• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Türkçe

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Derneğimizden Haberler  ·  Kongreler
27 Ekim “Endometriozis ve Kanser İlişkisi” Webinar’ı

Derneğimiz webinar serisine 27 Ekim 2020 akşam yapacağı “Endometriozis ve Kanser İlişkisi“ konulu webinarı ile devam edecek. Moderatörlüğünü Dr. Taner Usta ve Dr. Hale Göksever Çelik in yapacağı webinarda Dr. Fuat Demirkıran ve Dr. Peter Oppelt bizlerle deneyimlerini paylaşacaklar. Tartışma bölümünün de olacağı webinarımıza ücretsiz kayıt olarak izleyebilirsiniz.

Derneğimizden Haberler  ·  Geçmiş Kongreler
XII. EndoAkademi

Covid 19 tedbirleri kapsamında evde kalmanın önem taşıdığı bu günlerde, Endometriozis ve Adenomyozis Derneği olarak XII. EndoAkademi webinarını 20 Eylül 2020’de başarıyla gerçekleştirdik. Meslektaşlarımız tarafından yoğun ilgi gören toplantımızda, İtalya’dan Antonio Simone Laganà “Zor Endometriozis Olgularına Yaklaşım” ile ilgili bilgilerini aktarırken; değerli hocalarımız “Endometriozis & Ağrı”, “Endometriozis &İnfertilite” konularında sunumlarını gerçekleştirdiler. Son olarak, endometriozisde tartışmalı konuların ele alındığı panelde hocalarımız bilgi ve tecrübelerini aktarıldığı toplantıda katılımcıların sorularına ve katkılarına da yer verildi.


Geçirdiğimiz bu zor günlerde, bilimsellikten vazgeçmeyip webinarımıza katılarak bilgi alışverişinde bulunan meslektaşlarımıza ve değerli hocalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz. Canlı yayını takip edemeyen meslektaşlarımız www.endometriozisdernegi.org adresinden ve YouTube kanalımızdan XII. EndoAkademi webinar kaydımıza ulaşabilirler. Bir sonraki toplantımızda buluşmak üzere sevgi ve saygılarımızla…

Derneğimizden Haberler
Prof. Dr. Ahmet Kale Tebrik Mesajı

Derneğimiz Yönetim Kurulu üyesi, Genel Sekreteri, Prof. Dr. Ahmet Kale Sağlık Bilimleri Üniversitesi Uluslararası Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’na Anabilimdalı Başkanı olarak atanmıştır.

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği olarak Ahmet Kale’yi tebrik ederiz.

Derneğimizden Haberler
Prof. Dr. Taner Usta Tebrik Mesajı

Derneğimiz başkanı ve Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi sayın Doç. Dr. Taner Usta, 09.09.2020 tarihi itibarıyla Profesörlük unvanına hak kazanmıştır.

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği olarak Prof. Dr. Taner USTA’yı tebrik ederiz.

Klinik Haberler
Endometriosis için Yeni Bir Tedavi Yaklaşımı?

Endometriozisli kadınlarda kronik pelvik ağrı için opioid dışı bir prosedür

ANAHTAR NOKTALAR

Öne Çıkan Noktalar:

  • Pelvik taban kasları için tetik noktası enjeksiyonları ve periferik sinirlerin hidrodiseksiyonunu endometriozis ile ilişkili kronik pelvik ağrının tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmıştır.

Önemi:

  • Endometriozisli kadınlar için az sayıda tedavi seçeneği olduğu göz önüne alındığında, minimal invaziv yaklaşım birçok kadına fayda sağlayabilir.

Ne yapıldı:

  • Araştırmacılar kronik pelvik ağrının azaltmada pelvik taban kasları için tetik noktası enjeksiyonları ve periferik sinir hidrodiseksiyonunu potansiyel yararını değerlendirmek için endometriozisli 16 kadında retrospektif longitudinal bir çalışma yürüttüler

Anahtar sonuçlar:

  • Katılımcıların ortalama VAS (Visual Analogue Scale-Görsel Analog Ölçeği) skoru tedavi sonrası 6’dan 2.9’a geriledi.
  • Ortalama FPPS (Functional Pelvic Pain Scale-Fonksiyonel Pelvik Ağrı Ölçeği) skoru da tedavi sonrası 14.4’ten 9.1’e geriledi.
  • İyileşme istatistiki olarak FPPS’in cinsel ilişki, uyku ve çalışma alanlarında anlamlı bulundu.
  • Tedavi sonrası skorda ortalama değişim cinsel ilişki kategorisinde 1.3, uyku kategorisinde 1.2, çalışma kategorisinde 0.9 olarak bulundu.

