• +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

Klinik Haberler

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
“Bu derin yaralardan özgür kelebekler çıkacak”: Endometriozisin Kadınların Psikolojik Sağlıklarını Nasıl Etkilediği ile İlgili Temellendirilmiş Bir Teori

Endometriozisli, sıkıntılı ve sıkıntısı olmayan kadınlar hayatlarındaki aksaklıklardan bahsediyorlar.

Anahtar Noktalar

Önemi:

  • Bu, endometriozis ve psikolojik sağlık arasındaki ilişkiyi incelerken kişisel farklılıkları hesaba katarak yapılan ilk niteliksel çalışmadır.
  • Araştırmacılar özellikle aynı hastalığa sahip olan kadınların neden sadece bazılarının bu konuyla ilgili sıkıntıda olduğunu, bazılarının ise neden olmadığını araştırdılar.

Ne yapıldı?

  • Cerrahi endometriozis tanılı 74 kadınla açık röportajlar yapıldı.
  • Katılımcılar sıkıntılı ya da sıkıntılı olmadıklarının belirlenmesi için Hospital Anxiety ve Depression Scale’ı tamamladı.
  • Bu çalışma endometriozisin psikolojik sağlığı nasıl etkilediğine dair temellendirilmiş bir teori geliştirmeyi amaçladığından veri analizi, sabit komperatif metod kullanılarak veri toplanması üzerinden gerçekleştirildi.
  • Kodlar oluşturuldu ve jinekologların ve aynı zamanda endometriozis kuruluşlarının üyelerinin geri dönüşleriyle ortaya çıkan temalar tartışıldı.

Anahtar Sonuçlar

  • Sıkıntılı ve sıkıntısı olmayan hastalar için endometriozisle yaşamanın ortak noktaları 4 tema halinde ortaya kondu: ağrı tecrübesi, kronik hastalığa sahip olmak, öngörülen veya doğrulanmış infertilite ile başa çıkmak ve spesifik ve multidisipliner bakıma ihtiyaç duymak.
  • Sıkıntılı ve sıkıntısı olmayan katılımcılar arasındaki ana farklılık sıkıntılı kadınların hayatlarının birçok alanında aksaklık hissettiklerini belirtirken, sıkıntılı olmayan kadınların hastalığa adaptasyon ile takip eden ön aksaklıkları benimsemeleriydi. Aksaklık yaşamaya karşı devamlılık sağlamak teması temellendirilmiş teorinin merkezinde bulunmaktaydı.
  • Sıkıntılı ve sıkıntılı olmayan endometriozisli kadınlar arasındaki anahtar farklılıklar tanı zamanında, tanı iletişiminde, hasta- doktor ilişki kalitesinde, semptom varlığında, yakın ilişkilerde, finansal destekte, kadın kimliğinde, infertilite etkisinde, vücut algısında, cinsellikte ve endometriozisli yaşamın anlamında görülmüştür.

Çalışma limitasyonları

  • İncelenen grup kültürel olarak homojendi ve böylelikle kültürel inançların oynadıkları önemli rol arka plana atıldı.
  • Hastalar aynı klinikten alındığı için sonuçların genelleştirilmesi limitlenmiştir.

 ÖZET

            Milan Katolik Üniversitesi’nden ve Milan Üniversitesi’nden araştırmacılar “Journal of Health Psychology” adlı dergide nitelikli araştırmaların endometriozisin yaşam kalitesi ve psikolojik iyi hissetmeye negatif etkisi olduğunu göstermelerine rağmen kadınlar arasındaki bireysel farklılıkları analiz eden çalışmalarda eksiklik bulunduğunu not ettiler. Bu nedenle, endometriozisin özellikle de sıkıntılı ve sıkıntılı olmayan kadınlar arasındaki farklılıklara bakarak kadınların hayatlarını nasıl etkilediğini daha iyi anlamayı hedeflenmiş temellendirilmiş teori çalışmalarını yürüttüler.

Hem sıkıntılı hem de sıkıntılı olmayan katılımcılar endometriozisle yaşamanın ortak noktalarından bahsettiler. Bunlar, araştırmacılar tarafından 4 kategoriye ayrıldı: ağrı tecrübesi, kronik hastalığa sahip olma, öngörülen veya doğrulanan infertilite ile başa çıkma, spesifik ve multidisipliner bakıma ihtiyaç duyma. İki grup arasındaki anahtar farklılıklar, sıkıntılı kadınların hayatlarının birçok alanında aksaklık hissettiklerini belirtirken sıkıntılı olmayan kadınların devamlılığı sağladıklarını belirtmeleriydi. Sıkıntılı kadınlar hayatlarının birçok alanında aksaklıklardan bahsettiler: günlük normal aktiviteler (iş dahil), gelecek planları, yakın ve kişiler arası ilişkiler ve benlik hissi. Tersine, sıkıntılı olmayan kadınlar endometriozisin aksaklıklara sebep olduğunu fakat kendilerinin  bireysel olarak bununla baş etme ve bununla yaşama yolunu bulduklarını belirttiler. Sıkıntılı katılımcılar; tanıya giden yavaş yol, tanının zayıf komunikasyonu, negatif doktor-hasta ilişkisi, devamlı aktif pelvik (kasık) ağrı, zayıf yakın ilişkiler, negatif kadın kimliği hissi, negatif vücut algısı, ilgi eksikliği ve cinsel ilişkiden kaçınma ve kendilerini kötümser ve gergin betimleme gibi benzer tecrübeleri paylaştılar. Bunun tersine, sıkıntılı olmayan kadınlar çabuk tanıdan, tanının iyi komunikasyonundan, pozitif doktor hasta ilişkisinden, devam etmeyen semptomlardan, destekleyici sosyal ilişkilerden, kuvvetli yakın ilişkilerden, pozitif kadın kimliği hissinden, pozitif vücut algısından, aktif cinsel yaşamdan bahsetmelerinin yanında aynı zamanda iyimserdiler ve hastalıklarını kabulleniyorlardı.

