• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Klinik Haberler

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
Ergenlik döneminde yoğurt ve dondurma tüketimi endometriozisi azaltabilmektedir

Kızlar, haydi daha fazla yoğurt ve dondurma yiyelim…

Anahtar Noktalar

Önemli notlar:

  • Erişkinlerde süt ve süt ürünleri alımının düşük endometriozis riski ile ilişkili olduğu bulunmuştur.
  • Ergenlik döneminde süt ürünleri kullanımı ve endometriozis arasındaki ilişki henüz çalışılmamış bir konudur.

Önemi:

  • Çalışmada süt ürünleri kullanımının ergenlikte de düşük endometriozis riski ile ilişkisi olduğu tespit edilmiştir.

Ne yapıldı?

  • 1989 yılında başlamış bir prospektif (ileri dönük) kohort (topluluk) çalışmasıdır.
  • 34-51 yaş arası katılımcılara, lise dönemine ait beslenme alışkanlıkları ile ilgili 124 soruluk bir anket doldurtuldu.
  • Hasta beyanına dayalı, laparoskopi (kapalı ameliyat) ile doğrulanmış endometriozis olguları analiz edildi.

Veri:

  • 581 premenopozal endometriozis olgusu onaylandı.
  • Ergenlik döneminde 4 porsiyon/gün süt ürünü tüketmenin günde tek veya daha az porsiyon tüketimine göre endometriozisi %32 oranında azalttığı tespit edilmiştir.
  • Düşük veya yüksek yağlı ürünler benzer etkiye sahiptir.
  • Özellikle yoğurt ve dondurma daha düşük risk ile ilişkilidir.
  • Ergenlik döneminde haftada iki veya daha fazla porsiyon yoğurdun, haftada birden az porsiyon yoğurt tüketimine göre, endometriozisi %29 oranında azalttığı tespit edilmiştir.
  • Ergenlik döneminde günde bir veya daha fazla porsiyon dondurma tüketiminin haftada bir veya daha az porsiyon dondurma tüketimine göre, endometriozis riskini %38 oranında azalttığı tespit edilmiştir.

Çalışmanın kısıtlılıkları:

  • Bu prospektif çalışma katılımcıların erişkin dönemde ergenlik dönemine dair bilgileri hatırlamasına dayanmaktadır. Aradaki bu uzun dönem yanılmaya neden olabilir.
  • Çalışma dönemine ait (1960-1982) süt ürünlerinin içeriği ile günümüz süt ürünlerinin bileşimi farklıdır.
  • Çalışma güneş maruziyetine bağlı oluşan D vitaminin ve magnezyum alımının katkısının miktarını belirleyememektedir.

Özet

Diyetle alınan maddeler endometriozis oluşumunu ve şiddetini  östrojen, prostaglandin metabolizması, inflamasyon veya düz kas kontraktilitesi nedeniyle etkileyebilmektedir. Diyet ve endometriozis ile ilişkili bu güne dek yapılan çalışmalar yalnızca erişkin dönemi kapsamaktadır. Örneğin erişkin dönemde fazla süt ürünü tüketilirse endometriozis riski düşük olmaktadır. Bunun tersine mevcut çalışma ergenlik dönemine ait diyet alışkanlıklarını incelemektedir, çünkü endometriozis ergenlik döneminde başlayan bir hastalıktır.

Birleşik devletler Massachutes Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Brigham Kadın Hastalıkları Hastanesi’nden Nodler ve arkadaşları 1989 yılında başlayan prospektif kohort çalışmasında ergenlik döneminde süt ürünleri tüketimini ile buna bağlı oluşabilecek endometriozis riskini değerlendirmiştir.

Katılımcılar 1998 yılında 34-51 yaşlarına geldiklerinde 124 soruluk bir yeme içme sıklığı anketi doldurmuşlardır. Süt ürünü alımı ve hasta beyanına dayalı laparoskopi ile onaylanmış endometriozis arasındaki ilişki istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bu dönemde 581 olguda endometriozis doğrulanmıştır.

Sonuçlar ergenlik döneminde günde dört veya daha fazla porsiyon süt ürünü tüketiminin endometriozis riskini günde bir veya daha az porsiyon süt ürünü tüketimine göre %32 oranında azalttığını göstermektedir. Yoğurt ve dondurma tüketimi düşük endometriozis riski ile ilişkilidir. Haftada 1 veya daha az porsiyon tüketim ile karşılaştırıldığında haftada 2 veya daha fazla porsiyon yoğurt tüketiminin riski %29 oranında azalttığı tespit edilmiştir. Ek olarak günde bir veya daha fazla porsiyon dondurma tüketiminin haftada bir veya daha az porsiyon tüketimine göre endometriozis riskini %38 oranında azalttığı tespit edilmiştir. Bu veriler düşük ya da yüksek yağ içerikli ürünler için benzerdir.