Kısıtlamalar:

  • Çalışma sadece 16 kadını baz almakta ve bu kadınların tedavi sonrası takibi sadece üç ay yapıldı.
  • Çalışmanın bir kontrol grubu yok.
  • Birden fazla tedavi birlikte kullanıldığı için, her birinin etkisini doğru bir şekilde belirlemek zorlaştı.
  • Hastalara çalışma sırasında mevcut ilaçlarına devam etmeleri tavsiye edildiği için sonuçlar üzerinde bir etkisi olabilir.

ÖZET

PM&R Dergisi’nde yayınlanan bir araştırmaya göre, yeni bir yaklaşım endometriozis ile ilişkili ağrıyı hafifletmede etkili olabilir. Yeni teknik, yazarlara göre özellikle “cinsel ilişki, çalışma ve uyku ile ilgili olarak genel pelvik fonksiyonu” da geliştirebilir.

Bu yeni yöntem, pelvik taban kasları için tetik noktası enjeksiyonları ve periferik sinirlerin hidrodiseksiyonunu içermektedir.

Tetik nokta enjeksiyonu genellikle fibromiyalji ve baş ağrısı gibi kas ağrısı tedavilerinde kullanılmaktadır. Ağrıyı hafifletmek için tetik noktalarına az miktarda anestetik ve steroid ilaçlar enjekte edilmektedir. Bu süreç aynı zamanda kronik pelvik ağrı ile ilişkili miyofasyal ağrı durumlarını tedavi etmek için de kullanılmıştır.

Periferik sinir hidrodiseksiyonu, ağrıyı azaltmak için periferik siniri çevreleyen dokudan ayıran anestetik veya salin gibi bir çözelti kullanmayı içermektedir.

Endometriozis ile ilişkili pelvik ağrıyı azaltmada bu iki tedavi etkinliğini belirlemek için, NYU Langone Health’te Dr. Allyson Shrikhande liderliğindeki araştırma ekibi, , biyopsi ile onaylanmış endometriozisi olan 16 kadına altı hafta boyunca haftalık ultrason-rehberliğinde pelvik kaslar için tetik nokta enjeksiyonları ve periferik sinir hidrodiseksiyonu yapılan retropsektif longitudinal bir çalışma yapmıştır.

Tüm kadınlarda pelvik ağrı şiddeti, VAS (Visual Analogue Scale-Görsel Analog Ölçeği) ve FPPS (Functional Pelvic Pain Scale-Fonksiyonel Pelvik Ağrı Ölçeği) kullanılarak tedavi öncesi ve sonrası değerlendirilmiştir.

VAS ağrı şiddetini karakterize etmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Katılımcılardan ağrı seviyelerini yatay bir çizgide işaretlemeleri istenmektedir; “hiç ağrı yok” (en sol – 0) ve “hayal edilebilecek en kötü ağrı” (en sağ – 10).

Fonksiyonel Pelvik Ağrı Ölçeği’nde katılımcılardan mesane, bağırsak, cinsel ilişki, yürüme, koşma, kaldırma, çalışma ve uyku dahil olmak üzere farklı pelvik fonksiyonları “ağrısız normal fonksiyon” dan (0 puan) “ağrı nedeniyle işlev göremez” e (4 puan) derecelendirmeleri istenmektedir.

Bu çalışmada, tedavi öncesi 16 kadının ortalama VAS skoru 6 olarak değerelendirilmişti. Bu, tedaviden sonra 2.9’a düşmüştür. Tedavi sonrası ortalama toplam FPPS skoru da 14.4’ten 9.1’e düşmüştür. FPPS puanlarındaki iyileşme, cinsel ilişki, uyku ve çalışma kategorilerinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.

Araştırma Kaynağı: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/31587480

Klinik Haberler
Östrojen Reseptörleri ve Endometriozis: Şimdi Ne Biliyoruz?

ANAHTAR NOKTALAR

Vurgulama:

Endometriozis yüksek oranda östrojene bağımlıdır. Yıllar süren araştırmalara rağmen,

endometriozis patogenezinde mevcut östrojen reseptörlerinin (ER) anlaşılması hala daha fazla araştırma gerektirir.

Önemi:

Östrojen reseptörlerinin endometriozisdeki rollerinin daha iyi anlaşılması, doğrudan endometriozis patogeneziyle ilişkili gelecekteki hedeflenebilir tedavileri sağlayabilir.

