• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Klinik Haberler

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
IVF, Şiddetli Endometriozisli Kadınlarda Gebe Kalmak İçin En İyi Seçenek mi, Değil mi?

Rektal endometriozisli kadınların dahil edildiği bir klinik çalışmada, cerrahinin doğal yoldan gebe kalma şansını artırdığı ileri sürülmektedir.

Ana Noktalar

  • Rektal endometriozis tedavisi için ameliyat olan kadınlar ameliyattan sonra doğal yoldan gebe kalma şansına sahiptir.

Önemi

  • ESHRE şu günlerde derin endometriozisli kadınlarda IVF (tüp bebek) tedavisi öncesi gebelik oranlarını iyileştirmek için ameliyat önermemektedir.
  • Ancak, güncel araştırmalar, cerrahinin endometriozise bağlı ağrıları azaltabildiğini ve doğal yoldan gebe kalma şansını artırdığını göstermiştir.

Ne Yapıldı?

  • Fransa Bordeaux’dan araştırmacılar, ameliyat edilen şiddetli endometriozisli 55 kadının gebelik sonuçlarını takip ettiler.

Ana Sonuçlar

  • Ameliyat olan ve sonrasında gebe kalmak isteyen kadınların %81’i gebe kaldı.
  • %59’u doğal yoldan gebe kaldı.
  • Ameliyatı takiben birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü yılda gebelik elde etme olasılıkları sırasıyla %33.4, %60.6, %77 ve %86.8 idi.
  • İnfertil (gebe kalma sorunu olan) kadınlarda, ameliyat sonrası gebelik oranı %53’ü doğal yoldan olmak üzere %74 olarak elde edilmiştir.
  • Ameliyattan sonra doğal yoldan gebe kalmaya çalışması önerilen kadınlar, IVF önerilenlerden daha erken gebe kaldı.

Çalışmanın Kısıtlılıkları

  • Çalışmanın asıl amacı başlangıçta gebelik değil, endometriozis cerrahisinin sindirim sistemi üzerine etkilerini değerlendirmekti.
  • Analizde sadece 55 kadın dahil edildiğinden, doğurganlığı etkileyen çeşitli faktörler ortaya konulamamıştır.
  • Araştırmadaki kadınların çoğu gençti (ortalama yaş 28) ve doğal olarak gebe kalma şansı yüksekti. Çalışmada elde edilen sonuçlar yaşlı kadınlar için geçerli olmayabilir.
  • Rektumun sadece büyük tutulumları çalışmaya dahil edildi ve küçük nodüller ile belki ameliyat sonuçları aynı olmayabilir.
  • Tüm operasyonlar tek bir yetenekli jinekolojik cerrah tarafından yapıldı. Başka cerrahlar opere ederse oranlar farklı olabilir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Ayşegül Mut

Klinik Haberler
“Overyan endometriozisi” olan kadınlarda fertilite nasıl korunur?

Fertilitenin korunması, over cerrahisi geçiren şiddetli endometriozisi olan hastalarda dikkate alınması gereken önemli bir konudur.

Anahtar noktalar

Vurgu

  • Bu derleme, endometriozis cerrahisi geçiren kadınlarda fertilitenin korunmasının önemini değerlendirmektedir.
  • Yazarlar, fertilitenin korunması ve iyileştirilmesi için şiddetli endometriozis cerrahisinin dikkatle yapılması gerektiği sonucuna varmışlardır.

Önemi

  • Endometriozis cerrahisi sonrası over rezervinde azalma birçok yayında bildirilmiştir.
  • Cerrahi sırasında over hasarının en aza indirilmesi ve over rezervinin korunması, ciddi endometriozisi olan hastanın gelecekteki fertilitesi için çok önemlidir.

Ne yapıldı?

  • Bu derleme, endometriozis cerrahisi sırasında over rezervini koruma tekniklerinin bir özetidir.
  • Eksizyonel ve ablatif cerrahi kombine tekniği, over rezervinin korunmasında kullanılan tekniklerden biridir. Kist duvarının çıkarılması için kistektomi ve endometriomayı açmak ve kist iç duvarının destrüksiyonu için ablatif cerrahi birlikte gerçekleştirilir.
  • Ooforektomi (yumurtalıkların çıkartılması) vakalarında veya endometriozis için rekürrens (nüks) riski yüksek olan olgularda taze insan over dokusunun ototransplantasyonu tanımlanmıştır.
  • Bir diğer önemli konu prematür over yetmezliği için artmış risktir. Şiddetli overyan endometriozisi olan kadınlarda sağlıklı over dokusunun kriyoprezervasyonu (dondurulması), özellikle nüks durumunda bir seçenektir.
  • Kriyoprezerve over dokusunda mikroskobik endometriotik odaklar izlenirse, yazarlar, hastalığın nüksünü azaltmak için “folikül izolasyonundan sonra in vitro folikül matürasyonu” olarak isimlendirilen bir yöntem tanımlamışlardır.

Anahtar sonuçlar

  • Endometriozis cerrahisi önemlidir: Yetersiz cerrahi rekürrens ile sonuçlanabilirken aşırı cerrahi over dokusunun destrüksiyonuna yol açabilir.
  • Kistektomi ve ablatif cerrahiyi kombine eden bir teknik tanımlanmıştır. İlk önce kistektomi gerçekleştirilir, daha sonra rezidüel kist, hasarı önlemek için bir CO2 lazeri ile vaporize edilir (buharlaştırılır).
  • Yazarların yakın zamanda yayınlanan bir başka yazısında overyan endometriozisli 52 hastada bu kombine teknik değerlendirildi.
  • Ooforektomi ve konservatif tedavi sonrası rekürrens riski yüksek olduğunda over dokusunun ototransplantasyonu over rezervini korumak için bir seçenektir.
  • Kadınlar prematür over yetmezliği riski altındaysa, embriyo kriyoprezervasyonu, oosit kriyoprezervasyonu ve over dokusu kriyoprezervasyonu gibi çeşitli seçenekler fertiliteyi koruyabilir.
  • Bu tekniğin kullanımı ve başarısı, yaş ile birlikte fertilitede azalma olması nedeniyle, yaşa bağlıdır.
  • Kriyoprezervasyon için korteksten elde edilen over dokusu hemen doku kültürü tabaklarına aktarılır ve daha sonra iki farklı teknikle yeniden implante edilir.

