte olan hastalar veya son 2 yılda enjekte edilen hormonal tedavi almış hastalar çalışmanın haricinde bırakılmıştır.

Kafein, alkol, sigara içimi (serum kotinin) ve fiziksel aktivite gibi endometriozisin değiştirilebilir risk oranları yaş, medeni durum, eğitim, ırk/etnik köken, menarş (ilk adet) yaşı, gravide (gebelik sayısı), BMI (vücut kütle indeksi), çalışma yeri ve diğer hayat tarzı faktörleri ayarlanarak hesaplanmıştır. Hayat tarzı faktörlerine maruz kalma değerlendirmesi ameliyattan yaklaşık 2 ay önce bilgisayar desteği ile kişisel röportörler tarafından gerçekleştirilmiştir. Fiziksel aktivite, Uluslarası Fiziksel Aktivite Anket-Kısa Formu kullanılarak değerlendirilmiştir. Endometriozis, Doğal Öykü, Tanı ve Sonuçları (ENDO) çalışmasında diğer bir çok çalışmadan farklı olarak kişilerin verdiği anamnez değil, serum kotininin biyomarkerları kullanılmıştır.

Kafein ve alkol alımı, serum kotinin ve fiziksel aktivitenin, endometriozis ile ilişkisi saptanmamıştır. Toplam günlük oturma zamanı hafif olarak artmış endometriozis riski ile ilişkili saptanmıştır.

Günümüze dek araştırmacılar birbiriyle uyumlu olmayan sonuçlara ulaştığından ötürü endometriozis tanısından önceki alkol alımı (alkol tipi dahil), fiziksel aktivite ve endometriozis riski arasındaki ilişkiyi araştıran daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Elif Göknur TOPÇU
Klinik Haberler
13 Şubat 2020 Tarihinde İstanbul Atatürk Kız öğrenci Yurdu’ndaydık.

ÖNEMLİ NOKTALAR

  • En az bir doğum yapmış kadınlar arasında tahmini endometriozis yaygınlığı %10 civarındadır.

ÖNEMİ

  • Toplumda endometriozis yaygınlığını tahmin etmek oldukça zordur.
  • Bu çalışma, laparoskopik (kapalı cerrahi) tüp ligasyonu (tüplerin bağlanması) yapılan kadınlardaki endometriozis yaygınlığına dair bir tahmin sağlamaktadır.

NE YAPILDI?

  • Laparoskopik tüp ligasyonu yapılan kadınlarda endometriozis yaygınlığı, yayınlanan 17 raporda %1.4 ile % 43.3 gibi geniş bir aralıkta değişmekteydi.
  • Bu çalışmada sterilizasyon (kısırlaştırma) yapılan 465 kadın değerlendirildi.
  • Görsel olarak ameliyat esnasında 465 kadından 55’inde endometriozis tespit edildi (%11,8) ve vakaların %90’ında (55 kadının 50’sinde) histopatolojik olarak tanı teyit edildi.

ANAHTAR SONUÇLAR

  • Endometriozis yaygınlığı, sterilizasyon yapılan kadınlarda %11,8 olarak tanımlandı.
  • En az bir doğum yapmış ve şikayeti olmayan kadınlar arasında endometriozis sıklığı %10’dur.

ÇALIŞMANIN KISITLILIKLARI

  • Çalışma sadece genel toplumda endometriozis yaygınlığını vermektedir.

ÖZET

 Toplumda gerçek endometriozis yaygınlığını tahmin etmek oldukça zordur. Tüp ligasyonu yapılan kadınlarda endometriozis yaygınlığını araştıran 17 çalışma yayınlanmıştır. Bu çalışmalara göre endometriozis yaygınlığı %1,4’ten %43,3’e kadar değişen geniş bir aralık olarak tespit edildi.

Dr. Audebert liderliğinde yapılan bu çalışmada genel toplumdaki endometriozis yaygınlığını saptamak amacıyla, tüp ligasyonu için ameliyat edilen kadınlarda endometriozis yaygınlığı tanımlandı. En az bir doğum yapmış ve kasık ağrısı gibi büyük belirtileri olmayan kadınlar çalışmaya alındı. Bu grup dolaylı olarak genel toplumdaki endometriozis yaygınlığı açısından iyi bir model grubu temsil etmekteydi.

