• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Klinik Haberler

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
Endometriozis ve Kanser

Son bir kaç yılda, endometriozisi olan kadınlarda kanser gelişme riskinin arttığına dair endişeler var – yumurtalık kanseri başta olmak üzere- ve ne yazık ki, bu endişeler bu yazıda anlatılan verilerle de desteklendiği üzere kafa karıştırıyor.

 Endometriozis ve sonrasında kanser gelişme riski arasındaki bağlantıyı araştırmak için çok sayıda çalışma yapılmıştır, fakat bu çalışmaların bir çoğu:

  • Gücü düşük ( yeterli kadın çalışmaya katılmamış)
  • Seçimleri bias’lı ( bazı demografik grupları hedeflerken, bazılarını dahil etmeyen)
  • Geri bildirim bias’ı (kanser olan kadınlar geçmişlerini raporlarken sağlıklı kadınlardan farklı bildirimde bulunabilir)
  • Kadınların kanserlerinin alt tipleri için yeteri kadar özelleşmemiş
  • Endometriozisin karateristikleri ve semptomları, endometriozisin detayları, konusunda yeterli ayrıntılamadan yoksun
  • Kadınların, demografik, çevresel, yaşamsal, özgeçmiş ve tıbbi tedavi geçmişleriyle ilgili ayrıntılı veriden yoksun, ki bu faktörler hem endometriozis hem kanserle ilişkili olabilmekte (1,2).

 Başka bir deyişle endometriozis ile kanser arasındaki ilişki karmaşıktır ve bu konuda bilgilerimiz artmakta, anlayışımız gelişmektedir.

 Bu, gelecek araştırmaların odak noktası olmalıdır. Bunu başarmak için sağlam bulgular üretebilecek titizlikle tasarlanmış çalışmalar için kaynak talep etmeliyiz ve endometriozisi olan kadınları ve onlarla ilgilenenleri bu keşifte yer almasını beklemeliyiz.

 Öncelikle, sağlık ve risk bilgilerinin aktarılmasında daha iyi bir iş yapmak zorundayız. Tüm kadınlar kanser geliştirme riski altındadır. On kadından birinde endometriozis bulunmaktadır.

 Kritik sorular şunlardır: endometriozisi olmayan kadınlara kıyasla endometriozis gelişen kadınlarda kanser riski daha mı yüksek? Öyleyse, hangi endometriozisli kadınların riski daha yüksektir ve endometriozis riski arttıkça ne olur?

Bir sonraki adım, bu bilgiyi erken tespit, kişiselleştirilmiş tedavi ve hatta önleme potansiyeli için araçlar geliştirmek için kullanmaktır.

Bu arada bugün bildiklerimizi inceleyelim:

Endometriozis ve kanser

Endometriozisin benign bir yapısı vardır ancak malign tümörler ile yerel ve uzak organların işgali, anormal doku büyümesi, hedef organların etkilenme fonksiyonu ve genetik hasar gibi bazı özellikleri paylaşmaktadır [3].

Endometriotik implantların kansere dönüştüğüne dair doğrudan bir kanıt bulunmamaktadır. Kanser riski ile ilgili genetik değişiklikler, aynı over üzerinde kanser bulunan kadınlardan bazı endometriomalarında (~% 20) bulunmuştur [4].

Bununla birlikte, bu “kansere yol açan mutasyonlar” başlangıçtaki kanserin bildirilmediği derin endometriozis lezyonlarının yaklaşık % 20’sinde bulunmuştur [5].

Endometriomalı kadınlarda malign dokuya dönüşümle yumurtalık kanseri gelişirse, endometriomalı kadınlar (ve muhtemelen belirli bir genetik imza ile endometriomalar) endometriozise bağlı yumurtalık kanseri riski altındadır.

 Bununla birlikte, bu, endometriyozisli kadınlar arasındaki diğer kanser riskini açıklamamaktadır. Bu nedenle, endometriozisin ve kanserin “co-morbid” hastalıklar olduğunu gözönünde bulundurmalıyız; bu şu anlama geliyor, belirli bir biyoloji veya özelliklere veya yaşam tarzına veya çevreye sahip kadınların endometriozis geliştirme olasılıklarının daha yüksek ve aynı zamanda kanser geliştirme olasılığının da daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Kavramsal olarak bu, endometriozisin, bu belirteçe sahip olmayan kadınlara kıyasla kanser geliştirme şansı yüksek olan bir grup kadın için bir belirteç olduğu anlamına gelir.

Endometriozis ile bağlantılı olarak araştırılan kanserler şunları içerir:

 Overyan (yumurtalık) kanser ve endometriozis

 Yumurtalık kanseri, endometriozis ile en ilişkili olan kanserdir. Bununla birlikte, endometriozis (endometrioid ve şeffaf hücre) ile ilişkili yumurtalık kanseri alt tiplerinin, daha erken evrede en sık tespit edilen ve diğer yumurtalık kanseri tiplerine göre daha iyi bir prognoza sahip oldukları belirtilmelidir.

 Genel kadın nüfusunda overyan kanser oranı % 1.3’tür – bu 100 kadından 1’in biraz üstünde bir oranda yaşam boyu yumurtalık kanseri gelişebileceği anlamına gelir.

Endometriozisli kadınlar için bu oran % 1.8’dir [6] – bu endometriozisli 100 kadından 2’sinden azının yaşamları boyunca yumurtalık kanseri geliştireceği anlamına gelmektedir.

 Açık belirtelim: Endometriozisli kadınların çoğunda (100’den biraz az 98) yumurtalık kanseri gelişmeyecektir. Risk şu an rutin taramayı önermeyecek kadar düşüktür [7,8].

 Lancet son zamanlarda endometriozis ve yumurtalık kanseri ile ilgili gerçekleri yayınladı ve riski bir perspektife koydu[6]:

Son tahminlere göre, zararlı BRCA1 mutasyonunu olan kadınların % 39’u ve zararlı BRCA2 mutasyonunu (meme kanserine yatkınlık getiren seyrek genler) olan kadınların % 11-17’si, 70 yaşına kadar yumurtalık kanseri geliştirecektir.

Ayrıca, genel popülasyondaki bir kadın olarak göğüs (% 12), akciğer (% 6) ve barsak (% 4) kanseri riskiniz hala over kanseri riskinizden daha yüksektir.

 Meme Kanseri ve Endometriozis

Endometriozis ve meme kanserinin her ikisi de yaygın olduğundan, aralarındaki ilişki yanlış görünebilir. Bununla birlikte, önemli bir patojenik temel paylaşıyorlar: her ikisi de östrojen hormonuna bağımlı, bu da vücuttaki bu hormonun daha yüksek seviyelerinin varlığında bu kanserlerin çoğalmalarına işaret etmektedir.