            Yazarlar “Teoretik yapımızın merkezinde aksaklık yaşamaya karşı devamlılığı sağlama süreci vardı” ve “Endometriozisten etkilenen kadınların hastalığı tedavisi olmayan bir olay olarak görmeleri çok büyük bir stres kaynağı olabilir” diye belirttiler. Özellikle medikal uzmanlarla bağlantılı tanı zamanı gibi faktörlerin gelişme ihtiyacı, büyük risk faktörü olan doktor hasta ilişkisini vurguluyorlar. Ayrıca aksaklıklar sebebiyle negatif benlik hissine sahip olan hastalar psikolojik girişimlere ihtiyaç duyabilirler. Buna ek olarak kişiliğin aksaklık yaşamaya karşı devamlılığı sürdürmede rol oynayabileceği not edilmekte ve bu alanda daha çok çalışmanın yapılması gerektiği önerilmektedir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Stj. Dr. Rümeysa KANTARCI

Klinik Haberler
Endometriozis, Ağrı ve Yaşam Kalitesi

Endometriozis, Ağrı ve Yaşam Kalitesi

 Endometriozisli kadınlarda ağrılı adet görme (dismenore) ve kronik pelvik (karın alt bölgesinde) ağrı, sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi üzerinde en yüksek etkiye sahiptir.

 Anahtar Noktalar

Vurgu

 Bu çalışma, farklı ağrı semptomları ile kadınların sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi (HRQoL) arasındaki korelasyonu değerlendiren ilk çalışmadır.

Önemi

 Pelvik ağrının kadının ruh sağlığı üzerindeki gerçek etkisine ışık tutmak ve sağlıkla ilişkili yaşam kalitesine (HRQoL) karar vermeye yardımcı olacak ve tedavi yöntemlerini geliştirecektir.

 Ne yapıldı

 Çalışmaya, preoperatif olarak derin infiltratif endometriozisi (DIE) olan 77 Brezilyalı kadın katılmıştır.

 Ağrılı adet görme (dismenore), derin disparoni (cinsel ilişki sırasında ağrı), kronik pelvik ağrı ve adet veya adet olmayan dönemde ağrılı dışkılama (diskezya) derecesi ölçülmüştür; “0” puanı hiç ağrı olmamasını, “10” ise şimdiye kadar hissedilen en kötü ağrıyı temsil etmektedir.

 Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi (HRQoL) ile ilgili olarak, HRQoL anketinin tam olarak onaylanmış iki adet, Brezilya versiyonu uygulanmıştır (SF36-daha genel ve EHP30, endometriozis ile ilgili şikayetler üzerine odaklanmıştır).

 Sonuçları analiz etmek için istatistiksel analiz yapılmıştır.

 Anahtar sonuçlar

 Dismenore en bağımsız semptom olarak tespit edilmiştir.

Kronik pelvik ağrı ve ağrılı cinsel ilişki (disparoni) yoğunluğu birbirine en çok benzerlikte saptanmıştır.

Dismore ve kronik pelvik ağrı, her iki anketle ilişkili ana semptomlar olarak saptanmıştır ve bu nedenle HRQoL’yi etkileyen en önemli ağrı semptomları olarak tanımlanmıştır.

 Sınırlamalar

 Puanların kişisel değerlendirmesine bağlı olan veri toplama yöntemi

 Belirli ırksal kökenler (%75 beyaz), sigara alışkanlığı prevalansı (<%16), eğitim düzeyi (%75 üniversite mezunu) ve hastalık hakkında bilgi düzeyine (multidisipliner cerrahi ekibi olan özelleşmiş bir sağlık kuruluşuna erişim) bağlı örneklemin özelliklerinden dolayı bazı seçim yanlılığı (bias) olasılığı.

  Özet

 Çalışmalar, endometrioziste ağrının sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinde azalma (HRQoL) ile ilişkili olduğunu göstermesine rağmen, hangi ağrı semptomunun böyle bir azalmaya neden olduğu ile ilgili detaylar araştırılmamıştır. Bu çalışmada ise ilk kez, Brezilya’dan Rio de Janeiro’lu araştırmacılar, “Obstetrics & Gynecology Science” adlı dergide yeni yayınlanan makalelerinde, farklı ağrı semptomları ile kadınların sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi alanlarının (HRQoL) arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır.

 Sonuçlar, ağrılı adet görme (dismenore) ve kronik pelvik ağrının, HRQoL’yi analiz eden her iki anketin tüm alanlarıyla ilişkili ana semptomlar olduğunu ve bu nedenle kadınların HRQoL’sini etkileyen en önemli ağrı semptomları olarak tanımlandığını göstermiştir. Endometriozis ile ilişkili  farklı ağrı semptomları karşılaştırıldığında, dismenore en düşük seviyede benzerliğe sahiptir ve bu nedenle en bağımsız semptom olarak tespit edilmiştir. Öte yandan, kronik pelvik ağrı ve disparoni yoğunluğu en fazla olanlardır.

 Önceki çalışmalar ağrılı cinsel ilişki (disparoni) negatif cinsel fonksiyonun, negatif bir belirleyicisi olduğunu bildirmesine rağmen, bu çalışma disparoninin endometriozisli kadınlarda cinsel fonksiyonun pek çok belirleyicisinden sadece biri olduğunu belirtmiş ve daha az önemli bir semptom olduğunu göstermiştir.