Özet

Endometrioziste birçok tedavi yöntemi olmasına rağmen, optimal tedavi henüz geliştirilmemiştir. Tedavinin amacı, ağrıyı azaltmak, fertiliteyi korumak ve iyileştirmek ve rekürrensi geciktirmektir.

Endometriozis cerrahisi sırasında over iskemi ve perfüzyon hasarı, klinisyenler tarafından dikkate alınması gereken önemli bir husustur. Endometriozis varlığına bağlı olarak over rezervi zaten azalmış olduğundan, cerrahi daha da dikkatli bir şekilde düşünülmelidir. Belçika’dan bir grup bilimadamı, Donnez ve arkadaşları, “Minerva Ginecologica” isimli dergide “Overyan endometriozis ve fertilitenin korunması: 2018’deki mücadele” başlıklı prospektif bir çalışma yayınladılar.

Yazarlar, endometriozis cerrahisi sırasında over hasarını minimalize etmek ve over rezervini korumak için geliştirdikleri teknikleri özetlediler. İlk teknik, eksizyonel ve ablatif cerrahinin kombinasyonudur. Over endometriozisi olan 52 hastayla yapılan çalışmalarında, 2-5. günde over hacmi ve AFS (antral folikül sayısı)’nin operasyon sonrası 6. haftada kontralateral (karşı) sağlıklı over ile benzer olduğunu bulmuşlardır.

Fertilitenin korunduğu ikinci teknik, ooforektomi yapıldığında veya yüksek rekürrens riski olduğunda endometriozisi olan hastalara taze insan over dokusunun ototransplantasyonudur. Bu teknikte, taze over dokusu, heterolateral (kontralateral=karşı taraf) overin dekortike medullasına veya overyan kan damarlarına yakın olan sağlıklı kontralateral overyan hilusun altına transplante edilebilir.

Prematür over yetmezliği riski olan kadınlarda, embriyo kriyoprezervasyonu, oosit kriyoprezervasyonu ve over dokusu kriyoprezervasyonu gibi çeşitli seçenekler fertilitenin korunması için mevcuttur. En etkili metot olarak embriyo kriyoprezervasyonu kabul edilse de, yazarlar endometriozisten etkilenen hastalar için sağlıklı over dokusunun kriyoprezervasyonunun iyi bir seçenek olduğunu önermektedir. Özellikle rekürrens (nüks) durumunda ve 35 yaş altındaki kadınlarda ümit verici bir yöntemdir. Kriyoprezerve doku, over hilusu altında overyan damarlar ve fimbriaya yakın oluşturulan peritoneal pencereye veya korteks çıkarıldıktan sonra kalan overin üzerine transplante edilir. Taze veya kriyoprezerve over dokusunda mikroskobik endometriotik odaklar varsa, bu dokunun reimplantasyonu çok düşük bir olasılıkta olsa da rekürrens ile sonuçlanabilir. Folikül izolasyonundan sonra in vitro folikül maturasyonu bu riski azaltmak için bir seçenektir.

“Overyan endometriozis spesifik bir durumdur ve bu şekilde tedavi edilmelidir” diye eklediler.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işık SÖZEN

Klinik Haberler
Tüp bebek dışındaki üreme tedavileri ileri evre endometriozis hastalarında ne kadar etkili?

Anahtar Noktalar :

İleri endometriozisli 30’lu yaş infertil hastalarda yardımcı üreme teknolojisi tedavisi tercih edilmelidir.

Tüm infertil hastalar, bireysel risk faktörlerine göre sınıflandırılmalı ve ileri endometriozisli kadınlar dahil, yardımcı üreme teknolojisi (ART) açısından optimal tedaviye yönlendirilmelidir.

Çalışmanın Önemi:

İleri yaş endometriozisi olan infertil hastaların doğru değerlendirilmesi ve yönetimi, 30 yaş kadar genç olsalar bile, istenen kümülatif canlı doğum oranı için gereklidir.

Ne Yapıldı?:
Bu retrospektif çalışma, ileri endometriozisli infertil hastalarda yardımcı üreme teknolojisinin (ART) ve ART olmayan tedavinin etkinliğini karşılaştırmaktadır. 2000 – 2015 yılları arasında infertilite tedavileri, yardımlı veya yardımsız yöntemler ile yönetilen 1864 kadının tıbbi kayıtları gözden geçirildi. Veriler, endometriozis ile ilişkili semptomları ve semptomları içeren veritabanı kayıtlarından toplandı.
Tüm hastalar tedavi tipine göre iki gruba ayrıldı: non-ART (kontrollü ovaryan stimülasyon ve intrauterin stimülasyon dahil) ve IVF ve ICSI içeren ART; ve ileri endometriozis olarak sadece evre III ve IV skoru kabul edildi ve değerlendirildi. 

Anahtar Sonuçlar: ART olmayan tedavilerle tedavi edilen 1358 hastanın% 21.9’u ve ART tedavileri ile tedavi edilen 894 hastanın% 49.4’ü doğum yaptı. 

ART olmayan hastalarda tedavi edilen hastaların başarısı 12 ayda artmış, ART ile tedavi edilen hastalar ise 6 ay içinde gebe kalmıştır.

Hasta yaşı, geçmiş tedavi öyküsü,  fibroid ve ileri endometriozis, ART olmayan grupta infertilite tedavisinin sonuçlarını belirleyen önemli risk faktörleri olup ; yaş, uzun infertilite süresi ve azalan yumurtalık rezervi, ART grubunda kötü sonuçlarla ilişkili bulundu.Leiomyom ve ileri endometriozisin varlığının ART tedavisinin başarısını değiştirmemesi önemli bir bulguydu. 