 Kadın doğum cerrahi merkezinde 1989 ve 2009 yılları arasında 15-49 yaşları arasında kısırlaştırma yapılan 465 hasta analiz edildi. 20 tanesi hiç doğum yapmamıştı ve 12 tanesinin daha önce endometriozis hikayesi vardı. Görsel olarak 55 tanesinde (%11,82) endometriozis izlendi ve bunların %90’ında (55 kadının 50’sinde) histopatolojik olarak tanı teyit edildi.

Endometriozis saptanan kadınların 39’unda evre 1, 7’sinde evre 2, 8’inde evre 3, 1’inde evre 4 endometriozis mevcuttu. Hiç doğum yapmamış 20 kadın arasında endometriozis yaygınlığı %20 idi. Kısırlaştırma yapıldığında kadınların 91’inde cinsel ilişki sırasında ağrı ve ağrılı adet görme şikayeti vardı. Şikayeti olan bu kadınların 16’sı endometriozis tanısı aldı (%17,5). Daha önce en az 1 doğum yapmış ve ağrı şikayeti olmayan 360 kişilik grupta endometriozis yaygınlığı %10’du.

Yazarlar en az bir doğum yapmış ve herhangi bir belirtisi olmayan kadınlar arasında endometriozis yaygınlığını %10 olarak bildirdi.

Kaynak Site: http://www.endonews.com

Çeviren: Dr. Ayşegül MUT

Klinik Haberler
Dr. de Ziegler’in Endometriozis Kılavuzu

Endometriozis Nedir?

Orijini Bilinmeyen Bir Hastalık

            Endometriozis, ağrı ve infertiliteye (kısırlık) sebep olan orijini bilinmeyen bir hastalıktır. İnflamasyonla (iltihap) seyreden hastalık, genellikle karın boşluğunun alt kısımlarını (pelvis), overleri (yumurtalıkları) ve endometrium olarak bilinen rahmin içini kaplayan dokuyu etkiler. Pelvik boşlukta, endometriozis, normalde rahmin içinde bulunan dokuya benzer (endometrium benzeri) yapıların oluşturduğu inflamatuar lezyonlar ile karakterizedir. Bu doku rahimden (tüplerden geri akış ile) kaynaklanır veya pelviste kendi kendine gelişmeye devam eder. Rahim içindeki normal endometrium gibi bu endometriozis lezyonları da adet döngüsünde hormonların düşmesi ile birlikte kanama eğilimindedir. Kanamalar pelviste inflamasyona sebep olur. Bu inflamasyon, lezyonlar ile bağırsak, overler ve rahim bağları gibi çevre dokular arasında yapışıklıklara sebep olur. Lezyonlar genellikle sinir uçlarını da kapsar ve ağrıya sebep olur. Ağrı, adet kanamaları sırasında şiddetlenir.

 

İnflamatuar Lezyonların Yol Açtığı Ağrı

            Endometriozisin yol açtığı ağrı, tipik olarak ağrılı sancılara ve dismenoreye (ağrılı adet görme) sebep olarak adet kanaması sırasında ve öncesinde artış gösterir. Üstelik, cinsel ilişki sırasında başlayan ve sonrasında da devam eden derin ağrı ile ilişkilidir. Lezyonların neden olduğu kanama, inflamatuar süreci artırarak daha fazla yapışıklığa yol açar ve sancıların ve pelvik ağrının artmasına neden olur. Dahası pelvik boşluktaki devam eden bu inflamasyon, bağışıklık sisteminin (makrofajlar) giderek artan cevabının birikmesine yol açar. İnflamasyon ile aktifleşen makrofajlar, spermler üzerine ve tüplerin ucunda olumsuz etkiler oluştururlar. Makrofajlar arasındaki etkileşim ve makrofajlardan salgılanan toksinler (sitokinler) sperm-oosit arasındaki etkileşimi engeller ve doğal yoldan gebe kalma şansını azaltır.

            Endometriozise bağlı ağrı, yapısına ve şiddetine göre değişir. Bazı durumlarda basit ağrı kesiciler yeterlidir. Diğer durumlarda adet sancıları eziyetli ve gerçekten kişiyi iptal eden türden olabilir. Nedeni bilinmeyen bir şekilde, bazı kadınlarda tüm alt karını kaplayan geniş endometriotik lezyonlar olmasına rağmen, hiç ağrı hissetmezler. Bu tür olgularda endometriozis ameliyat esnasında rastlantısal keşfedilir.