Yapılanlar:

Bu, endometriozis ve ER (Östrojen reseptör)’ler arasındaki ilişkilerin mevcut anlayışına genel bir bakış sunan bir derleme makalesidir.

ER’lerin modülasyonuna dayanan tedavi stratejilerindeki son gelişmeler özetlenmiştir.

Sonuçlar:

Endometriozis östrojene bağımlıdır.

Yüksek ve düzensiz östrojen üretimi endometriozisin önemli bir özelliğidir.

ER seviyeleri hem normal sağlıklı endometriyum hem de tüm ektopik / eutopik endometriyal lezyonlarda değişmiştir.

Endometriotik dokulardaki stromal hücreler, endometriozisi olmayan hastalardaki endometriyumun stromal hücrelerine kıyasla oldukça yüksek ERβ ve düşük ERa seviyeleri ifade eder.

Endometrioziste ER’lerle ilgili çok sayıda çalışma vardır; bununla birlikte, endometriozis patogenezinde ERa ve ER β’nin rollerinin anlaşılması hala eksiktir.

ÖZET

Endometriozisin steroid hormon metabolizması ve yolakları ile yakından ilişkili olduğu iyi bilinmektedir. Estradiol, inflamasyon ve ağrı ile ilişkili semptomların endometriotik doku ile birlikte büyümesini ve ilerlemesine neden olur.

Endometrioziste aşırı östradiol esas olarak endometriotik doku tarafından lokal olarak üretilir. Bunun nedeni, aromataz (CYP19A1) ve steroidojenik akut düzenleyici protein (StAR) dahil olmak üzere endometriotik dokuda östrojen biyosentezi için kritik enzimlerin daha yüksek ekspresyonudur. Endometriozisden farklı olarak, normal endometriyum

bu enzimleri içermediğinden östrojeni sentezleyebilme yeteneğine sahip değildir. Lokal östrojen birikimi, hücre zarındaki östrojen reseptörlerini (ER’ler) bağlayarak ve aktive ederek endometriotik lezyonların büyümesini desteklemek için hareket eder.

Sırasıyla östrojen reseptörü 1 (ESR1) ve 2 (ESR2) genleri tarafından kodlanan ERa ve ERβ olmak üzere iki ER tipi vardır. Bu reseptörler, hücre çekirdeği ve farklı genlerin aktivitesini düzenler, böylece biyolojik fonksiyonları birçok yönden düzenler.

Chantalat ve Valera ve ark.’nın bu derleme makalesi (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32316608/). Université de Toulouse, Fransa, endometriozisin ilerlemesinde ER’lerin etki mekanizmalarının mevcut çalışmasının anlaşılmasını sağlamayı amaçlamaktadır ve östrojen hakkındaki bilgilere dayanarak geliştirilen yeni terapötik stratejileri tartışmaktadır. Makale yakın zamanda ” International Journal of Molecular Sciences (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7215544/#!po=54.4118)” da yayınlandı.

Fare modellerinde ve endometrioma olan kadınlardan izole edilen hücrelerde yapılan birçok çalışma, her ER alt tipinin endometriozisin başlaması ve ilerlemesine katkısını bildirmiştir. Bu veriler birlikte, ERa ve ERβ’nin ektopik lezyonlarda endometriyal hücre proliferasyonunu ve doku invazyonunu desteklemek için çeşitli yollarda rol aldığı gösterilmektedir. Her iki ER alt tipi de dahil olmakla birlikte, son veriler ERβ’nin merkezi rolüne işaret ediyor gibi görünmektedir. Spesifik olarak, endometriyozisdeki aşırı östradiol ERβ sinyallemesini destekler, bu da endometriotik doku sağ kalımına ve inflamasyonuna yol açar. ERβ ayrıca estradiol ile ilgili olmayan mekanizmalar yoluyla hasara neden olabilir.

Endometriozis patolojisindeki östrojenin önemli rolü nedeniyle, şu anda yumurtalık estradiol üretimini inhibe eden endometriozis için mevcut tedavilere ek olarak östrojen ve ER’leri kullanan diğer terapötik stratejileri inceleyen kontraseptif steroidler, GnRH agonistleri, progestinler veya aromataz inhibitörleri gibi bir dizi ilaç vardır. Gelişmekte olan bu yeni tedaviler arasında, östradiol antagonistleri olarak işlev gören ER seçici bileşikler ve tümör nekroz faktörü (TNF) eylemini hedefleyen moleküller, örn. ER1’in aşırı ekspresyonu ile TNFa aracılı apoptozun inhibisyonu arasında kurulan bağlantı.