 Endometriozis ve meme kanseri hakkında on dört çalışma rapor edilmiştir. Altı tane endometriozisli kadında meme kanseri riski artmış gözlenirken, diğer dördünde meme kanseri riski daha düşük ve diğer dördünde risk açısından anlamlı fark görülmemiştir [3].

 Yakın tarihli bir araştırma, endometriozis ile meme kanseri arasında genel bir ilişki bulunmamasına karşın, meme kanserinin spesifik hormon reseptörüne özgü alt tipleri için daha büyük bir risk olabileceğini önermektedir [9].

 Mevcut kanıtlara dayanarak, bu kesin değildir. Hormonal tedavilerin endometriozisten ziyade meme kanseri geliştirme riski üzerindeki etkisinin göz önüne alınması da dahil olmak üzere, ileri çalışmalar gerekmektedir.

 Endometriozisiniz olsun veya olmasın: Memelerinizi düzenli olarak kontrol edin ve düzensizlik saptarsanız tıbbi yardım isteyin. Kimse sizin kadar iyi şekilde vücudunuzdaki değişiklikleri algılayamaz.

 Endometrial (Rahim) ve Servikal (Rahim ağzı) Kanser ve Endometriozis

 Endometriyal ve servikal kanserlere yönelik çalışmalar çok düşük sayıdaki kadını içeriyor. Bununla birlikte, hepsi ya ilişki olmadığını ya da serviks kanseri için endometriozisli kadınlarda daha düşük bir risk olduğunu bildirmektedir (3).

 Bunun nedeni, endometriozisi olan kadınların bir tanı almış olması ve düzenli smear ve muayenelere gitmelerinden kaynaklanıyor olabilir. Serviks kanseri, servikste erken dönemde yakalanırsa ve kanser olmadan önce tedavi edilirse önlenebilir.

 Smearlarınızı Kaldırın Havaya!

 Melanom (Cilt) kanseri ve Endometriozis

 Jinekolojik olmayan kanserler arasında, melanom cilt kanseri, endometriozis öyküsü ile ilişkili olarak en fazla çalışılandır.

 Bu potansiyel bağlantıyı araştıran 12 çalışmanın 7’si pozitif bir ilişki sonucuna ulaşırken, 5 araştırma endometriozis ve melanom riski arasında net bir ilişki olmadığını bildirmiştir [3].

 Dolayısıyla, kanıt henüz kesin değildir – ancak yıllık muayenelerinizde cildinize rutin kontrolleri yaptırmayı unutmayın!

 Non-Hodgkins lenfoma (Lenf kanseri) ve Endometriozis

 Humoral bağışıklık anormallikleri endometriozisli kadınlarda belgelenmiştir ve endometrioziste B hücresi aktivasyonu ve B hücreli lenfoma gelişimi arasında bir bağlantı olabilir [10].

Çok geniş popülasyon içeren çalışmalar, Hodgkin dışı lenfoma ve endometriozis ile bir ilişki olduğunu belgelemektedir – ancak bu çalışmalar şu ana kadar çok küçük sayılara dayanmaktadır [10].

 Diğer kanserler ve Endometriozis

 Diğer kanserlerle olan araştırmalar seyrektir. Sonuç olarak, endometriozisli kadınlarda diğer maligniteleri geliştirme riski açısından hiçbir kesin sonuç bulunmamaktadır[3].

 Endometriozis ve kanser ile ilgili sonuçlar

 Endometriozisin, herhangi bir kanser türüyle bağlantısı kurulmadan önce, metodolojik olarak sağlam temellere dayanan daha çok araştırmaya ihtiyaç vardır. Bu araştırma, tüm bu detaylı veriler arasındaki ilişkileri göz önüne alarak, kanserlerle bir ilişki olup olmadığını değerlendirmek için ileri yöntemler kullanarak yeterince büyük ve yeterince ayrıntılı olmalıdır:

 1. Endometriozisin (kronik ağrı, infertilite (kısırlık), kronik inflamasyon, anormal hormonal ve immünolojik yanıtlar) sebep olduğu fizyolojik değişiklikler;

 2. Endometriozis ilişkili semptomların, yaşam tarzı değişimi dahil, tedavisi; kronik pelvik ağrı veya ağrılı ilişkiyi veya irritabl barsak sendromu tedavisinde kullanılan ilaçlar; ayrıca infertilite yaşayanlarda gebelik oluşması için verilen ilaçlar;

 3. Genler, metilasyon kalıpları, protein ifadesi ve mikro-RNA’lar gibi, henüz keşfedilmemiş etyolojik etkenler (hastalıktan kaynaklanan bulgular için yeni ortaya çıkan alanların sadece birkaçını belirtmek için) [10].

 Burada da belirtmek gerekir ki, tüm kanserler için belirlenen önemli alt tipler olduğudur (örneğin yumurtalık kanseri [1] ve meme kanseri tipleri yukarıda belirtilmiştir),

 Farklı endometriozis tiplerini ve bunları tanımlamalarını keşfetmeliyiz. Bu endometriozis ile ilişkili olduğu tespit edilen kanserleri belirlemede kritik önem taşır;

Bunun bilinmesi, bir kadının riskini daha doğru belirlememize, tarama ve müdahale stratejisi geliştirmemize yardımcı olacaktır. Bu da önleme yollarını keşfetmek için hayati önem taşıyan, kanserle olan bu ilişkinin altında yatan fizyolojiyi daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Bununla birlikte, bu durum finansal yatırım ve araştırmalara katılım sözü gerektirmektedir!

 Tutarlı, ileriye dönük, veri toplama WERF EPHect’in tümüdür.

Kadınlar, klinisyenler ve bilim insanlarının katılımı ve bu katılımcıların geniş ve kıyaslanabilir data arşivi ile endometriozis ve kanser riski hakkındaki ilişkide dahil olmak üzere önümüzdeki birkaç yıl içinde endometriozis hakkında çok daha fazla şey bildirebiliriz .

 Kanser riskini azaltmak için ne yapabilirim?

 Kanserlerin yarısı, riski azaltmak için yapabilceğiniz birkaç anahtar eylem ile önlenebilir.

Genel olarak, sağlığı iyileştirmek ve herhangi bir kanser riskini azaltmak için düşük alkol alımı, düzenli egzersiz yapma, sağlıklı kilo verme ve sigara içmeme gibi dengeli bir diyet deneyin [6].

