• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Klinik Haberler

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
Şiddetli Endometrioziste IVF/ICSI Protokollerinin Başarısızlığını Azaltmak İçin Yeni Bir Çalışma

Endometriozisli hastalarda IVF/ICSI öncesinde indüksiyonu kısaltmak için protokol yazısı

Anahtar Noktalar Vurgu

  • Endometriozisli kadınlarda in vitro fertilizasyon / intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (IVF/ICSI) sonrası gebelik oranları genellikle daha düşüktür ve işlem öncesi GnRH agonisti (GnRH-a) verilmesi klinik gebelik oranlarını arttırmaya yardımcı olur. Bu çalışma daha güvenli ve daha etkili ovulasyon indüksiyonu rejimini özellikle endometriozis hastaları için bulmayı amaçlamaktadır.

Arka Plan

  • Tipik bir ultra-uzun etkili rejimde, 2-3 doz uzun etkili GnRH-a ovulasyon indüksiyonundan önce verilir. Düşük östrojen ortamı oluşturarak endometriozis odaklarının atrofiye gitmesini sağlar. Sonrasında ovulasyon indüksiyonu gonadotropinlerle gerçekleştirilir. Bu rejimde tedavi siklusu uzundur. Düşük doz östrojenin daha fazla yan etkisi vardır ve gonadotropin kullanımı daha fazladır.
  • Tedavi sırasında yukarıda anlatılan negatif etkileri azaltırken iyi bir gebelik oranı elde etmek için, daha kısa bir tedavi süresinin etkili olup olmadığını karşılaştırma yaparak belirlemek önerilmiştir.

Önemi

  • Endometriozisli hastalarda IVF-destekli gebelik için tek doz uzun etkili GnRH-a kullanımı 2 doz GnRH-a ile eşdeğerse tedavi siklusu kısalmış olacak ve kullanılan toplam gonadotropin dozu azaltılmış olacaktır.

Ne yapıldı?

  • Yazarlar, 3 üreme merkezinde IVF/ICSI siklusları öncesi down-regüle uzun etkili triptorelinin kısaltılmış protokolünü uygulamaya dair çok merkezli, randomize kontrollü bir klinik çalışma planladılar.
  • Primer sonuç klinik gebelik oranıdır.
  • Ek sonuçlar; gonadotropin süresi, gerekli toplam FSH dozu, elde edilen oosit sayısı, transfer için hazır olan embryo sayısı, implantasyon/abortus oranı, canlı doğum oranı, orta-şiddetli overyan hiperstimulasyon insidansından oluşmaktadır.
  • Örnek büyüklüğü her bir grup için 421 katılımcı olarak öngörülmüştür.
  • Tüm kadınlarda endometriozis varlığı laparotomi veya laparoskopik cerrahi ile doğrulanmalıdır ve yardımlı gebelik tedavisi almaları gerekmektedir.
  • Bu yazıda kısaltılmış GnRH-a protokolünün şeması detaylandırılmıştır. İlk vizit siklusun 2. gününde 5. vizit embryo transferindedir. Toplamda 9 vizit planlanır.

Özet

Çin, Zhengzhou Üniversitesi’ne bağlı hastaneden Kong ve ark. bu tek kör, çok merkezli ve randomize kontrollü çalışmayı Reprodüktif Sağlık Dergisi’nde endometriozisli hastalar için daha güvenli ve etkili ovulasyon indüksiyonu rejimini bulmak amacıyla yayınladılar. Endometriozisli hastalarda uzun dönem GnRH-a rejiminde endometrial dokuları baskılamaya yarayan düşük östrojen ortamı yaratmak için uzun etkili triptorelin 2-3 doz ovulasyon indüksiyonundan önce verilir ve sonrasında gonadotropin indüksiyon için kullanılır.

Bu yöntemden farklı olarak yazarlar, daha taze embryo transferi elde etmek, klinik gebeliği arttırmak ve daha kısa rejim süresiyle daha az tedavi maliyeti ile daha iyi sonuçlar vermek için tek doz uzun etkili triptorelinin kullanımını değerlendirmeyi amaçladılar. Uzun ve kısa GnRH-a protokolleri arasındaki farkları incelemek için yazarlar gebelik oranlarını, GnRH-a ‘nın verildiği gün E2 ve P seviyelerini, elde edilen oosit sayısını, gonadotropin süresi ve dozunu, ICSI enjeksiyonunda metafaz II oranını, transfer için hazır embryoları, taze siklus/transfer siklus oranını, OHSS insidansını, implantasyon oranını, erken abortusu , ektopik gebeliği, devam eden gebeliği, çoğul gebeliği, canlı doğumu karşılaştıran bir protokol önerdiler.

Çalışmanın sonunda kontrol ve çalışma grubu arasındaki farklılıkları belirlemek için birkaç istatistiksel anlamlılık testi kullanılacaktır. Sonuç olarak, endometriozisli hastalarda daha güvenli ve etkili ovulasyon indüksiyonu için ve rahatsızlıkların azaltılmasını sağlamak için yazarlar daha kısa protokol oluşturmaya çalışmaktalar ve bu çalışmanın sonunda her bir gruptaki 421 hastanın sonuçlarını paylaşacaklardır. Kısa protokollerin esas faydaları kısalmış tedavi siklusu ve daha az miktarda GnRH-a kullanılmasıdır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işık SÖZEN

Klinik Haberler
Endometriozis Over Rezervini Azaltıyor mu?

Endometriozisin İnfertil Populasyonda Anti-Müllerian Horman Düzeylerine Etkisi

Cevap Evet Olarak Gözüküyor

ANAHTAR NOKTALAR

Önemli Başlıklar

  • Geçirilmiş over (yumurtalık) cerrahisi olup olmamasına bakılmaksızın endometriozisli infertil (kısır) kadınlarda over rezervi belirteçleri erkek inferilitesi olan bayanlara göre daha kötüdür.

Önemi

  • Endometriozis cerrahiye bağlı overyan hasardan farklı bir mekanizma ile over rezervini etkiliyor olabilir.