 Yazarlar, bu çalışmanın hekimlere “endometriozis ile ilişkili ana semptomlar arasındaki olası etkileşimleri ve HRQoL üzerindeki etkilerindeki farklılıkları” tartışmaya yardımcı olabileceğini ve bu nedenle tedaviye karar vermede rehberlik edebileceğini bildirmektedir. Ayrıca araştırmacılar, endometriozis ilişkili ağrı tedavisinin yetersiz olabileceğini ve depresif semptomların endometriozisli hastalarda yaşam kalitesi üzerinde bağımsız ve anlamlı negatif belirleyiciler olduğundan psikolojik müdahalenin de gerekli olabileceğini vurgulamışlardır. Bunlara ek olarak cinsel fonksiyonları iyileştirmek, sadece cinsel ilişki sırasında ağrıyı azaltmak değil, endometriozis tedavisinin önemli bir klinik hedefi olarak düşünülmelidir ve bu alanda daha fazla araştırmanın yapılması önerilmektedir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Ezgi DARICI

Klinik Haberler
Endometriozisli kadınlarda hayat kalitesi

Özellikleri

  • Perimenopozal ve postmenopozal endometriozis hastaları, fiziksel ve psikolojik iyilik hali ve sosyal çevre hakkında tavsiye almalıdırlar.
  • Tedaviye yönelik kanıta dayalı öneriler, semptomların giderilmesi ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi önemlidir.

Ne yapıldı?

  • Bu makale, endometriozis hastalarında yaşam kalitesini etkileyen faktörleri ve yönetim stratejilerini analiz etmektedir.

Anahtar Sonuçlar

  • Pelvik ağrı ve disparoni (ağrılı cinsel ilişki) gibi endometriozis semptomları, günlük aktiviteler, sosyal yaşam, genel sağlık ve kişisel ilişkilerdeki zorluklara neden olarak yaşam kalitesini etkilemektedir.
  • Hastalığın evresi ve semptomların şiddeti ilişkili değildir.
  • Endometrioziste yaşam kalitesi genç yaştan olumlu etkilenir, ama semptom sayısı ne kadar çoksa, yaşam kalitesi o kadar kötü etkilenir.
  • Endometrioziste yaşam kalitesini olumlu etkileyecek en etkili tıbbi ve cerrahi tedaviler halen keşfedilmeyi bekliyor.
  • Yaşı daha büyük olan endometriozis hastalarının çoğu, fiziksel egzersiz, dinlenme, yoga, spesifik diyetler, masaj, akupunktur, sıcak banyolar veya ağrılarını gidermek için ısıtma pedleri gibi stratejiler kullanırlar.
  • Endometriozisin tam cerrahi eksizyonu, yaşam kalitesinde uzun vadeli iyileşmeyi sağlar.

 Özet

Endometriozis belirtileri günlük aktiviteler ve sosyal yaşamda zorluklara neden olabilir, genel sağlık ve kişisel ilişkileri değiştirebilir ve yaşam kalitesini ciddi ölçüde azaltabilir. Tevfik Yoldemir, “Climacteric” isimli dergide son yayınlanmış makalesinde endometriozisli hastalarda yaşam kalitesini etkileyen faktörleri ve yönetim stratejilerini değerlendirdi.

Semptomlar, hastalığın kapsamından ziyade endometriotik implantların derinliği ile ilgili karmaşık duyusal ve nöral mekanizmalarla bağlantılı olduğundan, hastalığın evresi ve semptomların şiddeti ilişkili değildir. Endometriozis hastalarında ağrı, depresyon, anksiyete (endişe) ve kronik yorgunluk daha sık görülebilir. Ayrıca, genç endometriozis hastalarının yaşam kalitesi genellikle 40 yaşın üzerindeki hastalardan daha kötüdür; fakat ileri yaş daha depresif belirtilerle ilişkilidir.

Birçok tıbbi tedavi seçeneği vardır, hiçbiri mükemmel değildir. Fiziksel egzersiz, dinlenme, yoga, özel diyetler, masaj, akupunktur, sıcak banyolar veya ısıtma pedleri, birçok yaşlı hastada ağrıyla başa çıkma stratejileridir.

Endometriozisin cerrahi eksizyonu ağrılı cinsel ilişki semptomunu iyileştirir ve lezyonun tamamen çıkarılması yaşam kalitesinde uzun süreli iyileşmeyi etkiler. Cerrahi veya tıbbi menopoz (ilaçlar veya ameliyat ile), menopozal vazomotor semptomları, vajinal kuruluk, uyku ve duygudurum bozuklukları ve ağrılı ilişkiyi tetikleyebilir.

Östrojen hormon tedavisinin, endometriotik implantların büyümesini yeniden aktive etme ve semptom tekrarına neden olma olasılığı ve malign transformasyonu (kanserleşme) ilerletme olasılığı, postmenopozal endometriozis hastalarında başlıca endişelerdir. Kombine hormon tedavisi ve doku seçici östrojen kompleksleri bunun yerine düşünülebilir.

Şimdiye kadar endometriozis hastalarında genel sağlık ve yaşam kalitesiyle ilgili yöntemler çok tatmin edici olmamıştır. Endometriozis için en etkili tıbbi tedaviyi bulmamız ve uzun süreli sonuçları ve yaşam kalitesini iyileştirmek için cerrahi teknikleri iyileştirmemiz gerekmektedir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN

Klinik Haberler
Erken Yaşlardaki Maruziyetler Daha Sonraki Yaşlarda Endometriozis Gelişimini Etkileyebilir mi?

Çok ülkeli bir çalışmada Çinli katılımcılarda, anne sütüyle beslenmemek, derin infiltran endometriozise (DİE) karşı koruyucu bir faktör olarak tanımlandı.

Endometriozis ve DİE ile ilişkili erken yaşlardaki maruziyetlerin tanımlanması, endometriozisin altında yatan mekanizmalar hakkında bazı bilgiler verebilir. Bu, Çinli kadınlarda emzirilmemenin derin infiltran endometriozise karşı koruma sağlayabileceğini gösteren ilk çalışmadır.