Kanser riski ve önlemeyle ilgili daha ayrıntılı bilgi, sizin için tek tek hesaplanabilir.

 Her zaman: Vücudunuzdaki değişiklikler veya sizi endişelendiren belirtiler tespit ediyorsanız, tıbbi yardım isteyin.

 References

1 Thomsen LH, et al. Risk factors of epithelial ovarian carcinomas among women with endometriosis: a systematic review. Acta Obstet Gynecol Scand 2017;96(6):761-778.

2 Guo S-W, et al. Endometriosis and ovarian cancer. Lancet Oncol 2012;13(5):e189-90.

3 Kvaskoff M, et al. Endometriosis: a high-risk population for major chronic diseases? Hum Reprod Update 2015;21(4):500-516.

4 Anglesio MS, et al. Multifocal endometriotic lesions associated with cancer are clonal and carry a high mutation burden. J Pathol 2015;236:201-209.

5 Anglesio MS, et al. Cancer associated mutations in endometriosis without cancer. N Engl J Med 2017;376(19):1835-1848.

6 Kvaskoff M, et al. Informing women with endometriosis about ovarian cancer risk. Lancet 2017;390:2433-34.

7 Johnson NP, et al. Consensus on current management of endometriosis. Hum Reprod 2013;28(6):1552-68.

8 Dunselman GA, et al. ESHRE guideline: management of women with endometriosis. Hum Reprod 2014;29(3):400-12.

9 Farland LV, et al. Laparoscopically Confirmed Endometriosis and Breast Cancer in the Nurses’ Health Study II. Obstet Gynecol 2016;128(5):1025-1031.

10 Vigano P, et al, 2012 (in: Giudice, Evers, and Healy, Endometriosis: Science and Practice)

Kaynak Site: http://www.endometriosis.org
Çeviren: Dr. Ezgi DARICI
Yazan: Lone Hummelshoj, Marına Kvaskoff, Andrew Horne, Stacey Mıssmer

Klinik Haberler
Endometriozisli Kadınlarda Benign Jinekolojik Tümörler

Benign jinekolojik tümörler için risk endometrioziste yüksektir ve overyan endometriomaların (çikolata kistleri) çoğunluğu sol tarafı tercih eder.

ANAHTAR NOKTALAR

Vurgu

  • Bu çalışma endometriozis ile benign (iyi huylu) jinekolojik tümörler için risk arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir.
  • İkinci amaç, endometriozisten muzdarip olan kadınlarda over kistlerinin ve endometriomanın dağılımını incelemektir.

Ne yapıldı?

  • Bu retrospektif çalışma, endometriozisten muzdarip olan ve laparoskopi (kapalı operasyon) veya laparotomi (açık operasyon) olmak üzere iki farklı cerrahi tedavi uygulanan 1.000 kadını araştırdı.
  • Her hasta için aşağıdaki veriler elde edildi.
  • Hastaların yaşı ve semptomları
  • Endometriozisin evresi ve lokalizasyonu
  • Overyan kistlerin sınıflandırılması ve benign jinekolojik tümörlerin histolojik tipleri

 Katılımcılar, benign jinekolojik tümörler açısından dört gruba ayrıldı:

  • Overyan veya paraovaryen kistler
  • Uterin leiomyomalar
  • Adenomyozis
  • Yukarıdakilerin kombinasyonu
  • Tümörün lokalizasyon sıklığını sol veya sağ olarak belirlemek için istatistiksel analiz kullanıldı.

Anahtar bulgular

  • Endometriozisli kadınlarda histolojik olarak teyit edilmiş lezyonların dağılımı şöyledir:
  • Endometrioma (295 vaka), adenomyozis (172 vaka), overyan kistler (173 vaka), uterin leiomyoma (89 vaka)
  • Overyan (yumurtalık) kistlerde en sık görülen “seröz kist” iken, sonraki en sık görülen tanı “dermoid kist” idi.
  • Unilateral (tek taraflı) endometrioması olan kadınlarda sol taraflı kistler, sağ taraflı kistlere göre daha yaygındır.
  • Çalışmada varılan genel sonuç, endometriozisin büyük olasılıkla artmış benign jinekolojik tümör riski ile ilişkili olabileceğidir.
  • Endometriomalar ve over kistleri sol tarafta bulunmaya yatkınlık gösterir.

Çalışmanın kısıtlılıkları

Bu çalışma retrospektiftir (geriye dönük) ve yalnızca farklı bireyler tarafından girilen verilere dayanmaktadır. Veriler eksik olabilir veya yanlış girilmiş olabilir.

Özet

Matalliotaki ve arkadaşları yakın zamanda “Oncology Letters” dergisinde “1.000 kadından oluşan bir grupta endometriozis ile benign jinekolojik tümörlerin birlikte bulunması” başlıklı bir yazı yayınladı.

Çalışmanın iki ana amacı vardı. Birinci amaç endometriozis ile benign jinekolojik tümör riski arasındaki ilişkiyi anlamaktı. Araştırmanın ikinci amacı endometriozisi olan bireylerde endometriomaların ve over kistlerinin dağılımını anlamaktı.

Bu retrospektif çalışmada endometriozisi olan, laparoskopi ya da laparotomi olmak üzere cerrahi tedavi uygulanan 1.000 kadın incelendi. Araştırmacılar her hasta için birçok veri topladı. Bu veriler, yaş, semptomlar, endometriozin evresi, lokalizasyonu, kistlerin sınıflandırılması ve benign jinekolojik tümörün histolojik tipini içermekteydi. Katılımcılar, hastalıklarına göre over veya para-over kistlerine, uterin leiomyomalarına, adenomyozise veya yukarıda belirtilenlerin kombinasyonlarına göre 4 gruba ayrıldı. Bu araştırmadan elde edilen verilerin bir kısmı da istatistiksel analize tabi tutuldu.

Sonuçlar, çalışmaya dahil edilen endometriozisli kadınlardan 295 vakada endometrioma, 172 vakada adenomyozis, 173 vakada over kisti ve 89 vakada uterin leiomyoma olduğunu gösterdi. Over kistleri olan kadınlar seröz kistlere ve dermoid kistlere daha çok yatkınlardı. Unilateral endometrioması olan kadınların sağ taraflı kistlere göre daha fazla sol taraflı kistlerinin olduğu bulundu.