Ne Yapıldı

  • Araştırmacılar bu çalışmada overyan cerrahi geçirmiş veya geçirmemiş endometriozisli hastalar ile erkek faktör infertilitesi olan bayanlarda kan anti-müllerian hormon (AMH) ile folikül sitümüle edici hormon (FSH) düzeylerini analiz ettiler.

Anahtar Sonuçlar

  • Overyan cerrahisi olsun veya olmasın endometriozisli kadınların kan AMH düzeyleri erkek faktör infertilitesi olan kadınlara göre daha düşük düzeydeydi (Azalmış over rezervinin bir göstergesi).
  • Daha çok endometriozisli kadınlar (overyan cerrahi geçirip geçirmemesine bakılmaksızın) 1 ng/ml’den daha düşük AMH seviyesine sahiptiler.
  • Over cerrahisi geçirmiş veya geçirmemiş endometriozisli kadınlardaki ortalama FSH seviyeleri erkek faktör infertilitesi olan bayanlara göre daha yüksek seviyede idi (azalmış over rezervinin diğer bir göstergesi).

Kısıtlılıklar

  • Çalışmada sonuçlar üzerine etkisi olabilecek farklı iki tip AMH analiz yöntemi kullanıldı.
  • Çalışmaya sadece endemetriozisli infertil kadınlar dahil edildiği için endometriozisli fertil kadınlarda over rezervinin azalıp azalmadığı bilinmiyor.
  • Farklı evrelerde endometriozisi olan kadınlar arasında AMH sevileri arasında farklılıklar olabilir fakat çalışmada farklı evrelerdeki hastalığa sahip olgu sayılarının yetersiz olmasından dolayı evreler arasındaki böyle bir farklılığın tesbiti mümkün değildi.

Özet

Geçirilmiş over cerrahisi olup olmamasına bakılmaksızın endometriozisli infertil kadınlarda over rezervi belirteçleri erkek inferilitesi olan bayanlara göre daha kötüdür. Bu bulgu endometriozisin cerrahiye bağlı over hasarlanmasından bağımsız olarak over rezervini etkiliyor olabilmesinden dolayı önemlidir.

“Assisted Reproduction and Genetics” adlı dergide yayınlanan bu çalışmada, Arizona Üniversitesi, Brigham Kadın Hastanesinde görevli araştırmacılar tarafından, Nisan 2015 ve Mayıs 2017 yılları arasında IVF (tüp bebek) tedavisine başvuran 671 bayan hasta analiz edildi.

Çalışmaya dahil edilen olgular üç gruba ayrıldı. İlk grupta endometriozisi olan ve daha önce geçirilmiş over cerrahisi olan kadınlar toplandı, ikinci grupta endometriozisli ve daha önce over cerrahi öyküsü olmayan olgular toplandı ve üçüncü grupta ise endometriozisi olmayan ve erkek faktör infertilitesi nedeniyle gebe kalamayan olgular toplandı.

Daha sonra olguların kan anti-müllerian hormon (AMH) ve folikül sitümüle edici hormon (FSH) düzeyleri tespit edildi.

Over cerrahisi geçirmiş veya geçirmemiş endometriozisli kadınlardaki ortalama AMH sevilerinin, erkek nedenli infertilitesi olan kadınlarda daha düşük seviyede olduğu tespit edildi. Erkek faktör infertilitesi olan hastalar ile karşılaştırıldığında, daha çok endometriozisli kadınlar 1 ng/ml’den daha düşük AMH seviyesine sahiptiler.

Çalışmada erkek faktör infertilitesi olan kadınlar ile karşılaştırıldığında, endometriozisli infertil kadınların anlamlı oranda daha yüksek kan FSH seviyelerine sahip oldukları bulundu.

AMH gelişmekte olan yumurta hücrelerinden salgılanan bir hormondur. Düşük AMH seviyelerinin, düşük over rezervi ile korele olduğu iyi bir over rezerv indikatörüdür (Fertil kadınlarda AMH sevileri 1 ile 4 ng/mL arasındadır).

Benzer şekilde FSH da diğer bir over rezerv belirtecidir. Fertil kadınlarda, menstrüel siklusun 3. günündeki FSH sevileri normalde düşüktür. Bundan dolayı, menstrüel siklusun 3. gününde normalden yüksek FSH seviyeleri azalmış over rezervinin bir göstergesidir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Çağdaş ŞAHİN

Klinik Haberler
Endometriozis ve Gebelik: Hastalığın Lokalizasyonuna Göre Maternal ve Neonatal Sonuçlar

Anahtar Noktalar

Vurgu

Endometriozisli kadınlarda, hastalıktan etkilenmemiş olanlara göre doğum sırasında vakum (yardımcı bir alet) kullanımı, sezeryan doğum ve plesanta previa (plasentanın normalden farklı olarak rahmin alt kısmında yerleşmesi) görülme sıklığı daha yüksektir.

Daha yüksek plasenta previa riski büyük çoğunlukla derin endometriozisli kadınlarda görülür.

Neonatal sonuçlar endometriozisin varlığından etkilenmez.

Önemi

Endometriozisli gebe kadınların artan oranlarına karşın, hastalığın obstetrik ve neonatal sonuçlar üzerindeki olası etkilerine dair bilgiler oldukça kısıtlıdır.

Mevcut çalışmaların çoğu gebelik ve maternal sonuçlara odaklanmaktadır ve bu nedenle yenidoğanlara dair bilgimiz eksiktir.

Ne yapıldı?

Hastalığın spesifik konumunu temel alarak, endometriozisli kadınlarda gebelik ve doğum eylemi, obstetrik komplikasyonlar, maternal ve neonatal sonuçlara dair sistematik retrospektif (geriye dönük) analiz yapıldı.

Anahtar sonuçlar

Endometriozisli kadınların yaşlarının ve yardımcı üreme teknolojileri kullanımı sıklığının anlamlı derecede daha yüksek olduğu görülmüştür.

Endometriozisli kadınlarda gebelik süresi anlamlı derecede daha kısaydı.

Endometriozisli kadınlarda plasenta previa insidansı (sadece derin endometriozisli kadınlarda), hipertansiyon, sezaryen ve vakum kullanım sıklığı daha yüksek bulunmuştur.