Bu çalışma Çin, Rusya ve Fransa’da endometriozis ile ilişkili klinik, yaşam tarzı ile ilgili ve çevresel faktörleri araştıran çok uluslu bir vaka kontrol çalışmasının alt grup analizidir. Farklı endometriozis fenotipleri ile ilişkili faktörleri anlamak için Çin’den 546 katılımcı dahil edildi. Hormonal tedavi, adet döngüsü düzeni, gastrointestinal semptomlar, şehirde veya yoğun bir bölgede yaşamak, infertilite ve emzirilmemek gibi birçok faktörün endometriozis ve DİE ile ilişkili olduğu belirlendi. Emzirilmemek sadece DİE için koruyucu bir faktör olarak tanımlandı. Çalışmanın kısıtlılıkları, 546 örneklemin sayıca az olması, bulguları doğrulamak için daha büyük bir havuzdan ek veri gerekmesidir.

ÖZET

Endometriozis, olası multifaktörlü değişkenleri ile karmaşık bir hastalıktır. Şimdiye kadar, enflamatuar, immünojenik, genetik ve çevresel faktörlerin hepsi endometriozis ile ilişkilendirilmiştir. Ek olarak, farklı endometriozis lezyonlarının- peritoneal, over ve derin infiltran – türlerinin hepsinin farklı kökenleri ve patojenik mekanizmaları olabilir. FEELING (Endometrioma ve derin infiltran endometriozis gelişimi ile ilişkili faktörler) adlı yakın zamanda yapılan çok ülkeli bir çalışma, 3 ülkeden (Çin, Rusya ve Fransa) 1000’den fazla hastada endometriozisin üç alt tipine ilişkin klinik, yaşam tarzı ile ilgili ve çevresel faktörler araştırıldı.

FEELING çalışması, daha önce hormonal tedavi almış olmak veya endometriozis cerrahisi geçirmiş olmak, düzenli menstrüel siklusun yanı sıra şehirde yaşamak ya da yoğun bir alanda yaşamak gibi çevresel faktörleri içeren çeşitli biyolojik faktörleri tanımlamıştır. Endometriozis tanısı, semptomatolojisi ve yönetimi ile ilgili bölgeler arasındaki önemli farklılıklar kaydedildi. Yi Dai ve arkadaşları tarafından yapılan bu çalışma, Çinli kadınlarda endometriozis ile ilişkili faktörleri, özellikle de erken yaştaki faktörlerini tanımlamak için orijinal FEELING çalışmasına katılan Çinli kadınlardan elde edilen verileri analiz etmeyi amaçladı.

546 Çinli kadının bu alt çalışmasında, over ve derin infiltran endometriozis ile ilişkili çeşitli faktörler ortaya kondu. Bunlar arasında infertilite , endometriozis için önceki cerrahi veya hormonal tedavileri, menstrüasyon sırasında gastrointestinal semptomlar, vajinal duş, şehirde ya da yoğun bir bölgede yaşama ve hastaların bebeklik döneminde emzirilip emzirilmedikleri vardı. Emzirilmemek, endometriozise karşı koruyucu bir faktör olarak tanımlandı. Diğer analizler, anne sütüyle beslenmenin veya beslenmemenin sadece derin infiltran endometriozis gelişimini etkilediğini, hastalığın diğer iki biçimini etkilemediğini göstermiştir. Ayrıca dikkat edilmesi gereken, emzirilmek veya emzirilmemek orijinal FEELING çalışmasında, endometriozis gelişimine katkıda bulunan bölgesel farklılıklar gösteren faktörlerde herhangi bir endometriozis formuyla ilişkili bulunmamıştır. Bu çalışma kesinlikle anne sütünün faydalarına işaret eden çalışmalar denizine aykırıdır, bununla birlikte, bu ilginç bulguyu doğrulamak veya ona karşı çıkmak için daha fazla gözlemsel çalışma yapılması gereklidir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Seher SARI

Klinik Haberler
Endometriozis Hayvan Modelinde Davranışsal Semptomlar

Endometriozis ve depresyon arasında bir ilişki var mı?

Anahtar Noktalar

  • Bu araştırma makalesi, bir hayvan modelinde endometriozis ilişkili depresyon ve anksiyetenin nedenlerini bulmaya çalışmaktadır.

Önemi

  • Endometriozis klinik depresyon özellikleri ile ilişkilidir. Bu ilişkiden hipokampal oksidatif durum ve nörotrofik değişiklikler sorumlu olabilir.

Ne yapıldı

  • Endometriozis sıçanlarda, rahim dokularının peritoneal oto-transplantasyonu ile uyarılmıştır.
  • Davranışsal değişikliklerin karakterizasyonu sıçan endometriozis modelinde gösterildi.
  • Çalışma hippokampüsteki kortikosteron stres reaktivitesini ve oksidatif stres belirteçlerinin (glutathion; GSH, lipip peroksidazsı, süperoksit dismutazın aktivitesi; SOD and miyeloperoksidaz; MPO ve beyin-kaynaklı-nörotrofi faktör; BDNF) seviyelerini ölçtü.

Veri:

Sıçan endometriozis modeli şunları sergiledi:

  • Post-endometriozis 14.-21. günler arasında kaygı-benzeri davranışlar
  • Post-endometriozis 14. Günden sonra umutsuzluk benzeri davranışlar
  • Post-endometriozis 21. Günden sonra kortikosteron stres cevabının eşlik ettiği zevk alamama ve kayıtsızlık-benzeri davranışlar
  • Post-endometriozis 7. Günden itibaren artmış ağrı hassasiyeti ve endometrioma kütlesi
  • Birtakım pro-oksidatif değişiklikler; düşmüş GSH, artmış SOD aktivitesi, lipid peroksidasyonu

Kısıtlılıklar:

  • Çalışmada uzun süreli bir değerlendirme gerçekleştirilmedi.
  • Davranışsal değişikliklerde inflamtuar-immün cevabın rolü test edilmedi.