Kısaca, bu çalışma, endometriozisli kadınların benign jinekolojik tümörler için artmış risk altında olduğunu kanıtladı. Ayrıca bu çalışma, endometriomaların ve over kistlerinin sol tarafta bulunma eğiliminde olduğunu kanıtladı.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işık SÖZEN

Klinik Haberler
İrritabl (Huzursuz) Barsak Sendromu (IBS) ve Endometriozis: Her İki Hastalıkta Kronik Enflamasyon Anahtar Özellik

Anahtar Noktalar:

Vurgu:

Kronik düşük dereceli enflamasyon, huzursuz barsak sendromu ve endometrioziste ortak karakteristiktir.

Amaç:

Dr. Usai grubu IBS ve endometriozisin patofizyolojik mekanizmalarını analize ederek iki klinik olay arasındaki kompleks ilişkiyi gösterdi.

Anahtar noktalar:

  • Kronik düşük dereceli enflamasyon, organların organik ve fonksiyonel değişimiyle ilgili hasar verici süreçte ilerleme ve devamlılığa sebep olmaktadır.
  • IBS ve endometrioziste saptanan düşük dereceli enflamasyon, temelde yatan patolojik durumu desteklemektedir.
  • IBS ve endometrioziste, düşük dereceli enflamasyon ortak anahtar faktörleri paylaşmaktadır.
    • Mast hücrelerinin IBS ve endometrioziste merkezi rolü
      • IBS veya endometriozisi olan hastalar kolon mukozasında veya peritonda artmış mast hücresi sayısına sahiptir.
    • IBS ve endometrioziste nörojenik enflamasyon gelişimi
      • Biriken deliller IBS ve endometrioziste istikrarlı nörojenik enflamasyonun kronik düşük dereceli enflamasyonun devamlılığını desteklediğini göstermektedir.
    • IBS ve endometrioziste disbiyoz etkisi
      • IBS ve endometrioziste mikrobiyota yapısı belirgin biçimde değişmiştir.
    • İntestinal geçirgenliğin IBS ve endometriozisteki rolü
      • Değişen intestinal geçirgenlik, IBS ve ilgili semptomlara katkıda bulunabilmektedir.

Sonuçlar:

  • Toplu veya bireysel şekilde kadın popülasyonunun belirli bir kısmını etkileyen IBS ve endometriozis önemli sonuçlarıyla hastaların hayat kalitesini etkileyen hastalıklardır.
  • İki hastalık da hastalığın devamlılığının temelinde kronik enflamasyon durumunu barındırmaktadır.
  • IBS ve endometriozisteki kronik enflamasyonun meydana gelişinde ve devamlılığında bazı anahtar noktalar bulunmaktadır.

Sınırlamalar:

Endometriozis veya IBS motilite değişimleri için her iki hastalığın karakterize edilmesinde hormonel komponentler ve menstrual reflü gibi diğer patojenik durumların araştırılması önerilmektedir.

Özet:

  • Toplu veya bireysel şekilde kadın populasyonunun belirli kısmını etkileyen IBS ve endometriozis önemli sonuçlarıyla hastaların hayat kalitesini etkileyen hastalıklardır. Birçok çalışma iki hastalık arasındaki epidemiyolojik bağlantıyı ileri sürmektedir. Aralarındaki bağlantının sadece bir epidemiyolojik fenomen olmasından ziyade bu ortak fenomenin meydana gelmesinde patofizyolojik ilişki önemli rol oynamaktadır. Özellikle her iki klinik olay hastalığın devamlılığının temelinde kronik enflamasyon durumunu barındırmaktadır.
  • İtalya Calgari Üniversitesi’nden Dr. Usali grubu mast hücrelerinin aktivasyonu, nöronal enflamasyon, disbiyoz ve bozulmuş intestinal geçirgenlikteki ortak patofizyolojik mekanizmaları analiz ettiler. Amaç IBS ve endometriozisteki patofizyolojik mekanizmaların bulunmalarını araştırmak ve kronik enflamasyonun meydana gelişinde ve devamlılığında, ikisi arasındaki kompleks ilişkiyi göstermekti. Dr. Usai, IBS ve endometrioziste mast hücrelerinin sayısındaki artışı ve nörojenik enflamasyonu gösterdi. Ayrıca mikrobiota yapısında ve intestinal geçirgenlikte her iki hastalıkta da anlamlı değişiklikler saptandı.
  • Sonuç olarak IBS ve endometriozis toplu veya bireysel şekilde kadın populasyonunun belirli bir kısmını etkileyen ve önemli sonuçlarıyla hastaların hayat kalitesini etkileyen bir hastalıktır. Bu hastalıklar hastalığın devamlılığının temelinde kronik enflamasyon durumunu barındırmaktadır. IBS ve endometriozisteki kronik enflamasyonun meydana gelişinde bazı anahtar noktalar bulunmuştur. Endometriozis veya IBS motilite değişimleri için her iki hastalığın karakterize edilmesinde hormonel komponentler ve menstrual reflü gibi diğer patojenik durumların araştırılması önerilmektedir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Stj. Dr. Rümeysa KANTARCI

Klinik Haberler
“Endometriozis”, “Fibromiyalji” ve “Otoimmün Hastalıklar”

Endometriozis ve/veya fibromiyaljili hastalarda otoimmün hastalıklar daha sık görülmektedir.

Endometriozis ve fibromiyalji birlikteliği, artmış otoimmün hastalıklar, anksiyete/ depresyon ve artmış tedavi yükü ile ilişkilidir.