Neonatal sonuçlar endometriozisli olan ve olmayan kadınlar arasında benzer bulunmuştur.

Çalışmanın kısıtlılıkları

Retrospektif tasarım olası seçim, tespit ve raporlama yanlılığına neden olmuş olabilir.

Bu çalışma endometriozis, özellikle derin endometriozis için yapılan cerrahi girişimleri dikkate almadı ve çalışmaya dahil edilen tüm hastalarda gebelik başlangıcından önce cerrahi ile birlikte optimal bir biçimde endometriozis çıkarımı  gerçekleştiğini varsaymıştır.

Özet

Güncel literatür, hamilelik sırasında endometriozis komplikasyonlarının nadir olduğunu göstermektedir. Ancak, plasenta akreta (plasentanın uterus duvarında derin yerleşmesi), preterm doğum (doğumun normal zamanından önce gerçekleşmesi) ve sezaryen doğum olasılığında göz ardı edilemez bir artış bildirilmiştir. Endometriozisli kadınlarda gebelik oranlarının artması ile endometriozisin gebe kadınlar ve bebekleri üzerindeki olası etkilerini tam olarak anlamak gerekli hale geldi.

Uccella ve arkadaşları tarafından yapılan bu çalışma “endometriozisli kadınlarda maternal ve neonatal sonuçlar” üzerine odaklandı. Çalışma gebelik, doğum ve doğum sonrası dönemlerde endometriozisli 118 gebe kadından elde edilen verileri analiz etti. Bu makale, Amerikan Perinatoloji Dergisi’nin Temmuz sayısında yayınlanmıştır.

Plasenta previa ve hipertansiyon, endometriozisli kadınlarda görülen rahatsızlıklar arasındaydı. Özellikle derin endometriozisi olan kadınlarda, plasenta previa sıklığı endometriozisi olmayan kadınlara kıyasla yaklaşık 20 kat daha yüksekti. Endometriozisli kadınlarda, endometriozis olmayan kadınlara kıyasla spontan doğum başlangıcı olasılığı daha düşük; sezaryen ve vakum kullanımı sıklığı daha yüksek görülmüştür.

Diğer tarafta, yenidoğan sonuçları endometriozisin mevcudiyeti ve konumundan etkilenmedi. Derin endometriozisli olgularda bile yenidoğanın sağlığı üzerinde olumsuz bir etki gözlenmedi. Çalışılan sonuçlar arasında doğum ağırlığı, 5. dakikada Apgar skoru, doğumda umbilikal arter pH’ı, pH <7 insidansı ve yenidoğan yoğun bakım ünitesi (NICU) ihtiyacı yer almaktadır.

Araştırmacılar, derin endometriozisi olan hastaların plasenta previada önemli ölçüde daha yüksek olmasına rağmen, endometriozisli kadınlarda gebelik sonuçlarının ve özellikle de yenidoğan sonuçlarının endometriozisi olmayan kadınların sonuçları ile aynı düzeyde olduğu sonucuna varmaktadır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Stj. Dr. Ali İhsan NERGİZ

Klinik Haberler
Endometriozisli Kadınlarda İnfertilite: Nedensel İlişi ve Yönetim Stratejilerine Bakış

Endometriozis; infertilite ile arasında moleküler, genetik, mekanik ve çevresel çok faktörlü sebeplerin dahil olduğu, iyi yapılandırılmış bir ilişki bulunan kronik bir hastalıktır.

Anahtar Noktalar

Vurgu

  • Her ne kadar endometriozis ve infertilite (kısırlık) arasındaki nedensel ilişki tam olarak netleşmemiş olsa da endometriozis ile ilişkili infertilitenin potansiyel faktörleri öne sürülmüştür.

Önemi

  • Endometriozis ve infertilite arasındaki nedensel bağlantıyı anlamak, tedavi yönetimi, medikal-cerrahi tedavi ve tıbbi yardımlı üreme dahil olmak üzere tedavi stratejilerini iyileştirecektir.

Ne Yapıldı?

  • Bu derleme, endometriozisin doğurganlığı olumsuz yönde nasıl etkilediği üzerine önerilen mekanizmaları özetlemekte ve mevcut tedavi seçeneklerini tartışmaktadır.
  • Etik çekincelerden dolayı, bu konudaki insan çalışmaları sınırlıdır.
  • Bu nedensel ilişkiyi açıklayacak bilgiler genellikle hayvan deneylerinden, özellikle de insanlara benzerlik nedeniyle babunlarda yapılan deneylerden elde edilmiştir.

Anahtar sonuçlar

  • Basit bir ilişkiden daha fazla olan endometriozis ile infertilite arasındaki ilişki birçok yönden değerlendirilmelidir.
  • Endometriozis ve infertilite arasındaki ilişkinin şekli ve niteliği incelenmelidir.
  • Spontan konsepte ilişkin prospektif (ileriye dönük) maymun çalışmaları, minimal/hafif endometriozisi olan hastalar ile açıklanamayan infertiliteli kadınlar arasında kümülatif gebelik oranları ve aylık doğum oranları açısından bakıldığında bir fark olmadığını göstermiştir; orta/şiddetli endometriozisli kadınlarda veriler sınırlıdır.
  • Minimal ve hafif endometriozis intrauterin inseminasyon (IUI)’nin (aşılama yöntemi) başarısını olumsuz yönde etkiler, ancak şiddetli endometriozis ile ilgili veriler yetersizdir.
  • Endometriozis, revize edilmiş Amerikan Üreme Tıbbı Derneği evreleme sistemine göre evreye bakılmaksızın Yardımcı Üreme Teknolojierinin (YTÜ) başarısını azaltır.
  • Endometriozisin şiddeti ve süresi ile infertilite arasındaki geçici ilişki de değerlendirilmelidir.
  • Üçüncü olarak, doz-cevap eğimi araştırılmalıdır. Hafif ila orta hastalık, doğurganlık sonuçları üzerinde orta ila şiddetli endometriozise göre daha az olumsuz etkiye sahiptir.
  • Dördüncü olarak, endometriozis ve infertilite arasındaki nedensel bağlantı biyolojik yönden de incelenmelidir.
  • Laparoskopik (kapalı) cerrahinin faydası değerlendirilmelidir. Laparoskopi sırasında tüm lezyonların çıkarılması gelecekteki fertilite (doğurganlık) sonuçlarını iyileştirir.
  • Endometriozisin klinik yönetimi birkaç farklı yöntem içerir: Aktif izlem, tıbbi veya cerrahi tedavi, IUI ve YÜT dahil olmak üzere medikal yardımcılı üreme (MAR). Tedavinin, endometriozis ile ilişkili infertilite yönünden yarar sağlamadığı belirtilmelidir.
  • Endometriozis Fertilite İndeksi (EFI) skorlaması, postoperatif üreme başarısını belirlemek için tercih edilen yöntem olmalıdır.