Özet

Son çalışmalar, endometriozis ve bazı davranışsal belirtiler arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir. Uzun süreli pelvik ağrı ve diğer endometriozis semptomları genellikle psikolojik ve sosyal işleyişi etkileyebilir ve bu da sosyal ilişkiler, cinsellik ve hatta ruh sağlığı ile ilgili sorunlara neden olabilir. Daha önce yapılmış bir sistematik derleme, depresyon ve anksiyetenin endometriozis ile sıklıkla ilişkili olduğunu göstermiştir.

Ancak endometriozis ve psikiyatrik belirtiler arasındaki ilişkinin altında yatan biyolojik mekanizmalar hala araştırılmamış vaziyettedir. Brezilya’daki Universidade Federal do Ceará, Nöropsikofarmakoloji Laboratuvarı, Fizyoloji ve Farmakoloji Anabilim Dalı’ndan Filho ve ark. endometriozis uyarılmış bir sıçan modeli kullanarak bu ilişkinin olası nedenlerini araştırdı. Araştırma bulguları kısa zaman önce “Metabolik Beyin Hastalıkları” dergisinde yayınlandı. Çalışmanın ana hipotezi, dişi sıçan modelinde endometriozis uyarımının, endometriozisli kadınlarda görülen bazı davranışsal semptomları sergileyebileceğidir.

Çalışma, dişi sıçanlarda endometrial dokunun otolog transplantasyonu ile oluşturulan periton endometriozisle uyarılan birçok davranışsal değerlendirme gerçekleştirdi. Davranış değerlendirmeleri arasında umutsuzluk benzeri, zevk alamama, motivasyonel, kaygı ve ağrıya bağlı semptomlar yer alır. Dahası, çalışma endometriozisin kortikosteron stres yanıtına, bir dizi oksidatif stres belirtecine ve beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF) seviyelerine sıçan hipokampüsündeki etkilerini araştırdı.

Toplam 144 sıçan rastgele bir biçimde endometriozis (72 sıçan) veya kontrol grubu (72 sıçan) olarak atandı. Transplantasyon cerrahisinden sonraki 7., 14. ve 21. günlerde davranış testleri yapıldı.

Endometriozisli sıçanlar değerlendirmenin 14. gününde anksiyete benzeri, çaresizlik benzeri davranış ve ağrı hassasiyeti yönünden değişiklikler gösterdi. 21. günde, bu sıçanlar aynı zamanda zevk alamama ve kayıtsız davranışlarla dolu bir depresyon benzeri davranış sergilemiştir. Fizyolojik olarak, endometriozis, kortikosteron stres reaktivitesini arttırdı ve hipokampal pro-oksidatif değişiklikleri uyardı. Hipokampüste BDNF ifade edime oranı post endometriozis 21. günde azaldı.

Başka bir deyişle bu çalışma insan depresyonuna sıçan modellerinde, endometriozisin çeşitli davranışsal özelliklerin varlığı ile ilişkili olduğunu iddia etmektedir. Davranış değişiklikleri, endometriozis kaynaklı kortikosteron yanıtının hiper-reaktivitesine ve oksidatif stres artışına veya hipokampal BDNF seviyelerinde azalmaya bağlı olabilir. Yazarlar sonuç kısmında şunu belirtti: ‘’Endometriozisin kortikosteron yanıtının hiper-reaktivitesine, hipokampusta oksidatif stres belirteçlerinde ilerleyici artışlara ve depresif bozukluklarla ilişkili hipokampal faktör seviyelerinde belirgin bir azalmaya neden olduğunu gösterdik. Bu nedenle, verilerimiz bazı endometriozise bağlı semptomların gelişiminin altında yatan patofizyolojik temeli daha iyi netleştirmek için yeni kanıtlar ortaya koyabilir. Ayrıca çalışmamız bu jinekolojik hastalıkta hayvan modellerinin hem hastalığı hem de hastalığın nöropsikiyatrik komorbiditeler tedavi etmek için yeni ilaç adaylarını incelemek için kullanımı yönünden yeni bakış açıları açar. “

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Ali İhsan NERGİZ

Klinik Haberler
Bebeklik Çağları ve Endometriozis Riski

Erken yaşlardaki faktörler, bir kadında endometriozis gelişme riski üzerinde etkili olabilir.

Emzirmek, doğumda vajinal kanama olması ve sigara içen bir baba gibi erken yaşam dönemindeki faktörler, bir kadının yaşamının sonraki dönemlerinde endometriozis gelişme riski üzerinde etkili olabilir.

Endometriozis ile ilişkili risk faktörlerini belirlemek, hastalığı önlemek veya daha iyi yönetmek için yardımcı olabilir.

Bu çalışmada araştırmacılar cerrahi olarak onaylanmış endometriozisli 440 kadında ve 880 sağlıklı kontrol olgusunda vaka kontrollü bir çalışma yaptılar.

Emzirmeyen kadınların yaşamın sonraki dönemlerinde endometriozis gelişme riski iki kat daha fazla idi.

Yenidoğanda vajinal kanama ve babada sigara içiciliği endometriozis için risk faktörü olarak görünmektedir.

Sezaryen doğum ile endometriozis arasında risk faktörü eğilimi olabilir.

Çalışmanın kısıtlılığı: Bu retrospektif bir çalışmaydı ve çalışmaya katılan kadınların erken yaşam dönemleri hakkında bilgilerde yanılmalar olabilir.

ÖZET

Bebeğin anne sütüyle beslenip beslenmemesi, doğumda vajinal kanaması olması veya babasının sigara içip içmemesi gibi erken yaşam faktörleri, daha sonraki yaşamlarda endometriozis gelişme riski ile ilişkili olabilir.Bu, Çinli kadınlarda yapılan ve Avrupa Kontrasepsiyon ve Üreme Sağlığı Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmadır. Endometriozis riskini artırabilecek risk faktörlerinin belirlenmesi, hastalığın daha iyi yönetimi ve hatta önlenmesi için stratejiler belirlenmesine yardımcı olabilir.