             Son olarak, endometriozis belli durumlarda primer bölgesinin (rahim, tüp ve overler) dışına uzanarak idrar kesesi duvarını ve bağırsakları etkileyebilir. Adet döneminde veya öncesinde, bağırsak hareketleri ile sancıların olması bu tür durumlarda belirti olabilir.

 

Overde Endometriotik Kistler: Endometriomalar

Endometriotik lezyonlar overlerde kist şeklinde ortaya çıkar ve ‘çikolata kisti’ diye bilinir. Aslında over kistlerinde endometriomaların aksine düzgün sınırlar mevcuttur. Endometriomalar kist yüzeyinin eski kanla dolmasıyla ortaya çıkar ve bu eski kan koyu kahverengi ‘çikolata’ görünümü verir. Endometriomalar ve gerçek over kistleri arasındaki bu ayrım pratik anlamda bir öneme sahiptir. Endometriomalar over yüzeyine girintili olduğu için cerrahi olarak çıkartılmaya çalışılırken çevre over dokusundan düzgün ve net bir ayrılma planı vermezler. Bu durum endometriomaların çıkartılmasının neden over rezervine zarar verdiğini açıklar. Çünkü oositleri içeren sağlıklı over dokusu endometrioma üzerinde çıkartılabilir.

Endometriomalar, 5-7 cm gibi büyük boyutlara ulaşabilir. İzole ya da çok sayıda, tek ya da iki taraflı olabilir. Prensip olarak, gri görünümlü kistik yapıları ile ultrasonda kolayca tanınabilir. Bu özellik siyah görünümlü sıvı dolu klasik kistlerin görünümünden oldukça farklıdır.

 

Bende Endometriozis Var mı?

            Endometriozis, üreme çağındaki kadınların %10’unda, infertil kadınların %35-40’ında bulunur. Eğer gebe kalma girişimine rağmen infertilite (kısırlık) mevcut ise kişi kendinde ‘endometriozis mi var?’ sorusunu akla getirmelidir. Bu soru aynı zamanda her adet döneminde şiddetli krampları olan genç kadınlar içinde geçerlidir.

            ‘Endometriozis miyim’ sorusunun iki basamağı cevaplanmalıdır:

 

Endometriozisi düşündüren belirti ve bulgulara sahip miyim?

Endometriozisin belirti ve bulguları dikkatli değerlendirilmelidir.

Neyi içermeli?: Adet sırasında ağrılı kramplar. Kramplar ne zaman başlıyor? Adet esnasında? Birkaç gün önce? Ağrının yoğunluğu nasıl? Basit ağrı kesiciler ile rahatlıyor muyum? Daha büyük ağrı kesiciler gerekiyor mu?

Ergenliğin başından ağrılı adet gördüm mü? Okulu aksatacak kadar kötü bir ağrı mıydı? Ağrıyı hafifletmek için doğum kontrol hapı kullandım mı?

Soruların bir kısmına ya da hepsine cevabınız evet ise, sizde endometriozis bulunabilir.

YÜT (yardımcı üreme teknikleri) söz konusuysa, infertilite yönetimini yönlendirebileceğinden, endometriozis bulguları gerçekten önemlidir. Şüphe varlığında, spesifik değerlendirmeler yapılmalıdır.

 

Bana Endometriozis Tanısı mı Konuldu?

Klasik olarak endometriozis tanısı cerrahi olarak netleştirilebilir. Endometriotik lezyonlar laparotomi (açık ameliyat) veya laparoskopi (kapalı ameliyat) yöntemleri ile abdominal eksplorasyonda görülür.  Asıl tanı, biyopsi ile dokunun çıkartılması ardından mikroskop altında incelenmesi ile konulabilir.

Günümüzde, aşağıdaki sebeplerden dolayı olaylar değişti:

  • IVF (tüp bebek) esnasında, genellikle infertilite yönetiminde tanısal laparoskopi ile rutin cerrahi araştırma artık gerekli değildir.
  • Yaş ve/veya over rezervi YÜT’ne müsaade ettiğinde endometriozis ilişkili infertilitede cerrahi yapılması önerilmemektedir.
  • Görüntüleme teknikleri- ultrason ve MRI- muazzam ilerleme kaydettiler. Uzman ellerde kullanıldığında endometriozis yüksek güvenilirlik ile tanınabilir ya da dışlanabilir.