Özet

Endometriozis, üreme çağındaki kadınlarda en sık rastlanan östrojen bağımlı jinekolojik bir hastalıktır. En sık karşılaşılan şikayetler dismenore (adet sancısı), disparoni (cinsel ilişkide ağrı), kronik pelvik (kasık) ağrı ve infertilitedir (kısırlık).

Geniş araştırmalara rağmen, endometriozis ve infertilite ilişkisinin altında yatan etyopatojenik mekanizma tam olarak açıklanamamıştır. İnsan deneyleri etik nedenlerden dolayı sınırlı olsa da hayvan deneyleri endometriozis ile infertilite arasında nedensel bir ilişki olduğunu göstermiştir.

Endometriozis ve infertilite arasındaki bu ilişki mekanik, moleküler, genetik ve çevresel yönler dahil olmak üzere çok faktörlü görünmektedir. Pelvik kavite faktörleri, over (yumurtalık) faktörleri, uterin (rahim)/ endometrial (rahim duvarı) faktörler ve genetik faktörler, endometriozis ile ilişkili infertilitenin gelişmesi için olası biyolojik açıklamalardır.

Belçika ve Almanya’dan bir grup bilim insanı olan Tomasetti ve arkadaşları, “Best Practice & Research Clinical Obstetrics and Gynaecology” başlıklı dergide “Endometriozis ve İnfertilite: Nedensel bağlantı ve yönetim stratejileriyle ilgili görüşler” başlıklı bir derleme yayınladı.

Yazarlar endometriozis ile ilişkili infertilite nedenlerini gözden geçirmeyi amaçlamıştır. Ayrıca, endometriozis ile ilgili infertilitenin yönetimi için tavsiyeler içeren European Society of Human Reproduction and Embryology (ESHRE) kılavuzu gibi rehberleri de özetlediler. Endometriozisin klinik yönetimi birkaç farklı yöntem içerir: Aktif izlem, tıbbi tedavi, cerrahi tedavi ve IUI ve YÜT dahil olmak üzere MAR.

Bununla birlikte, tıbbi tedavi stratejilerinin endometriozis ile ilişkili infertilitenin iyileşmesinde fayda sağlamadığı bilinmelidir. Çünkü mevcut tüm yöntemler yumurtalık fonksiyonunu baskılamaktadır. Bu nedenle gebe kalmak isteyen kadınlara önerilmemelidir.

Tüm görünür endometriotik lezyonların cerrahi olarak çıkarılması, özellikle daha kapsamlı endometriozis formları olan kadınlarda etkilidir. Postoperatif üreme sonuçlarını öngörmede rASRM skorlama sistemi yerine EFI skorlama sistemi tercih edilen yöntem olmalıdır.

EFI birkaç bölüm içerir: hasta özellikleri (yaş, infertilite süresi, gebelik öyküsü, rASRM evrelemesinin bölümleri, adneksiyal fonksiyon cerrahisi sonunda cerrah tarafından kalitatif görsel değerlendirmesi, EFI’nin öngörü kabliyetine en fazla katkı sunan budur). Endometriozis ilişkili infertilitesi olan kadınlarda üreme sonuçlarını geliştirmenin diğer bir alternatifi IUI, IVF veya ICSI gibi ART yöntemlerini içeren MAR teknikleridir. Endometriozis ile ilişkili infertilitenin tedavisinde en iyi yöntem hasta merkezli olmalıdır.

Araştırmacılar “Endometriozis lezyonlarının cerrahi tedavisinin yanında, aktif izlem, IUI, IVF, ART gibi MAR tedavileri, endometriozis ile ilişkili infertilite tedavisinin temel taşlarıdır. Ancak, hangi hastanın hangi tip bir yaklaşımdan fayda sağlayacağı her zaman net değildir” dedi.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Stj. Dr. Ali İhsan NERGİZ

Klinik Haberler
Gebeliğin Endometriozis Üzerindeki Etkileri

Gebelik yeni endometriozisleyzonları oluşumunu önlerken…Çocuk sahibi olma kararı, endometriozis gelişimine olan yararlarından etkilenilmeden (etkilenmeden) yalnızca ebeveynlik isteği üzerine verilmelidir.

Endometriozis, endometrial stromal ve glandüler hücrelerin rahim boşluğu dışında bulunmasıdır. Endometriozis hastalarında gebelik; endometrial hücrelerin progesteron tedavisine benzer şekilde atrofisine neden olduğu için bir tedavi seçeneği olarak sunulmaktadır.

Gebelik boyunca, menarş öncesi veya menopozdan sonra da görüldüğü gibi progesteron hakimiyeti olması, genellikle amenore gelişimine ve buna bağlı olarak da endometriozis ve ilişkili semptomların gerilemesine yol açmaktadır.

Hamileliğin endometriozis lezyonlarının ve ilişkili semptomların akıbeti hakkında çok fazla delil bulunmamasına rağmen faydalı etkileri nedeniyle bu hastalara gebelik önerilmektedir.

İsviçre ve Yeni Zelanda’dan bir grup bilim adamı olan Leeners ve Farquhar, “Fertility and Sterility” isimli dergide  “Endometrioziste gebeliğin faydaları: mitleri ortadan kaldırabilir miyiz?” başlıklı bir çalışma yayımladı.