Çalışmanın Sınırlılıkları:
Bu çalışmanın sınırlılıkları retrospektif olması, tedavi sayısının azlığı ve infertilite tedavi tiplerinin analiz edilememesi idi.

ÖZET:

Gelişmiş ülkelerdeki yaşam tarzı değişikliklerinden dolayı evlilik ve çocuk doğurma yaşları gecikmektedir. Sonuç olarak; ileri yaş,  ART ve ART dışı modalitelerden oluşan infertilite tedavilerinde önemli bir sorun haline gelmektedir. ART olmayan tedaviler arasında zamanlı cinsel ilişki ve/veya intrauterin inseminasyon (aşılama) ile birlikte hafif overyan stimülasyon bulunurken, ART tedavileri in vitro fertilizasyon (IVF) ve intrasitoplazmik sperm enjeksiyonundan (ICSI) oluşur. Tokyo’dan bir grup bilim adamı olan Isono ve arkadaşları, “Journal of Obstetrics and Gynecology” isimli dergide “Yardımcı olmayan üreme teknolojisi tedavisinin, 30’lu yaşlarında ileri endometriozisi olan infertil hastalarda sınırlı olabileceğini” belirten retrospektif bir çalışma yayınladı. Bu yazarlar, infertilite tedavilerinin sonuçlarını belirleyen önemli risk faktörlerini değerlendirmeyi amaçlamışlardır. Dahil edilen tüm hastalar tedavi tipine göre iki gruba ayrıldı. Hasta yaşı, geçmiş tedavi öyküsü, uterin fibroid ve ileri endometriozis, ART olmayan grupta infertilite tedavisinin sonuçlarını belirleyen önemli risk faktörleri olarak kabul edildi. Öte yandan, yaş, uzun infertilite süresi ve azalan yumurtalık rezervleri, ART grubunda kötü sonuçlarla ilişkili bulunmuştur. Yazarlar özellikle ileri endometriozis varlığı ile kümülatif canlı doğum oranı arasındaki ilişkiyi incelediler ve ileri yaşın ART grubunda infertilite tedavisi başarısı için önemli bir belirleyici olduğunu vurguladılar, ancak leiomyom varlığı ve ileri endometriozis ART tedavisinin başarısını değiştirmedi.  “Sonuçlarımız, infertilite hastalarına canlı doğum yapma olasılıkları ile ilgili doğru bilgi verebilir ve çeşitli risk faktörlerine göre sınıflandırmaları ile optimal tedaviyi seçmelerine yardımcı olabilir” diye eklediler.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Seher SARI

Klinik Haberler
Endometriozisli kadınlarda maternal ve fetal sonuçlar: Bir Derleme ve meta-analiz

Çalışmanın Önemi: Endometriozis, rahmin yapısını değiştiren bir hastalıktır ve bir hamilelik elde edilirse, olumsuz maternal ve fetal sonuçlar oluşturur.  

Anahtar Noktalar: Endometriozisli gebelerde maternal, fetal ve neonatal olumsuz sonuçlar daha fazladır. 

Bu Çalışmada Ne Yapıldı ? Endometriozisi olan veya olmayan  20. Gebelik  haftasını geçen  ayrıca maternal veya fetal olumsuz sonuçların en az birini bildiren vakalar literatürden seçilmiştir.Maternal ve fetal sonuçların meta-analizi yapılmış ve sonuçlar daha sonraki yaklaşımlar için paylaşılmıştır.

Anahtar Sonuçlar: Endometriozisli gebelerde pre-eklampsi, gestasyonel hipertansiyon, gestasyonel diyabet, gebelik kolestazı, plasenta dekolmanı, antepartum hemoraji, sezaryen ve postpartum kanama gibi olumsuz maternal sonuçlar artmaktadır. Endometriozisli gebelerde preterm doğum, PPROM, intrauterin gelişme geriliği, ölü doğum ve neonatal ölüm gibi fetal ve neonatal sonuçlar da artmaktadır. En önemli ve ciddi olumsuz sonuçlar, yani ölü doğumlar ve yenidoğan ölümleri ayrı ayrı değerlendirildi ve endometriozis grubunda belirgin olarak daha yüksek bulundu. 

Çalışmanın Kıstlılıkları: Sonuçlar, bu otuz üç çalışmanın sonuçlarının kalitesiyle sınırlıdır.Endometriozis tanısı ve gruplar  çalışmalarda tek tip değildir. 

ÖZET: Kanada, Ottowa Üniversitesi jinekoloji ve obstetri departmanından  Lalani ve arkadaşları, endometriozisi olan veya olmayan gebeliklerde maternal ve fetal sonuçlardaki farklılıkları sunmayı amaçlayan bu derleme ve gözlemsel çalışmaların meta-analizini yakın zamanda “Human Reproduction” adlı dergide yayınladı. Endometriozis, ovulasyonu, ookist üretimi, peritoneal sıvıdaki inflamatuar hücre içeriğini ve peri implantasyon süresini ve normal embriyonik gelişmeyi etkileyebilen endometriyal dokuları değiştiren bir hastalıktır. Endometriozisli hastalarda hamilelik sağlanabilse de, olumsuz maternal ve fetal sonuçlar beklenir. İki bağımsız araştırmacı, endometriozisi olmayanlarla, endometrizisli hastaların gebelik komplikasyonlarını, maternal ve fetal sonuçlarını karşılaştırmak için literatürden 33 çalışma seçmiştir. Yazarlar, her bir sonucun etkisinin bir tahminini sağlamak için bir meta analiz yaptı. Tüm çalışmalarda, aynı yaşta, aynı özellikte ve 20 haftadan büyük gebeliği olan hem sağlıklı gebeden oluşan kontrol grubu ve hem endometriozisli gebeden oluşan hasta grubu olarak vardı. Endometriozisli gebelerde pre-eklampsi, gestasyonel hipertansiyon ve / veya preeklampsi, gestasyonel diyabet, gebelik kolestazı, plasenta previa, antepartum hemoraji, sezaryen, malprezentasyonun  meta-analizi kontrol grubuna göre daha yüksekti. Endometriozisli gebeler grubunda erken membran rüptürü, preterm doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek, ölü doğum ve neonatal ölümler gibi kötü fetal ve neonatal sonuçlar da daha yüksek bulundu. Yazarlar, spontan ya da yardımlı üreme teknikleriyle gebe kalan endometriozisli kadınları ayrı ayrı incelediler. Gruplarda olumsuz maternal ve fetal sonuçların verileri, literatürde karmaşıklık gösterirken, bazı çalışmalarda endometrizisli grupta pozitif korelasyon bulunurken, diğerlerinde bulunmadı. Endometriozisli hastalarda bu durumun ART’ye ihtiyaç olabileceği sonucuna varmışlardır. Sonuç olarak, ölü doğum ve yenidoğan ölümleri gibi olumsuz fetal sonuçlar, endometriozisli gebeler için önemli ve ciddi olup sonraki gebelikler için dikkate alınmalıdır. 