Bu ilişki çok sayıda hipotez ile açıklanabilir. Süt ürünlerindeki D vitamini ve kalsiyum içeriğinin inflamasyon ve oksidatif stresi azaltarak endometriozis riskini düşürdüğü söylenebilir

Çalışmada bilgilerin hatırlanması ile ilgili yanılma payı olması ve çalışmanın ilişkileri açıklayacak mekanizmaları tespit edememesi çalışmayı kısıtlamaktadır fakat yine de sonuçlar önemlidir. Ergenlik döneminde süt ürünleri kullanımına dair yapılabilecek bir bilgilendirmenin endometriozisin azaltılmasında etkili olabileceğine işaret etmektedir. Çalışmanın sonuçlarının doğrulanabilmesi için gelecekte yapılacak ve ergenlerin beslenmesine dair veriyi daha derinlikli inceleyecek çalışmalara ihtiyaç vardır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Aslıhan Dericioğlu

Klinik Haberler
Aterosklerotik Kardiyovasküler Hastalık ve Endometriozis

Güncel bilimsel ipuçları endometriozis ve aterosklerotik kardiyovasküler hastalık arasındaki patojenetik benzerliklere işaret ediyor

Anahtar Noktalar

Vurgu

  • Bilimsel kanıtlar, endometriozisli genç kadınların ve endometriozis öyküsü olan daha yaşlı kadınların, özellikle erken menopozun mevcut olması durumunda, aterosklerotik kardiyovasküler hastalık (ASKVH) riskinin daha yüksek olabileceğini göstermektedir.
  • Daha fazla işbirlikçi multidisipliner araştırma gerektiren endometriozis ve ASKVH arasında önemli ortak patogenetik özellikler vardır.

Altyapı

  • ASKVH, menopozdan sonra keskin şekilde artan bir insidans ile kadınlarda önde gelen ölüm nedenidir.
  • Endometriozisli genç hastalarda, genç yaştan dolayı tanınamayacak olan KVH gelişme riski daha yüksek olabilir.
  • Endometriozis ile ASKVH’yi birbirine bağlayan mekanizmaları anlamak, artmış KVH yükünü hafifletmek için yeni tedavilerin uygulanmasına rehberlik edecektir.

Anahtar Noktalar

  • Endometriozis ve ASKVH arasındaki olası ilişkiyi açıklamak için ileri sürülen mekanizmalar:
    • Her ikisinde de kronik inflamasyonun ortak patogenezi;
    • Genetik benzerlikler;
    • MicroRNA işlev bozukluğu;
    • Endometriozis ve erken menopoz arasındaki ilişki, ASKHV gelişimi için sağlam bir risk oluşturuyor.

Sonuç

  • Hekimler öncelikle bir hastanın bireysel ASKVH gelişme riskini değerlendirirken geleneksel risk faktörlerine odaklanır, endometriozis öyküsü de olası bir risk faktörü olarak dahil edilebilir.
  • ASKVH’nin risklerini değerlendirmek için hem endometriozis tanısında hem de takip sırasında gelecekteki araştırmalar garanti altına alınmıştır.
  • ASKVH’ye göre endometriozisli hastaların yaşam sağlığını iyileştirmek için multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Ayşegül Mut

Klinik Haberler
İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS): Endometrioziste Sıklıkla Konulan Yanlış Tanı

İrritabl bağırsak sendromu veya IBS, kolonu (kalın barsak) etkileyen nispeten yaygın bir hastalıktır. Bu hastalık bir ˜dışlama’ hastalığıdır, çünkü bu teşhise yalnızca diğer bozuklukların dışlanması ile ulaşılır. IBS teşhisi sadece anamnez, muayene veya teste dayanarak tam olarak konulamaz.

İBS semptomlarının çoğu, diyare (ishal), kabızlık, şişkinlik, kramp ve karın ağrısı gibi barsak endometriozisine benzer. Bununla birlikte, endometriozisten farklı olarak, IBS az ya da çok ilaçla kontrol edilebilir veya diyette değişiklikle iyileşme gösterebilir. Cerrahi nadiren gereklidir. Ancak, endometriozis IBS olarak yanlış tanı alırsa, hastalar, kendileri için en iyi seçenek olabilecek cerrahi tedaviyi alamadan yıllar geçebilirler. Doktorlar sıklıkla belirtilerdeki benzerliklerden ve muhtemelen endometriozis hakkındaki bilgi eksikliğinden dolayı endometriozisi IBS ile karıştırırlar.

IBS / Endometriozis Nasıl Teşhis Edilir?

˜Endometriozis sıklıkla apandisit veya IBS olarak yanlış tanı almaktadır.’

Doktorlar, genellikle gastroenterologlar, üst gastrointestinal sistemi, hastanın ağzından yemek borusuna oradan da midesine kadar ulaşan bir kamerayla (endoskop) inceleme sürecine başlarlar.

Ardından, rektum ve kolonu değerlendirmek için hastanın arka tarafından bir kamera yerleştirirler. Tüm bulgular normal ise, doktorlar sıklıkla hastanın barsakların dış tabakasındaki iltihaplanmayı fark etmeden IBS olduklarına karar verirler. Barsağın dış tabakası tam olarak endometriozis lezyonlarının etkilediği ve IBS gibiymiş görülen belirtilere neden olduğu noktadır. Bütün bunlar sonuçta “Bu doktorlar, hastalarına bu belirtilerin ortaya çıkmasının altında yatan hangi sebebi sormayı atlıyorlar? ” sorusunu ortaya koyuyor.

Kendinize şu soruyu sorun: “Kabızlık belirtileri, ağrılı barsak hareketleri veya ishal, mensturasyonunuz ile aynı zamanda mı oluyor?”

Doktorların hastaların belirtilerinin detaylarını, görülme sıklığı açısından sormaları çok önemlidir. Adet döngüsü ile eş zamanlı olan ve her hasta için farklı olabilen belirli paternler, endometriozisi daha net bir şekilde işaret edebilir. Örneğin, bazı kadınlar, adet dönemlerinden hemen önce 1-2 gün süren gevşek bir dışkıyı ya da ishal ve bunu takip eden günlerde kabızlık ve şişkinlik yaşarlar.