Literatürde heterojen yayınlar olmasına rağmen, bu yazarlar 141 kadını içeren 5 çalışmayı ve konuyla ilgili mevcut olan ve sonuçlarını özetleyen birkaç vaka raporu veya vaka serisini çalışmalarına dahil etmişlerdir. Yayınların heterojen oluşunun nedeni; farklı zaman dilimleri ve araştırma teknikleri (klinik, ultrason, manyetik rezonans görüntüleme, cerrahi, histoloji), araştırılan lezyon tipleri (yumurtalık, yumurtalık dışı, spesifik yerler), toplanan lezyonlar hakkında bilgi (büyüklük, sayı, yapı) ve diğer parametreler ve analitik yaklaşımların kullanılmış olmasıdır.

Mevcut çalışmaların kısıtlılıklarına rağmen, yeni endometriozis lezyonlarının oluşma riskinin gebelikte azaldığı görülmektedir ancak asemptomatik endometriozis lezyonlarının takibinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.

Yazarlar endometriozisin gebelikteki komplikasyonları olan endometrioma (çikolata kisti) rüptürü, bağırsak perforasyonu, rüptüre kan damarlarına bağlı spontan hemoperitoneum ve endometriozis lezyonlarının enfeksiyonu gibi durumlara da değinmişlerdir. Bu istenmeyen sonuçların sebebi olarak, gebelik süresince gelişen desidualizasyon sorumlu gösterilmiştir.

“Endometriozis hastalığı olan kadınlara semptomları yönetmek ve endometriozis ilerlemesini azaltmak için bir strateji olarak gebelik önerilmemelidir. Çocuk sahibi olma kararı, endometriozis gelişimine olan yararlarından etkilenilmeden yalnızca ebeveynlik isteği üzerine verilmelidir.”

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Tuğba Buket ÇALIŞKAN

Klinik Haberler
Endometriozis Cerrahisi Sonrası Spontan Gebeliği Öngörmek İçin Serum Anti-Müllerian Hormon Düzeyleri

Endometriozis ameliyatı sonrası kadınlarda spontan gebeliğin oluşması, preoperatif serum anti-Müllerian hormon düzeyleri ile öngörülebilir.

Vurgu:

  • Ameliyat öncesi ölçülen yüksek serum anti-Müllerian hormon seviyeleri, endometriozis ameliyatı geçiren kadınlarda yüksek doğal gebelik olasılığı ile ilişkilidir.

Önemi:

  • Fertilite stratejisinin bir parçası olarak, endometriozis ameliyatı sonrası gebe kalmak isteyen kadınlarda spontan (kendiliğinden) gebelik oluşumunu tahmin etmek için preoperatif (ameliyat öncesi) serum anti-Müllerian hormon düzeyleri kullanılabilir.

Ne Yapıldı?

  • Bu prospektif (ileriye dönük) kohort çalışması, over endometrioma (çikolata kisti) şüphesi nedeniyle cerrahi geçirmiş ve ameliyat sonrası gebe kalmayı planlayan 103 kadını inceledi.
  • Serum anti-Müllerian hormonu (AMH) düzeyleri, spontan adet döngüsünün üçüncü ila beşinci günlerinde ameliyat öncesi ve sonrası ölçüldü.
  • İn vitro fertilizasyon (tüp bebek tedavisi) sonucu için prognostik indikatör olarak 2.0 ng / mL’lik kesme değeri kullanıldı. Preoperatif serum AMH düzeyleri açısından kadınlar iki gruba ayrıldı.
  • Ameliyat öncesi ve sonrası serum AMH seviyelerinin azalması hesaplandı ve AMH düşüş oranı da değerlendirildi.
  • Kriterlere uyan tüm kadınlar ameliyat sonrası 2 yıl takip edildi ve obstetrik sonuçlar kaydedildi.

Anahtar Sonuçlar:

  • Yüksek AMH grubunda 61 hasta, düşük AMH grubunda 42 hasta vardı.
  • Ameliyat sırasındaki yaş, vücut kitle indeksi, revize Amerikan Üreme Tıbbı Derneği evresi, over endometrioma boyutu ve lateraliteye göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu.
  • Her iki grupta da serum AMH düzeyleri postoperatif anlamlı olarak azaldı. Bu düşüş, düşük AMH grubunda daha belirgindi.
  • Ameliyattan sonra 52 kadın kendiliğinden gebe kaldı.
  • Ameliyat sonrası spontan gebeliğin en iyi tahmini, preoperatif AMH seviyeleri ile sağlanabilir, en iyi eşik değeri ise preoperatif AMH düzeyi 3.545 ng/ml’dir.

Kısıtlılıklar:

  • Yazarlar, çalışmanın veri analizinin küçük bir örneklem büyüklüğü ile sınırlı kaldığına dair bir sınırlama olduğunu belirtmiştir.

Özet

Endometriozis, endometrial (rahim duvarı) glandüler ve stromal hücrelerin uterus (rahim) boşluğu dışındaki yerleşmesi şeklinde tanımlanan bir hastalıktır. Birkaç medikal ve cerrahi tedavi seçeneği olsa da, en etkili tedavi şekli henüz açıklanamamıştır.

Cerrahi müdahalelerin temel amacı terapötik (tedavi edici) olmaları ve etkinlikleridir. Endometriozis ile azalmış yumurtalık rezervi, azalmış gebelik oranları ve doğurganlık sorunları arasında bir ilişki vardır. Bu nedenle, hastalığın cerrahi olarak topluca çıkarılması, tekrarı önlemek için çok önemlidir.

Yumurtalık rezervini değerlendirmek için ultrasonografik antral folikül (yumurta) sayısı, serum folikül uyarıcı hormon (FSH), estradiol ve statin B kullanılabilir. Yumurtalık foliküllerinin ürettiği serum anti-Müllerian hormonu (AMH) son zamanlarda güvenilir bir yumurtalık rezerv belirteci olarak kullanılmaya başlandı. Her ne kadar endometriozisli kadınların çoğunda yumurtalık rezervinde azalma görülse de, postoperatif (ameliyat sonrası) yardımcı üreme tekniklerinin kullanımı herkes için gerekli olmayabilir.