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Seher SARI, Dr. Fitnat TOPBAŞ

Klinik Haberler
Gebe Kalmak Ağrıyı Geçirir mi?

Evet! Fakat yeni çalışmalara göre ağrı büyük ihtimalle doğum sonrası tekrar başlayacaktır.

ÖZET

“European Journal of Obstetrics & Gynecology and Reproductive Biology” isimli dergide yayınlanan bir çalışmaya göre gebelik endometriozis semptomlarını azaltmaktadır.  Fakat birçok kadın için hormonal terapide de olduğu gibi ağrı sonrasında tekrar geri gelmektedir.

Bu önemli bir bulgu; çünkü birçok endometriozis hastasına doktorları gebe kalması yönünde tavsiye vermektedir. Fakat, bu durum henüz herhangi bir aile planlaması olmayan hasta için stres yaratabilir.

131 kadının araştırıldığı bu çalışmanın yazarlarından olan Dr. Daniela Alberico şöyle demiştir: “Genel olarak gebelik ağrı semptomlarını iyileştirmektedir, fakat bu bir kesin tedavi yöntemi olarak algılanmamalıdır.”

Çalışmaya dahil edilen kadınların hepsi gebelik öncesi en az bir kez endometriozis cerrahisi geçirmiş olup ağrı seviyelerini orta-şiddetli şeklinde belirtmişlerdir. Ağrı menstürasyon kramplarını, cinsel ilişki sırasındaki ağrıyı, menstürasyondan kaynaklanmayan pelvik (kasık) ağrıyı ve de defakasyon (dışkılama) sırasındaki ağrıyı kapsamaktadır. Bütün kadınların en az bir adet çocuğu bulunmaktadır.

Araştırmacılar hastaları gebelikten önce ve doğumdan iki yıl sonra değerlendirmişler. Kadınların hem klinik muayenesini gerçekleştirmişler, hem de transvajinal ultrason muayenesini yapmışlar. Hastalardan ağrının, hayat kalitesinin, psikolojik statülerinin ve de seksüel fonksiyonlarının değerlendirilmesi için Kısa Form-12 anketini (Short Form-12 questionnaire SF-12), Hastane Anksiyete ve Depresyon Skalasını (Hospital Anxiety and Depression scale HADS) ve Kadın Seksüel Fonksiyon İndeksini (Female Sexual Function Index FSFI) doldurmaları istenmiş.

Yaklaşık hastaların üçte birinde (yüzde 37) endometriozis semptomlarının doğumdan iki yıl sonra tekrar başladığı izlenmiş.  Bu hastaların semptomlarının giderilmesi için medikal tedavi veya cerrahi müdahale gereksinimi olduğu belirtilmiş. Hastaların çoğunda (%84) doğumdan iki sene sonra en az bir ağrı semptomu olduğu izlenmiş.

Sonuçlara bakıldığında doğumdan sonra kadınların psikolojik durumlarında ve de hayat kalitelerinde istatistiksel olarak anlamlı bir düzelme izlenirken seksüel fonksiyonlarında bir iyileşme izlenmemiş.

Yazarlar anne olmanın ve de gebelik sebebiyle gelişen vücuttaki hormon değişikliklerinin psikolojideki olumlu değişimlere katkılarının olabileceğini de belirtmişler.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Fitnat TOPBAŞ

Klinik Haberler
Endometriozisli Kadınların Gebe Kalamadığı Doğru Değildir

Yeni bir çalışmanın sonuçları, sanılanın aksine endometriozisli kadınların gebe kalma olasılığının yaygın olduğunu iddia etmektedir.

Anahtar Noktalar

Özellikler:

Endometriozisi olan kadınların gebe kalamadığına dair düşünceler çok da doğru değildir.

Önemi:

Bu bilgi, endometriozisi olan kadınların gebe kalamadığına dair düşüncelerin çok da doğru olmadığını ve bu hastalığa sahip olan kadınlara doğurganlıkla ilgili tüm tıbbi yardım ve bilginin sağlanması gerektiğini vurgulamaktadır.  

Ne yapıldı?

Araştırmacılar Avustralya’da 1.543 kadında kesitsel bir anket gerçekleştirdi.

Anahtar sonuçlar:

Endometriozis olduğunu söyleyen ve söylemeyen kadınlar arasında doğum kontrol ilaç kullanım sıklığı açısından herhangi bir fark yoktu. Gebeliği önleme isteği, endometriozis olduğunu bildiren kadınlarda, bildirmeyenlere göre daha azdı.

Endometriozis hastalığına sahip olduğunu ifade eden kadınlar, kısırlık şikayetini, etmeyenlere kıyasla 3 kat fazla ifade etmişlerdi.

Endometriozis olduğunu söyleyen kadınların gebe kalmak için 1 yıldan uzun süre geçtiğini söylemiş olma oranları, endometriozis olduğunu bildirmeyen kadınlara göre 6 kat fazlaydı.