İsrail’den Greenbaum ve  arkadaşları geniş bir veri tabanında endometriozis, fibromiyalji ve otoimmün hastalıkların sıklığını ve ilişkisini araştırdı ve etkilenen kadınlarda sağlık kaynağı kullanımını açıkladı. Çalışmaları “Amerikan Üreme İmmünolojisi Dergisi” nde yayınlandı.Yazarlar, İsrail’de 2,1 milyondan fazla üyesi olan Maccabi Healthcare Services’ın bilgisayarlı veritabanını kullanarak retrospektif (geriye dönük) kesitsel bir çalışma gerçekleştirdi. Bu çalışmaya Maccabi Healthcare Services’e 31/12/2015 tarihinde kayıt yaptırmış 15 yaşından büyük kadınlar dahil edilmiş olup, en az 1 yıl sürekli kayıt yaptırmış ve endometriozis ve/veya fibromiyalji teşhisi konmuştur. Bir karşılaştırma grubu, tıbbi kayıtlarında endometriozis veya fibromiyalji belirtisi olmayan genel popülasyonun %10’unun rastgele bir örneği olarak tanımlandı.Yazarlar hastaların yaşı, sosyoekonomik durumu, adres ve doğum bölgesi hakkında veri topladı. Otoimmün hastalıklar Graves hastalığı, Hashimoto tiroiditi, sistemik lupus eritematozus, Sjögren sendromu, multipl skleroz ve enflamatuar barsak hastalığı için ICD-9 tanılarına göre tanımlandı. Maccabi Healthcare Services otomatik hasta kayıtları kullanılarak kardiyovasküler hastalık, diyabet, hipertansiyon ve kronik böbrek hastalığı ve kısırlık gibi kronik eşlik eden hastalıklar tanımlandı. Kanser oyküsü, İsrail Ulusal Kanser Kayıt Defterinden alındı. Hastaların sigara içme durumu doktor raporlarından alındı. Anksiyete veya depresyon, en az iki ayrı antidepresan alımı ile desteklenen ICD-9 tanıları ile tanımlandı. Yıllık sağlık hizmeti kaynağı kullanımı, birinci basamak sağlık kuruluşu hekimlerine, romatologlara ve jinekologlara ziyaretlerin sıklığı hakkında veri elde edilerek de tanımlanmıştır.Toplam 781.571 yetişkin kadın nüfusunun 6.647’sinde endometriozis, 25.425’inde fibromiyalji vardı. Toplam 401 kadında her ikisi de vardı. Endometriozis ve fibromiyalji tanısı alan kadınların yaş ortalaması sırasıyla 42 ve 55 idi. Bu 401 kadın, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında artmış sağlık kaynağı kullanımı ve yüksek otoimmün hastalık prevalansı oranına sahipti. Endometriozisli kadınlarda fibromiyalji prevalansı %6 idi.Bu çalışmada, endometriozis veya fibromiyaljili kadınlarda, sistemik lupus eritematozus, Sjögren sendromu ve enflamatuar barsak hastalığı gibi otoimmün hastalıklarının daha sık bulunduğu, her iki durumda da hem endometriozis hem de fibromiyaljinin otoimmün bir bileşene sahip olabileceğini düşündürmektedir.Sonuç olarak, bu geniş toplum veri tabanlı endometriozis ve fibromiyalji ve otoimmünite arasındaki ilişkiyi gösteren ilk çalışmadır. Bulgular ayrıca İsrail dışındaki nüfuslarla da ilgili olabilir. Bu çalışma, bu hastaların  ihtiyaçlarını yönetmek için daha kapsamlı bir yaklaşım geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Tedaviye zayıf yanıt veren endometriozis hastaları, ilişkili fibromiyalji ve otoimmün hastalıkları ekarte etmek için araştırılmalıdır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Seher SARI

Klinik Haberler
Bu Çalışma Endometriozisi Kardiyologların Sahasına Sokuyor

Patrice Wendling

Mart 31,2016

BOSTON,MA – Endometriozis , herhangi bir koroner kalp hastalığı için (KKH)  toplam %62 risk  ve Nurse’s Health Study 2 analizinde 40 veya daha genç kadınlarda %200 şaşırtıcı bir  artış gösterdi (1).

KKH nasıl tanımlanırsa tanımlansın (MI, anjina, koroner by-pass / anjiyoplasti / stent), endometriozis ve koroner kalp hastalığı arasındaki ilişki tutarlıydı.

“Bu tutarlılık bilim için harika olan şeylerden biridir, ama kadınlar için kötüdür,” diyor Medscape’de Heartwire ‘da anlatan  kıdemli yazar Dr Stacey Missmer (Brigham ve Kadın Hastanesi / Harvard Üniversitesi, Boston, MA) .

Bu bağlantı çok da şaşırtıcı değildir, çünkü endometriozisli kadınlarda sistemik, kronik inflamasyon, aterojenik lipit profili, artmış oksidatif stres ve kardiyovasküler hastalık için birkaç örtüşen risk faktörü olduğu bilinmektedir.

Bulgular üzerine GoRed Amerikan Kalp Derneği sözcüsü Dr Suzanne Steinbaum (New York Northwell Lenox Hill Hastanesi Kadın Kalp Sağlığı), “Bu beni havalara uçurdu, benim bilgime göre böyle bir çalışma olmamıştı.” diye söyledi.

Bunun küçük bir nüfus olmadığına ve bir dizi son çalışmaların kısa bir süre önce hormonlar ve jinekolojik öykü ile koroner arter hastalığı gelişimi arasında bağlantı olduğuna dikkat çekti.

Endometriozisin ABD’de üreme çağındaki kadınların yaklaşık %10’unu etkilediği düşünülmektedir.

Missmer, endometriozis ile KKH arasındaki ilişkiyi doğrulamanın neden bu kadar uzun sürmesinin bir kısmını, zamanla doğrulanmış endometriozis ve kardiyovasküler sonuçlarla birlikte longitudinal verilere duyulan ihtiyaçtır diyerek açıkladı.

Grup, longitudinal kohortta prospektif olarak 1989’dan 2009’a kadar takip edilen 116.430 kadın hemşirenin sonuçlarını değerlendirmek için Hemşirelerin Sağlık Çalışması 2’ye döndü.

11,903 kadında laparoskopik olarak teyit edilen endometriozis mevcuttu ve 20 yıllık takipte 1438 KKH vakası bildirildi.

Endometriozisi olmayan kadınlarla kıyaslandığında, endometriozisi olan kadınların 1.52 kat fazla MI, 1.91 kat daha fazla anjiyografik olarak doğrulanmış anjina olması ve 1.35 kat daha fazla bir koroner anjiyoplasti prosedürü olan KABG cerrahisine veya stente ihtiyaç duyulması muhtemeldir.

29 Mart 2016 tarihinde ‘Circulation’: Kardiyovasküler Kalite Sonuçları’nda birinci isim yazar Dr Fan Mu (daha önce Brigham ve Kadın Hastanesi ile birlikte ve şimdi endüstride çalışıyor) ile yayınlanan araştırmaya göre, endometriozis için diğer hormonal tedavilerin ayrıntıları değerlendirilemese de; ilişki, oral kontraseptif ve hormon replasman tedavisinin kullanımı dahil olmak üzere birçok potansiyel değişkenlerden bağımsızdı.

Endometriozisi olan kadınlar, KKH ilişkili sonuçlarda daha yüksek risk taşıyordu (rölatif risk [RR] 1.62), bu  risk 40 yaş ve daha genç kadınlarda üç kat daha yüksek idi. (RR 3.08). 55 yaşın üzerindeki kadınlarda KKH riski artmadı (RR 0.98).

Yazarlar, endometriozisin bilinen güçlü kardiyovasküler risk faktörlerinin çoğu olmayan ancak yine de kronik inflamatuar ve oksidatif strese dayalı durumlara sahip bir hastalık ile yaşamakta olan genç kadınlarda daha büyük bir rol oynadığını öne sürdüler.