Bu belirtiler bir doktora belirtilerin sebebinin IBS’den daha fazla olduğunu düşündürmeli  ve öncelikle hastayı uygun bir jinekolojik takibe yönlendirerek endometriozis dışlanmalıdır.  Doktorlar ayrıca, hastaların, disparoni (cinsel ilişkide ağrı) veya lokalize bacak veya kalça ağrısı (nöropati) gibi barsak endometriozisine bağlı ve  kesinlikle IBS’a bağlı olmayan belirli belirtileri olup olmadığını soruşturmalıdır.

IBS / Endometriozisin Yanlış Teşhisine Ne Sebep Olmaktadır?

Çoğu hekim bu tür sorular sormaz, çünkü GIS ve barsak semptomları düşünüldüğünde endometriozisi dışlamak genel bir uygulama değildir, bu yüzden bu soruları neden sormak zorunda olduklarını bilmiyorlar .

Doktorlar mideyi, kolonu ve rektumun içine bakarak bir hastayı değerlendirirken, endometriozis lezyonlarının uzanabileceği organların içindeki potansiyel bir ağrı kaynağını ararlar, dışındaki değil.

Çoğu zaman doktorlar hastayı, bu karın organlarının dış duvarlarını gözlemleyebilecek bir laparoskopik cerraha (kapalı ameliyat yapan) göndermezler. Endometriozisi resmi olarak teşhis etmenin tek kanıtlanmış yolu, biyopsi ve buna eşlik edecek patoloji raporu olan laparoskopik cerrahidir. Bunu göz ardı ederek, doktor bu olasılığı ekarte edemez.

Peki bu doktorlar hastalarının sözde hastalığına bir çözüm olarak ne öneriyor? Tipik olarak GIS uzmanları, barsak belirtilerini geçici olarak sakinleştiren ve sanki sorunun giderildiğine dair yanlış bir izlenim veren bazı diyet düzenlemelerini önerebilir. Ancak belirtiler kaçınılmaz olarak çok hızlı bir şekilde geri gelir. Sayısız diyet değişikliği ve Helicobacter pylori (H. pylori) tedavisi sonrası -endometriozisin güçlü göstergelerine rağmen- hasta ağrı ve belirtileri göstermeye devam etse bile hekim, hastasının çaresizce ihtiyaç duyduğu tavsiyeyi sağlayamayabilir.

Ne yapmalısınız?

Eğer tedavi işe yaramıyorsa veya ağrıyla birlikte diğer belirtiler adet döneminiz boyunca düzenli olarak her ay ortaya çıkıyorsa, doktorunuzun bunu anlamasını sağlamak için elinizden geleni yapın. Bunu çok net hatırlayın. Siz veya tanıdığınız birine IBS teşhisi konduğunda, bunun yanlış tanı olduğunu düşünmeyin. Bu duruma sahip olabilirsiniz ve eğer öyleyse bir gastroenterolog bu durumu nasıl tedavi edileceğini kesinlikle çok iyi  bilecektir. Fakat altta yatan sebep IBS’dan çok daha fazlası olabilir.

Hastaların yanlış teşhis edilmemesini sağlamak ve iyileştirmek için yeni yollar bulmak kesinlikle tıbbi toplumun sorumluluğundadır. Bununla birlikte, hastaların hem ihtiyaç duyduğu hem de hak ettiği en iyi tedavi ve bakım hizmetini almalarını sağlamada, hastaların da aktif rol oynamaları önemlidir. Bu yazının başlıca amaçlarından biri, endometriozis hakkında sizi eğitmek; böylece hem kendi savunucunuz olmanızı sağlamak, hem de hastalığınızla ilgili az veya hiç bilgi sahibi olmayan doktorunuzda gerekli farkındalığı oluşturmanızdır. 

Unutmayın, belirtilerinizin gerçek nedeni endometriozis olduğunda IBS olarak yanlış tanı alırsanız, yanlış tanı endometriozisin büyümesine daha fazla zaman tanır ve endometriozis ilerledikçe daha fazla sorun ve daha fazla risk oluşturabilir. Bu nedenle, hastaların doktorlarına muayene olduktan sonra bile, bedenlerini dinlemeyi bırakmamaları çok önemlidir.  Vücudunuz uygulanan tedavilere nasıl tepki verdiğine dikkat edin, özellikle cerrahi ise ve işe yaramıyorsa sesinizi çıkarın.

Çeviren: Dr. Ezgi DARICI

Klinik Haberler
Endometriozis cilt kanseri riskini artırıyor mu?

Bu çalışma endometriozis ve cilt kanseri arasindaki ilişkiyi araştıran şimdiye kadar yapılmış en büyük ve en kapsamlı çalışmadır. Sonuçlar endometriozis ile cilt kanseri arasinda bir bağlantı bulundugunu özellikle de cilt kanseri tiplerinden melanom ile ilişkili olduğunu göstermektedir 

Bu çalışmada büyük bir hasta populasyonunda (40-65 yaşları arasında 98.995 Fransız kadın) endometriozis ile üç ana cilt kanseri tipleri arasinda (bunlar bazal hücreli karsinom, yassı hücreli karsinom ve kutanöz melanom) ilişki olup olmadığını araştırmış ve sonrasında 21 yıl boyunca bu hastaların takibi yapılmıştır.

Endometriozis ile özellikle melanomla olmak üzere cilt kanseri arasinda ilişkili saptanmıştır. Ailesinde cilt kanseri öyküsü olan kadınlarda endometriozis riski artmıştır.