Endometriozis tanısı alan daha fazla sayıda kadın, aynı zamanda gebe kalmadığını da belirtti, ancak aradaki fark bu durumun endometriozis bildirmeyen kadınlara göre istatistiksel olarak anlamlı değildi.  Endometriozisi olan kadınlarda, istenmeyen gebelik, düşük yapma, gebe kalma ya da canlı doğum yapma açısından normal kadınlara kıyasla hiçbir fark yoktu.

Sınırlamalar:

Araştırmacılar, kısırlığın klinik tanımının 12 ay veya daha fazla düzenli korunmasız cinsel ilişkiden sonra gebe kalmak olduğunu araştırmaya katılan kişilere söylememişlerdi. Bu nedenle katılımcılar kısırlığı farklı şekilde yorumlamış olabilirler.

Erkeğe bağlı kısırlık, bazı durumlarda doğal olarak gebe kalamamanın sebebi olmuş olabilir. Endometriozis bildiren kadınların bazılarına cerrahi ile kesin tanı yapılmamış olabilir.

Kadınlar üreme sağlıklarıyla ilgili tüm olayları eksiksiz olarak hatırlayamıyor olabilirler.

ÖZET

Avrupa Kontrasepsiyon ve Üreme Sağlığı Dergisi’nde yayınlanan yeni bir çalışmanın sonuçları, sanılanın aksine endometriozisli kadınların gebe kalma olasılığının yaygın olduğunu iddia etmektedir.

Bu bulgu, sadece kısırlık değil, endometriozisli kadınlarda doğurganlıkla ilgili tüm yönleri ele almanın ve hastalara bu konuda yeterli bilgi verilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Çalışma için, Avustralya’nın Melbourne kentinde Monash Üniversitesi’nde Halk Sağlığı ve Koruyucu Hekimlik Okulu’nda Dr. Jane Fisher liderliğindeki ekip, 1.543 kadın arasında kesitsel bir çalışma gerçekleştirmiştir. Daha sonra endometriozis olduğunu söyleyen ve söylemeyen kadınların doğurganlıklarını nasıl yönettiklerini karşılaştırmışlardır.

Endometriozis bildiren ve bildirmeyen kadınlar arasında bireysel kontraseptif kullanımında fark olmadığını bulmuşlardır. Bununla birlikte, gebeliğin önlenmesinin, endometriozis bildiren kadınlar için bildirmeyen kadınlara kıyasla daha az önemli olduğu bulundu (%50.5’e karşılık %68.7). Ek olarak, endometriozis bildiren kadınlar, endometriozis bildirmeyenlerden 3 kat daha fazla kısırlık şikayeti ifade ettiler. Bu kısırlık vakalarının çoğunun nedeni “açıklanamayan kısırlık veya erkek infertilitesi” idi. Endometriozis bildiren kadınların da endometriozis bildirmeyen kadınlara göre gebe kalma süresinin bir yıldan uzun sürdüğünü ifade etme olasılığı altı kat daha yüksekti.

Endometriozis tanısı konan kadınlarda daha önce hiç hamile kalmadığını belirtenlerin sayısı daha fazla olsa da, endometriozisi rapor eden kadınlar ile olmayanlar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.

Endometriozisi olan kadınlarda, istenmeyen gebelik, düşük, gebe kalma ya da canlı doğum konusunda normal kadınlara kıyasla endometriozis ilişkili hiçbir fark yoktu.

Özetle, endometriozisli kadınlar daha sık gebe kalma girişiminde bulunmakta ve gebe kalmak amacıyla yardımcı üremeyi tekniklerini daha çok kullanma eğiliminde olsalar da sonuç olarak,  gebe kalma, canlı doğum yapma veya istenmeyen gebelik geçirme konusunda endometriozis bildiren kadınlar ve endometriozis bildirmeyen kadınlar arasında anlamlı hiçbir fark bulunmamaktadır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Ezgi DARICI

Klinik Haberler
İn Vitro Fertilizasyon-Embriyo Transferi Yapılan Endometriozis Hastalarında C Vitamini Ek Tedavisi

Endometriozis, endometriyal stromanın ve gland hücrelerinin uterin (rahim) kavite dışına yerleşmesiyle tanımlanır. Endometriozisli hastalarda dismenore (ağrılı adet görme), disparoni (ağrılı cinsel ilişki), kronik pelvik (kasık) ağrı ve infertilite (kısırlık) izlenebilmektedir. Bu sebeple infertilite endometriozisli hastalarda önemli bir problemdir.