Çinli bir grup bilim insanı olan Zhou ve arkadaşları, “Journal of International Medical Research” adlı dergide, “Endometriozis ameliyatı sonrası kadınlarda spontan gebelik için serum anti-Müllerian seviyesinin öngörü değeri” başlıklı bir çalışma yayınladılar.

Bu çalışmada, yazarlar endometriozis ameliyatı sonrası serum AMH düzeylerini kullanarak spontan gebelik sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladı. Çalışma popülasyonunu serum AMH düzeylerine göre iki gruba ayırdılar: düşük AMH grubu (<2 ng/mL) ve yüksek AMH grubu (>2 ng/mL). Bu iki grubu karşılaştırdıklarında, ameliyat sonrası her iki grupta serum AMH düzeyinin azaldığını buldular. Ancak bu düşüş, düşük AMH grubunda daha belirgindi. Yüksek AMH grubunda kümülatif gebelik oranı daha yüksekti.

Postoperatif spontan gebeliğin en iyi tahmini, preoperatif serum AMH düzeyleri ile sağlandı.

Yazarlar “Preoperatif AMH düzeyi ölçümleri, endometriozis ameliyatı geçiren ve doğurganlık desteği arayan kadınlar için doğurganlık stratejisinin bir parçası olarak kullanılabilir” diye ekledi.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Ali İhsan Nergiz

Klinik Haberler
Endometriozis İlişkili İnfertilitesi Olan Kadınlarda Endometriozisin İmplantasyon Üzerine Etkisi

Özellikleri

  • Tekrarlayan endometriomaların (çikolata kistleri) varlığı, infertilitesi (kısırlık) olan kadınlarda embriyo sayısını ve yüksek kaliteli embriyo sayısını, infertilite için diğer etiyolojileri olan kadınlara göre değiştirmese de, bu kadınlarda adet dönemi başına implantasyon oranı önemli ölçüde azalır.

Önemi

  • Diğer infertil kadınlarla benzer embriyo kalitesine sahip olmasına rağmen endometriozis ile ilişkili infertiliteye sahip kadınlarda düşük implantasyon oranını netleştirmek için araştırmalar yapılmalıdır.

Ne yapıldı?

  • Yaşları 26 ile 40 arasında değişen ve in vitro fertilizasyon (IVF) ve intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) (tüp bebek) yöntemleriyle gebe kalmayı planlayan kadınlar çalışmaya dahil edildi.
  • Çalışma popülasyonu iki gruba ayrıldı: Grup I tekrarlayan tek taraflı endometriomaları olan 70 kadını, Grup II ise tubal faktöre bağlı infertilitesi olan 50 kadını içermekteydi.
  • Gonadotropin dozları yaşa, adetin ikinci gününde ölçülen serum AMH’ye ve overlerin ultrasonografik özelliklerine bağlı olarak değerlendirildi.
  • Yüksek kaliteli bir embriyo kullanılarak gerçekleştirilen embriyo transferinden sonra implantasyon oranı gruplar arasında karşılaştırıldı.

Anahtar sonuçlar

  • Over rezervinin en güvenilir belirteçlerinden biri olan serum AMH düzeyi Grup I’de anlamlı olarak düşüktü.
  • Grup I’deki kadınlarda, II. gruptaki kadınlara kıyasla, gonadotropin stimülasyon süresi (gerekli tedavi süresi) anlamlı derecede uzamıştı.
  • Alınan embriyoların sayısı ve yüksek kaliteli embriyoların sayısı gruplar arasında benzerdi.
  • Bununla birlikte, implantasyon oranı Grup I’de, özellikle 3 cm’den büyük endometrioması olan kadınlarda anlamlı derecede düşüktü.

Özet

Endometriozisli kadınların en sık rastlanan klinik bulgularından biri fertilite (üreme) problemleridir. Endometriozisli kadınlar genellikle gebe kalmak için in vitro fertilizasyon yöntemlerinden yararlanırlar. Bununla birlikte, endometriozisin in vitro fertilizasyon sonuçları üzerine zararlı bir etkisi olup olmadığı tartışmalıdır.

Rusya’daki RUDN Üniversitesi’nden bir grup bilim adamı olan Yevseyevich ve arkadaşları, “Gynecological Endocrinology” adlı dergide, “Kadınlarda endometriozisle ilişkili  implantasyon başarısızlıkları” başlıklı bir çalışma yayınladı.

Yazarlar endometriozis ile ilişkili kısırlığa sahip kadınlarda embriyoların ve implantasyon oranının, tubal faktör kısırlığına sahip kadınlarla karşılaştırarak değerlendirmeye çalışmıştır. Çalışmadaki kadınların yaşları ve kısırlık süreleri benzerdir.

Çalışmaya göre, endometriozisli kadınlarda gonadotropin stimülasyon süresi daha uzundu. Her ne kadar alınan embriyoların sayısı ve yüksek kaliteli embriyoların sayısı gruplar arasında benzer olsa da, endometriozisli hastalarda, özellikle 3 cm’den daha büyük endometrioma hastalarında implantasyon oranı anlamlı derecede düşüktü. Bu nedenle, yazarlar, implantasyonda endometrium duyarlılığın rolünü ve endometriozis ile ilişkili infertilitesi olan kadınlarda implantasyon oranının azalması durumundaki embriyo ve endometrium arasındaki etkileşimi vurguladılar.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN

Klinik Haberler
Endometriozis ve Over Rezervi

Foliküler verimlilik oranı (FORT) ve metafaz-II oosit sayısı, yaş, antral folikül sayısı (AFC) ve anti-Müllerian hormonuna (AMH) bakılmaksızın endometriozise bağlı olarak azalır.

Endometriozis en sık üreme çağındaki kadınlarda görülür. Bu yaştaki genel popülasyonda prevalansı %10-15’tir. Bununla birlikte, endometriozis %25-40 prevalansı olan infertil (kısır) kadınlarda daha sık teşhis edilir.