Araştırmanın kısıtlılığı ise endometriozis öyküsü hastaların anamnezi ile elde edilmiştir ve hatalı sınıflandırmalara neden olmuş olabilir. Endometriozisin tipi, evresi ve şiddetiyle ilgili bilgi toplanmamıştır
Cilt kanserinin iki temel tipi: daha az görülen ancak daha yüksek metastaz potansiyeline sahip malign melanom ile bazal hücreli karsinom ve yassı hücreli karsinom gibi alt tipleri olan non-melanom kanserlerdir. Cilt kanseri için birkaç risk faktörü saptanmıştır. Bunlar: güneş maruziyeti, ailede cilt kanseri öyküsü, genetik vb. Son zamanlarda yapılan çalışmalar endometriozis hastalığının da melanom tip cilt kanseri riskini arttırdığını belirtmektedir. Farland ve arkadaşları geniş bir hasta populasyonunda (40-65 yaşları arasında 98.995 Fransız hasta) endometriozis ile yukarda belirtilen üç cilt kanseri arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Buldukları sonuçlarda endometriozisin en çok melanom tip ile olmakla beraber bütün cilt kanserlerinde risk artışı ile ilişkilendirilmiştir. Non-melanom cilt kanserleri için premenapozal progestojen (menopoza geçiş döneminde progesteron içeren hormon tedavisi) kullanmamış hastalarda sadece bazal hücre karsinomu ile ilişkili bulunmuştur. İlgi çekici başka bir sonuç da endometriozisli hastalarin cilt kanseri için riski arttırması yanında aile hikayesinde cilt kanseri hikayesi olan kadınlarda endometriozis riskinin de artmasıdır.

Bu sonuçlara göre endometriozisle cilt kanseri arasinda güçlü bir ilişki bulunsa da iki hastalığın birbirini neden etkilediği henüz anlaşılmamıştır. Teorilerden biri çevresel faktörler (güneş ışığı maruziyeti gibi), genetik (kızıl saç, cilt ve göz rengi, güneş ışığına olan cilt hassasiyeti) ve hormonal (yolak henuz bulunmamistir) faktörlerin iki hastalık arasındaki bağlantıya neden olabileceğidir. Alternatif olarak da endometriozisin neden oldugu yangı gibi sistemik değişiklikler veya oluşan immün cevap, artmış cilt kanserinin nedeni olabilir. İleri araştırmalar bu iki hastalık arasındaki paylaşılmış yolakları açıklamak için ve endometriozis ile cilt kanseri arasındaki bağlantıyı açıklamak için faydalı olacaktır. 

Kaynak Site: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28799019
Çeviren: Dr. Elif Göknur TOPÇU

Klinik Haberler
Gezgin Rahim Dokusunu Yeniden Değerlendirmek

Endometriozis ve Bipolar Bozukluk arasındaki ilişki

Önemli noktalar

Rahim aktivitesi ve ruhsal sağlık, oksitosin adlı bir hormonla bağımlı etkiler üzerinden ilişkilidir.

Önemi

Endometriozis ve bipolar bozukluk; komorbid (eşlik eden) hastalıkların, aktivitesi bozulmuş olan pleitropik sistemden kaynaklanmasına paradigmatik bir örnek teşkil etmektedir.

Oksitosin sistemi; kadınların yaşadığı zihinsel ve bedensel rahatsızlıkları oluşturan koşullara duyarlılığın artmasına yol açan olayları aydınlatabilir.

Hipotez

Yüksek oksitosin etkinliği, kadınlarda bipolar hastalık ve endometriozisin ortaklaşa hastalık riskine aracılık eder.

Ne yapıldı?

Endometriozis ve bipolar bozukluğun ikisinde birden yüksek oksitosin aktivitesi tanımlandı.

Endometriozis ve bipolar bozuklukla zıt karakteristikleri olan; otizmle ve beraberinde polikistik over sendromunda oksitosinerjik aktivite gözden geçirildi.

Veri

Yüksek oksitosin aktivitesinin endometriozis ve bipolar bozukluğun başlıca özelliklerini artırdığı gözlendi.

Endometriozisli kadınlar; bipolar yelpazesinde yer alan düşünmeden hareket etme (p=0,09), ben ötesi tanımlama (p=0,08) gibi özellikleri artmış olduğunu ifade etmektedirler.

Otizm ve polikistik over sendromu; azalmış oksitosin aktivitesini ortaya koymaktadır.

Kısıtlılıklar

Konuyla ilgili kanıtların çoğu dolaylı ve bağlantılıdır.

Endometriozis ve bipolar bozukluk oksitosinerjik sistemden bağımsız olan bir dizi nedensel faktör aracılığıyla ortaya çıkmaktadır.

Bu çalışma daha geniş kadın örneklemlerinde, uygun ağrı kontrolüyle ve daha geniş bir anket formu kullanılarak netleştirilmelidir.

ÖZET

Histeri (yunanca hysterikos, yani rahim anlamına gelir), her ne kadar günümüzde mental hastalığa neden sayılmaktan azledilse bile,  yakın zamandaki deliller oksitosini; kadınları erkeklerden daha çok etkileyen çeşitli psikolojik, fiziksel semptomlar ve koşullarla ilişkilendirmiştir.