Gelişmekte olan bu yeni tedaviler arasında, östradiol antagonistleri olarak hareket eden ER seçici bileşikler ve tümör nekroz faktörü (TNF) eylemini hedefleyen moleküller, örneğin

ERβ’nin aşırı ekspresyonu ile TNFa aracılı apoptozun inhibisyonu arasında kurulan bağlantıdan dolayı rekombinant TNF reseptörü tip-1 sayılabilir.

Ayrıca östrojen, ERβ yoluyla inflamasyona aracılık etmek için siklooksijenaz 2 (COX2) fonksiyonunu indükler. COX2 işlevlerini bozma çabaları arasında seçici ve

endometrioziste pelvik ağrıyı azalttığı gösterilen seçici olmayan inhibitörler, seçici ERp ligandı (kloroindazol) ve ERa antagonisti (oksabisiklohepten sülfonat) gibi diğer ER ligandları da araştırılmaktadır. Raloksifen gibi seçici östrojen reseptörü modülatörleri (SERM’ler) ER’lere bağlanan diğer sentetik moleküllerdir. Bu yeni ligandların bazıları endometriotik hücrelerde anti-östrojenik ve anti-enflamatuar aktiviteler göstermektedir. Bununla birlikte, yapılan çalışmaların klinik öncesi olduğu ve etkinliklerinin gerektiğinde daha fazla klinik test gerektirdiğine dikkat edilmelidir.

Özetle, onlarca yıl yapılan araştırmalar, endometriozis patogenezinde östrojen ve ER’lerin önemli olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, ER’lerin endometrioziste spesifik etki mekanizması ile ilgili hala birçok cevaplanmmamış soru vardır. Örneğin, endometriyozisin kronik bir enflamatuar hastalık olduğu iyi bilinmesine rağmen, ERa ve ERβ’nin enflamatuar yanıta aracılık etmekteki rolleri belirsizdir. Bu nedenle, endometrioziste ERα ve ERβ’nin tam olarak anlaşılması hala eksiktir.

ER mekanizmalarının daha iyi anlaşılmasının hem endokrin hem de enflamatuar yolları hedefleyen daha iyi tedaviler sağlayacağı umulmaktadır.

Research Source: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32316608/ (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32316608/)

Klinik Haberler
Endometriozisli kadınlarda opioid kullanımı bize ne söylüyor?

Her ne kadar opioidler endometriozis için önerilen bir tedavi olmasa da gittikçe daha fazla miktarda veri, endometriozis tanısından 1 yıl sonra opioidlerin oldukça sık reçete edildiğine işaret ediyor.

Anahtar Noktalar

Vurgu:

  • Her ne kadar opioidler endometriozis için önerilen tedavi olmasa da gittikçe daha fazla miktarda veri, endometriozis tanısından 1 yıl sonra opioidlerin oldukça sık reçete edildiğine işaret ediyor.

Önemi:

  • Endometriozis ile ilişkili opioid kullanımının daha yüksek hastalık yüküne ve komorbiditelere sahip, daha dikkatli klinik yönetim yaklaşımı gereken bir grup kadında karşılığı olabilir

Ne yapıldı ?

  • Bu çalışma medikal sigorta taleplerini analiz ederek endometriozisli kadınlarda opioid kullanım prevelansı ve örüntüsünü belirliyor.
  • Truven MarketScan veri tabanının 1 Ocak 2011 ve 31 Aralık 2016 tarihleri arasındaki retrospektif kohort analizini yansitmaktadir.
  • Truven veri tabını ABD’deki 50 farklı eyaletten 115 milyon bireyin klinik, servis ve reçete taleplerini içeriyor.
  • Tanı aldıktan sonraki 12 ay içinde opioid reçetesi alan kadınlar endometriozis ağrısı için opioid kullanıyor olarak değerlendirildi.

Sonuçlar:

  • Veri tabanından 58,472 tanımlanan endometriozisli kadın bunlardan %61.7’sinin bir opioid reçetesi aldigi tespit edildi.
  • Alinan reçetelerden %95’i sadece kısa-etkili epioidler iken, %4.1’i hem kısa etkili hem de uzatılmış-salınımlı/uzun-etkili opioidlerdi.
  • Reçetelerden %0.6’sı sadece uzun-etkili opioidler içindi.
  • Opioid reçetelendirilmesi jinekolojik kronik ağrı ve endometriozis-ilişkili tani alinmis olmasi iile ilişkiliydi.