 

YÜT döneminde ameliyat zorunlu olarak belirtilmediğinden, endometriozis teşhisi için sadece cerrahiye güvenilemez. Bu yüzden bazı YÜT veri tabanlarında gerçek endometriozis sıklığının tahmin edilmesi güçtür (Senapati S, et al. Fertil Steril 2016; 106:164-71.). ABD’de 2008’den 2010’a kadar yapılan 400.059 YÜT döngüsünün dahil edildiği bir çalışmada, endometriozis sadece 39,356’sında veya %11’inde bildirildi. Bu açıkça infertil toplulukta belirgin bir şekilde hafife alınan bir rakam. Bu bulgular endometriozis tanısında görüntüleme yöntemlerine de güvenmemiz gerektiğinin altını çizmektedir. Günümüzde, endometriozis hem cerrahi hem de görüntüleme yöntemleri ile tanısı konulan bir hastalıktır. Bu kavram önemlidir çünkü çok fazla endometriozis vakası basitçe göz ardı edilebilir, çünkü cerrahi artık daha fazla infertilitede rutin olarak uygulanmıyor.

 

Yeterli Zaman Sağlanırsa Cerrahi Doğal Yoldan Gebe Kalmayı Kolaylaştırır

            Dikkat çekici bir şekilde, ameliyat doğal yoldan gebe kalma şansını arttırır. Cerrahinin bu yararlı etkisi, endometriozisin her evresinde gözlenmiştir. Çok sayıda çalışmanın yeniden gruplandırılmasıyla yapılan meta-analizler cerrahi ardından 18 ay boyunca gebe kalma şansının %50 olduğunu göstermiştir. Bazıları 2 sebepten ötürü bu sayının abartıldığını iddia ediyor:

1-Sadece en iyi cerrahlar verilerini yayınlıyor,

2-Bazı kadınlar ameliyattan önce gerçekten gebe kalmaya çalışmamış olabilirler ancak sonrasında endometriozis nedeniyle teşvik edilmiş olabilirler.

            Çalışmalar, ameliyattan tam olarak fayda görmek ve doğal yoldan gebe kalabilmek için 18 ay beklemek gerektiğini ifade etmektedir. Tabi ki, sperm kalitesinin normal ve tüplerin de açık olması gerekmektedir.

 

Eğer Ameliyat Yapılacaksa Fertilite Prezervasyonu Düşünülmeli

            Özellikle kontrol edilemeyen ağrı için ameliyat yapılacaksa fertilite prezervasyonu (doğurganlığın korunması seçenekleri) düşünmelidir. Gerçekten de cerrahi, over rezervini tehlikeye atabilir ve ilerisi için doğal yoldan gebelik olmaması riskine karşılık oositleri korumak anlamlı olabilir. YÜT’teki gibi overyan uyarı yapılır ve oositler toplanarak dondurulur, daha doğru ifade etmek gerekirse ‘vitrifiye’ edilir. Oositler kişinin kendisine aittir. Başka bir zaman kullanılabilir. Daha sonra çözülür ve partnerin spermi ile döllenir (veya donör ile), YÜT’te olduğu gibi rahime transfer edilir. Belki ekstra embriyolar elde edilir, tekrar vitrifiye edilir ve saklanır. Prezervasyonun etkinliği, çıkarılan ve vitrifiye edilen oosit sayısı ile doğrudan ilişkilidir. Çoğu zaman birkaç overyan uyarımı ve oosit toplama işlemi düşünülür. Uyarımlar, arka arkaya yapılabilir böylece 28 günde veya daha az sürede iki kat daha fazla sayıda yumurta toplamak mümkündür.

 

Prensip Olarak YÜT Öncesi Cerrahi Yapılmamalı

            Cerrahi ağrıyı tedavi etse de veya takiben 12-18 ay boyunca doğal yoldan gebe kalmayı iyileştirse de YÜT sonucunu iyileştirmez hatta kötüleştirebilir. Endometriozis varlığında YÜT sonucunun cerrahi ile iyileşmediği birkaç yıldır bilinmektedir (Garcia-Velasco). Aksine, overi kist formunda etkilemiş olan endometrioziste cerrahi sonrası, YÜT’te kullanılan uyarı tedavilerine cevap azalmaktadır. Ameliyattan sonra, overin cevabı belirgin şekilde azalabilir ve bazen o kadar etkilenir ki oosit toplama işlemi yetersiz kalır.