Bu makale, yükselmiş oksitosin aktivitesinin kadınlarda bipolar bozukluk ve endometriozis riskini birlikte yönlendirdiği hipotezini öne sürmektedir. Artmış oksitosin aktivitesinin, endometriozis ve bipolar bozukluğun önemli özelliklerinden olan özellikle kadınlarda rahim hareketinde artış, kişilerarası sıkıntı ve ilişki kaygısını artırdığı görülmektedir. Ayrıca, endometriozisi olan kadınlarda bipolar spektrum özelliklerinin seviyeleri önemli derecede artmıştır; düşüncesiz davranışlar ve ben ötesi kimlik gibi. Yayınlanan tüm çalışmalar anlamlı bir korelasyon sunmamasına rağmen, ağrı düzeyini denetleyen bir çalışma, endometriozisli kadınlarda bipolar bozukluk sıklığında artışa işaret etmektedir.

 Ek olarak, endometriozis ve bipolar bozukluk ile zıt özelliklere sahip olan polikistik over sendromunda (PCOS) ve otizmde azalmış oksitosin aktivitesi, rahim aktivitesinde ve ruhsal sağlıkta oksitosinin önemini ortaya koymaktadır.

Bununla birlikte, bu ön eğilimlerin, oksitosin aracılı, iki kutuplu spektrum kişilik özelliklerini nicelleştiren geniş anket formları kullanılarak, uygun ağrı kontrolüyle daha geniş kadın örneklerinde netleştirilmesi gerekir.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Stj. Dr. Buket Tuğba ÇALIŞKAN

Klinik Haberler
Uterus Ait Anormalliklerin Saptanması ve Endometrioz ile İlişkisi

Endometrioz ve kısırlık sorunu olan kadınlarda daha sık görülen rahime ait düzensizliklerin saptanmasında vajinal yolla yapılan dört boyutlu (transvaginal 4D ultrasonografi) ultrason üstün bir metoddur. 

ANAHTAR NOKTALAR

öne çıkanlar:

  • Bu çalışma iki bölümden meydana gelmektedir:
  • İlk bölüm, endometrioz, kısırlık ve rahim boşluğundaki düzensizliklerle ilgilidir. Bu malformasyonlar endometriyal polipler, rahime ait perde (uterin septum) ve gelişimi tam olmamış rahimdir (hipoplastik uterus) . 
  • Çalışmanın ikinci bölümü lezyon saptanmasında ofis histeroskopi (rahim boşluğunun kamera ile görüntülenmesi) veya transvajinal 4D ultrasonografi yöntemlerinden hangisinin daha iyi olduğunu belirlemeyi amaçlamıştır.

önemi:

  • Endometriozlu ve kısırlık sorunu olan bireylerde rahim boşluğu anormalliklerinin daha sık olup olmadığını saptamak hastalığın doğasına daha fazla ışık tutacaktır.
  • Hangi lezyon saptama metodunun daha iyi ve etkin olduğunu anlamak, gelecekte daha etkin tanı konmasına yardım edecektir.

Ne yapıldı?

  • Alexandria üniversitesi, El Shatby fertility kliniğinden, 50 hasta bu çalışma için seçilmiştir. Söz konusu kişide endometrioz olup olmadığını belirlemek için laparoskopi kullanılmıştır. Daha önceden rahime ait anormalliği bilinen veya son altı ay boyunca hormonal tedavi alan katılımcılar çalışmaya katılmak için uygun değildi.
  • Transvajinal 4D Ultrasonografi tüm hastalara uygulandı. Rahim,yumurtalıklar ve tüpler tarandı.
  • Aynı zamanda tüm hastalara adet bitiminden sonra ofis histeroskopi uygulandı. Rahim boşluğu, rahim ağzı kanalı ve tüplerin girişleri gözlendi.
  • Değerlendirme sırasında bulunan poliplere biyopsi uygulandı.

Temel Sonuçlar:

  • Önceden bahsedilen rahim boşluğuna ait anormalliklerin endometrioz ve kısırlık yakınması olan kadınlarda daha sık olduğu bulunmuştur.
  • Ofis histeroskopi ve transvajinal 4D Ultrasonografinin her ikisi de hastalık saptanmasında etkin metodlardır ancak transvajinal 4D Ultrasonografi noninvazivdir, bu da lezyon değerlendirmesi için daha iyi bir seçenek olmasını sağlar.

Çalışmanın kısıtlamaları:

  • Bu çalışma tek bir coğrafi bölgedeki hastalarla kısıtlıdır.

öZET

Dr. Abd El Fattah yakın zamanda “Uterine Cavity Abnormalities in Patients with Endometriosis in Alexandria: A Diagnostic Test Accuracy Study” isimli bir araştırma makalesini “Obstetrics and Gynecology International” dergisinde yayınlamıştır. Bu makalede çalışmasının sonuçlarının anahatlarını belirtmiş ve sunmuştur. çalışmanın iki bölümü vardır; ilk bölüm endometrioz ve kısırlık sorunu olan kadınlarda bulunan endometriyal poliplerin patolojik özelliklerin, uterin septum ve hipoplastik uterus arasındaki ilişkiyi irdelemiştir. çalışmanın ikinci bölümü ise anormalliklere tanı koymada iki metodu karşılaştırmaktadır: Histerosalpingogram ve transvajinal 4D ultrasonografi. Ofis veya operatif histeroskopi lezyonları saptamada kullanılan geleneksel bir yöntemken 4D Ultrasonografi daha yeni bir yaklaşımdır; fakat hangi yöntemin daha iyi olduğu bilinmemektedir.

Bu çalışma için Alexandria üniversitesindeki fertilite kliniğinden endometriozlu 50 katılımcı seçilmiştir. Endometrioz tanısı laparoskopi ile konmuştur. Daha sonra hastalar ofis histeroskopi ve transvajinal 4D Ultrasonografi ile değerlendirilmiştir.