Son yıllarda, araştırmacılar erken yaşam faktörlerinin endometriozis gelişimindeki potansiyel rolünü araştırmaktadır. Ancak bu çalışmaların çoğu az sayıda kadın üzerinde yapılmış olup sonuçlar yetersizdi.

Burada, Çin’li Dr.Hua liderliğindeki bir araştırma ekibi 1.320 kadında vaka kontrollü bir çalışma yaptı. Toplam 440 cerrahi olarak endometriozis varlığı doğrulanan hasta ve 880 sağlıklı kontrol grubu araştırıldı

Araştırmacılar hem kadınlarla hem de anneleriyle görüşmeler gerçekleştirmiştir. İstatistiksel analizlerin ardından, bebek emzirmeyen kadınların, endometriozis olma ihtimalinin, emzirilenlere göre iki kat daha fazla olduğunu buldular. Bu, emzirmenin endometriozise karşı koruyucu bir faktör olabileceğini düşündürmektedir.Doğumda vajinal kanama ve babanın sigara içmesi endometriozis için bir risk faktörü gibi görünmektedir.Çalışma, sezaryen ile doğumun yaşamda daha sonra endometriozis gelişimi için bir risk faktörü olabileceğini, ancak ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olmadığını buldu.Yazarlar bu bulguları doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu yinelemişlerdir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Seher SARI

Klinik Haberler
Endometriozis ve hayat kalitesi

Endometriozis hastalarında laparoskopi (kapalı operasyon) planlaması tedbirli olmalıdır.

Tekniğin son zamanlardaki gelişimi ve laparoskopik alandaki becerilerin geliştirilmesi, klinisyenlerin endometriozis hastalarında erken ve çoklu tanı operasyonlarına başvurma yolundaki cesaretlerini artırmıştır.

Son dönemde; İtalya, Floransa Üniversitesi, NEUROFARBA’dan Vanucci ve arkadaşları “Journal Of Gynecological Endocrinology” isimli dergide, endometriozis hastalarında erken laparoskopi ve ileri hayat kalitesi arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi amaçlayan prospektif (ileriye dönük) çalışmalarını yayımladılar.

Çalışmada, anketler ve kısa formlar toplam 153 hastaya uygulandıktan sonra hastalar erken ve geç tanı alma veya endometriozis ameliyatı geçirmiş olma durumlarına göre 2 ana gruba ayrılmıştır. Grup A, B grubuna kıyasla daha geç tanı almış ve ameliyat geçirmiş 44 kadın içerirken, grup B 111 kadın içermektedir.

Grup A’da otuz yaşından sonra endometriozis tanısı alan ve geç operasyon geçiren kadınlar daha az pelvik (kasık) ağrı mevcudiyeti göstermiştir ve anket değerlendirmelerine göre sonrasında semptom veya lezyon nükslerinden daha az etkilenmişlerdir. (p=0.001)

Ayrıca 3 endometriozis fenotipi olan, peritoneal endometriozis, endometrioma (çikolata kisti) ve derin infiltrasyonlu endometriozis, grup B’de A grubuna kıyasla daha sık saptanmıştır.

Bozulmuş Hayat Kalitesi Skoru, bu hastaların çok sayıda cerrahi girişime maruz kalacağını öngörmüştür.

Yazarlar, ilk ameliyatın geç yaşlarda yapılmasının endometriozis hastalarında daha iyi sağlık koşulları için bağımsız bir ön gösterge olduğunu iddia etmektedir. Bununla birlikte, hastanın sağlık durumunu etkileyen ilave değişkenler olan; sosyoekonomik durum, önceki ruh sağlığı, cinsellik, beraberinde ağrılı durumlar olması, yaşam tarzı gibi durumlar değerlendirilememiştir.

Erken yaşta ameliyat olan hastalar dayanılmaz ve tahammül edilemeyen ağrılı hastalığa sahip olup, erken ameliyat olmak daha sonra nükslere yol açacak olan agresif hastalığın kesin bir belirtisi olabilmektedir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Tuğba Buket ÇALIŞKAN

Klinik Haberler
Endometriozisli Kadınların İşyeri Verimliliğini Değerlendirmede İdeal Yöntem Nedir?

Endometriozisli kadınlarda sağlıkla ilişkili verimlilik anketinin (HRPQ) psikometrik olarak değerlendirilmesi

Anahtar noktalar

Önemli Başlıklar

Sağlıkla ilişkili verimlilik anketi (HRPQ), endometriozisli hastaların işyeri ve evdeki verimlilik durumunu değerlendirmede uygun bir yöntem olarak gözükmektedir.

Önemi

Endometriozisin kadınların verimliliğine olan etkisinin daha iyi anlaşılması, sağlık araştırmacıları ve politikacılarının hastalığın sosyal hayatta oluşturduğu yükü yeni ve daha iyi yönde yönetilebilmesine yardımcı olacak ve aynı zamanda hastalara yardımcı olacak yeni fikirler üretilmesine olanak sağlayacaktır.

Ne yapıldı?

İki klinik çalışmadan elde edilen veriler ve istatistiksel sonuçlar kullanılarak, sağlıkla ilişkili verimlilik anKetinin hastaların verimlilik seviyelerinin değerlendirilmesinde uygun bir araç olup olmadığı araştırılmıştır.

Anahtar Sonuçlar

  • Sağlıkla ilişkili verimlilik anketi, bilinen tüm grup değerlendirme testlerinden farklılık gösterebilir.
  • Sağlıkla ilişkili verimlilik anketi ile diğer değerlendirme yöntemleri arasındaki korelasyon küçük ve orta derecedeydi.
  • Hastaların bildirdiği değişiklik izlenimleri kullanarak testin bu farklılığı tespit etmedeki etkinliği güçlü olarak saptandı.