            Cerrahi, aşağıdaki üç durumda over rezervini değiştirdiğinden dolayı overin işlevi için özellikle zararlıdır, bu nedenle eğer mümkünse bu durumlarda cerrahiden kaçınılmalıdır.

  • Bilateral (çift taraflı) endometrioma
  • Azalmış over rezervi
  • Daha önce geçirilmiş endometriozis cerrahisi

Son zamanlarda, endometriozisli hastaların embriyolarının aynı yaştaki normal hastalıksız olgulara göre normal embriyo oranının (öploidi-genetik olarak normal sayıda) farklı olmadığı gösterilmiştir (Juneau et al. Fertil Steril 2017; 108:284-88.). Tüm bunlar endometriozisin oosit kalitesini etkilemediğini gösterir. Hastalık oosit miktarını etkiler ve genellikle azalmış over yanıtına sebep olur. Gene de verimi az olsa da oositlerin kalitesi korunmuş olduğu için mücadele etmeye değer.

            Fallop tüpünün veya hidrosalpenksin kistik genişlediği bazı durumlarda, YÜT sonuçlarını kötü etkilediği için, cerrahi gereklidir. Ancak bu olgularda sıklıkla konservatif cerrahi tercih edilmektedir. Bu, sorunlu tüplerin, endometriozis lezyonlarına kasten dokunmadan çıkarıldıkları anlamına gelir. Endometriotik lezyonlara over rezervine zarar vermemek ve YÜT sonucunu kötüleştirmemek için müdahale edilmez.

 

Endometriozis İçin Mevcut Olan İlaçlar

            Endometriozis için çeşitli ilaçlar geliştirilmiştir. Hepsinin ortak özelliği ovulasyonu (yumurtlama) bloke etmeleridir yani hepsi gebeliği önleyici yöntemlerdir. Genellikle endometriozis ağrısı üzerine benzer şekilde etki ederler, ancak yan etkileri birbirinden farklıdır. Tarihsel olarak, ilk ortaya çıkan ilaç danazoldu. Danazol, ağrı üzerine etkilidir ancak erkeklik hormonunun bir türevi olduğu için ciddi maskulinizan (erkekleşme) etkileri mevcuttur (kıllanma, ses kalınlaşması vs). Danazol yerini, over işlevini engelleyen ve yapay bir menopoz yaratan GnRH agonistleri (Lupron ve Zoladex gibi) ailesine bırakmıştır. Danazolden farklı olsa da GnRH agonistlerinin de yan etkileri vardır. Bunlar, ateş basması, vajinal kuruluk, duygudurum değişiklikleri gibi menopoz belirtileridir. Ama tabi ki tedavi bittikten sonra tamamen tersine döner. Yapay menopozun bu belirtilerini hafifletmek için hormonlarla birlikte uygulanmasına yönelik girişimlerde bulunulmuştur. Lupron veya Zoladex ve hormonları birleştiren bu yaklaşım ‘addback’ (tekrar ekleme) tedavisi olarak adlandırılır. Dikkat çekici olan ise, addback tedavisinin (doğum kontrol hapının da eklenmesi dahil) Lupron veya Zoladex’in etkinliğini azaltmamasıdır. Son olarak, İtalyan endometriozis uzmanı Paolo Vercellini’nin yaptığı büyük çaplı çalışmalarda, tek başına alınan kontraseptif hapının – aralıksız sürekli olarak – ortalama bir hasta için Lupron veya Zoladex kadar etkili olduğu gösterilmiştir. Bireysel olarak değerlendirildiğinde bazı kadınların Zoladex veya Lupron’a daha iyi yanıt vermesi olasıdır.

            Hamilelik veya emzirme sırasında ortaya çıkan ovulasyonun doğal blokajı, endometriozis belirtilerinin engellenmesinde eşit derecede etkilidir.