Sonuçlar, lezyonlara tanı konması açısından bakıldığında ofis histeroskopinin ve transvajinal 4D Ultrasonografinin temelde eşit derecede etkin olduğunu göstermiştir ama bazı seçilmiş olgularda transvajinal 4D Ultrasonografi daha üstün bir yöntemdir. Ek olarak; bu çalışma, endometrial polipler, uterin septum ve hipoplastik uterusun endometriozlu infertil kadınlarda daha sık bulunduğunu ortaya çıkarmıştır.

Çeviren: Melodi İNCEBOZ

Klinik Haberler
Endometriozis ve Migren Komorbiditesi

Migren ve endometriozis arasında bir ilişki olabileceği daha önceki çalışmalarda ileri sürülmüştü; ancak tutarlı bir ilişki saptanamamıştı. 18-51 yaşları arasındaki kadınlarda migrenle endometriozis arasındaki ilişkinin araştırıldığı çalışmaya 2000-2007 yılları arasında başvuran 20.220 endometriozis hastası ve 263.767 kontrol olgusu dahil edildi. Çalışmada endometriozis hastalarında daha sık migren görüldüğü saptandı. (Odds oranı: 1.70; %95 GA 1.59, 1.82; p<0.001). Çalışma migren ve endometriozis komorbiditesini desteklemektedir.

Kaynak Site: http://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0033941/

Klinik Haberler
PMS veya premenstural sendrom ve endometriozis

Geleneksel görüş

Premenstural sendrom, yaygın ve iyi bilinen fakat yeteri kadar anlaşılamayan bir sendromdur, her kadında olmasa da kadınların çoğunda görülür.

PMS semptomları çeşitlilik gösterir…

  • Bazı kadınlarda başlıca beyin semptomları veya premenstural disforik bozukluk ile rahatsızlık hissi, depresyon, duygu dalgalanmaları, endişe, uyku bozukluğu, kişilik değişimleri ve daha şiddetli psikiyatrik sendromlar oluşabilir.
  • Kimi kadınlar da karında şişkinlik, su tutma ve meme hassasiyeti gibi “progesteron” etkilerinden şikayetçidir.

Geleneksel jinekoloji ve endokrionoloji progesteron seviyelerinin ve hormon değişikliklerinin PMS için itici güç olduğu düşüncesindedir. Klasik fakat deneysel oral veya intravajinal olarak yapılan progesteron tedavisi ne yazık ki çok etkili değildir. Hatta yakın zamandaki Cochrane incelemesine göre ovulasyonun (yumurtlamanın) baskılanması bile etkili değildir.

Literatürdeki eksikler nelerdir?

Geleneksel jinekoloji ve endokrinoloji klinik gözlemi değerli bilgi olarak görmemektedir. Kanıta Dayalı Tıpta “kanıtlanamayan şey mevcut değildir” inanç haline gelmiştir. Yakın zamanda bunu cerrahi için tartışmıştık.

30-40 yıllık jinekolojik endokrinoloji ve endometriozisten sonra PMS için önemli olduğunu düşündüğümüz:

  • Yaşın etkisi: genç kadınlarda şiddetli PMS nadirdir, yaşla artar ve 45 yaşından sonra geriler.
  • Uterusun önemi: Ovulasyon belirtileri gösteren ve düzenli ovulasyon döngüsü olan kadınlarda bile uterus (rahim) yokluğunda şiddetli premenstrural sendrom oldukça nadirdir.
  • Progesteron etkisinin bireyden bireye değişim göstermesi: Tıp ve araştırma ortalama etki üzerinde yoğunlaşmaya eğilimlidir. Oysa her kadın farklıdır. Bilindiği gibi oral yoldan verilen progesteronların (ve östrojenlerin)  biyoyararlanımı kadından kadına 4 kata kadar değişebilmektedir.  Progesteronun bireydeki etkisi ( ovulasyon inhibisyonu yapan doz ve clauberg testi)  kadından kadına daha da değişkenlik gösterdiği bilinmektedir.  Bireysel değişkenliğin bir Gauss dağılımına sahip olduğunu göz önünde bulundurursak, gerçek değişkenlik en uç noktadaki kadında 10 katın üzerinde olacaktır. Bu durumda farklı kadınlarda 1 mg ve 10mg aynı etkiyi gösterebilir. Bu hormon replasman tedavisinde barizdir.
  • Progesteronun beyin üzerindeki etkileri; özellikle de östrojenlerle etkileşimi ve 5 alfa indirgenmiş progestinlerin etkileri yeterli ölçüde anlaşılamamıştır. Bu konuda çalışmak zordur fakat etkisi olmadığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Beyindeki etkilerinin örnekleri; kemirgenlerdeki hipnotik etkiler ve primatlarda libido ve cinsellik üzerine yapılan güzel çalışmalardır. Kadınlarda hemen adet öncesi dönemde aşırı agresiflik meydana gelir. Lokal progesteron bir immunsupresör gibi işlev gösterebilir.
  • Progesteronun bazal endometriumda, endometriozis ve myom büyümesi üzerine olan etkisi tam anlaşılamamıştır.  Ayrıca son zamanlarda derin endometriozisin heterojen olduğunu ve bazı kadınlarda endometriozis büyümesini inhibe etmek yerine stimüle ettiği bildirilmiştir.
  • Mevcut progesteron reseptör modülatörlerinin (antagonist ve parsiyel agonist) beyin üzerine etkisi yeterince araştırılmamış veya anlaşılamamıştır.