Kısıtlılık:

  • Sigorta talebi verilerinin tanı veya araştırma için olmayip sağlık hizmeti faturaları ve geri ödeme amaçları için kullanılan medikal kayıtlardan olusmasi endometriozis tanısının fazla veya eksik saptanmasina neden olmus olabilir.

Kısa özet

Endometriozis dismenore, disparoni, infertilite, kronik pelvik ağrı, karın ağrısı ve sakral veya bel ağrısı gibi birçok ağrılı semptomlara neden olabilen agrili bir hastalıktır. Endometriozis tanısı alan kadınların yarısından fazlası kronik pelvik ağrıdan yakinmaktadir.Yüksek düzeyde sağlık, toplumsal ve ekonomik yükü ile, endometriozis ile ilişkili ağrıyı etkili bir şekilde yönetebilen ilaçlar hala sınırlı sayıdadır.

Opioidlerin, gerçekten etkili bir tedavi oldukları gösterilmediği için endometriozis ağrısının tedavisi için klinik olarak önerilmemektedir. Bununla birlikte, yönetilemeyen ağrı için endometriozisli kadınlara opioidlerle reçete edilebilir. Opioid kullanimi, uyuşturucu bağımlılığı riski taşır. ABD’deki opioid krizinin durumu göz önüne alındığında, opioid kullanan endometriozis hastalarını karakterize etmek ve potansiyel sonuçları belirlemek önemlidir.

ABD, Michigan Üniversitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden As-Sanie ve yardımcı araştırmacılar, opioid reçetesi olan endometriozis hastalarının özelliklerini ve sonraki opioid kullanım örüntülerini, sağlık hizmeti sigorta taleplerini geriye dönük olarak inceleyerek araştırdı. Çalışma sonuçları yakın zamanda “Minimal İnvaziv Jinekoloji Dergisi‘nde (The Journal of Minimally Invasive Gynecology) ” yayınlandı.

Analiz edilen veriler 1 Ocak 2011 ile 31 Aralık 2016 tarihleri arasında Truven MarketScan Ticari veri tabanından toplanmıştır. Bu veri tabanında 50 eyalette 115 milyondan fazla kişinin yatarak, ayakta tedavi ve reçete talepleri bulunmaktadır. Endometriozis için 1 yatarak ya da 2 ayaktan tedavi kodu olan kişilerin hastalığın tanısını aldığı adledildi. Çalışmada özellikle tanıdan sonraki 12 ay içinde bir opioid reçetesi dolduran ve endometriozis nedeniyle opioid kullanıcısı olarak kabul edilen kadınları araştırdı. Endometriozisi olan ve opioid reçete talebi olmayan kadınlar kullanıcı olmayanlar olarak kabul edildi.

Sonuçlar, bu dönemde veri tabanında endometriozisli 58.472 kadının olduğunu göstermiştir. Kadınların %60’tan fazlası endometriozis tanısı konulduktan sonraki ilk yıl bir opioid reçetesi doldurmuştur. Opioid reçete talebinde bulunan kadınlar, opioid reçetesi almayanlara kıyasla, özellikle jinekolojik ve diğer kronik ağrı, zihinsel sağlık bozuklukları ve madde kötüye kullanımı ile ilişkili daha fazla komorbiditeye sahipti. Opioid reçetelerinin çoğu kısa etkili opioidler içindir. Ek olarak, opioid kullanıcıları, opioid kullanmayan gruba kıyasla endometriozise bağlı ilaçların daha yüksek kullanımı ile de ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle, endometriozisi olan ve tanının ilk 12 ayında ve opioid reçetesi alan kadınlar, daha fazla hastalık yükü olan bir alt grup grubu temsil edebilir.

Her ne kadar bu çalışmada taleplerin medikal kayıtlarla doğrulanmaması sebebiyle kısıtlansa da çalışma bulguları endometriozis hastalarının büyük bir kısmının tanı aldıktan sonraki 1 yıl içerisinde opioid reçetesi aldigini işaret etmektedir. Opioid kullanan endometriozisli kadınlar daha fazla hastalık yükü ve komorbidite deneyimleyebildikleri için daha dikkatli bir klinik yönetim yaklaşımına ihtiyaç duyarlar. Bu kadınlar ayrıca opioid ilişkili problemler açısından daha yüksek risk altında olabilir. Bu sebeplerle endometriozisli kadınlarda opioid reçetesinin faydalarının risklerine ağır basıp basmadığına dair ileri araştırmaların yapılması zorunludur.