Kısıtlılıklar

  • İki klinik çalışmadan elde edilen veriler kullanıldığı için sonuçlar tekrarlanabilir değildir.
  • Sonuçlar hasta bildirisine dayandığı için bu durum yanlılığa yol açıp bulguların doğruluğunu sınırlayabilir
  • Sağlıkla ilişkili verimlilik anketi sadece orta ve şiddetli endometriozisi olan kadınlara uygulandığı için diğer gruplardan elde edilen sonuçlar yorumlanırken dikkatli olunmalıdır

Özet

Sağlıkla ilişkili verimlilik anketinin (HRPQ), endometriozisli hastaların işyeri ve evdeki verimlilik durumunu değerlendirmede uygun bir yöntem olduğu ABD’li araştırmacılar tarafından ortaya konmuştur.

Bu sonuçlar, anketin endometriozisli kadınların verimliliğine yönelik etkinin araştırıldığı girişimsel çalışmalarda kullanılabilir bir yöntem olduğunu gösterdiği için önemlidir. Bu etkinin daha iyi anlaşıLması, hastalığın kadınların sosyal hayatına olan olumsuz etkisinin daha iyi yönetilebilmesine yardım edecektir.

Endometriozisin, kişinin zaman içerisinde fiziksel ve mental sağlık durumunu algılaması olarak tanımlanıp sağlıkla ilişkili hayat kalitesini olumsuz etkilediği bilinmektedir.

Bu çalışmada Kalifornia Üniversitesi, Mayo Kliniği’nden Evidera ve AbbVie sağlıkla ilişkili verimlilik anketinin ikinci versiyonunun geçerliliğini değerlendirmek istediler.

Bunun için, orta ve ağır şiddette endometriozisi olan kadınlardaki pelvik ağrının yönetiminde Elagolix’in etkinliğinin ve güvenilirliğinin araştırıldığı iki faz 3 çalışmasından elde edilen sonuçları kullandılar. Elagolix, 2018’den beri endometriozisli kadınlarda orta ve ağır şiddetteki pelvik ağrının tedavisinde kullanılan FDA onayı olan bir ilaçtır. Çalışmalardaki verilerin toplanmasında, endometriozisin kadın yaşamı ve ağrı skalası üzerine etkilerini gösteren, hastalığın ciddiyetinin genel olarak değerlendirildiği 30 sorudan oluşan bir hayat kalitesi anketi kullanılmıştır.

İki çalışmaya toplamda 1686 hasta katılmıştır. Birinci çalışmada hastaların endometriozisle ilişkili ağrı nedeniyle haftada ortalam 16,5 saat iş gücü kaybı yaşadıkları gösterilmiş iken ikinci çalışmada bu sayı 15,2 saat saptanmıştır. Evde yaşanan kayıp ise birinci çalışmada 8,3 saat iken ikinci çalışmada 8,4 saat olarak belirtilmiştir.

Araştırmacılar istatistik analiz sonuçlarına dayanarak, sağlıkla ilişkili verimlilik anketinin hasta beyanı ile iş gücü kaybını tespit etmede yeterli olduğunu belirtmişlerdir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Çağdaş ŞAHİN

Klinik Haberler
Endometrioziste Immun Cevap ve Düzenleyici T hücreleri

Özellikli anti-inflamatuar T lenfositleri, diğer ismiyle düzenleyici T hücreleri (T regulatory cells- Treg) inflamatuar süreçleri güçlü bir şekilde baskılayan bağışıklık sistemi elemanlarıdır. Düzenleyici T hücreleri endometriozis oluşumunda bağışıklık sistemini baskılayıcı bir role sahip ve endometriozis oluşumunun lehinde etkileri olan hücrelerdir. Endometriozis hastalarında periton, periton sıvısı ve endometriotik odaklarda yüksek miktarda düzenleyici T hücreleri bulunmaktadır.
De Barros IBL ve arkadaşları 12 farklı çalışmanın Reproductive Immunology dergisinde düzenleyici T hücrelerinin endometriozisli kadınlar ve hayvan modelleri üzerindeki etkilerini özetleyen bir sistematik derleme yayınlamışlardır. Yazarlar 2009 ile 2016 yılları arasında yayınlanan 12 çalışmayı tartışmışlardır. Treg hücreleri lenfositlerin bağışıklık sistemini baskılayıcı elemanlarıdır. Treg hücreleri alerji, otoimmün hastalıklar ve kanser gibi inflamatuar (yangılı) hastalıklarda önemli ölçüde saptanan ve dokularda yıkıcı bir bağışıklık sistemi cevabını engelleyen hücrelerdir. Moleküler olarak CD4, CD25 ve FOXP3 üreten lenfositleri Treg hücreleri olarak tanımlanmıştır. Yıllar süren araştırmalar ve çalışmalar sonucu Treg hücrelerini tanımlayan başka moleküller bulunamamıştır. Düzenleyici T hücrelerini ölçmek için kullanılan yöntem ve işaretleyiciler, sonuçları önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Araştırmacılar kalite yayınlardan normal endometriyum dokusundaki, endometriyotik odaklardaki, periton, periton sıvısı ve periferik kandaki Treg hücre düzeylerini karşılaştırmıştır. Endometriosizli hastaların endometriyozlu dokulardaki ve periferik kandaki ilgisi tam açıklanabilmiş değildir. Bazı çalışmalar Treg hücrelerinin arttığını bazıları ise azaldığını belirtmektedir.
 