 

İlaçlar Ağrıyı Tedavi Eder, İnfertiliteyi Değil

            Yukarıda da bahsedildiği gibi ilaçlar endometriozis ağrısı üzerine benzer etkilere sahiptirler. Ancak maalesef ki bu etki herkeste işe yaramayabilir. Bazı kadınlar aldıkları ilaçlara rağmen acı çekmeye devam ederler. Tedavi altındayken bile ağrının akut nüksleri ile durum değişebilir. İlaç tedavisine alınan yanıtı ve ilaç kullanırken hastalığın alevlenme riskini tahmin etmek imkansızdır.

            İlaçlar, hepsi benzer etkinlikte olmak üzere, genellikle cerrahiden sonra belirtilerin ve lezyonların tekrarını önler. Genellikle endometriozis ağrısı için ameliyat edilen kadınların gebe kalmayı düşünmedikleri ve gebe kalmaya karar verinceye kadar ilaç kullanmaya devam etmeleri gerektiğine inanılmaktadır. Genellikle doğum kontrol hapları birinci seçenek tedavi olarak tercih edilir. Hap sürekli olarak kullanılır, rahatsız edici kırılma kanamasını önlemek için yılda 3-4 kez bir haftalık duraklamalar yapılabilir.

            Tüm ilaçlar ovulasyonu bloke ettiğinden, hepsi kontraseptiftir (gebeliğe karşı koruyucudur). Ancak çalışmalar, tedavi sonlandıktan sonra doğurganlığın geri gelmesinde bir sorun olmadığını açıkça göstermiştir. Sadece tedavi için geçen zaman, gebe kalma sürecinden kayıp anlamına gelir. Ameliyattan sonra, eğer kişi gebe kalmak istiyorsa onun için en uygun olan yöntem ile denemeye teşvik edilmelidir. Eğer planları arasında hızlı bir şekilde gebe kalmak yok ise tekrarı önlemek için ilaç tedavisine başlanmalıdır.

 

Endometrioziste YÜT etkilidir

            YÜT, endometriozis ilişkili infertilitede etkili bir tedavidir. Over uyarımına sıklıkla zayıf yanıt olmasına rağmen, oosit kalitesi temel olarak normaldir ve yaşla uyumludur. Günümüzde, endometriozis cerrahisinin, over rezervine hastalığın kendisinden daha zararlı olduğunun farkına varıyoruz. Nitekim, endometriozis cerrahisi, endometriomaların çıkartılmasını da içeriyorsa, özellikle YÜT’de kullanılan uyarıma karşı over cevabını engellediği gösterilmiştir. Bu durum, en uzman ellerde yapıldığında bile ameliyat sırasında önemli miktarda over dokusunun kaybına bağlıdır. Açıkça YÜT over uyarımı, sıklıkla yüksek dozda gonadotropinleri tercih eden over rezervi parametrelerine ayarlanmalıdır. Yüksek doz kullanılmasına rağmen, over uyarımı genellikle ortalamanın altında oosit verimi ile sonuçlanır. Over uyarımı için kullanılan ilaçlara (gonadotropinler-Gonal-F®, Puregon®, Menopur®) yanıtı arttırmak için önerilen rejimler mevcuttur. Erkeklik hormonlarının (testosterone, androstenedione, DHEA) overdeki FSH reseptörünün duyarlılığını arttırmasından yararlanılır. Testosteron, transdermal (deri yamaları) olarak uygulanabilir. DHEA, günde 75 mg olarak ağızdan kullanılanabilir. Uygulanan bir DHEA’nın yaklaşık %2’si testosterona dönüştürülür. Üretilen net miktar (yaklaşık 0.5mg / gün) over tarafından üretilen normal testosteron miktarına eşdeğerdir, yani aşırı doz riski yoktur.

            Embriyo implantasyonunda endometrial reseptivitenin kalitesi tartışma kaynağıdır. Birçok yayın, endometriozis varlığında endometriumda birtakım değişiklikleri tanımlamaktadır. Bu değişiklikler büyük ölçüde progesterona karşı bozulmuş yanıttan meydana gelmektedir. Giudice grubu tarafından yapılan kapsamlı açıklamalar, endometriozis varlığında progesteronun hem anti-proliferatif hem de farklılaşan genetik yolları değiştirdiğini ortaya çıkardı (Aghajanova L. et al. Biol Reprod. 2011; 84:801-15.). Progesteron, endometriumda iki tip etki gösterir:

  • Östrojenin büyümeyi tetikleyen etkilerini antagonize eder. Östrojenler adet döngüsünün ilk yarısında endometriumun proliferasyonunu (çoğalma) uyarır. Tüm bu etkiler, genetik eylemler dizisi boyunca progesteron tarafından bloke edilir.