Endometriozis ve infertilite (üreme problemleri) arasındaki ilişkiyi açıklayan kesin mekanizma açıklanmamasına rağmen, bozuk pelvik anatomi, bozulmuş yumurtalık fonksiyonu, değişen mikroçevre, etkilenen endometriyal alıcılık ve embriyo kalitesi en yaygın sorumlu mekanizmalar olarak kabul edildi.

Endometriozisli kadınlarda infertilite en yaygın şekilde yardımcı üreme teknolojisi (ART) yöntemleri ile yönetilir. İn vitro fertilizasyon (IVF) sonuçları, yumurtalık rezervi ve kontrollü yumurtalık hiperstimülasyonu sonrası alınan oositlerin sayısı ve kalitesi ile ilişkilidir. Yumurtalık rezervi, folikül uyarıcı hormon (FSH), AMH gibi serum hormon seviyeleri ve transvajinal ultrasonografi ile ölçülen AFC kullanılarak değerlendirilebilir.

Almanya’da bir grup bilim adamı olan Nicolaus ve arkadaşları “Archives of Gynecology and Obstetrics” adlı dergide “Endometriozis kontrollü ovaryan hiperstimülasyonda; AMH, AFC, FORT, kadının yaşı ve alınan oositlerin sayısından bağımsız olarak over cevabını azaltmaktadır.” isimli bir çalışma yayınladı. 96 kadında, 205 ICSI (intrasitoplazmik sperm injection) döngüsünü çalışmaya dahil ettiler. Endometriozis olan (n=26) ve endometriozisi olmayan (n=70) infertil kadınlarda overyan cevabı karşılaştırırken FORT ve elde edilen oosit sayılarını değerlendirdiler.

Hastalar arasında demografik ve klinik özellikleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. AMH, AFC ve kadınların yaşından bağımsız olarak endometriozisli kadınlarda FORT, alınan oosit sayısı, metafaz II oosit sayısı ve döllenme oranı anlamlı derecede düşüktü.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Tuğba Buket ÇALIŞKAN

Klinik Haberler
Endometriozis Cerrahisi ve Gebe Kalma İhtimali

Öne çıkanlar:

  • Genç hastalarda derin infiltratif endometriozis cerrahisi ile gebelik şansı arttırılabilir

Önemi:

  • Konsepsiyon şansını etkileyen faktörlerin daha iyi anlasilmasi ile sağlık çalışanları ve hastalar, cerrahi ve konsepsiyon girişimleri hakkında karar vermelerine yardımcı olabilir.

Ne yapıldı:

  • Araştırmacılar ortalama yaşı 31.9 yil olan 2 veya daha fazla başarısız yardımcı üreme teknigi denemesi ve ovaryan cerrahisi olan derin infiltratif endometriozisli hastalardan toplanan bilgileri analiz ettiler.

Anahtar sonuclar:

  • Cerrahiyi takiben gebelik orani %43.8 saptanmistir
  • Cerrahiden gebeliğe geçen ortalama süre 11.1 ay saptanmistir
  • Gebeliklerin %21.8’i spontan olarak başarılmıştır
  • Gebeliklerin %31.2’si in vitro fertilizasyon (IVF) ile başarılmıştır
  • Gebeliklerin %21.8’i donmus embriyo transferi ile başarılmıştır
  • Gebeliklerin %18.7’i IVF-ICSI ile başarılmıştır
  • Gebeliklerin %3.1’i intrauterin inseminasyon ile başarılmıştır
  • 35 yas ustu ve evre 2 endometriozisli hastalarda ovaryan cerrahi, konsepsiyon olasılığı ile ilişkili saptanmıştır.

Sınırlamalar:

  • Bu çalışmada prospektif olarak kayıt alınan bilgiler kullanılmıştır ve kontrollü bir çalışma değildir. Ayrica bilgiler yalnızca tek bir merkezden elde edilmiştir.

Özet

Minimal İnvaziv Jinekoloji Dergisinde yayınlanan bir calışmaya gore iki veya daha fazla yardımcı üreme teknigi ile gebelik denemiş ve başarısız olmuş derin infiltratif endometriozisli hastalar cerrahiye yönlendirilebilir. Ayrica yazarlar cerrahinin konsepsiyonu geciktirmedigini bulmuşlardır.
Bu bulgular, endometriozis cerrahisi ve hastanin konsepsiyon şansı hakkında karar verme aşamasında yol gösterici olabilir.

Dr.Horace Roman önderliginde yürütülen çalışmada, derin infiltratif endometriozisli hastalarin cerrahi sonrasi gebelik olasılıklarının degerlendirilmesi amaçlanmıstır. Bu amaçla CIRENDO (Endometriozisli Hastaların Kuzey-Bati Bolgeler Arasi Kohortu) veritabanina prospektif olarak kayıt alınan bilgileri toplamışlardır.

Çalışmaya 104 hastadan toplanan veriler dahil edilmiştir. Tüm hastalar 43 yasin altinda ve en az iki IVF (in vitro fertilizasyon) yada ICSI (intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu) dahil olmak üzere 2 yardımcı üreme teknigi denemistir. Ayrıca tüm hastalar derin infiltratif endometriozis hastalığının tedavi edilmesi için cerrahi operasyon geçirmiştir.

Araştırmacılar cerrahi sonrasi gebelik oranlarını araştırmışlardır. 104 hastadan 77’si cerrahi sonrasi gebelik istemiştir. Bu hastalardan 4’u yumurta donörü ile gebelik elde etmiştir ve bu hastalar çalışmaya dahil edilmemiştir.

Ameliyat sonrasi gebelik oranı %43.8 olarak saptanmıştır ve cerrahi sonrası gebelik elde edilme oranı ortalama 1 yılın altında saptanmıştır (11.1 ay).

İstatistiksel analizler kullanıldığında, yazarlar 35 yaş ve üstü ovaryan cerrahi geçiren ve evre 2 endometriozisi olan hastalarda gebelik şansının oldugunu bildirmişlerdir.