PMS tedavisi

PMS, progesterona karşı direkt beyin üzerine veya dolaylı olarak rahim üzerinden aşırı duyarlılık etkisi gösterme özelliğindedir.

Tedavi kişiler arası duyarlılık ve metabolizmadaki değişkenliklerin önemli rol oynadığı potansiyel mekanizmaların anlaşılmasını gerektirir. Progesteron reseptör modülatörleri ve rahimde ilk geçiş etkisi göz önünde bulundurularak tedavinin bireyselleştirilmesi, tedavinin köşe taşıdır.

Kaynak Site: http://www.gynsurgery.org
Çeviren: Stj. Dr. Buket Tuğba ÇALIŞKAN

Klinik Haberler
Endometriozis ve Adenomyozisle Birlikte Görülen Hastalıklar

Önemli noktalar:

Bu çalışma iki benzer koşul üzerinde yoğunlaşmaktadır: Endometriozis ve adenomyozis, endometrial bezlerle ve uterin boşluktan (rahim) farklı bir yerde bulunan dokuyla karakterizedir.

Yazarlar, Koreli kadınlarda adenomyozis ve endometriozis ile birlikte bulunan jinekolojik ve non-jinekolojik hastalıkları belirlemeye çalışıyorlar.

Önemi:

Bu çalışma, endometriozis ve adenomyozis ile birliktelik arasında bağlantı kuran moleküler mekanizmaların aydınlatılmasına yardımcı olabilir.

Burada ne yapıldı?

Araştırmacılar, endometriozis ve adenomyozis vakaları için 3 yıllık Sağlık Sigortası İnceleme ve Değerlendirme verilerinde arama yaptı. Daha sonra, yıllık endometriozis ve adenomyozis insidansını hesaplayabildiler.

Endometriozis ve adenomyozisin doğru tanınması katılımcının tedavi geçmişi kullanılarak yapıldı.

Araştırmacılar endometriozis ve adenomyozis ile seyredebilecek jinekolojik ve non-jinekolojik hastalıkları da araştırdı.

Anahtar sonuçlar:

Bu çalışmada toplam 61.516 katılımcı vardı. Endometriozis ve adenomyozis prevalansı her yıl nispeten benzerdi.

2009’da katılımcıların %12.4’ü adenomyozis ve %9.3’ünün endometriozis vardı.

2010 yılında, katılımcıların %12.5’inde adenomyozis, %9.4’ünde endometriozis vardı.

2011 yılında, katılımcıların %13.3’ünde adenomyozis, %9.1’inde endometriozis vardı.

Endometriozis ile ilişkili 44 ICD-10 kodu vardı.

Endometriozis ve adenomyozis ile bağlantılı jinekolojik hastalıklar şunları içerir:

Leiomiyom (myoma uteri, ur)

Benign (iyi huylu) yumurtalık tümörü

Endometriozis ve adenomyozis ile ilgili jinekolojik olmayan hastalıklar şunları içerir:

Anemi

Hiperkolesterolemi

Bu çalışmanın sonuçları, sağlık çalışanlarının, endometriozis veya adenomyozisli hastalarda eşlik eden jinekolojik ve non-jinekolojik hastalıkları izlemek için özen göstermesi gerektiğini kanıtlamaktadır.

Araştırmanın kısıtlılıkları:

Sınırlardan bir tanesi, hastalığın ihmaline veya yanlış sınıflandırılmasına yol açabilecek tanıların klinik olmasıydı.

Bir diğer kısıtlama ise, verilerin çeşitli kurumlardan gelmesinin ve verilerin bütünlüğünü olumsuz yönde etkileyebileceği gerçeğidir.

Katılımcıların hepsi tek bir ülkenin mensubuydu. Dolayısıyla, çalışma sonuçları küresel düzeyde geçerli olmayabilir.

Özet

Adenomyozis ve endometriozis patolojik ve semptomatik olarak benzer iki jinekolojik hastalıktır. Choi ve ark. kısa süre önce bu iki hastalığın yaygınlığını belirlemeyi umduğu bir çalışma yaptı. Bununla birlikte, araştırmanın odak noktası, endometriozis ve adenomyozis ile eş tanı gösteren jinekolojik ve non-jinekolojik hastalıkları saptamaktı. Deneysel süreçleri ve sonuçları, yakın zamanda yayınlanan “Adenomyozis ve endometriozis ile jinekolojik ve jinekolojik olmayan hastalıkların eşlik etmesi” başlıklı bir makalede bulunabilir.

Deneysel süreç, endometriozis ve adenomyozis vakaları için 3 yıllık Sağlık Sigortası İnceleme ve Değerlendirme verilerine danışmanlık yapan araştırmacılardan oluşmaktadır. Ardından araştırmacılar, her iki hastalığın da yıllık insidansını belirlediler. Ardından, araştırmacılar endometriozis ve adenomyozis ile komorbiditeler olarak görülebilecek jinekolojik ve jinekolojik olmayan hastalıkları araştırdı.