Endometriozis, oksidatif stres ve antioksidan yanıt arasında oluşan dengesizlikle alakalı kronik inflamatuvar bir hastalıktır. Yakın zamanda yapılan yayınlarda endometriozis patogenezinde oksidatif stresin rolü araştırılmaktadır. Folikül sıvısındaki A vitamini, C vitamini ve E vitamini gibi bazı antioksidan seviyelerinin az olmasının üreme performansında düşüşle alakalı olduğu gözlemlenmiştir. Çin’den bir grup araştırmacı, Lu ve ark., Journal of International Medical Research adlı dergide ‘İn vitro fertilizasyon-embriyo transferi yapılan endometriozisli hastalarda C vitamininin tedavi sonuçlarındaki etkisi: Bir randomize kontrollü çalışma’ başlıklı prospektif (ileriye dönük) randomize kontrollü bir çalışma yayınlamışlar. Yazarlar bu çalışmada folikül sıvısında ve de serumda oksidan ve antioksidan belirteçleri değerlendirerek IVF-ET uygulanan endometriozisli hastalarda C vitamininin tedavi üzerindeki etkisini araştırmışlar. Endometriozisli bir grup hastaya IVF-ET uygulanmadan 2 ay önce günlük oral 1000 mg C vitamini vermişler ve tedaviyi ET’den 2 hafta sonra sonlandırmışlar. Başka bir grup endometriozisli hastaya C vitamini verilmemiş ve üçüncü bir grup endometriozisi olmayan hastalarla endometriozisli hastalar karşılaştırılmış. Bütün hastalara uzun gonadotropin-salgılayıcı hormon agonist down-regülasyon protokolü ve de onu takiben rekombinant FSH enjeksiyonu uygulanmış. Hastalar ultrason ve serum estradiol konsantrasyonları ile takip edilmiş. Üç adet gelişen foliküllerin çaplarının 18 mm’ye ulaşmasıyla human koryonik gonadotropin uygulanmış. Fertilizasyon oranı klivaj embriyo sayısının metafaz 2’deki oosit sayısına bölünerek hesaplanmış. Oosit toplanmasından sonra 2 adet embriyo transferi yapılmış. Embriyolar Veeck kalsifikasyonuna göre değerlendirilmiş. İmplantasyon oranı transfer edilen embriyo başına izlenen gestasyonel kese ile ölçülmüş. Klinik gebelik de serum human koryonik gonadotropin pozitif hastalarda intratuterin gestasyonel kese izlenmesi ile tanımlanmış. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında endometriozisli hastalarda Vit C, SOD ve TAC gibi antioksidanların seviyeleri folikül sıvısında anlamlı düşük ve serumda da düşük izlenmiş. SOD ve TAC seviyeleri folikül sıvısında kana göre anlamlı daha yüksek izlenmiş. Hastalara günlük 1000 mg/dl C vitamini verildiğinde serum ve folikül sıvılarında C vitamini seviyelerinde artış izlenmiş fakat oksidatif stres belirteçlerinde (ROS, TAC, SOD ve MDA) değişiklik izlenmemiş. Ek olarak yazarlar C vitamini alan endometriozisli hastalarda daha fazla oranda yüksek kalite embriyo izlendiğini belirtmişler.

‘C vitamini ek tedavisi serum ve folikül sıvısındaki Vit C seviyesini yükselterek oosit ve embriyo kalitesini iyileştirmektedir,’ diye eklemişler.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Fitnat TOPBAŞ

Klinik Haberler
Endometriozis Cerrahisi Geçiren Kadınlarda Doğal Konsepsiyon Nasıl Öngörülür?

Endometriozis cerrahisinden sonra doğal gebeliği öngörmede endometriozis fertilite indeksinin kullanımı: Tek Merkez Çalışması

Endometriozis fertilite indeksi, endometriozis cerrahisini takiben doğal gebeliği ön görmede güvenilir bir evreleme sistemi olarak kullanılabilir.

Anahtar Noktalar

Endometriozis cerrahisinden sonra konsepsiyon isteği olan kadınlarda postoperatif konsültasyonda EFI skoru tercih edilebilir.

Önemi

  • Endometriozis cerrahisinden sonra konsepsiyon olasılığı önemli bir konudur ve bu kadınlarda yardımcı üreme tekniklerini kullanıp kullanmama kararı bir algoritma gerektirmektedir.

Ne yapıldı?

  • Bu retrospektif çalışma, endometriozis cerrahisi geçiren kadınlarda YÜT olmaksızın gebelik öngörüsünde EFI’nin geçerlilik ve güvenilirliğini değerlendirmektedir.
  • Kore Cumhuriyetinde (Ocak 2009-Şubat 2015) tek merkezde endometriozis cerrahisi geçiren 374 kadın dahil edildi ve hesaplamalar hastanenin kayıtlarına dayanmaktaydı.
  • Toplam 77 katılımcı gebe kalmak istiyordu ve bunlardan 33’ünde doğal yollardan 9’unda YÜT ile gebelik elde edildi. Yazarlar istatistik analiz için yalnızca doğal yollardan gebe kalmayı deneyen 68 kadını seçti.
  • Revised American Fertility Society (rAFS) sınıflandırması ve EFI skorları hesaplandı.
  • Tüm cerrahi girişimlerden sonra gonadotropin-releasing hormone analogları 3-6 ay süre ile hastalara reçete edildi. Sonrasında doğal yollardan gebe kalmayı denediler.
  • Tüm kadınlar gebelik oluşana kadar izlendiler.
  • rAFS ve EFI’nin gebelik sonuçlarını öngörmedeki yeterliliği için receiver-operating characteristics (ROC) eğrileri ve eğrinin altında kalan alan (AUC) kullanıldı.

Anahtar Sonuçlar

  • 68 hastanın 33’ü YÜT ihtiyacı olmadan gebe kaldı.
  • Medyan EFI skoru 6.13±0.25 ve gebe olmayan ve gebe kadınların ortalama EFI skorları sırasıyla 5.43±0.37 ve 6.88±0.28 idi.
  • Gebeliği öngörmede güçlü belirleyiciler yaş, EFI, vücut kitle indeksi (VKİ) ve diğer anamnez faktörleridir. Bu popülasyonda, rAFS skoru obstetrik sonuç ile ilişkili değildi.
  • ROC eğrisine göre pozitif gebelik sonucunu ön görmede EFI için cut-off seviyesi 6 idi. EFI skoru 6’dan fazla olduğunda gebelik oranı artmaktaydı.

Güçlü Yönleri ve Sınırlamaları

  • Koreli kadınlarda endometriozis cerrahisi sonrası doğal olarak gebe kalmayı öngörmede EFI skorunu değerlendirme bu çalışmanın gücünü yansıtmaktadır.
  • Retrospektif dizayn EFI skor hesaplamalarının sorumluluğunu azaltır. Aynı zamanda küçük örnek grubu, erkek infertilitesinin önceden değerlendirilmesinin eksikliği ve en önemlisi klinik pratikteki gerçek olan YÜT’e başvurmadaki klinik kararın hastanın tercihi ile verilmesi seçim önyargısı ile sonuçlanabilir ve bunlar çalışmanın sınırlamalarıdır.