2- Progesteron ayrıca endometriumun farklılaşmasını uyarır, bezlerin salgı yapmasını ve embriyonun tutunmasını ve bağlanmasını kolaylaştıracak diğer değişiklikleri gerçekleştirir. Progesteronun farklılaştırma etkilerine diğer gen setleri aracılık eder. Progesteronun proliferatif ve farklılaştırma etkilerinin genetik aktifliği, endometriozis varlığından inflamasyon aracılı mekanizmalarla kısmen inhibe edilir.

            Birçok çalışma ya GnRH agonisti ya da doğum kontrol hapı kullanılarak over işlevini duraklatmanın endometriumun progesterona normal yanıtını geri kazandırdığını gösterdi. Lessey ve grubunun gösterdiği gibi, progesteronun değişmiş endometrial yanıtı, endometrial BCL6’nın aşırı ekspresyonu ile sonuçlanır (Evans-Hoeker E. Reprod Sci. 2016; 23:1234-41). Bu özellik, “Receptiva” adı verilen ticarileştirilmiş endometrial reseptivitenin belirtecinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Aksine endometrial reseptivitenin alternatif bir belirteci olarak endometriozis durumunda değişmeyen “ERA® testi” de ticarileşmiştir (Garcia Velasco et al. Reprod Biomed Online. 2015; 31:647-54.). Bugün, endometriozisin endometrial reseptivite üzerine etkilerinin halen netleşmediğini söylemek yanlış olmaz.

            Bizimkiler de dahil olmak üzere bazı gruplar Lupron ya da oral doğum kontrol hapı ile ön tedavi uygulanmadığında endometriozis vakalarında implantasyon oranlarının azaldığını bildirmişlerdir. Diğer gruplar endometriozis vakalarında benzer implantasyon oranı rapor ettiler. Bu ikilemi, Lancet dergisinde yayınlanan bir makalede bildirdik (de Ziegler et al. Lancet 2010;376(9742):730-8.). Uzun süreli over baskılama veya dondurularak ve gecikmeli embriyo transferi ile ilgili uygun önlemler alınarak tedavi uygulandığında, genel olarak endometriozis tekrarlayan implantasyon başarısızlığı için bir kaynak değildir.

Günümüzün son derece etkili embriyo vitrifikasyonu çağında endometrioziste aşağıdaki tedavinin önerilebileceğine inanıyoruz:

  • Antagonist protokolü
  • Agonist tetikleyici
  • Sistematik embriyo vitrifikasyonu
  • Gecikmeli embriyo transferi

Bu strateji aşağıdaki iki nedenden dolayı önerilir:

  • Agonist tetikleyici, over cevabı ve kist oluşumu açısından klasik hCG tetikleyicisine göre daha hafif sonuçlara sahiptir. Endometriozis nedeniyle kistler zaten mevcut olduğundan bu durum avantajlıdır.
  • Gecikmeli embriyo transferi, endometriyal reseptivitenin artırılması için over işlevinin hormonal tedavi ile baskılanmasının ardından gerçekleştirilir. Böylelikle endometrial reseptivite değişikliği riskini azaltılır (Bourdon M et al. Reprod Biomed Online 2017;34:248-57.).

 

İnfertilite ve Endometrioziste Pratik Yaklaşım

            Uygun bir infertilite yaklaşımı ile endometriozis olup olmadığı belirlenmelidir. Hem belirtiler dikkatlice analiz edilmeli, hem de doğrulayıcı muayeneler yapılmalıdır. Eğer endometriozis düşünülüyorsa, cevap verilecek ilk soru ameliyat için uygun olup olmadığıdır. Ağrı üzerindeki yararlı etkilerinin yanında cerrahi, ameliyatı takiben 12-18 ay boyunca doğal yoldan gebe kalma şansını da verir. Bu nedenle, infertilite için cerrahi sadece aşağıdaki kriterler karşılandığında endikedir:

  • Doğal yoldan gebe kalmak için 12-18 ay beklenebilecek zaman ve/veya yeterli over rezervi olmalıdır. Kendiliğinden gebe kalınamadığında YÜT yapılması gerekecekse, YÜT şanslarını ciddi şekilde tehlikeye atmadan yapılmalıdır.
  • Sperm kalitesi normal sınırlarda olmalıdır.
  • Fallop tüpleri açık olmalıdır.