Yapılan bir analiz çalılşmasında, endometriozis tedavisi gören kadınların endometriozisin kendisinin değil de, tedavinin uygulandığı kadınlarda endometriozis ile KKH arasındaki %42 oranında ilişki bulunması, histerektomi (rahim alınma operasyonu)/ooferektomi (yumurtalık alınma operasyonu) ve daha erken yaşta cerrahi görülmesi sıklığının daha fazla olması ile açıklanabilir.

Misster, daha önce histerektomi ile birlikte kardiyovasküler hastalığın daha yüksek olduğunu bildiren üç ya da dört rapor vardı, ancak bunun için biyolojik dayanakları iyi anlaşılmamıştı diye söyledi.

“Hamilelik hikayesini sorgulamaya çok benzer olarak, kardiyolog; kadının yaşına bakılmaksızın cerrahi menopoza girip girmediğini ve cerrahi menopozun kardiyovasküler risk arttırabileceği bilmelidir” diye ekledi.

Missmer, genç kadınların kalp hastalığı ve kalp sağlığı için yaşam tarzı tercihlerini daha iyi anlamalarına ihtiyaç duyduklarını, ancak evrensel kardiyoloji tavsiyelerini tavsiye etmekten vazgeçtiklerini söyledi.

Steinbaum buna katılmadı. “Benim görüşüme göre, genç bir kadının preeklampsi veya endometriozis gibi risk faktörlerinden herhangi birine sahip olduğunu gördüğümüzde, o kadın agresif tanılar için değil, risk faktörlerinin gerçekten değerlendirilmesi için bir kardiyologa sevk edilmelidir. ”

Steinbaum, çalışmanın en büyük kısıtlılığının, endometriozisli kadınların % 94’ünün beyaz olduğunu, ancak azınlık kadınların kalp hastalığı için daha büyük risk altında oldukları biliniyor dedi.

Çeşitli ırklarla yapılan INTERHEART çalışmasında, akut MI için global riskin %90’ının egzersiz, diyet, sigara ve alkol alımı gibi ortak risk faktörlerini ele alarak önlenebilir olduğunu belirtilmiştir.

Steinbaum, “Önlem, kalp hastalığı için kadınlarda en kritik kısımdır, çünkü kadınlar bir kez kalp hastalığına yakalandıklarında, sonuçları çok daha kötüdür,” dedi.

Çalışma, ‘Eunice Kennedy Shriver National Institute of Child Health and Human Development’ tarafından desteklenmiştir. ‘The Nurses’ Health Study 2′, ‘ Public Health Service grants from the National Cancer Institute, National Institutes of Health, ve US Department of Health and Human Services’ tarafından desteklenmiştir. Yazarlar ve Steinbaum, ilgili finansal ilişkiler bildirmedi.

Kaynak Site: medscape.com
Çeviren: Dr. Seher SARI

Klinik Haberler
Endometriozis, Fibromiyalji ve Otoimmün Hastalıklar Arasındaki İlişkinin Kanıtı

Bu çalışmanın amacı, geniş popülasyon veritabanında endometriozis, fibromiyalji ve otoimmün hastalık (OİH) prevalansını (sıklığını) ve ilişkisini araştırmak ve etkilenen kadınlarda sağlık kaynağı kullanımını (HCRU) tanımlamaktır.

Metot

İsrail’de 2,1 milyon kişilik bir sağlık planı olan Maccabi Healthcare Services’in (MHS) bilgisayarlı veritabanları kullanılarak retrospektif (geriye dönük) kesitsel bir çalışma yapıldı. Yaşa göre cinsiyete özgü endometriozis ve fibromiyalji prevalansı oranları 2015 yılı sonu için hesaplandı. Sosyodemografik özellikler, HCRU, otoimmün hastalıklar, depresyon veya anksiyeteyi de içeren komorbiditeler endometriozis/fibromiyalji durumuna göre tanımlandı ve sıradan lojistik regresyon modelleri kullanılarak analiz edildi.

Sonuçlar

Toplam 781.571 yetişkin kadın popülasyonunda, 6.647 kişiye endometriozis (1000’de 8.5) ve 25.425 fibromiyalji (1000’de 32) teşhisi kondu. Her iki durumda da toplam 401 kadına (1000’de 0,5) tanı kondu. 2015 yılında endometriozis ve fibromiyalji tanısı alan kadınların yaş ortalaması sırasıyla 42 ve 55 idi. Artmış HCRU ve yüksek OİH prevalansı ile birlikte her iki hastalık birden olan kadınlar, endometriozis/fibromiyalji tanısı almayan kadınlarla karşılaştırıldı, enflamatuar barsak hastalığı (EBH) tanısı konan kadınlar % 6.2 , karşılaştırma grubunda %1 idi. Endometriozisli kadınlarda fibromiyalji prevalansı %6 idi. Endometriozis hastalarında fibromiyalji için düzeltilmiş OR’ler (% 95 CI) sistemik lupus eritematozus (SLE) için 4.1 (2.02‐8.36), Sjögren sendromu için 3.1 (1.5‐6.2), EBH için 2.9 (1.87‐4.7), anti-depresan kullananlarda 2.1 (1.6‐2.7) ve tanılı anksiyete/depresyon için 1.7 (1.37-2.2) idi.

Sonuç

Bu çalışmanın sonuçları, genel popülasyonun %3.2’sine kıyasla endometriozisli kadınların %6’sında fibromiyaljinin yaygın olduğunu göstermektedir. Endometriozis ve fibromiyalji birlikteliği olan kadınların OİH, anksiyete veya depresyon teşhisi konması daha olasıdır ve sağlık hizmetlerinin artan kullanımı ile karakterizedir.

Kaynak Site: onlinelibrary.wiley.com
Çeviren: Dr. Seher SARI

Klinik Haberler
Endometriozisi olan kadınlar over (yumurtalık) kanseri konusunda endişelenmemeli

Endometriozisi olan kadınlar yumurtalık kanseri için artmış riske sahipken, genel risk hala düşüktür ve invazif müdahaleleri gerektirmez.

ANAHTAR NOKTALAR

Önemli noktalar:

  • Kvaskoff, Horne ve Missmer’in makalesi, endometriozisli kadınların over (yumurtalık) kanseri için artmış riske sahip olduğu bilgisinin etrafında endişenin arttığını kabul etmektedir.
  • Yazarlar, klinisyenlere ve hastalara, risk artışının düşük olduğunu ve invazif müdahale gerektirmediği gerçeğini vurgulamaktadır.