Özet

Endometriozis, endometrial glandüler ve stromal hücrelerin uterin kavite dışında yerleşimi olarak tanımlanmaktadır. En yaygın semptomları dismenore (ağrılı adet dönemi), disparoni (ağrılı cinsel ilişki), kronik pelvik (kasık) ağrı ve infertilitedir (kısırlık). Endometriozis prevalansı infertil popülasyonda artmaktadır.  Bu nedenle çoğu kadın için önemli olan konu özellikle endometriozis cerrahisini takiben gebe kalabilme ihtimalidir.

Bazı sınıflandırma ve skorlama sistemleri klinisyenlerin kullanımına sunulmuştur ve bunlardan en sık kullanılanı rAFS skorudur. Ancak bu skorlama sistemi cerrahiden sonra gebelik ön görüsü için uygulanamamaktadır. Bunun üzerine 2010 yılında cerrahi sonrasında obstetrik sonuçları öngörebilen EFI skorlaması geliştirildi.

Endometriozis Fertilite İndeksi (EFI) skoru yaş, infertilite süresi, obstetrik hikayeyi içeren anamnez faktörleri ve cerrahi sonunda en az fonksiyon skoru, rAFS skorunu içeren cerrahi faktörlerin bir özetidir.

Kore’den bir grup bilim adamı, Kim ve ark, “Endometriozis cerrahisi sonrasında doğal gebeliği ön görmede Endometriozis Fertilite İndeksinin Kullanımı:Tek Merkez Çalışması” başlıklı bir retrospektif çalışmayı “Gynecological and Obstetric Investigation” isimli dergide yayınladılar.

Yazarlar Koreli kadınlarda endometriozis cerrahisi sonrası fekunditeyi ön görmede EFI skorunun yeterliliğini değerlendirmeye çalıştılar. EFI skorunun endometriozis cerrahisinden sonra gebelik sonuçlarını ön görmede kullanılabilen güvenilir bir skorlama sistemi olduğunu saptadılar.

“EFI skorları endometriozisli kadınlarda postoperatif tedaviyi yönlendirmede kullanılabilir. Ancak infertilitenin diğer sebepleri, over rezervi ve sosyoekonomik faktörleri içeren (sigorta kapsamı, ekonomik durum ve IVF e ulaşılabilirlik gibi) diğer prognostik faktörler endometriozisli kadınların yönetiminde göz önünde bulundurulmalıdır.” şeklinde belirttiler.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işık SÖZEN

Klinik Haberler
İn-Vitro Fertilizasyon (IVF) Doğal Siklus Tedavisi Uygulanan Endometriozisli Kadınlarda Düşük Oranları

IVF doğal siklus sonucu gebelik oluşan endometriozisli kadınlarda istatistiksel olarak anlamlı oranda artmış düşük riski bulunmamaktadır.

Anahtar Noktalar

Amaç

  • Gebeliğin ilk trimestirinde en sık görülen obstetrik komplikasyon olan düşüğün, endometriozisli kadınlarda başarısız IVF ile sonuçlanacak artmış orana sahip olup olmadığı araştırılmıştır.

 Önemi

  • Endometriomanın (çikolata kisti) varlığı ve boyutundan bağımsız olarak endometriozis, kadınlarda artmış düşük riskine neden olmamaktadır. 

Ne yapıldı? 

  • Bu retrospektif kohort çalışma ile, üçüncü basamak üniversite hastanesi üreme kliniğinde doğal IVF sikluslarında endometriozis varlığının düşük riski üzerine etkisi değerlendirilmiştir.
  • Çalışma grubuna laparoskopi veya laparotomi ile endometriozis tanısı konmuş hastalar dahil edilmiştir. Kontrol grubuna tubal faktor veya erkek infertilitesi bulunan hastalar dahil edilmiştir. Tüm hastalar ilk IVF siklusunda, taze embriyo transferi sonrası tek gebelik elde edilen olgulardı.
  • IVF öncesi yapılan en az iki pelvik ultrasonogrofi ile endometrioma varlığı tespit edildi ve endometrioma varlığı üç ay sonra yapılan kontrol ultrasonografi ile konfirme edildi.
  • 42 yaşından büyük, hidrosalpinksi olan, anormal uterin kavite, çok büyük uterus, uterin malformasyon ve diyabet hipertansiyon gibi eşlik eden hastalığı olan olgular çalışmaya dahil edilmedi.
  • Tüm olgulara standart IVF protokolü uygulandı
  • Embriyo transferi sonrası 30.günde transvaginal ultrasonografi ile klinik gebelik varlığı kontrol edildi.
  • Düşük oranı; klinik gebelik sayısının 24. gebelik haftası öncesi gebelik kayıplarına bölünmesi ile hesaplandı. 

Anahtar Sonuçlar

  • Toplam çalışma grubunda 1006 endometriozisli kadın, kontrol grunda 2012 yaş eşleştirilmesi yapılmış kadın çalışmaya dahil edildi.
  •  Kontrol ve çalışma grupları arasında düşük oranları açısından anlamlı fark saptanmadı.
  •  Düşük için risk faktörlerinin ayarlanması sonrası odds ratio 1.14 olarak hesaplandı.
  •  Çalışma grubu endometrioma varlığı açısından değerlendirildiğinde, yapılan subgroup analizinde de düşük oranları benzer olarak bulundu.
  •  Endometrioma boyutu açısından düşük oranları farklı değildi.

 Çalışmanın Kısıtlılıkları ve Güçlü Yanları

  • Diğer çalışmalar ile karşılaştırıldığında değerlendirilen olgu sayısının fazla olması çalışmanın güçlü yanını belirtmektedir.
  •  Çalışmanın geriye dönük dizaynı nedeniyle endometriozisin tam cerrahi sınıflamasının elde edilememesi, endometriomanın sonografik tanısındaki çelişkiler ve göreceli küçük boyutta endometriomaların bulunması çalışmanın kısıtlılıklarını oluşturmaktadır.

 ÖZET  

Endometriozis infertil kadınların %25-40’ında saptanan kronik östrojen bağımlı bir hastalıktır. Endometriozisin fertilite üzerine negatif etkisi, oosit sperm ilişkisi, over rezervi ve implantasyon gibi tüm üreme süreçlerine olan çeşitli etki mekanizmalar ile açıklanmaktadır.