            Tüm bu kriterler karşılanırsa ve hasta 12-18 ay boyunca doğal yoldan gebe kalma planını kabul ederse, ameliyat yapılabilir. Yukarıda bahsi geçen 3 noktadan başka endometriomalar her iki overde de olduğunda cerrahinin over rezervine zarar verme eğiliminde olduğuna yönelik tartışmalar vardır. Ayrıca, geçmişte endometriozis ameliyat hikayesinin olması, tekrar ameliyat etmemek için bir endikasyondur.

            Eğer ameliyat tercih edilirse, post-operatif ilaçlarla (lupron, zoladex) ilgili olarak doğal yoldan gebe kalmak için zaman geçebileceği ve tedavi bittikten sonra hamilelik şansını arttırmadığı anlatılmalıdır. Üstelik, ameliyat sonrası over uyarımını ve intrauterin inseminasyonu (IUI) (aşılama) atlamanızı öneririz. Gerçekten de bu yöntemler doğal yoldan gebelikten daha üstün değildir ve hastalığı alevlendirme riskini taşımaktadır. Nihayetinde kararlaştırılan zaman aralığından sonra (12 veya 18 ay) eğer gebelik halen elde edilemediyse, doğrudan YÜT yapılmalıdır.

            Tam tersi bir durumda yani, over rezervi tehlikedeyse ve/veya yaş dolayısı ile 12-18 ay deneme mümkün değilse, tabiri yerindeyse ‘acil IVF’ ifadesi ile doğrudan YÜT uygulanmalıdır. Benzer şekilde, sperm kalitesi yeterli değilse ve/veya Fallop tüpleri kapalı olduğu durumlarda YÜT’e karar verilmeli ve ameliyattan kaçınılmalıdır. Bu akış şeması 2 ilkeye bağlıdır:

  • Cerrahi sadece doğal yoldan gebe kalmayı desteklemek için endikedir,
  • YÜT öncesi hiçbir cerrahi yapılmaz.

            Tüm kurallarda olduğu gibi, ‘YÜT öncesi cerrahi yapılmaz’ ilkesi istisnalar taşımaktadır. Mesela YÜT sonuçlarını iyileştirdiği için Fallop tüplerinin patolojik genişlemesi (hidrosalpenks) durumunda cerrahi yapılması endikedir. Ancak bu tür durumlarda konservatif cerrahiyi düşünmenizi şiddetle tavsiye ederiz. Bu nedenle, hastalıklı tüpler çıkarılabilir veya bağlanabilir (klipslemek) ancak endometriomalar over rezervine zarar verme korkusu ve YÜT sonucunu riske atma korkusu nedeniyle kasıtlı olarak dokunulmaz.

            Bazı durumlarda, gerçek bir yararın doğrulanmış kanıtı olmadan tekrarlanan embriyo implantasyonu başarısızlığında cerrahi önerilmiştir.

            Son olarak, standart YÜT ile başarısız over yanıtı nedeniyle donör-yumurta ile YÜT kararı alan kadınlar, artık over fonksiyonlarından beklentileri olmadığı için iyileştirici endometriozis tedavisini düşünmelidirler. Donör-yumurta YÜT’de, prensip olarak, donmuş embriyo transferindeki gibi, endometriozisin reseptivite üzerine olumsuz bir etkisi yoktur. Transfere hazırlanması için over işlevi, verilen hormonal tedavi ile (östrojen ve progesteron) bastırılır.

            İnfertilite ve şiddetli pelvik ağrı tablosunun her ikisi ile de karşılaşıldığında, hastayla açık bir tartışma yapılmalıdır. Gelecekteki YÜT sonucu üzerine ameliyatın artılarını ve eksilerini iyice açıkladıktan sonra, hastanın kendisi için daha önemli olan şeye karar vermesine izin verilmeli: Ağrının tedavisi mi veya ilk olarak infertilite mi (bu esnada endometriozisin cerrahi tedavisini ertelerken)

Kaynak Site: fertilityiq.com
Çeviren: Dr. Ayşegül Mut
« First‹ Previous212223242526272829Next ›Last »
Page 25 of 38


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.