Önemi:

  • Endometriozis ve artmış over (yumurtalık) kanseri riskini ilgilendiren endişeleri yatıştırmak esastır, çünkü endişe ek strese ve pahalı, gereksiz müdahalelere neden olacaktır.

Ne yapıldı?

  • Lancet’teki bu makale endometriozis ve over kanseri riski konusunda bilgi sahibi olan bireylerin oluşturduğu bir grup tarafından yazılmıştır. Yazarlar, ana fikri desteklemek için farklı yayınlardan ilgili bilgileri derlemektedir.

Anahtar sonuçlar:

  • Yazarlar, endometriozis ile over (yumurtalık) kanseri arasındaki bağlantının genellikle yanlış yorumlandığını ve bunun da sonrasında gereksiz ve potansiyel olarak invazif over (yumurtalık) kanseri girişimlerine neden olabileceğini bildirmektedir.
  • Over kanseri riskini azaltan bilateral (iki taraflı) salpingo-ooforektomi (yumurtalık ve tüplerin alınması), cerrahi komplikasyonlar, premenopozal (menopoz öncesi) kadınlarda erken başlangıçlı menopoz ve kardiyovasküler hastalık insidansında artış gibi bir çok risk ile ilişkilidir.
  • Over (yumurtalık) kanserinin göreceli riskleri şunlardır:
  • Genel kadın nüfusu için her 76 kadından 1’i veya %1.31’i
  • Endometriozisli bir kadın nüfusta her 100 kadından 2’si veya %1.80’i .
  • Endometriozis ile ilişkili belirli over (yumurtalık) kanseri tipleri vardır, ancak bu tümörler diğer over (yumurtalık) kanserlerinden daha iyi teşhis ve tedavi edilebilir.
  • Over kanseri riskini azaltmak için kişinin dengeli bir diyeti ve kilosu olmalı, egzersiz yapmalı, alkol tüketimini azaltmalı ve sigarayı bırakmalıdır.
  • Kısaca, endometriozisi olan bir kadın için over (yumurtalık) kanseri riski, hala önemli ölçüde düşüktür. Sağlık hizmeti verenler endometriozisi olan kadınları, genel over (yumurtalık) kanseri riskinin düşük olduğu konusunda rahatlatmalıdır.

ÖZET

Kvaskoff, Horne ve Missmer kısa süre önce Lancet’de “Endometriozisli kadınların over (yumurtalık) kanseri riski konusunda bilgilendirilmesi” başlıklı bir makale yayınladı. Bu makale, endometriozisden muzdarip olan kadınların over (yumurtalık) kanseri için yüksek risk taşıdığına dair artan endişeye işaret etmek için yazılmıştır. Bu durum, gereksiz ve potansiyel olarak zararlı olan tarama ve risk azaltmaya yönelik müdahalelere sebebiyet vermiştir. Risk azaltma yöntemlerinden biri olan bilateral salpingo-ooforektominin kendisi, fertilite (doğurganlık) sorunları, menopoz öncesi kadınlarda erken başlangıçlı menopoz ve kardiyovasküler hastalık insidansında artış gibi birçok risk ile ilişkilidir.

Endometriozisi olan bir kadın, over kanseri için artmış riske sahipken, hastalık için genel risk hala düşüktür. Aslında, endometriozisli kadınlar over kanseri için %1.80 risk altında iken genel toplumdaki kadınlar %1.31 oranında over kanseri riskine sahiptir. Ek olarak, over kanserlerinin belirli tipleri endometriozis ile ilişkilidir. Bununla birlikte, bu over tümörleri daha erken evrelerde daha kolaylıkla saptanmakta ve büyük ölçüde tedavi edilebilmektedir. Kadınlar over kanseri riskini, daha dengeli bir diyet uygulayarak, sağlıklı vücut ağırlığını koruyarak, egzersiz yaparak, alkol tüketimini azaltarak ve sigara içmeyi bırakarak azaltabilirler.

Sağlık hizmeti sağlayanlar, genel riskin düşük, müdahalelerin gereksiz ve zararlı olduğu gerçeğini vurgulayarak endometriozis ve yumurtalık kanseri hakkındaki endişelerin üzerine eğilmelidirler.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Dr. Işık SÖZEN

Klinik Haberler
Endometriozis Tanılı Kadınlarda Ağrı Algısının Sağlıkla İlişkili Yaşam Kalitesi Üzerindeki Etkisi

Ağrı algısının sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini nasıl etkilediğini anlamak, ağrı semptomlarının tedavisini iyileştirmek konusunda yardımcı olabilir.

ÖZET

“Fertility and Sterility” isimli bir bilim dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre endometriozisli kadınlarda ağrı algısı sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini etkileyen önemli bir faktördür.

Bu araştırma doktorlara ağrıyı doğru tedavi edebilmek açısından yardımcı olabileceği için önem taşımaktadır.

Hollanda’da Radbound üniversitesi’nde çalışan ve bu çalışmanın otörlerinden olan Dr. Mieke’ye göre ‘Klinisyenler(…) ağrı tedavisinde hastanın psikolojik durumunu da göz önünde bulunduran çok yönlü ve kişiye özel tedavi yöntemi uygulamayı düşünebilirler.’

Bu çalışmada endometriozisle ilişkili ağrıların tedavisinde psikolojik açıdan da durumun değerlendirilmesine daha fazla önem verilmesi gerektiğine değinilmiştir.

Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi hastanın fiziksel ve zihinsel algısıyla alakalıdır. Sağlık durumunun yaşam kalitesi üzerindeki etkisine odaklanmaktadır. Endometrioziste görülen kronik ağrının sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi üzerinde negatif bir etkisi mevcuttur.

Hollanda’da Rijnstate’nin Jinekoloji ve Obstetri Departmanı’nda Dr. Annemiek Nap tarafında yürütülen bu çalışmada ağrı şiddeti ve algısının sağlıkla ilgili yaşam kalitesi üzerindeki etkisini araştırmak için 50 endometriozis tanılı ve 42 endometriozis tanısı olmayan kadın çalışmaya dahil edilmiştir.

Kadınların sağlıkla ilgili yaşam kalitesini ölçebilmek için iki farklı soru formu hazırlamışlardır. Bunlar jenerik kısa sağlık anket formu (SF-36) ve endometriozis sağlık profili 30 (EHP-30)dur. Ağrı algısını ölçmek için ağrı şiddet skalası (PCS), ağrı dikkat ve algı soru formu (PVAQ) ve ağrı anksiyete semptomları skalası (PASS) kullanılmıştır. Son olarak ağrı şiddetini ölçmek için de sözel sayılı puanlama skalası (NRS) kullanılmıştır.