 Endometriozis ayrıca erken doğum, intrauterin gelişme geriliği ve  gebelik haftasına göre küçük gebelik gibi kötü obstetrik sonuçlar ile ilişkilidir. Düşük, ilk trimesterde en sık görülen obstetrik komplikasyondur.

 Endometriozis ile düşük riski arasındaki ilişki açısından literatürdeki çalışmalar tartışmalıdır. Bazı çalışmalar endometriozisin düşük riskini arttırdığını iddia ederken, bazıları bunu desteklememektedir. Çin Halk Cumhuriyetinden bir grup bilim adamı olan Yang ve arkadaşları “Reproduktif Biyoloji ve Endokrinoloji” adlı dergide ¨IVF doğal siklus tedavisi uygulanan endometriozisli kadınlarda düşük oranları: Bir retrospektif kohort çalışma¨ başlıklı bir randomize klinik çalışma yayınlamışlardır.

 Çalışmada yazarlar IVF doğal siklus tedavisi alan endometriozisli olgularda, endometriozis ile düşük ilişkisini değerlendirmeye çalışmışlar ve endometriozisin düşük riskinde artışa neden olmadığını ortaya koymuşlardır. Endometriozisi olan ve olmayan olgular arasında düşük oranları açısından anlamlı farklılık bulunmamaktadır. Endometriomanın varlığı açısından değerlendirme yapıldığı zaman, yapılan subgroup analizinde düşük oranları yine banzer olarak saptanmış. Endometrioma boyutuna göre düşük oranlarında farklılık saptanmamış.

 Yazarlar makalelerine şu cümleyi de eklemişlerdir ¨Gelecekte endometriozis ile düşük arasındaki ilişkiyi daha iyi değerlendirebilmek için temel araştırmaların yapılması gerekmektedir.¨

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Çağdaş ŞAHİN

Klinik Haberler
Laparoskopik cerrahi sonrası over rezervinde azalma süresi

ÖZET

Endometriozis kronik bir hastalıktır. Ektopik endometrial dokunun büyüyüp ekstra-uterin (rahim dışındaki) dokuya invazyonu ile tanımlanır. Üreme çağındaki kadınlarda kronik pelvik (kasık) ağrının en önemli nedenlerindendir. Overleri (yumurtalıkları) etkileyen ve kist oluşumuna neden olan endometriozise ‘endometrioma (çikolata kisti)’ denilmektedir.  Endometriomalarda laparoskopik (kapalı ameliyat) kistektomi yaygın olarak uygulanmaktadır. Fakat bu yöntem over rezervinin azalmasıyla ilişkili bulunmuştur. Antimülleryan hormon (AMH) over rezervinin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Bu çalışmada yazarlar over rezervindeki bu azalmanın geçici veya uzun dönemli olup olmadığını endometrioma nedeniyle laparoskopik kistektomi hastalarını takip ederek değerlendirmişlerdir.

Çin’in Pekin şehrindeki birkaç enstitüde çalışan Wang ve ark. “Gynecological Endocrinology” isimli dergide ‘Endometriomada laparoskopik kistektominin anti-mülleryan hormon (AMH) seviyelerine etkisi’ isimli bir çalışma yayınlamışlar. Bu çalışmada operasyon öncesi ve sonrası AMH seviyeleriyle ilgili bazı önemli sonuçlar elde edilmiştir.

17-42 yaş arasında endokrin veya infertilite (kısırlık) şikayeti olmayan, adneksiyal cerrahi öyküsü olmayan 171 kadın bu çalışmaya dahil edilmiş. Hastalar kist büyüklüğü, yaş, uygulanan cerrahi şekli, rASRM’e göre endometriozis sınıflandırılması ve de kistin unilateral (tek taraflı) veya bilateral (çift taraflı) olmasına göre değerlendirilmiş. Endometrioma şüphesi bulunan hastalara transvajinal ultrasonografi değerlendirilmesinden sonra sütür veya koagülasyon tekniği ile laparoskopik kistektomi uygulanmış. Ek olarak AMH seviyeleri operasyondan 1 gün önce ve de operasyon sonrası 1., 3., 6. ve 12. aylarda değerlendirilmiş.

Bu çalışmaya dahil edilen hastaların çoğunluğunun 35 yaş altı olduğu izlenmiş (171’den 121’i). Bilateral kisti olanlarda, kist büyüklüğü >7cm olanlarda ve evre 4 endometriozisi olan hastalarda AMH seviyelerinde anlamlı azalma izlenmiş. Fakat preoperatif (ameliyat öncesi) ve postoperatif (ameliyat sonrası) AMH seviyelerinin ortalaması karşılaştırıldığında anlamlı bir değişim izlenmemiş. Bu sebeple yazarlar laparoskopik kistektomi uygulanan kadınların çoğunda özellikle 35 yaş altındaki hastalarda over rezervinin tekrar preoperatif haline döndüğünü belirtmişler. Operasyon sonrası 1., 3., ve 6. aylarda AMH seviyelerinin anlamlı derecede düştüğü fakat 12. ayda preoperatif değerlerle karşılaştırıldığında bir farkın kalmadığı izlenmiş.  Over rezervinin azalmasının nedenleri arasında normal over dokusundaki veya vaskülarizasyonundaki hasar olduğu düşünülmektedir. Bilateral kisti olan hastalarda, kist boyutunun 7 cm’den fazla ölçülmesinde veya evre 4 endometrioziste AMH seviyelerindeki azalma 1 seneden fazla devam etmiştir.

Bu sebeple bazı preoperatif özelliklerin laparoskopik kistektomi sonrasında azalan AMH seviyesinin persiste (devam) etmesine neden olabileceği sonucuna varılmıştır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Fitnat TOPBAŞ

« First‹ Previous1011121314151617Next ›
Page 14 of 17


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.