Klinik Haberler
Endometriozis Farklı etnik gruplarda farklılık gösteriyor mu?

Doğu / Güney Doğu Asyalılarda derin endometriozis ile başvurma riski diğer etnik gruplardan daha yüksek olabilir.

Yaş, BMI, geçirilmiş, cerrahi öyküsü ve hormon kullanımı gibi değişkenlerden bağımsız olarak tutulmustur.

Bu makalede, Doğu ve Güney Doğu Asya etnik kökenli kadınlarda orta-ileri evre endometriozis (III-IV) oranları önemli ölçüde artmıştır.

Ultrasonda endometrioma insidansı (4,1 kat fazla) ve ele gelen nodül insidansı Doğu / Güney Doğu Asya grubunda Kafkasya ve diğer etnik kökenlere göre daha yüksek(2,7 kat fazla) blundu.

İlginç bir şekilde, Doğu / Güney Doğu Asyalı kadınlar daha az ağrı ve daha iyi yaşam kalitesi bildirdiler.

Bu makalede, Doğu / Güney Doğu Asyalılar arasında diğer etnik gruplara kıyasla ileri evre endometriozis insidansı arasındaki fark ele alınmaktadır.

Toplamda, Kafkas (1214), Doğu veya Güney Doğu Asya (119) veya diğer (116) etnik kökenden olmak üzere 1594 kadın araştırmaya dahil edildi.

ÖZET:

Endometriozis, uterus dışında ektopik endometriyal dokunun varlığı ile tanımlanan kronik bir inflamatuar hastalıktır. Bu hastalığın çeşitli insan gruplarını nasıl etkilediğini anlamak, doktorlara ileri evre endometriozis riski yüksek olan popülasyonları değerlendirme ve teşhis etmede yardımcı olacaktır.

Kanada’daki British Columbia ve Alberta enstitüsünden Williams ve ark. tarafından yayınlanan Minimal İnvaziv Jinekoloji Dergisi’nde yayınlanan “Doğu / Güney Doğu Asya Etnisitesi ve Orta-Ciddi Endometriozis” başlıklı bu makale orta ve ileri evre endometriozis için etnik farklılıkları araştırmayı amaçlamaktadır.

Bu makale, elli yaşından küçük, menopozal olmayan, fizik muayene ve etnisite anketini dolduran pelvik ağrı ve / veya endometriozis ile başvuran kadınların verilerini araştıran prospektif bir çalışmadır. Karma etnik köken bildiren kadınlar çalışma dışı bırakıldı. Hasta bilgileri EPPIC aracılığıyla elde edildi; klinik geçmiş, sonuçlar, fizik muayene verileri, objektif cerrahi ve patoloji bulguları gibi bilgilerin sıralandığı ve analiz edildiği durumlarda; toplamda, 1594 kadın Kafkasya (1214), Doğu veya Güney Doğu Asya (119) veya diğer (116) etnik kökene sahip olanlar calişmaya dahil edildi.

Yaş, infertilite, VKİ (vücut kitle indeksi) ve geçirilmks cerrahi öyküsü ve tıbbi öyküyü hesaba kattıktan sonra, Doğu Güney Doğu Asyalıların, sevk öncesi evre III / IV endometriozis tanısına sahip olmalarının Kafkasyalılardan 8.3 kat daha fazla olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca palpabl nodüle sahip olma olasılıklarının 2.7 kat, ultrasonda endometrioma görülme olasılıklarının 4.1 kat daha fazla olduğu bulundu. İlginç bir şekilde, çalışma Doğu / Güney Doğu Asyalı kadınların daha az ağrı ve daha iyi yaşam kalitesi bildirdikleri bulundu.

Bu sonuçların etyolojisi hala bilinmemektedir ve daha fazla ele alınması gerekmektedir. Muhtemel sebepleri, bu popülasyonun Kafkas kadınlarından daha az semptomatik olması , endometriozisin uygun tedavi almadan önce daha fazla ilerlemesi ve daha şiddetlenebilmesi olabilir. Doğu / Güney Doğu Asyalılar ve Kafkasyalılar arasındaki insidans farkı, ileri evre endometriozis ile ilişkili genetik polimorfizmlerden de kaynaklanabilir. Bu sonuçlar doktorların ve araştırmacıların değişen etnik kökenlere sahip hastalarda endometriozisin patogenezinde yer alan karmaşık sosyal, kalıtsal ve çevresel faktörleri daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır.