Bu çalışmada 61.516 katılımcı vardı. Tüm bu katılımcıların verilerine baktıktan sonra, araştırmacılar endometriozis ve adenomyozi yaygınlık oranlarının 2009, 2010 ve 2011 yıllarında karşılaştırılabilir olduğu sonucuna vardı. Araştırmacılar ayrıca 31 Uluslararası Hastalık Sınıflaması (ICD-10 kodları) veya önemli komorbiditeleri, adenomyozisi ve endometriozisli 44 ICD-10 kodunu içermektedir. Adenomyozis ve endometriozis ile bağlantılı jinekolojik hastalıklar, leiomyoma ve benign yumurtalık tümörüdür. Adenomyozis ve endometriozis ile bağlantılı jinekolojik olmayan hastalıkları anemi ve hiperkolesterolemiyi içerir. Kısacası, bu çalışma, sağlık çalışanlarının, adenomyozis veya endometriozis bulunan bir hastayı gözlemlediğinde eşlik eden hastalıklara özel önem vermeleri gerektiğini kanıtlamaktadır. Bu yapılırsa hastaya en etkili tedavi ve bakım şekli sağlayabilir.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN

Klinik Haberler
Endometriozisi olan kadınlar over (yumurtalık) kanseri konusunda endişelenmemeli

Endometriozisi olan kadınlar yumurtalık kanseri için artmış riske sahipken, genel risk hala düşüktür ve invazif müdahaleleri gerektirmez.

ANAHTAR NOKTALAR

Önemli noktalar:

  • Kvaskoff, Horne ve Missmer’in makalesi, endometriozisli kadınların over (yumurtalık) kanseri için artmış riske sahip olduğu bilgisinin etrafında endişenin arttığını kabul etmektedir.
  • Yazarlar, klinisyenlere ve hastalara, risk artışının düşük olduğunu ve invazif müdahale gerektirmediği gerçeğini vurgulamaktadır.

Önemi:

  • Endometriozis ve artmış over (yumurtalık) kanseri riskini ilgilendiren endişeleri yatıştırmak esastır, çünkü endişe ek strese ve pahalı, gereksiz müdahalelere neden olacaktır.

Ne yapıldı?

  • Lancet’teki bu makale endometriozis ve over kanseri riski konusunda bilgi sahibi olan bireylerin oluşturduğu bir grup tarafından yazılmıştır. Yazarlar, ana fikri desteklemek için farklı yayınlardan ilgili bilgileri derlemektedir.

Anahtar sonuçlar:

  • Yazarlar, endometriozis ile over (yumurtalık) kanseri arasındaki bağlantının genellikle yanlış yorumlandığını ve bunun da sonrasında gereksiz ve potansiyel olarak invazif over (yumurtalık) kanseri girişimlerine neden olabileceğini bildirmektedir.
  • Over kanseri riskini azaltan bilateral (iki taraflı) salpingo-ooforektomi (yumurtalık ve tüplerin alınması), cerrahi komplikasyonlar, premenopozal (menopoz öncesi) kadınlarda erken başlangıçlı menopoz ve kardiyovasküler hastalık insidansında artış gibi bir çok risk ile ilişkilidir.
  • Over (yumurtalık) kanserinin göreceli riskleri şunlardır:
  • Genel kadın nüfusu için her 76 kadından 1’i veya %1.31’i
  • Endometriozisli bir kadın nüfusta her 100 kadından 2’si veya %1.80’i .
  • Endometriozis ile ilişkili belirli over (yumurtalık) kanseri tipleri vardır, ancak bu tümörler diğer over (yumurtalık) kanserlerinden daha iyi teşhis ve tedavi edilebilir.
  • Over kanseri riskini azaltmak için kişinin dengeli bir diyeti ve kilosu olmalı, egzersiz yapmalı, alkol tüketimini azaltmalı ve sigarayı bırakmalıdır.
  • Kısaca, endometriozisi olan bir kadın için over (yumurtalık) kanseri riski, hala önemli ölçüde düşüktür. Sağlık hizmeti verenler endometriozisi olan kadınları, genel over (yumurtalık) kanseri riskinin düşük olduğu konusunda rahatlatmalıdır.

ÖZET

Kvaskoff, Horne ve Missmer kısa süre önce Lancet’de “Endometriozisli kadınların over (yumurtalık) kanseri riski konusunda bilgilendirilmesi” başlıklı bir makale yayınladı. Bu makale, endometriozisden muzdarip olan kadınların over (yumurtalık) kanseri için yüksek risk taşıdığına dair artan endişeye işaret etmek için yazılmıştır. Bu durum, gereksiz ve potansiyel olarak zararlı olan tarama ve risk azaltmaya yönelik müdahalelere sebebiyet vermiştir. Risk azaltma yöntemlerinden biri olan bilateral salpingo-ooforektominin kendisi, fertilite (doğurganlık) sorunları, menopoz öncesi kadınlarda erken başlangıçlı menopoz ve kardiyovasküler hastalık insidansında artış gibi birçok risk ile ilişkilidir.

Endometriozisi olan bir kadın, over kanseri için artmış riske sahipken, hastalık için genel risk hala düşüktür. Aslında, endometriozisli kadınlar over kanseri için %1.80 risk altında iken genel toplumdaki kadınlar %1.31 oranında over kanseri riskine sahiptir. Ek olarak, over kanserlerinin belirli tipleri endometriozis ile ilişkilidir. Bununla birlikte, bu over tümörleri daha erken evrelerde daha kolaylıkla saptanmakta ve büyük ölçüde tedavi edilebilmektedir. Kadınlar over kanseri riskini, daha dengeli bir diyet uygulayarak, sağlıklı vücut ağırlığını koruyarak, egzersiz yaparak, alkol tüketimini azaltarak ve sigara içmeyi bırakarak azaltabilirler.

Sağlık hizmeti sağlayanlar, genel riskin düşük, müdahalelerin gereksiz ve zararlı olduğu gerçeğini vurgulayarak endometriozis ve yumurtalık kanseri hakkındaki endişelerin üzerine eğilmelidirler.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Dr. Işık SÖZEN

‹ Previous12345678Next ›Last »
Page 4 of 17


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.