Overyan endometriyoz oluşturulmuş hayvan modellerinde Treg hücreleri lenf nodlarında ve dalakta yüksek düzeyde bulunmuştur. Babunlarda oluşturulan endometriyozlarda ise Treg hücreleri periferik kanda yüksek bulunurken endometriyotik odaklardan FOXP3 salınımında artış izlenmiştir. Bu bilgilerle endometriyozis ve Treg hücrelerinin miktarındaki değişiklikler arasında bir ilişki olduğu saptanmıştır. Ortaya çıkarılan ilişkili verilere rağmen klinik önem henüz net bilinmemektedir. örnek olarak Thücrelerinin kısırılık, pelvik veya üriner ağrı gibi klinik bulgular üzerinde etkisi bilinmemektedir. Ancak T hücrelerinin seviyeleri adet döneminin fazlarına göre de değişiklik gösterdiğinden dolayı bulguları uyarlamak biraz zor olmaktadır. Ayrıca T hücrelerini saptamakta kullanılan moleküller ve teknikler de bulguları etkileyebilmektedir. Son zamanlarda Endonews’te yayınlanan “T hücrelerinin işlevsel bozukluğu endometriyozisi kötüleştirebilir” başlıklı yayında endometriozisi olmayan kadınlara göre farklı endometriyozisli dokularda aktif Treg hücrelerinin sayıca daha az olduğu belirtilmektedir.

Uyarlanımcı bir bağışıklık sistemi bir çok hastalık için elzemdir. Lenfositler, T hücreleri de dahil olmak üzere, bu uyarlanımcı bağışıklık sisteminin elemanlarıdır. Bu araştırma bağışıklık sisteminin endometrioziste bir rolü olduğunu önermektedir. Hipoteze göre immün sistem yanlış yerleşimli endometrium hücrelerini temizlemekte yeterli olamamakta, inflamasyon ve fibroz bir doku oluşmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak bu derleme Treg hücreleriyle endometriyozis arasında bir ilişki olduğunu ve endometriyozis hastalığında bağışıklık sisteminin rolü olduğunu önermektedir. çalışmalar arasındaki faklılıkların moleküler düzeyde ve tekniklere bağlı olduğu düşünüldüğü için daha fazla çalışma ile bu sorun ortadan kaldırılıp ilişki daha iyi anlaşılabilir.

Kaynak Site: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28463710
Çeviren: Dr. Göknur Topçu

Klinik Haberler
Gen bilimi endometriozis üzerine yoğunlaşıyor

Endometriozis genetik nedenleri üzerine dünyanın en geniş kapsamlı çalışmasında, Queensland üniversitesi araştırmacıları endometriozisle doğrudan ilişkili beş yeni gen bölgesi tanımlanmasını sağladı.

Geniş kapsamlı genom çalışması 200.000’den fazla kadının verilerini analiz ederek hastalığın genetik nedenlerini çözmeye yardımcı oldu, bu keşif gelecek tedaviler için zemin hazırlamaktadır.

Endometriozis her 10 kadından 1’ini etkileyerek şiddetli pelvik ağrıya (kasık ağrısı), doğurganlık problemlerine ve barsak ya da mesane (idrar kesesi) sorunlarına yol açmaktadır. Bu durum, uterus (rahim) astarı ile benzer hücrelerin anormal olarak uterus dışında gelişmesinden dolayıdır.

Araştırma UQ Moleküler Biyoloji Enstitüsü Profesörü Grant Montgomery ve OUT Sağlık ve Biyomedikal İnovasyon Kurumundan Profesör Dale Nyholt tarafından ortaklaşa yürütülmüştür.

Profesör Montgomery buluşların şu anda bilinmeyen endometriozise yol açan sebeplerin tanımlanmasına yönelik atılmış adımlar olduğunu söyledi.

Profesör, “Her ne kadar genler bir kadında endometriozis gelişip gelişmeyeceği konusunda tek belirleyici değilse de, bir kadının riskini yükselten genleri tanımlamak hastalığa yol açan faktörleri anlamak için önemlidir.” demiştir.

“Bir kadında endometriozis gelişme riskinin yüzde 50’sini genetik faktörlerin oluşturduğunu biliyoruz; Bununla birlikte, bu hastalığa neden olan tek bir gen mutasyonu değil, kişinin riskini aşamalı olarak artıran çok sayıda genetik varyasyondur.”

Profesör Montgomery, bu çalışmanın beş yeni gen bölgesinin keşfedilmesinin yanı sıra daha önceki bildirilerde endometriozisle ilişkilendirilmiş 11 gen bölgesinin dokuzunu doğruladığını ifade etmiştir.

“Genomik bölgeleri tanımlamak kritik bir ilk adımdır, fakat her bölge için hastalık gelişimine katkıda bulunabilecek birçok sayıda gen mevcuttur.” demiştir. “Bu çalışma ilginç biçimde göstermiştir ki, endometriozisle ilişkili östrojen düzenlemesinde ve östrojene cevapta belirlediğimiz gen bölgelerinden özel genlerin rol oynadığını desteklemektedir.”

Profesör Montgomery, buluşların bilim adamlarına, endometriozisin genetik altyapısı hakkında daha hedefe yönelik çalışmaların yapılması için kılavuzluk ettiğini belirtmiştir.

“ Endometriozisin tanısı için laparoskopik (kapalı) cerrahi gereksinimi duymamak ve tedavi için daha iyi yöntemlerin geliştirilmesi için önümüzde uzun bir yol olsa da, bu hedefe ulaşmak için anlamlı bir gelişme kaydettik.”

Nature Communications’da yayınlanan çalışma, UQ, QUT, QIMR Berghofer Tıbbi Araştırma Enstitüsü, 23andMe Inc, Harvard Tıp Fakültesi, deCODE Genetik ve İzlanda üniversitesi’nden araştırmacılar dahil olmak üzere 11 uluslararası genom çapında ilişki araştırmasının sonuçlarını birleştirmiştir.

Kaynak Site: http://uq.edu.au
Çeviren: Stj. Dr. Tuğba Buket ÇALIŞKAN

« First‹ Previous34567891011Next ›Last »
Page 7 of 17


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.