Çeviri: Seher Sarı

Derneğimizden Haberler  ·  Geçmiş Kongreler
“Endometriozis 2020: Güncel Durum – 1” Webinarını Gerçekleştirdik

7 Haziran 2020’de, alaninda uzman hocalarımızın katılımıyla ‘Endometriozis 2020: Güncel Durum – 1’ adlı, derneğimizin ilk webinarını gerçekleştirdik.

Prof. Dr. Engin Oral moderatörlüğünde gerçekleşen webinara, meslektaşlarımız tarafından yoğun ilgi gösterildi. Uluslararası hocalarımız ABD’den Dr. Ceana Nezhat ve Dr. Michael Hibner, Italya’dan Dr. Caterina Exacoustos, endometriozis ultrasonu, cerrahisi ve cerrahi sonrası ağrı yönetimiyle ilgili bilgiler verirken; derneğimizden ise başkanımız Doç. Dr. Taner Usta ve genel sekreterimiz Prof. Dr. Ahmet Kale, endometriozis cerrahisinin adım adım irdelendiği sunumlarını yaptılar. Sunumlar sonrasında ülkemiz ve dünyanın dört bir yanından katılımcıların soruları ve katkılarıyla tam bir bilimsel şölen olan bu ilk webinarımızda emeği geçen herkese ve izleyicilere teşekkür ederiz.

Klinik Haberler
COVID-19 POZİTİF HASTALARDA LAPAROSKOPİK CERRAHİ: BİR İKİLEM

COVID-19 pozitifliği laparoskopik cerrahi için bir engel teşkil etmemektedir.

ANAHTAR NOKTALAR

Önemli Başlıklar:

• COVID-19 pozitif hastaların cerrahi müdehalesi esnasında sağlık çalışanlarının kontamine olma endişesi bulunmaktadır.
• Acil laparoskopiden kaçınmak için bir neden olmamakla birlikte, sağlık çalışanları yapılan son çalışmalara göre cerrahide dikkatli olmalılar ve COVID-19 pozitif hastalarda, cerrahinin getireceği olası riskler nedeniyle gerekli durumlarda laparoskopi yapılmalıdır. 

Çalışmanın Amacı:

• Olası kontaminasyon yollarını ve son yapılan çalışmalardaki veriler ışığında sağlık çalışanları için olası riskleri tanımlamak, COVID-19 pozitif hastalarda laparoskopik cerrahisi konusunda tecrübe kazanmak. 

Ne Yapıldı:

• Olası kontaminasyon endişelerini sorgulayacak beş soru ile mevcut tıp literatürü gözden geçirildi.
• Bu araştırma özel olarak COVID-19 için geçekleştirilmedi, genel olarak olası virus kontaminasyonları için yapıldı.  

Anahtar Sonuçlar:

• Tespit edilen 267 makale arasından 84 tanesi çalışma için değerlendirmeye alındı. Bu makaleler arasından 14 tanesi SARS-CoV-2 hakkında idi. Bu çalışmalarda entübasyon ve ekstübasyon prosedürleri için anlamlı derecede yüksek bulaş için kanıt olduğu belirtilmekteydi. 
• Bu prosedürler yüksek riskli aerosol ürünleri oluşmasına neden olmaktalar. 
• Cerrahi duman ve SARS-CoV-2 bulaşı ile ilgili herhangi bir makale bulunamadı ancak 25 makalede HPV, hepatit-B, polio ve rabies virüsleri  için cerrahide enfeksiyon ve kontaminasyon oluşturma riskine dair kanıt mevcuttu. 
• Laparoskopik cerrahi sonrası doku çıkarılması veya batın içi gazın boşaltılmasının olası risklerinin tartışıldığı bir makale tespit edilmedi. 
• Öneriler: 
1. Operasyon odasındaki yüksek basınç kapatılmalı veya düşük basınç oluşturulmalı ve eğer mümkünse COVID-19 pozitif acil hastaların cerrahisi için özel operasyon salonu oluşturulmalı.
2. Boşaltılan cerrahi dumanın operasyon odasında sebest dolaşmasına engel olunmalı ve aerosol partikülleri içeren, boşaltılan CO2 gazının filitrasyonu için aletler kullanılmalı. 
3. Doku ekstraksiyonunda mantıklı karar verilmeli, operasyon odası personeli ile birlikte kendimizi korumalıyız.
4. İlk olarak batın içerisindeki gaz boşaltılmalı ve aerosol yayılım riskini arttırmaktansa cerrahi insizyonu büyütmekten kaçınılmamalı. Gaz boşaltımı sırasında filitre kullanılmalı (Duman boşaltımı sırasında kullanılan aynı sistem kullanılabilinir)

ÖZET

Şu günlerdeki en önemli konu COVID-19 pandemisidir. Bu bağlamda sağlık çalışanlarını kontaminasyondan korumak önem teşkil etmektedir. Sınır tanımayan doktorların verisine göre tüm koruyucu önlemlere rağmen İtalya’daki COVID-19 pozitif olgularının yaklaşık % 8’ini sağlık çalışanlarının oluşturması bu grubun en yüksek riskli grup olduğunu ve grubun korunmasının önemini göstermektedir.