Kaynak Site: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/31518714
Çeviren: Elif Goknur Topcu

Klinik Haberler
Bu kadar çok görüntüleme yöntemi arasında, endometriozis için en doğrusu hangisi?

Anahtar Noktalar

• Bağırsak temizliği sonrası transvajinal ultrason (vajinal yolla yapılan ultrason) lezyonların tanınmasını kolaylaştırırken, rektal endoskopik ultrason (RES), manyetik rezonans (MRG) kadar submukozal (mukoza altı) derin infiltratif lezyonları  göstermede başarılıdır.

Ne yapıldı?

• Bağırsak temizliği yapılan hastalarda transvajinal ultrasonografide rektosigmoid (kalın barsak) bölgeyi tutan endometriozisin görselleştirilmesinde özgüllük ve duyarlılık artışı görülmüştür.

• Endometriyum tutulumunu (derinlik) görselleştirmek için, MR ve RES, sırasıyla, lezyonların %50 ve %58’ini öngörebildi.

• TVUS-BH, uterosakral ligamanlar, vajinal duvar, rektovajinal septum gibi ön kompartman yapılarını değerlendiremez.

• TVUS-BH kullanan eğitimli radyologlar, 70 taramadan sonra yeterlik kazandılar.

Çalışmanın Kısıtlamaları

• Bu özet makalede yer alan çalışmaların örneklem sayısı küçüktür. Ayrıca, Young ve arkadaşlarının çalışmasında sadece bir radyolog takip edilmiştir.

Özet

Bağırsak endometriozisi, endometriyozisli kadınların % 5 ila 12’sini etkiler ve genellikle  rektal (makattan) kanama, siklik dışkılama ağrısı, kabızlık ve ishal olarak ortaya çıkar. Günümüzde cerrahi tedavi, kolorektal anastomoz ile segmental rektum rezeksiyonu içermekle birlikte sıklıkla komplikasyonlarla birliktedir. Bu nedenle, bu lezyonların olabildiğince erken tespit edilmesi, tedavi sonrası komplikasyonların ve hastalık belirtilerinin şiddetini azaltabilir. İntestinal (ince barsak) endometriozisi saptamak ve lokalize etmek için transvajinal ultrasonografi (TVUS), rektal endoskopik sonografi (RES) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRI) kullanılabilir. Transvajinal ultrasonografi, lezyonları tanımlamak için çoğunlukla birinci basamak görüntüleme modeli olarak kullanılır ve barsak hazırlığı ile iyileşme görülmüştür. Ek olarak, kolorektal (kalın barsak) endometriozis invazyonunun bir göstergesi olarak MR ve RES karşılaştırması açıklanmaktadır.

Bu çalışma, preoperatif RES görüntülemesinden sonra histopatolojik olarak kanıtlanmış derin infiltratif endometriozis (DIE) olan, laparoskopik kolorektal rezeksiyon uygulanan ardışık 40 hasta içeriyor. Çalışmaya dahil edilen 40 hastanın dördünde dismenore (adet sancısı) (% 80), kronik kasık ağrısı (% 70) ve disparoni (cinsel ilişkide ağrı) (% 68) bildirildi.

Histopatolojik incelemede, 18/40 hastada (%45) sadece musküler (kas tabakasına ait) invazyon vardı, 19/40 hastada (% 48) submukozal (mukoza altı) veya mukozal infiltrasyon vardı ve kalan 3/40 hastada sadece serozal tutulum vardı (derin invazyon yoktu). Kas tabakası invazyonunun saptanması için MRG sensitivitesi % 68, özgüllüğü% 81 idi. Toplamda, MR, hastaların % 50’sinde endometriyozun infiltratif derinliğini doğru bir şekilde tahmin edebildi.

RES endoskopik sonografi ile, kas invazyonu olan 14 hasta, kas ve submukozal tutulumu olan 23 hasta ve üç tabakanın da katılımıyla 3 hasta tespit edildi. Altın standartla karşılaştırıldığında (histolojik değerlendirme), 8/14 (%57) kas invazyonu, 15/26 (%58) submukozal veya mukozal tutulum olguları RES ile doğru olarak belirlendi. RES’nun submukozal veya mukozal invazyon bulguları için sensitivitesi % 79, özgüllüğü% 48 idi. Toplam olarak RES, hastaların % 58’inde endometriozisin infiltratif derinliğini doğru bir şekilde tahmin edebildi.

TVUS, DIE’yi saptamada MR’nın benzer özgüllüğünü ve duyarlılığını elde etmek için öncelikle bağırsak hazırlığını (TVUS-BH) gerçekleştirerek geliştirilebilir. Ros ve arkadaşları, rektosigmoid DIE tanısında TVUS ve TVUS-BH’nin doğruluğunu karşılaştırdılar. Rektusigmoid lezyonların varlığını görmek için 40 kadına TVUS uygulanmış, ardından araştırmacı laparoskopi ile TVUS-BH takip edilmiştir. TVUS’lu ve BH’sız olan TVUS’un duyarlılığı, özgüllüğü ve pozitif prediktif değeri,% 73’e karşı % 100,% 96’ya karşı % 88 ve %94’e karşı % 79 olarak bulundu. TVUS-BH, rektosigmoid lezyonların tanımlanmasını geliştirirken, TVUS-BH’nin uterosakral ligamanlar, vajinal duvar, rektovajinal septum, apendiks, terminal ileum ve üst sigmoid kolon gibi ön kompartman yapılarını değerlendiremediği unutulmamalıdır.

Diğer tüm görüntüleme araçlarında olduğu gibi, TVUS-BH için radyologlardan beklenen bir öğrenme eğrisi vardır. Young ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışma kurul onaylı bir radyologun öğrenme eğrisini ölçtü. Yüksek hacimli bir klinikte beş gün gözlem yaptıktan sonra, radyolog 117 bağımsız taramaya devam etti ve bunların her biri doğrulayıcı ameliyat laparoskopi ile takip edildi. Çalışmanın 37 ay boyunca, yazarlar radyologun 70 taramadan sonra yeterlik aldığını gözlemledi.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN

« First‹ Previous11121314151617Next ›
Page 15 of 17


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.