Öncelikle endometriozis tanılı kadınlarda sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin ağrı nedeniyle kısıtlandığı sonucuna varmışlardır.

Ek olarak ağrı şiddeti ve algısının birbirinden bağımsız faktörler olup her iki faktörün de sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini etkilediği bulunmuştur.

Sonuç olarak endometriozis tanılı kadınların endometriozisi olmayan kadınlara göre ağrı algılarının daha olumsuz olduğu ve ağrıya karşı daha duyarlı oldukları gözlemlenmiştir.

Kaynak Site: http://www.endonews.com
Çeviren: Dr. Fitnat TOPBAŞ

Klinik Haberler
Kronik Stresin Endometriozis Gelişimini Hızlandırdığı Araştırmada Bildirilmiştir

Yapılan fare çalışmasında kronik stresin endometriozis gelişimine neden olabileceği stresle ilişkili biyolojik belirteçlerin seviyelerinin  endometrial dokularda, beyinde  ve kan akımında arttığı gösterilmiştir.

Araştırmacılar stresin antidepresan kullanımına bağlı olarak endometriozis için değiştirilebilir bir risk faktörü  olabileceğini bildirmişlerdir.

Sosyal psikojenik stres farelerde endometriozis gelişimine neden olur isimli çalışma Reproductive BioMedicine Online dergisinde yayınlanmıştır.

 Araştırma farelerde stresin indüklediği tümör gelişiminden ve metastazdan sorumlu olarak bilinen hücre yüzey proteini olan,  adrenerjik reseptör ? 2 (ADRB2) de, artış olduğunu göstermiştir.

Bu çalışmada araştırmacılar 33 virjin fare kullandılar ve 4 gruba ayırdılar. 9 u stres maruziyetinde, 8 i strese maruz kalmayan, 8 i kontrol grup ve 8 i plasebo grubunda yer aldılar.

Strese maruz kalan ve strese maruz kalmayan gruplar ilk olarak endometriozis nedeniyle cerrahi , plasebo grup endometriozis durumunu taklit etmek için yalancı bir cerrahi operasyon geçirdiler ve kontrol fareler hiç tedavi almadı.

Stres modeli  sadece sosyal psikolojik strese karşı sosyal olmayan stres hakkında sonuca ulaşmak için kullanıldı. Strese maruz kalan gruptaki fareler cerrahiden sonraki ikinci günden itibaren üç erkek kediden birine iki hafta boyunca iki günde bir maruz kaldılar.

İki haftanın sonunda endometrial dokulardan ve hipokampustan (beyinde strese özellikle duyarlı olan bölge) örnekler alındı ve ADRB2 ve bilinen diğer stres indikatörleri için özel olarak boyandılar.

Sonuçlar, kronik stres altındaki farelerde daha düşük vücut ağırlığı ve kortizol (stres hormonu) plazma seviyelerinde artış olduğunu gösterdi ve stres biomarkerlarının önemli ölçüde daha yüksek olduğu gösterildi. Bu sonuçlar kronik stresin psikolojik olarak stimüle edildiğini ve endotelioma (tümör) veya diğer uyaranlardan kaynaklanmadığını göstermiştir.

İmmunhistokimyasal boyama ADRB2 de artış olduğunu ortaya çıkarmıştır, bu kuvvetle endometriozis gelişimiyle daha önce ilişkilendirilen mekanizma olan anjiogenezis ( kan damarlarının gelişimi)  ve trombosit agregasyonuna işaret etmektedir.

Araştırmacılar  endometrial anormalitesi olmayan 25 kontrol hastadan ve 21 gönüllü hastadan alınan insan ovaryen endometrioma örneklerini incelediler. ADRB2 de artış ve aynı zamanda  boyut ve dismenore (ağrılı menstruasyon) şiddetinin  büyük ölçüde ADRB2 ile lezyonel boyanma derecesi ile ilişkili olduğunu buldular.

Araştırmacılara göre, stres endometriozis için değiştirilebilir bir risk faktörü olabilir ve adrenerjik sinyal yolağının deaktivasyonu stresin artıcı etkisini önlemek için müdahalenin potansiyel hedefi olabilir.

Yazarlar, stresin endometriozis üzerindeki etkilerini azaltmak için yoğun ve kronik stres durumunda antidepresanların reçete edilebileceğini ileri sürmüşlerdir.

Kaynak Site: https://endometriosisnews.com/2017/01/09/endometriosis-development-accelerated-by-chronic-stress-in-mouse-study/
Çeviren: Dr. Işık Sözen

Klinik Haberler
Emzirme Endometriozis Riskini Azaltabilir

Yeni bir çalışmada emzirmenin azalmış endometriozis riski ile ilişkili olduğu bildirildi.

            Endometriozis (rahim iç dokusunun rahim dışında büyümesi), adet sırasında ciddi ağrı ve yoğun kanama gibi şikayetlere sebep olabilir. Sebebi bilinmeyen sürekli bir hastalıktır.

            Araştırmacılar en az bir gebeliği olan 72.394 kadını incelediler. Bu gurubun 3.296 tanesinde endometriozis tanısı mevcuttu. Bir yılı aşkın süre emzirenler, 1 aydan daha kısa süre emzirenlerle karşılaştırıldığında %32 daha az endometriozis riskine sahiptiler. Emzirilen her 3 ay için risk %8 azalıyor.

            BMJ’de yapılan çalışmada, vücut kitle indeksi, sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı, menarş (ilk adet) yaşı ve diğer etkenler de kontrol edildi, ancak her zaman güvenilir olmasa da sonuç emzirmenin kendisine göre rapor edilmesine bağlıydı.

            Mekanizması belirsiz olsa da doğumdan sonra adet döngülerini durduran kadınların da riski azalmıştı ve emzirme adet duraklamasını uzatır. Aslında adet döngüsündeki gecikme etkinin sadece bir parçasını oluşturuyor.

            Başyazar Leslie V. Farland, Brigham ve Boston’daki Kadın Hastanesi’nde araştırmacı bilim adamı: Endometriozis için değiştirilebilir faktörleri anlamak gerçekten önemli. Ve bizim bulgumuz, anne ve çocuk için ne kadar faydalı olduğunu bildiğimiz emzirmeye dayanıyor. dedi.

Kaynak Site: https://www.endonews.com/
Çeviren: Dr. Ayşegül Mut

‹ Previous123456789Next ›Last »
Page 5 of 17


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.