Amerikan merkezi hastalık kontrolüne göre COVID-19 pozitif hasta kaynaklı balgam, kan, dışkı ve solunum damlacığı ile temasta olan tüm sağlık çalışanlarının viral bulaş açısından riskleri nedeniyle kişisel koruyucu ekipman giyme gerekliliği doğmuştur. Entübasyon, ekstübasyon ve noninvaziv ventilasyon gibi damlacık oluşturan prosedürler ile damlacık maruziyeti, daha yüksek bulaş riski ile ilişkili gözükmektedir. Anestezistler, girişimsel radyologlar, obstetrisyenler ve kardiyothorasik cerrahlar laparoskopi kullanarak yapılan acil cerrahi müdehalelere devam etme ihtiyacı içindedirler, ancak COVID-19 pozitif hastaya yapılacak laparoskopik bir cerrahi müdehalenin riskleri iyi bilinmemektedir.

COVID-19 pozitif hastalarda laparoskopik cerrahinin güvenliği ile ilgili uluslararası katılımlı bir çalışma yakın zamanda JMIR-Public Health and Surveillance dergisinde, kontaminasyon yollarının gözden geçirmek, laparoskopideki viral enfeksiyon riski hakkındaki literatürü özetlemek ve COVID-19 pozitif hastalarda acil laparoskopik cerrahi için yol haritasını oluşturmak amacıyla yayınlanmıştır.

Literatürde tespit edilen 267 makale arasından 84 tanesi çalışma için değerlendirmeye alınmış ve bu makaleler arasından 14 tanesinin SARS-CoV-2 hakkında olduğu görülmüştür. Teorideki kontaminasyon yolları temelinde şu sorulara cevaplar aranmıştır: i)Kontaminasyon riskinde operasyon odası basıncının etkisi, ii)Entübasyon ve ekstübasyon esnasında ek risk varlığı iii)Laparoskopik cerrahi esnasında duman boşaltılmasının COVID-19 yayılım riskini artırıp arttırmadığı, iv) COVID-19 pozitif hastada doku ekstraksiyonun zararları, v)Batından gaz boşaltımı esnasında zaralı damlacıkların oluşup oluşmadığı.

Operasyon odasında ki yüksek basıncın kapatılması veya düşük basınç oluşturulması ve eğer mümkünse COVID-19 pozif acil hastaların cerrahisi için özel operasyon salonunun oluşturulması, boşaltılan cerrahi dumanın, operasyon odasında sebest dolaşmasının engellenmesi ve aerosol partikülleri içeren boşaltılan CO2 gazının filitrasyonu için gerekli aletlerin kullanılması, doku ekstraksiyonunda mantıklı karar verilmesi ve operasyon odası personeli ile birlikte kendimizin korunması, ilk olarak batın içerisindeki gazın boşaltılması ve aerosol yayılım riskini arttırmaktansa cerrahi insizyonu büyütmekten kaçınılmaması ve boşaltma sırasında filitre veya duman boşaltımı sırasında kullanılan aynı sistemin kullanılması çalışmalardan elde edilen önemli sonuçlardı.

Yazarlar makalelerinde ¨Acil laparoskopiden kaçınmak için bir neden olmamakla birlikte yapılan son çalışmalara göre dikkatli olunması gerektiğini ve COVID-19 pozitif hastalarda cerrahinin getireceği olası riskler nedeniyle gerekli durumlarda laparoskopinin yapılması gerektiğini, COVID-19 olgularının cerrahi sonuçları ve tecrübelerin raporlanması için dünya çapında çaba sarf edilmekte olduğunu ve ilgili bu raporlara globalsurg.org/covidsurg/ adresinden ulaşılabilineceğini¨ belirtmişlerdir.

Çeviren: Dr. Çağdaş ŞAHİN

« First‹ Previous5678910111213Next ›Last »
Page 9 of 38


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.